Yağmur çiçeği/ 'Filli'
Yağmur yağıyor…
Yatağımın kenarında hafifçe doğrulup sese kulak veriyorum ,içimden ‘ne olur yanılmamış olayım dilekleri…’sesi daha net duyuyorum artık. Yağmur yağıyor…
Tam da o an… izlediğim filmde nehir yüzeyinde suda sürüklenen bir kadın cesedi. Aslında 15 yaşında intihar etmiş bir kız çocuğu. Yağmuru seyretmek için balkona çıkacağım anda olduğum yerde çakılıyorum karşılaştığım görüntünün etkisiyle. Ekranda akan suyun sesi, dışardan gelen yağmur sesi.. Alt yazı olarak geçen şiiri okuyorum ,ölen kız için yazılmış bir şiir.. Aklıma Özlem geliyor. Sanki şiiri ekrandaki kadın değil biz yazmışız. Ben ve Özlem.. Sonra okuyanın sesi değişiyor, şiiri ölen kızın sesinden dinliyorum, bir anda genç kız gülümsemesiyle beliriyor ekranda…O kadar yakın ki ekrana, yüzünü net görebiliyorum, gülümsemesi kalıyor ekranda bir süre…Sonra nehir akıyor… yine suyun sesi..
Gecenin bir yarısı ben, o suda sürüklenen cesed, şiir ve yağmurun sesi tuhaf bir şekilde belirsiz bir an’a kilitleniyoruz adeta. Özlem uzaktan bakıyor, affedici değilim artık eskisi gibi diyen haliyle.
Şiir son buluyor film de…Hikayenin en acı hislerini yaşatan gerçek hala o derede saklı, su hala akıyor taşıdığı cesedle..Kızın gülümsemesi gözümün önünde..
Düşünüyorum da su, ölümü nasıl taşır ki, nasıl kabullenir ki?
Ölüm, sona varmak son bulmak değil mi yoksa?
Oysa su…Öyle bir devinim öyle bir var oluştur ki…Hiç yok olmayacak hep akan hep yeniden, yenilenerek devam eden sonsuz bir devinim değil mi?
Deniz kenarında bir sahilde oturdun mu hiç? O dalgaların naif bir şekilde tenine dokunuşunu hissettin mi?
Suyun kırılganlığını, naifliğini…Avucuna aldığında ellerinde beliren yumuşaklığı..
Uysal bir dokunuştur su,o nehrin görüntüsü ,ışıltılı bir danstır bazen.
Bazen en hüzünlü ‘gitmelere’ adanmışlıktır, hep bir akışının olması bundandır belki de.
Bilgisayar ekranındaki sarsıcı nehir görüntüsünden sıyrılmak için yatağımdan kalkıp balkona çıkıyorum, Önce derin bir nefes….Öyle özlemişim ki…
Toprağın kokusu ve müthiş yağmur sesiyle az önceki ruh halimden uzaklaşıyorum galiba.Fesleğen bile daha mutlu şimdi, dokunuyorum.. ellerimde ve içimde bahçeler dolusu çiçek…Sevinçten mi üşümekten mi hissettiğim ürperti.. Yağmur güzelleştiriyor geceyi bugün, birlikteyiz bugün,her şey yanı başımızda.. Yağmur, gece ,karanlık…Seviyoruz birbirimizi..
Hüznümü siliyor yağmur sesi, az önceki ürperti, ölüm hissi içerde, az önce uzandığım yatakta duruyor sanki, içeri geçsem uzansam yine beni sarmalayacak, bu gece sabahlamalı yağmurun şarkılarında.
Böyle olmalı işte, hayatın bir anda sürprizleri olmalı diyorum içimden. Biri ya da bir şeyler çıkıp sarsmalı insanı.. Sarsmalı alıp çekmeli uzandığı yerden.
Kirli, kötü, anlamsız diye nitelendirdiğimiz anlarda.. Uzaklaştırmalı hızla…Hızla ve hiç durmadan.. Yoksa.. Her şey öyle yaralayıcı öyle kötücül ki.. Bu ruh nasıl duru kalabilir her şey bu kadar bulanıkken?
O kadar duygusuz, anlamsız, aldatıcı buluyorum ki yaşadıklarımızı…Topluca savruluyoruz anbean.. Öyle bir ruh hali ki sanki sözcükler bile bazen evde duran biblolar kadar anlamsız ve gereksiz geliyor bana. Bizi savuran, dağıtan benliğimizi yok eden şeyler…Bizi kendimize bizi başkalarına bizi hayata yabancı kılan düşman kılan zorunluluklar, kurallar, yorgunluklar…
Öyle ki bazen gündüzleri keşke hep uyusam diyorum.. Günler ve günlerin getirdikleri ruhumu kirletiyor, bunu hissediyorum. Ruhum bazen bana uzak… öfkeli hallerim....
Ben sadece geceleri ‘ben’ oluyorum sanki.. Evimde, odamda okurken, yazarken…sessizlikte…O zaman benliğimi hissediyorum, okuyarak arınıyorum yoksa içimde kalacak o kirlilik…Biraz okumasam iyiliğe dair inancımı, düşlerimi umutlarımı yitireceğim korkusu sarıyor beni.. Ben hep diyorum,bu dünya bana göre bir yer değil.. Bu dünyanın benim gibiler için yaralayıcı, incitici bir yanı var.. Gözlemliyorum bazen , çoğu kişi bir yanıyla mutsuz ama yine de uyumu bir şekilde başarıyor, oysa ben bazen bırakın uyumlu olabilmek çabasını uyumun kendisini bile istemiyorum. Bir an ah diyorum biri ya da bir şeyler sarssın beni.. İşte tam da şu yağmur gibi…Bana alış demesin,her şeye tahammül et demesin,buna dayanmalısın diye akıl vermesin…Mesela… bunlar bitecek desin,bu senin dünyan değil desin..O da yaşanacak bir gün,okunacak kitapların seni beklediği ıssız yerler de var desin,olacak desin,inandırsın beni..
İnanmak,bir yazarın dediği gibi kolay değil.. biliyorum…ama inanan insan yıkılmaz kolay kolay…Öyle inanayım ki gücüm olsun bazen soluk almaya, anlamsızlıklara anlam vermeye.. Öyle bir umutsuzluk ki bazen o suda savrulan o cesed olarak görüyorum kendimi ve insanları…Savruluyoruz nereye olduğunu bilemeden…
Korkunç bir düşünce biliyorum..düşünmeden edemedim..Düşsem…
Su, beni de taşır mı kollarında?
öyle bir akşam karanlığı..Uzakta bir tekneden şarkı sesleri duyulurken..Bir sandal geçer belki yanımdan, karanlıkta kim fark eder bir ölüyü?
Ama su saklar beni bağrında, bırakmaz öyle kolay kolay..
Yakamoz düşer üzerime, saçlarımda parıltılar.. O ilk uyandığım darmadağın, yüzüme düşen o dalgalı haliyle…Hemen atmalıyım bunu zihnimden, kötü kabus gibi..
Şimşek çakıyor, irkiliyorum, üşüyorum.
Tam hayal ettiğim ve özlediğim an…
Üşümek yeterli sebep değil uyumama, ah keşke giysem terliğimi çıksam evden çöp dökmeye gider gibi..
Ne sancılara ne soğuğa aldırmadan yürüsem… yürüsem doya doya…Sonra çakıl taşlarını suya attığım o su birikintisinin olduğu yere gitsem…bir taşın üzerine oturup suyu dinlesem… yağmur eşlik etse bize…O an en üzgün olduğum zamanlarda dinleyip hüznü ve umudu çoğalttığım şiiri okusam…Yağmur şarkılarıyla dönsem evime, odama. Güneşin ilk ışıkları yüzüme vururken o duru dokunuşla binlerce iyi çoğaltsam içimde, bu güne yarına, sonsuzluğa…Müthiş bir erinçle sarmalansa ruhum…çok geçmeden inciteceğini bile bile yaşamın..
Yağmur yağıyor…
Değişmiyor hiçbir şey oysa...
Fesleğen kokusu ve yaprağa düşen su damlasına sığınıyorum. seviyoruz birbirimizi..
Beyaz çiçeğimin yaprağına düşen damlaları biriktiriyorum avuçlarımda,
Konuşuyor benimle o da..Hatırladıklarımız ve acıyan yanlarımıza dair…
Bir ağrı gibi dururken içimizde bir şeyler..
Ellerini uzat bana diyor tüm ürkekliğiyle.
Uğurlamadan
Hadi beni uzaklaştır!
Oysa ben
İçimde köprüler kuruyorum adanmışlığa dair
Bir okyanusa varacak belki sözcüklerim
Bir mavi bul kendine diyor
Gökyüzü gibi..
Bir de beyaz bir yaprak
Bundan tanırım ben seni
Eski bir şiir, belki bir alıntı
Bitmemiş bir şeyler yaz
bize dair.
Ötelediğimiz hiçlik, bak nasıl da içimizde
bir sırrımız bile olmuyor oysa
sonra..
Gece yadsıyor her gerçekliği
Karanlık
ve
Kimliksiz bir zaman duruyor aramızda..
Yağmur yağıyor..
sessizce akıyor gece, içimizden geçenleri kimse bilmiyor…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.