- 548 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN ÖLDÜKTEN SONRA SEN- BÖLÜM 23
BEN ÖLDÜKTEN SONRA SEN- BÖLÜM 23
Evden çıkarak Bakırköy Özgürlük meydanına yürüdüm. Meydanda biraz oyalandıktan sonra, tren yolunu takip ederek, köprünün üzerindeki kitapçılara geldim. Birkaç basamak merdivenleri tırmanıp, köprüyü boydan boya geçerek en son kitapçının önünde durdum. Aradığım adam oradaydı. İnce uzun boylu esmer adam her zaman ki yerindeydi. Aradan geçen yıllar ondan hiçbir şey alıp götürememişti. Aynı Cevdet Ağabey.
‘’ Buyurun hanımefendi.’’
‘’ Buyurduk Cevdet Ağabey.’’
‘’ Sizi daha evvel burada gördüğümü hatırlamıyorum.’’
‘’ Doğru söylüyorsunuz, bu kimliğimle beni hiç görmediniz. Ama ben burada sizinle çok sohbet ettim.’’
‘’ Anlayamadım?’’
‘’ Anlatınca anlarsınız. Oturabilir miyim? Bir de çay ısmarlarsanız sohbetimiz daha şekerli olur.’’
‘’ Yine anlayamadım?’’
‘’ Haznedar dersem size bir şeyler hatırlatır mı?’’
Cevdet Ağabeyin gözleri bir an uzaklara daldı gitti.
‘’ Evet, Haznedar’ da pasajda kitabevi olan bir arkadaşım vardı, ama hakkın rahmetine kavuştu. İnşallah mezarı cennet mekân olmuştur.’’
Cevabımla Cevdet ağabeyi şaşırtmak istedim.
‘’ Seni gördüğüne çok sevindi ağabey.’’
‘’ Bilmece gibi konuşma kızım. O zaten yaşamıyor. Mezarı Yenibosna’da git ziyaret et.’’
‘’ Gitmeme gerek yok. İnanmayacaksınız ama o burada benim bedenimde yaşıyor.’’
‘’ Benimle dalga geçmeyi bırak çayını iç.’’
‘’ Sizinle dalga geçmiyorum. Hiç bu kadar samimi olmadım. Çok uzun hikâye ama o burada ikinci hayatını benim bedenimde yaşıyor.’’
Cevdet ağabey gülerek cevap verdi,
‘’ İnanılacak gibi değil ama eğer doğru söylüyorsan çok şanslı adammış arkadaşım.’’
‘’ Neden şanslıymış?’’
‘’ Neden olacak, biz erkeklerin arayıp zor buldukları şeyi, o kendi bedeninde taşıyor.’’
‘’ haklısın hiç o yönden bakmamıştım doğrusu. Bana müsaade Cevdet Ağabey. Şu kitapları aldım borcum ne kadar?’’
‘’ Bu seferlik benden olsun. Muhabbetin güzel. Arayı fazla açma. İster arkadaşımla, ister yalnız gel.’’
‘’ Açmam ağabey.’’
‘’ Sahi adın neydi?’’
‘’ Başak’’
Cevdet ağabeyin yanından ayrıldıktan sonra kliniğin yolunu tuttum. Henüz Seda abla gelmemişti. Beni Onur ağabey karşıladı.
‘’ Ne o Başak, evden kovulmuş gibisin.’’
‘’ Hiç sorma Onur ağabey, annem bugün büyük temizliğe kalktı. Yarın misafirleri gelecekmiş. Bende bunu fırsat bilip evden kaçtım.’’
Onur Bey,
‘’ Kızım annene yardım etseydin ya?’’
‘’ Anlamıyorsun Onur ağabey. Anneme ayak bağı oluyormuşum. Resmen evden kovuldum. Gidecek yerim yoktu, bende Bakırköy’de kitapçılara uğradım. Birkaç kitap alıp buraya geldim.’’
Onur Bey,
‘’ Ver bakayım aldığın kitaplara?’’
Kitapları çantamdan çıkarıp Onur ağabeyin masasına bıraktım.
Onur Bey,
‘’ Dostoyevski’den, Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler, Gogol’den, Ölü Canlar, Taras Bulba. Sen ne yapmışın Başak, bunları okumaya ömrüm yetmez benim.
Başak,
‘’ Ne yapayım Onur abi, benim kitaptan başka sağa sola verecek param yok. Bir de ara sıra sinemaya gidiyorum.’’
Ben konuşurken iki çay söyledi. Biraz sonra çaylarımızı içerken Seda abla yanımıza geldi.
‘’ Bugün erkencisin Başak.’’
‘’ Öyle oldu Seda abla, karnemi de getirdim belki görmek istersiniz?’’
Önce Onur ağabey, sonrada Seda abla karneyi inceledi. İkisinden de aferin aldım.
Hadi Başak, benim odaya geçmenin zamanı geldi diye söylendi Seda abla. Bugün çok rahat ve huzurluyum. Seda ablayı yormadan uyuyacağımı biliyordum. Ne zaman o sedyeye yattım ne zaman uyudum hiç farkında değildim. Seda ablanın sesini çok derinlerden duyuyordum.
‘’ Şimdi neredesin kızım?’’
Ağzımdan dökülen kelimelere ben bile şaşırıyordum.
‘’ Ne kızı? Ben erkek çocuğuyum.’’
‘’ Neredesin şimdi?’’
‘’ Annem ben ve kız kardeşim, evimizin arka bahçesinde patates ekiyoruz.’’
‘’ Patates mi?’’
‘’Evet, dünde evimizin yan tarafına domates fideleri ektik.’’
‘’ Daha başka ne yapıyorsun?’’
‘’ Köpeğimle oynayacağım.’’
‘’ Senin köpeğin mi var?’’
‘’ Evet, onu çok seviyorum. Adı Fanto. Yarın kömür gelecek, kömür taşıyacağız. Fanto çok akıllı bir köpek. Gece oldu mu sokağın girişinde yolun tam ortasına oturur, kimseyi sokaktan geçirmezdi.’’
‘’ Fantoya ne oldu?’’
Başak bir an bocaladıktan sonra, gözünden birkaç damla gözyaşı aktı,
‘’ O… çocuğunun biri zehirledi. Köpeğim acıyla kıvranarak bahçeye geldi, başını basamağa koyarak son nefesini verdi.’’
Başağın gözlerinden şimdi yağmur gibi yaş akıyordu. Seda Hanım Başağın sakinleşmesini bekledikten sonra,
‘’ Son bir soru başak, niçin başka bir isim değil de Fanto?’’
Başak biraz düşündükten sonra,
‘’ Ben çizgi roman okumayı çok seviyordum. Sipru diye bir çizgi roman dergisi vardı. O dergide Sipru’nun arkadaşının adı Fanto idi. Ondan esinlendim.’’
Klinikten ayrıldıktan sonra Alper’i aradım ama telefonu cevap vermiyordu. Eve geldiğimde annem meşhur temizliğini ancak bitirmiş yorgunluk kahvesi içiyordu. Alper’i bir kere daha aradım ama yine cevap alamadım. Bende kitaplarımla oyalanmaya karar verdim. Odama geçerek kitaplığımdan bütün kitaplarımı indirerek yazarlarına göre tekrar yerleştirdim.
Saat yedide bizim takımın maçı vardı, onu seyretmeye hazırlanırken, telefonum çaldı. Arayan Alper’di. Bin bir özür dileyerek buluşmaya gelemeyeceğini söyledi. Nedenini sorunca,
‘’ Kız arkadaşımla barıştım Başak kusura bakma.’’
Öylece kala kaldım hiç erkeklere güvenemeyecek miydim? Hiçbir şey söylemeden telefonu yüzüne kapattım. Hızımı kesmeden numarasını sildim ve engelledim. En iyisi yarın sinemaya gitmek. Ayşen’i ararım beraber gideriz.
Pazar günü sabahtan Ayşen’i aradım. Hanımefendide bir kurum, bir kurum sanki ondan dünyaları istedim.
‘’ Başak bu havada sinemaya gidilmez, programı ben yapacağım.’’
‘’ Ne yapacakmışız onu da söyle bakayım.’’
‘’ Önce Eminönü’ne gideriz. Ne zamandır canım balık ekmek istiyor. Sonrada ada turu yaparız, ne dersin?’’
Bunu hiç düşünmemiştim, hemen cevap verdim.
‘’ Tamam, bana uyar, kaçta çıkarız? Annemin günü var misafirlere yakalanmak istemem.’’
‘’ Sabah on nasıl?’’
‘’ Okey bu da bana uyar. Aklınla bin yaşa emi.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.