Bir çay molası "ellerimin aurası"
Hani eskir demiştik ya, en başında. Biz masumiyetimizi kaybettik ellerim. Düşüncemde bir yorgunluk. Savrulma hali. Düşüncemde bir yargı başka bir yargıyı çürütme eğiliminde. Düştüm yine, gardımda iki açık kapı masumiyetin izi kalmalıydı hiç değilse kendi kalabalığından sıyrılmalıydı ağzım.
Sesim sesime yabancı. Her defasında bir kendi olmak çabası var onurumun insanlığımın. Acımasız yargılardan uzaklaşıp değerinde kalmak çabası var.
Her şey kendi değerinde mi peki ellerim? Söylesene eskisi gibi değer katabiliyor muyuz hayata yoksa sadece yorulduğumuzla mı kalıyoruz.
Kuş çırpınmaları Allahın merhametiydi. Lütfen onlara dokunmasınlar. Ve zaten bir kuş çırpınmasıydı yüreğim. Ayan olmuştu yüreğime ayrılıklar. Biz ayrılığın fihristini tuttuk ellerim. Sahi kaçıncı vurgunu yaşıyorum ben. Hatırlanmaksızın.
" herkes bir şey aldı götürdü benden, kimi umutlarımı kimi inançlarımı kimi en güzel duygularımı...."
Bir şarkının iyi greliyor olması demek hayata sımsıkı tutunarak devam ediyoruz demektir.
Ve artık radyolar çalmıyor. Böyle güzel şarkılara hasret yaşıyoruz, hüzün yaşıyoruz....
Ona da müsade vermiyorlar. Hiç vermiyorlar. Böylece rüzgarımı esmeye bıraktım. O gideceği yeri bilir.
ve anlatın lütfen özlemlerinizi. Hayallerinizi anlatın. Dünlerinizi anlatın bugünlere dair. Sevginizi söyleyin. İçinizde saklı kalmasın hiçbir şey.
Güzel günlere efendim...
Mahvash