Bir çay molası "tuz ve ak"
Tez canlıyız. Güceniriz. Mavili ve usulen kararlı....
Gitmekten gerçekten yorulmadık mı? Başımızı kaldırıp etrafımıza bakınsak neler göreceğiz. Sevgili dinleyenim, Duy istedim temmuzun çığlığını. Belki de dokunamadık henüz güneş ve balçığa. Olsun.
Bir gün sözlerin kırıldığını gördük. Bir gün kısrakların çatlayıp olduğu yere yığıldığını gördük. Çok şey gördük. Geçirdik.
Benim kızıl goncam nerede. Zamanı yitirdik tamam. Suskun bir vaziyetin tahayyülündeyiz. Hibe edilmiş tarafımca soğuk renkler. Beklentiler hep yarınlar adına. Oysa hayattır ceviz ağacında yeşilin tonları. Boş bir tuval anımsadım bana dair.
Burası dünya. Burası sanrılar bittiğinde kolonili bir yaşam ünitesi. Ve biz sanmıştık ki hep güleç yüzlü döneceğiz evlere. Evlerde bir çeşit curcuna. Hayat devam ediyor repliği. Pencerede az kullanılmış temmuz güneşi. Pencerede deliksiz bir uyku. Dünya uykusu...
Yol zamanıydı gençliğim, yol zamanıydı ağız dolusu merhabalar. üç kıdem yaldızlı bir vedaydı ansızlık. Yol bitti. Beş vaktin beşinden de geçtim sessiz.
Tuz ve ak köpürdü dama zemin. Akılcılar yurtsuzluğa hazır. Benim yurdumsa kalbimin düğümü.
Ve gökyüzü mor şafağı arzular. Erişir de. Bizim arzularımızsa bitmek bilmiyor. Gölgesiz bir cismin uzantısına parmaklarımızı kıstırıp kaçıyoruz.
Hiç gitmeyen birine adını sor. Devret ona huzursuzluğunu. Bunun içinse üzme kendini. Hiç gitmeyen birine adını sor zararsızca.
Güzel günlere efendim...
Mahvash
YORUMLAR
Yok...Yokkk...
Bu yazı başka yerde.
Şiirlerde yayımlanmalıydı.
Olsun yine okuduk ya!
Selamlarımla.