Senaristler ve Şeytanlar
İçimde bir ses dedi ki; her cihetin şeytanlarla kuşatılmış..
Dedim ki: Hadi, kuşatmayı yaralım, şeytanları öldürelim.
Dedi ki: Ölümsüz olanı nasıl öldürebilirsin.
Dedim ki: Ben ölürsem, onlar da ölmeli.
Dedi ki: Nasıl olacak o.
Dedim ki: Ben’den öte Ben’i öldüreceğim, Ben yaşayacağım.
Dedi ki: Kaç tane Sen var Sen’de.
Dedim ki: Bir Ben varım.
Dedi ki: Şeytan var her yerinde.
Dedim ki: Sen nesin?
Dedi ki: Ben Şeytan’ım.
Dedim ki: Ben de insanım.
Yine seher, yine kuş sesleri, rüzgarsız bir hava.
Bakınız 1 www.kurandasevgi.gen.tr/kkitaplar/index.htm) burada yazıyor şeytanlarla ilgili birkaç bir şey, okudum.
Dedim ki: Ey şeytan nerdesin?
Çok hoşuma giden bir anekdottur: Parantez içinde ekleyelim.
(Necip Fazıl ve Sigara
Necip Fazıl çok fazla sigara içermiş. Bir gün bir öğrencisi ona gelir ve der ki; -Hocam bugün bir rüya gördüm bütün bitkiler Allah’a secde ediyordu, bir tek tütün etmiyordu...
Üstad cevabı yapıştırır:
Getirin o kafiri yakalım..
Üstad, sigaraya çok düşkündü. Nuri Pakdil: "Üstad sigara içmiyor, adeta yiyor" derdi. Bir doktor yakını Amerika’dan sigarayı bıraktıran bir ilaç getirir. Üstad’a, bir hafta kullanınca sigara içme ihtiyacı duymayacağını söyler. Bir süre sonra ilacı içmediğini söyleyen Üstad’a doktorun:
"Ne itimatsızsınız Üstad’ım, inanın etkisini göreceksiniz" demesi üzerine,
Üstad: "İnandım söylediklerine de onun için içmedim!" der.)
Elbette, şeytan meselesini ha deyince açıklamak kolay değil. Açıklayan da yok bence.
“Şeytan” hakkında bilgi edinmek için, ilk müracaat edeceğiniz yerler elbette, bu kült üzerine kurulmuş dinsellerdir. Hem hak dinler denilen sadece islam, hem bozulmuş dinler denilen Hristiyanlık ve Yahudilik, hem de batıl dinler denilen diğerleri; Hindunizm, Göktengricilik, Şamanizm, Mısır dinleri, Asya dinleri, Afrika dinleri kaç topluluk, yer var ise işte… vb vb..
Senaristler de bu dinsellerden aldıkları anlatıları kullanıyorlar filmlerde ve dizilerde.
Bugünler de Mehdi ve Deccal üzerine soru soruldu, bir yazı gösterildi.
Salla gitsin ağam dedim, İnanmıyorum safsatalara.
Kur’an’ın bile 5 çeşidi varmış hiç araştırdın mı dedim.
Payitaht Abdulhamid dizisinde bununla ilgili bir konudan bahsetti. Dizide Kur’an yakılmış, daha doğrusu değiştirilmiş veya değiştirilmeye çalışan Kur’anların yakılmasından bahsetti. Konu ince olup, inanç sorgulamasına gideceği için uzatmadım aile içinde.
Sormak da istemedim:
“Kesin olarak bilesiniz ki bu zikri (vahyi, Kur’an’ı) kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” (Hicr, 15/9)
Ağam, Rabbin gücü mü yetmiyor acaba Zikrini korumaya…diyemedim.
Desem, ne olacak ki.. bir sürü tantana..
Kim neye inanıyorsa inansın, değil mi?
Konu çok dallı budaklı olunca da düşünsel ve sorgusal babda karşımıza yine her zaman olduğu gibi “Şeytan” çıkıyor.
Sonuçta: yaratıcı yaratmış ve yarattıkları ile güç mücadelesine girişmiş.
İnsanın, belki de yakın gelecekte robotlara gireceği güç ve hakimiyet mücadelesi gibi. Bu mecaz ifade pek karşılamasa da Yaratıcı-yaratılan ve İnsan-robot ilişkisini yine de benzerlik kura biliriz değil mi?
“Mısır’ın Tanrıları” adlı filmde Güneş Tanrısı Ra, bir uzay gemisinde ( bildiğin deniz gemisi) dünyayı yutmak isteyen şeytana asasıyla ateş edip, geriye püskürtüp duruyordu mesela. Şeytandı o yaratık senariste göre.
“Prometeus” adlı filme ise şeytan kavramı olmasa da, “Mühendisler”den bahsediliyordu. Mühendisler, insanın yapı taşlarını suya karıştırıp çekilmişlerdi başka bir gezegene. İnsanlar uzay gemisi yapınca ve arkeologların araştıması sonucunda Mühendilerin yani senaryoya göre Yaratıcıların bulundukları gezegen mağara duvarlarına çizilmişti. Geriye gezegenin yerini saptamak ve oraya ulaşmak ve mühendislerle tanışmak kalıyordu. Elbette tanıştıklarına pişman olmuşlardı bilim insanları.. İzlemenizi tavsiye ederim..
Bir anekdot olarak belirteyim ki; herhangi bir filmi konusu ne olursa olsun, bir defa değil 3-5 defa izleyin, göreceğiniz gerçek şu:
İlk izleme: Vay be ne film yapmışlar, helal olsun.
İkinci izleme: Bu bölümde bu olayın geçmesi mantıksız.
Üçüncü izleme: Hay sizin yazacağınız senaryoya, çekeceğiniz filme..
Dördüncü izleme: Para kazanmak için insanların uydurmayacağı hikaye yok.
Beşinci izleme: Acaba bana imklan verilse bu filmi daha gerçekçi hale getirebilir miyim? Hatalarını, eksikliklerini, kusurları düzeltip bir kült film haline çevirebilir miyim.
Altıncı izleme: Zaten bu konuda bir kült film, bakalım devamında nasıl bir senaryo yazacaklar..
Gibi gibi…
İnsan bedeninden şeytan veya cin çıkarma hikayeleri de ilk defa İncil’de geçiyor değil mi? Tevrat ve Kur’an’da bu konuda bir anlatı yok sanırım.
Bu din meseleri paralelinde şeytan konusunun uçu bucağı yok. Sizin düşüncenize ve inancınıza uymayan er fikri şeytan ile özdeşleyebilirsiniz.
Mesela: günümüzden 8-10 yy önce bir hükümdar ve hükümet çıkıp, bu dinler birbiriyle çok çelişki içinde, bunların din alimlerinden bir komisyon kurayım; Bir şaman, bir brahman, bir haham, bir papaz, bir islami şeyh vb gibi hadi bir araya gelin, bizim milletimiz ve ülkemiz için tüm dinlerdin en güzel yanlarını alın ve ortak ve mükemmel bir din kitabı yazın bize, dese ve gerçekleştirmiş olaydı, günümüz çok farklı olurdu herhalde değil mi?
O kitapda da “şeytan” konusunda bir fikir birliğine gidilir, şeytan tam olarak tarif edilirdi sanırım..
Elbette bu fikre tüm din alimleri karşı çıkardı, çünkü herkesin tuttuğu kendine güzel hesabı, kendi dinini en güzel, diğer dinleri ise kötü olarak gördükleri için yine çatışma, yine çelişki, yine kan gövdeyi götürürdü. O hükümdar veya hükümet de “ŞEYTAN” olarak görülürdü. Vay o hükümdarın veya hükümetin haline, tüm dinlerin ortak düşmanı şeytanın cisimleşmiş haline gelirdi, taşla bakam taşla..
Geçenlerde bir haber okudum.
Hindistan’da Müslümanlar oruç tutmuş, iyi güzel iftarlarını da yapacaklar..
Gel gör ki; Hindular; yemeğinizde inek eti var diye, girişmişler 3-4 müslümana..
İneği kutsal sayan bir din onlarınki de. İnek etini nasıl yersin sen diye…
Deseler de Müslümanlar: Hayır soframızda zaten et yok veya yediğimiz inek eti değil ne fayda..
Bir defa o bölgenin azınlığı Müslümanlar, vur abalıya, inek eti yiyorlar..
Şimdi düşünelim: İneği kutsal sayanlar mı şeytanlaşmış, yoksa inek eti yiyen veya yenilmesinden sakınca görmeyen diğer milletler veya dinler mi? Hadi çık işin içinden.. Kim, kime veya neye göre “ŞEYTAN”?
Afrikalıların anlatıları vardı hani, daha doğrusu yaşanmış gerçek bir olay diye biliyorum.
Beyaz insanlar afrikaya ilk geldiklerinde onların ellerinde incil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı..
Bir zaman geçti; bizim elimizde incil vardı, onların elinde ise bizim topraklarımız?
Bu olaydaki şeytan kim? Beyaz insanlar yani Avrupalı Hristiyanlar, misyonerler mi, yoksa İncil’in kendisi mi?
Zaten okumayı sevmeyen bir milletiz, fazla da uzatmaya gerek yok..
Şeytan kimdir, nedir, nerede bulunur, nasıl öldürülür bir muamma…
İyi ve güzel insanlara selam olsun.
Saygılarımla…
YORUMLAR
Yinsani
saygılar üstadım..
Kutsal kitapların analizi yapılıp yeniden yazılması, yani yeni bir ortak din yaratılarak herkesin buna inandırılması ve değişim öncesi yaşanan kaosların ortadan kaldırılması fikri mantık olarak cazip gelse de, her din mensubunun mevcut kitabının tanrı tarafından gönderildiği inancı bu fikri ütopik olmaktan öteye götürmüyor. Gerçi ülkemizde en yüksek makamdan İslam Dini'nin güncellemesi gerektiği mırıltı ve nabız yoklama düzeyinde dillendirilse de daha en başından tepkiyle karşılanmıştı.
Yazının tamamını okudum. Hem de keyif alarak. Ama şunu fark ettim ki asıl söylemen gerekeni söylemekten imtina ediyorsun; ve de haklısın. Çünkü yazıda geçen o şeytanın sen olduğun konusunda fikirler türeyip taşlanabilirsin :)
Saygılar
Yinsani
herkes kendi şeytanına sahip çıksa sorun çıkmaz aslında:)
saygılar mirim..
"Şeytan, Tanrı'nın kötü bir taklitcisidir" demiş birileri çok eskiden.
Herşey öylesine iç içe geçmiş ki beş duyu yetmiyor anlamaya.
Anolojik olarak ters yüz edilme her alanda var, yaşamın kendisini kavramak zorlaşıyor böylece. Sizin yazalarinizda da bunu(terse çevirmeyi) açıkça görebiliyorum.
Ben Bazen duyularimi eksilterek düşünmeye çalışıyorum...sıfirlamak, sınırlamak anlamına gelmese de yaşamda durmak, canlılığı sorgulamak adına bazen iyi geliyor bana
Ve ışte Tanrı orada sesleniyor insana. Belki biraz subjektif oldu burası ama öyle ışte... her şey anlatilamiyor ki kendinden başkasına...
Selamlar.
Yinsani
bir odaya girersiniz, mükemmel desenli bir halı var, herkesin gözü halıda..benim düşünsem ise halının altında ne var?:)
herkes avizeye kiltlenmiş, altın kaplama, kandil kandil nur, benim aklım eve giren elektrik telleri nasıl döşenmiş, yanmaz kablo mu, avize kaç saatte kaç lira elektrik harcıyor gibi sorulardır..
saygılarımla..