Heyelan Durdurma Sanatı
Sel deresi boyuna iğde ağaçları dikilmiş, kilometrelerce uzanan bir siperi andırıyor. Bulanık bulaklardan kaynayarak yeryüzünde akan suların aşındırdığı kum rengi... Bu rengin alaşımında yatan adaletsizlik hissini iyi biliyorum. İnsanlar ve onların celse celse süren savunmalarından kaçarak, bu çalılığa iltica eden metrukluk kokusunu yayan devinimle aynı tezahürün yansıması. Tasvirler konusunda yer tutanların tanımları çok iyi değildir. Sinemaskop objektifinden dimağıma dağılan çöplük kargalarını tasvir etmem lazım (posetitel muzeya isimli Rus filminin o muhteşem sonu) vicdanın getirdiği deliliği tanımlayabilmek için.
Sel deresi boyunca uzanan iğdelerin dikenleri, sarışın çiçekleri.
Zamanın kökenlerinde anlatı sanatının icrasızlığı barınır. Verdiklerin kadar değerlidir izdüşümlerin. Değersizliği ölçen karatlar da paydasında bölüşülür. Ashab-ı kehf nüfusundan roma’ya uyanan bir kaç yüzyıl, zamanın kökenleri. Herşey bir kökenin ayrık otlarına benzeyen inatçılığıyla direnir zamanın anlatılan kısmına. Halbuki; orda aslında ne olduğunu herkes içten içe bilir. Genleri yücelik beklentisi ile ve umutsuzlukla aktarırken yanılsanan, yaşamın yeniden başladığı algısı, yanılgısına evrilen sonsuz kuşak.
Ben, sen, o,
Zamirlerden kurulu bir iğde ormanı.
Drenaj yoluyla boşaltılan yeraltı.
"Bir şeye bakmak onu değiştirir. Biz burnumuzu sokmasak nasıl yol alırdı arkında çağıldayan?"
İşte tam da burda başlıyor bir tanımı tasvir etme ihtiyacı.
YORUMLAR
Bir şeye bakmadan hemen önceki (fizik yahut metafizik) gerilim, bir şeye bakmanın onu asıl değiştirdiği andır. Yani biz bakmadan önce (çok önce yahut saliseler önce) her şey ama her şey olup bitmiştir. Yine yani baktığımızda biz, zaten değilmiş bir şeye bakıyoruz. Allah katında her şey olup bitmiştir demişti bana 17 yaşındayken biri. Keşke bunu 17 yaşında anlasaymışım. Şimdi 40 oldum ve her şeyi olmuş ve bitmiş olarak buluyorum. Bir heyelan nasıl durur? Sanatla onu durduramazsın. Yine de iyi “deneme”. :)