Bitti
Oruç tutmamaya sebep bahaneler, lezzet aldığımız şahaneler, ibadete teşvik eden melekeler, nefes alıp vermek arasında bitti… Artık durmadan, soluk almadan açık büfe yiyebilir, beş yıldızlı otellerde tatilin keyfini sürebilirsiniz… Ne tesettür derdiniz olur, ne ezanı duyabilirsiniz, vur patlasın çal oynasın geceler ve içki masaları tüten sigara ve nargile dumanları ile… Öbür dünyanın saltanatı gitti, dünyanın ki başladı. Hani derler ya, her şeyin yeri ayrı hocam-ayıplama beni! Verilen sözler, gözlerde ki yaşlar kurudu! Hani anneler diyor ki, çatma kurban olayım yiğidime, daha yaşı kaç ki, bırakıp eğlensin, har vurup harman savursun… Ancak hayat devam ediyor, başka anne ise, vatanı korumak için gençliğini feda eden ve şehit olan oğlu için ağlıyor … İkilem ve bölük pörçük oldu şu anneler! Kimisinin kınalı kuzusu kimisinin saçının teline zarar gelmesinden titrediği, kıyamadığı evladı…
Bizim din anlayışımız, pamuk tarlalarına gelen mevsimlik fakir işçilerinin beklentilerine benziyor. Ne bayram ne de seyran demeden, bunaltan güneşe aldırmadan üç kuruş kazanırım diyen ve sonrada yaz bitince yaşamına huzurla devam eden, sanki hiç tarlada çalışmamış gibi… Terleyen başına, boğazına sardığı mendillerle, Ya Sabır diyen katlanış… Tarlada iş bitti der ve o son gün bunu kutlarlar tıpkı bayram gibi! Seneye Allah kerim derler, derler bitti…
Bakıyorum 4 yaşında bir çocuğa ilik nakli yapılsın diye ortalık birbirine katılmış. Herkesten döner aranıyor. O da bulunmazsa o yaşta çocuk ölecek…Çocuğa bakıyorum ne kadar hayat dolu, ne kadar da tatlı. Bu yaşta ölüm, onun sınavı! Ne oruç tutar ne de ibadet eder, ne hayat nedir bilir, ne de mutluluk. Bir çikolata, bir tebessüm ona huzur olur bir anda, hele bir oyuncak da alsan. Ölüm nedir bilmez, anlamaz. Mevla bu çocuğun yaşadıklarıyla der ki, hangi yaşta olursanız olun, yaşamınız garanti değil. Ummadığınız bir anda sizin canınızı alırım. Aklı selim, akıl baliğ olmuş herkes bunu bilir. Hiç ölmeyecekmiş gibi yine de yaşamaya devam eder. Bu çocuk gibi, bunu unutanlara ibret olsun diye de Rabbim ibretlik gösterir kuluna, aklınızı başınıza alın der.
Bitti…Ne bitmiyor ki… Umutlar, huzurlar, savaşlar, işkenceler, depremler, patlayan yanardağ lavları, tsunamiler! Her acı Rabbime dönüş, her sağlıklı ve zengin yaşayış, Rabbimden kopuş… Bu ikilem hangi çağda yoktu ki… Öyle ibretlerle körüklendi ki… Nuh tufanı, Lut kavminin helakı… Kur’anda kıssaları boşuna anlatılmıyor. Günümüzde Suriye’nin başına gelenler, anlayana bunlar kadar büyük ibretlik kıssa değil mi? Neden Müslümanın başına geliyor dersek, çünkü Müslüman cennetin aday adayı, tıpkı politik seçimlerde ki asıl aday olması için bu sınavı geçmesi gerekiyor. Müslüman olmayanın ne Allah dostu olması mümkündür, ne Onun aşkına erişmesi, ne de cennete girmesi… Müslüman’ım diyeninde bu durumu garanti değildir. Kalbinde yüzlerce aşk olan ve Allah’ı unutan için de bu çok zordur. Tövbe bunun için vardır. Ramazanda tövbe ettikten sonra, buna ters yaşamak ne kadar samimiyetsizliktir. Bunu Rabbim görmüyor mu? Bu nasıl gaflettir…
Hani bir kıza aşık Mecnuna o kız diyor ki seni sevmiyorum, başkasıyla evleneceğim. Mecnun ne kadar dil dökse, ona kavuşması artık mümkün değil. Bitti derken, ölüm ve sonrası da böyle. Ne kadar dil dökse kul Rabbimize, artık gerçek adalet, neymiş görüyor kişiler! O dünya aşkına dönüş yok, o dünya malına varış yok… Artık sadece Allah’ımın rahmeti ve Onun merhameti var. Tek başınasınız! Melekler diyor her şey bitti…
Her şey bitmeden, mezara girmeden-Gaflet uykusundan uyanın kardeşlerim. Uykudan uyanınca Azraili görmeden uyanın! Siz ancak kendinizi kandırırsınız ben her şeyi düzeltirim derken, nasılsa zamanı gelir herşeyden elimi ayağımı çeker, sadece ibadet ederim derken, ya o günler gelmezse… Hadi geldi ya bunu yapacak sağlık olmazsa bedende? Tefekkür varılacak gerçek sonu düşünmektir, hesabı iyi yapmaktadır. Plansız programsız gezen, evinin kapısı olmayan-yani namaz, her türlü kötülüğe mahzar avare dolaşır durur, serseri gibi… Herkes sonunda der, bitti!
Saffet Kuramaz