- 413 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN ÖLDÜKTEN SONRA SEN- BÖLÜM 21
BEN ÖLDÜKTEN SONRA SEN- BÖLÜM 21
İlk defa Seda Ablanın başarısız olduğunu gördüm. Beni bir türlü uyutamıyordu. Yaptığı beş, altı denemeden sonra pes etti,
‘’ Olmuyor Onur Bey, Başağı uyutamıyorum.’’
Onur Bey Başağı işaret ederek,
‘’ Terslik sende değil Seda, Başakta. Cumartesi günü çok daha rahat uyutacaksın. Başak bugün biraz gergin.’’
Uzandığım yerden kalkarak,
‘’ Kusura bakma Seda Abla, Onur abinin dediği gibi biraz gerginim. Kendimi sana teslim edemiyorum.’’
Seda Hanım,
‘’ Neden heyecanlısın Başak?’’
‘’ Yarın karneleri alıyoruz, her ne kadar sınıfı geçtim diyorsam da yine heyecan yaptım.’’
Seda Hanım,
‘’ Tamam kızım günler çuvala mı girdi? Cumartesi günü seni uyuturum.’’
Salonda hep beraber çaylarımızı içerken, annem,
‘’ Kızım karneleri ne zaman alıyorsunuz?’’
‘’ Yarın sabah alacağız anne.’’
Birkan Bey,
‘’ İnşallah yüzünün akıyla gelirsin kızım. Biz sana güveniyoruz.’’
Başak,
‘’ Belki çok iyi bir karne olmayacak ama sınıfı geçeceğim baba. Hazır bir aradayken benim size söyleyecek bazı şeylerim var baba.’’
Ömür Hanım,
‘’ İnşallah kötü bir şey değildir kızım?’’
‘’ Yok, anne benim bir erkek arkadaşım var.’’
Ömür Hanım,
‘’ Ne! Kimmiş o?’’
Birkan Bey,
‘’ Aferin kızım, bizden saklı iş yapmıyorsun. Şu çocuk kimmiş anlat bakalım?’’
‘’ Minibüs beklerken durakta tanıştık baba. Aslına bakarsan tanışmamız pek hoş olmadı. Konuştukça bir birimizi anladığımızı gördük. Bir kafede sohbet ettik. Adı Alper iyi bir çocuk. İzin verirsen Pazar günü buluşacağız.’’
Babam biraz düşündükten sonra,
‘’ Tamam buluşun kızım. Şimdi beni iyi dinle. On beşini bitirip an altı yaşına giriyorsun. Daha çok gençsin. Duygusal olarak en deli çağındasın. Sana güveniyoruz. Karşına birçok yakışıklı delikanlılar çıkacak. Zamanı geldiğinde içlerinden birini seçeceksin, daha doğrusu kalbin seçecek. Bu doğanın bir kanunu. O ana kadar çok dikkatli olmalısın.’’
Başak,
‘’ Güveninizi hiçbir zaman boşa çıkarmayacağım babacığım.’’
Ömür Hanım,
‘’ O zaman çayları tazele Başak.’’
Odama çekildikten sonra, üzerimi değiştirirken, ortağımın vücuduma hâkim olduğunu anlamam uzun sürmedi.
‘’ Bunu niye yapıyorsun bana?’’
‘’ Sana ne yapıyorum?’’
‘’ Beni benden alıyorsun yetmez mi? Beni ne zaman bana bırakacaksın?’’
‘’ Daha zamanı var. Beni tanımak için yanıp tutuşuyorsun değil mi?’’
‘’ Ne yazık ki evet. Göster kendini bu işkence son bulsun. Sende rahat et bende rahat edeyim.’’
‘’ O çocukta ne buldun?’’
‘’ Seni ilgilendirmez.’’
‘’ İlgilendirir ona dokundukça ben acı çekiyorum.’’
‘’ Yarın okula gideceğim uyumam lazım.’’
‘’ Uyuyalım seninle aynı bedende uyumak çok değişik bir deneyim olacak.’’
‘’ Fesat izin veriyorum ama bir şartla beni rahat bırakacaksın, bende yaramazlık yapmayacağım.’’
‘’ Anlaştık söz veriyorum kardeş, kardeş uyuyacağız.’’
Sabah vakit kaybetmeden okulun yolunu tuttum. Okulun bahçesi çok kalabalıktı. Arkadaşlarımla karşılaşmak birkaç kelime sohbet etmek ve yeni ders yılından bahsetmek bana bayağı iyi geldi. Nihayet ellerinden kurtulup eski sınıfıma girdim. Sınıf hocam Nermin Hanım her zaman ki yerinde oturuyordu. Beni görünce içten gelen bir gülümsemeyle bakarak,
‘’ Gel kızım Başak, çok merak ediyorum bu başarını neye borçluyuz?’’
‘’ Aman hocam benimle eğlenmeyin. Orta ile geçersem zafer turu atarım.’’
‘’ Kızım ilk dönem beş kırık, ikinci dönem sınıf dördüncülüğü. Not ortalaman yetmiş beş. Sen kendini hafife alma.’’
‘’ Beni çok mutlu ettiniz hocam. Ailem bana inanmayacak.’’
‘’ Sana bir soru soracağım, son fen yazılısında kopya çektin mi? Çekinme doğru söyle.’’
‘’ Asla hocam yemin ederim ki böyle aşağılık davranışta bulunmaktansa kâğıdı boş vermeyi tercih ederim.’’
‘’ Bende öyle düşünmüştüm. Şimdi karneni al ve hak ettiğin tatili yap.’’
Başağın elinde olmadan yüzü karardı.
‘’ Ne yazık ki iyi dileğinizi gerçekleştiremeyeceğim hocam. Biliyorsunuz psikolojik sorunlarımla boğuşuyorum. Önce onların üstesinden gelmem lazım. Daha sonra belki.’’
‘’ Sende bu azim olduktan sonra hepsinin üstesinden gelirsin kızım.’’
Hocamın yanından mutlu bir halde ayrıldım. Doğru söylüyordu. Okuldan çıkıp metroya bindim. İncirliye gelmem fazla zamanımı almadı. İncirliden Esenler minibüsüne bindim. On beş Temmuz Parkının yan tarafında indim.
Park dediklerine bakmayın, her tarafı beton yığınından başka bir şey değil. Esas zorluk şimdi başlıyordu. Önce Köşkler sokağını bulmak zorundaydım. Kırık Tabağın önünden geçtim. Melek Börekçisinin yan tarafında ağaçların altında birkaç kişi oturuyordu. Selam verdikten sonra, içlerinden en yaşlısına sordum,
‘’ Özür dilerim size bir şey sorabilir miyim?’’
Yaşlı Amca,
‘’ Sor kızım, bunda özür dileyecek bir şey yok.’’
‘’ Amcacığım ben köşkler sokağını arıyorum?’’
‘’ Köşkler Sokak burası kızım. Kimleri arıyorsun? Ayakta kalma şu tabureye otur, öyle konuşalım.’’
‘’ Belki bana deli diyeceksiniz ama aradığım kimsenin ne adını biliyorum ne de adresini. Tek bildiğim, çok uzun yıllar önce bu sokakta yaşadığıdır.’’
‘’ Benim adım Kemal kızım. Doğma büyüme buralıyım. İyice bir anlat bakayım.’’
Bazı yerleri atlayarak hikâyemi olduğu gibi anlattım.
‘’ İşte Kemal Amca benim hikâyem bu, önce Muğla’ya giderek ressam Orhan Ağabeyi buldum. Oda beni buraya yönlendirdi.’’
‘’ Bizim ressam Orhan Akkaplan’dan bahsediyorsun. Bak resim atölyesi hemen arkanda. Tabelası hala duruyor.’’
Başak,
‘’ Bana bazı isimler verdi. Bakar mısınız? Bu sokakta hangileri oturuyordu?’’
İsimlerin yazılı olduğu kâğıdı elimden alarak kontrol etmeye başladı. Sonrada bana bakarak,
‘’ Bu isimlerden, yanılmıyorsam sadece bir tanesi bu sokakta oturuyordu.’’
‘’ Sizden rica etsem kim olduğunu ve nerede oturduğunu gösterebilir misiniz?’’
Kemal Amcanın işareti ile oturduğumuz yerden kalkarak, yürümeye başladık. İki, üç binayı geçtikten sonra, bir binanın önünde durduk. Ufak bakımsız bahçesi olan eski dört katlı bir bina idi.
Kemal Amca,
‘’ Bak kızım bana verdiğin listede ki isimlerden biri bu sokakta oturuyor onun adı da Tuğrul. Bahçe içindeki şu ufak dairede yıllarca tek başına oturdu. Neden tek başına dersen, o da ayrı bir hikâye konusu. Ama aradığın adam mı değil mi onu bilemem.’’
‘’ Ölüm tarihini hatırlıyor musunuz?’’
‘’ Aklımda yanlış kalmadıysa iki bin on dokuz olması lazım.’’
‘’ Tahminen öldüğünde kaç yaşındaydı acaba?’’
‘’ Yaklaşık yetmiş yaşlarında olması lazım.’’
‘’ Bana biraz ondan bahseder misiniz, nasıl bir adamdı?’’
‘’ Ölülerin arkasından konuşulmaz kızım. Zararsızdı, herkesle iyi geçinen bir yapısı vardı. Yani sevilen biriydi. Son zamanlarında yazı yazmaya başladığını hatırlıyorum. İnternette bayağı takipçisi vardı. Top oynamayı çok severdi. Gel kızım biraz daha yürüyelim. Benimde bacaklarım açılmış olur.’’
Yaşlı adama ayak uydurarak ağır, ağır yürümeye başladık. Anladığım kadarı ile Kemal Amca geçmişle bağını koparamamış, hala o günleri yaşıyordu. Ben bunları düşünürken, kaldığı yerden konuşmaya başladı.
‘’ Henüz bu sokağa müteahhitler girmeden bütün evler bahçe içinde tek katlıydılar. Şu binayı görüyor musun? Orada Belkıs Hanım oturuyordu. Yanındaki evde ise şişman amcalar oturuyordu. Sokağın başında ki ikinci binada ise, Abdurrahman amcalar oturuyordu. İki güzel kızı vardı, Tuğrul büyük kızı Seval’i çok sevmişti. Sanırım kızda onu seviyordu. Benden bu kadar kızım. Daha sonra aklıma bir şey gelirse sana haber veririm.’’
Eve yürüyerek gitmeye karar veren Başak, biraz daha oturduktan sonra ayağa kalkarak Kemal Amcadan izin istedi,
‘’ Kemal Amcacığım en kısa zamanda tekrar geleceğim. Sağlıcakla kal.’’
‘’ Güle, güle kızım gelirsen görüşürüz.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.