- 474 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİYAT BİR OYUNDUR
Sözcükleri kümelerken içine düşeceğim tuzağın farkındayım ve ne amaçla yazdığımı hala keşfedebilmiş de değilim.
Renklerin karardığı belki de epeydir yapmadığım bir mezarlık ziyareti içimdeki hüsrana davetiye çıkaran.
Güçsüzlüğümle aşina olduğum bir yenilgi içimde yılgın bir mimari bense kimlik derdinde her yazmaya oturduğumda bilmeden az sonra doğacak cümlelerin bana ait olup da beni temsil edip etmediğine henüz karar veremediğim bir safiyetle çıktığım yolda bir mola vermenin de çok gereksiz olduğu inancıyla edebiyatın gücüne tanıklık ettiğim.
‘’Edebiyat bir oyundur.’’
Hangi yazarın kaleminden doğan bir rivayet ki, demenin meali aslında isimsiz insan ırkının iznini almadan çıktığım bu yolculukta illa ki yol arkadaşlarımın varlığına ihtiyaç duymam elbette bir özveri hele ki kalemle doku(n)duğum satırlara eşlik eden insanların az sayıda olması yine aldığım bir darbe aslında kendimi yanılttığım ne de olsa sanıyorum ki; kalemin gücü hayatta yaşadığım tüm sıkıntılara çare olacak.
Yine aynı yazarın kaleminden:
‘’Edebiyat, kurulan ve inşa edilen bir şeydir. Çözmez, ipucu verir, açıklamaz, şifre verir. Böylece dünyayı ve yaşamı yazı yoluyla yeniden kurar.’’
Çitiledikçe sözcükleri sanıyorum ki… emsalsiz bir arayış işte sanki çamaşır suyu ile dünyanın kirinden pasından arınmak pek bir olası ya da çatık kaşlı bir durağanlığa rast gelip de içimdeki coşkuyu boca edeceğim iskeletinde dünyanın ben sözcüklerle et yığınları ve iç organlar yarattığım müstakil bir sevincin doğuşuna tanık olacağım.
Ne zamanki yazmadan geçiyor yolum güneş sanki daha cilveli ve yıldızlar daha parlak ya da misafiri olduğum evin hanımı ile kırk yıllık dost gibi dertleşip hasbıhal ediyoruz ve işte kabul gördüğüm bu yabancı bana nasıl da yüreğini açıyor tıpkı beyaz sayfaya her dokunuşumda yüreğimi serip de duyguların hamurunu açıp içine kattığım sözcüklerle enfes bir ziyafet sunuyorum: önce kendime sonra da okuyucuya.
Doğanın alnına kondurduğum bir buse işte her cümleye geçici bir nokta koyup da diğer cümleye geçip içimdeki hassasiyeti bir bir işlediğim belki de içime işleyen tüm acıyı yığıp da sayfanın ortasına kendime mutlu bir dünya kurguladığım.
Yalın bir methiye adeta hayat artık kimi kime methettiğimiz de değil sadece medarı iftarı benliğin her alıntında kendimden bir iz bulduğum ve sahiplendiğim her öğretiyi dillendirip kelimelerle süsleyip okuyucuya sunduğum ve okur kimliğimle her kitapta ayrıntılara dalıp da bir yandan da yazarın kimliğini duyumsadığım ve tabiatımda ona dair bir şeyler bulup eşleştiğim bir duygu ırmağı ne zamanki kasvetli bir günün sonunda rastlaşsam gizemli bir kalem ile belki de önceden defalarca okuyup almadığım tadı son bir okuyuşla yüreğime sindirdiğim…
Karınca kararınca yazmanın gündelik hayata etkisi ne ola ki?
Öncelikle her surette ve her basit olayda edebi bir akım addediliyor güzergâhın temsilcisi insan izlekleri ile eşleşip seferberlik ilan ettiğim hayatın muhtevasında sayısız farkındalık geliştirip açtığım parantezlerde aslında kendime sayısız katkıda bulunduğum ya da okuduğum her yazının bana kattıkları ve kerelerce okuman meali her okuyuşta başka bir ayrıntıya odaklanmak iken.
Köhne bir seslenişi yok saymam gerektiği ya da kalemin seyrinde ben kelamın gücüne aşık aslında yazdığım her metnin sonunda kendimle daha barışık bir dünya kurgulamanın da mucidi iken içimdeki bitimsiz sevda.
Eşliğinde insanların yine yoldaş olması düşüncelerime hatta ve hatta gündelik hayatta yanımda olanlardan bile fazlasını bana sunması okuyucunu ne de olsa kesiştiğimiz düzlemde bizler farklılığın ve benzerliğin birer seremonisini geliştiriyoruz.
Bir ayraca düşüp de yolum.
Bir kelimede odaklanıp da kelimeler cumhuriyeti yaratmanın verdiği o ilham ve mutluluk ile içimdeki kaosu geçici olarak da sonlandırdığım.
Ne bir hırs.
Ne bir mecburiyet.
Ne de laf olsun diye.
Sakıncaları var ya da yok hele ki mahlas kullanmadan girdiğiniz bu dünyada aslında siz size kanıtlamak isterken içinizdeki arayışın da iz düşümü iken bilip bilmeden çıktığınız yolculuğun da tek tutunacak dalınız olduğunu bilmek.
Ve sayısız kere bu dalı kendi ellerimle kesip bu yazma aşkına bir nokta koyma gerekliliğine vakıf bir yanlış düşünceye kapılıp da kendimi kısa süreler boyunca mahrum etmişken yazmaktan…
Hoyrat bir sevda adına yazma aşkı denen.
Yalnızlığın da mütemadiyen sizi dolduruşa getirdiği ne de olsa her metin/şiir görücüye çıktığında sonlanıyor bu yalnızlığının en azından öyle olmasını umuyorsunuz bu sevdaya ortak olsun diye okuyucuya demek ki payıma düşenin fazlasını yapmak boynumun borcu yoksa asla hakkını ödeyemem bana inananların ve bu sayede benim de eninde sonunda kendime inandığım…
Teşekkürler sevgili okuyucuyum benden esirgemediğin her şey için ve de kıymetli zamanından bana da ayırıp paylaştığın için duygu ve düşüncelerini benimle…
YORUMLAR
EDEBİYAT OYUNUNU BU SAYFADA ÇOCUK RUHUYLA YANSITAN TEK KALEM
GÜLÜM HANIMDIR
VESSELAM
SAYGIMLA
Gülüm Çamlısoy
Tüm güzellikler sizinle olsun Müslüm Bey.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
kendimizle çatıştığımızda olağan gibi görünen bir psikoloji fırtınası.. kaleme fren çekmek, yazarı bir anlık da olsa rahatlatabilir.
Gündelik olaylar dizini, halet-i ruhiye.. Sosyalleşelim, deşarz olalım derken.. Tam tersi, Asosyal bir uçuruma sürükleyebilir..
5-6 yıl evvelinin samimiyeti ve kalitesi yok maalesef.. Yeni gibi görünen bir kısım eski güruh, sazı eline almış görünse de,
aldırmamak gerek.
Serhat Akdeniz'in öğüdü hiç aklımdan çıkmaz..
"şiir kur'unu da, okurun da bulur.sen yazmayı bırakma."
Emeğiniz ve fikrinizi paylaştığınız için sonsuz teşekkürler.
Huzur ve hürmetle...
Gülüm Çamlısoy
Olası zihniyet.
Yüz çeviren.
Kayıtsız şartsız severken o sevginin aslında sonunuzu hazırladığı gerçeği belki de çoktan sonlanmış bir umut silsilesinin artık işe yaramadığı gerçeği.
Sevmek, içinizdeki kaostan kurtulmanın bir çözümü gibi gözükürken görünen o ki bunun bir de karşılığı olmalı.
Ve işte yazma edimi, yazarın sevilme ihtiyacına sözüm ona eşlik eden.
Elbette bir kandırmaca ne de olsa sonsuzluğun fısıltısı artık kulakları tırmalıyor.
Asıl ben teşekkür ederim.
Her daim saygımlasınız.