- 503 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sıra Beklerken
Hakan Yozcu
Hakikat Gazetesi-Lefkoşa
1.06.2019
İş gününün son günü idi. Öğleden sonra 14.30’da TV programım için konuğumu da alıp Lefkoşa’ya gideceğim.
Yaz aylarının ilk günleri olmasına rağmen bunaltıcı bir hava var. Güneş, adeta tepenizde ve yakıyor sizi. Bu nedenle hava o kadar sıcak ki, dışarıda güneş altında duramıyor insan.
Geçen ay bana hediye edilen 8 köşeli şapkayı da kafama giydim. En azından güneşten beni korurdu. Öyle ki kısa bir süre içinde bu şapkaya da alıştım. Neredeyse artık hiç başımdan çıkarmıyorum. Hem serin tutuyor, hem de dökülen saçlarımı bir nebze de olsa gizliyor…
Saat 14.00 gibi kızımın kamp parasını yatırmak ve kredi kartımın borçlarını ödemek için bankaya gittim.
Kapı, tam da saatinde açıldı. Tabii kapıda bekleyenler de vardı. İçeri girdik. Sıra numaramızı almak için, kuyruk oluşturduk. Önümde 7 kişi vardı. Aldığım numara 193 idi.
Koltuklardan birine oturup beklemeye başladım. Çok geçmeden 193 numaraya sıra geldi. 3 numarada bulunan memura gidecektim. Yerimden kalktım ve oraya doğru ilerledim.
Camekândan başımı uzattım. Memur, bir bayandı:
- Siz, biraz bekleyeceksiniz, dedi.
- Neden, dedim.
- Sıranızı kaçırdınız, bu beye sıra geldi, dedi.
- Ama hala 193’ü gösteriyor, dedim.
Memur bayan, sesini biraz yükselterek:
- Lütfen, biraz sakin olun beyefendi, dedi.
Şaşırmıştım. Çünkü o kadar sakindim ki bayanın neden böyle söylediğini anlayamadım:
- Ben, gayet sakinim, dedim. Sakin olmayan sizsiniz, dedim.
- Ben de sakinim, beyefendi.
- Ama bağırıyorsunuz, Sesinizi yükseltiyorsunuz, dedim.
- Hayır, bağırmıyorum, siz sakin değilsiniz, dedi.
Anlaşıldı ki bayan, başka birine kızmış, acısını benden çıkartacak. Yani işin ceremesini ben çekiyorum.
- Sanırım, siz, başka birine kızmışsınız. Acısını da benden çıkarıyorsunuz.
- Ben, kimseye kızmış değilim.
- O zaman, niye sesinizi yükseltiyorsunuz?
- Beyefendi, uzatmayın. Bekleyin. Biraz sonra sizinle ilgilenirim.
- Tamam da bakın, hala ekranda 193 numarası duruyor. O halde, nasıl sıramı kaçırmış olabilirim?
Bayan, daha da sertleşerek:
-Beyefendi, orası bana ait değil. Başka bir memura ait. Ben 4 numarayım, dedi.
- O zaman, ben yanlış gelmişim. Fark etmedim. Özür dilerim, dedim.
Bayan seslenmedi.
Ben, yan tarafa geçtim.
Burada da gözlüklü, az şişmanca bir bey görev yapıyordu. Önünde Londra’dan geldiği anlaşılan yaşlı bir bayanın işlemini yapıyordu. Bayan, elindeki sterlinleri hesabına yatırıyordu.
Görevli memur, bana dönerek:
-Özür dilerim beyefendi, sizi biraz bekleteceğim, dedi.
-Rica ederim. Ben, beklerim, dedim. Dedim demesine ama vaktim da çok yok. 1 saat içinde Lefkoşa yolunda olmam lazım.
Beklemeye başladım. Ama hemen yanda bulunan bayanın bana öyle davranmasını hala hazmedemedim. Dönüp kendisine:
- Özür dilerim bayan. Neden bana "Sakin olun" deme ihtiyacını hissettiğinizi hala anlayamadım. Size sert davrandığım görüşüne mi vardınız?
Bayan, daha da agresifleşerek:
- Bakın beyefendi, çok yoruldum. Sizle uğraşamam, dedi.
- Özür dilerim. Ramazandayız. Belki de oruçlusunuz. Bunu düşünemedim, dedim. Bu defa seslenmedi…
Ben, tekrar önüme döndüm. İngiltere’den geldiğini zannettiğim bayan hala işlemine devam ediyordu.
Görevli memur elindeki paralardan birkaç banknotu uzatıp:
-Özür dilerim bayan, bu paralar, yapıştırılmış. Cihaz kabul etmedi. Değiştirmeniz mümkün mü? dedi.
- Sorry. Diğer bankadan change yapmıştım. Onlar böyle verdiler, diyerek banknotları değiştirdi.
Görevli memur paraları alıp:
-Bunları yatırıp geliyorum. Lütfen biraz bekleyin, dedi.
Benim vaktim kalmamıştı beklemeye. Kendi kendime:
-Sabırlı ol, sabırlı ol… Sabrın sonu selamettir, diyordum…
Neden hep böyle olumsuzluklar beni buluyordu ki…
Sıra alırım, tam bana gelir, ya elektrikler kesilir, ya da görevli kişi kalkıp bir yere gider. Olmadı, önümdeki kişinin işi uzadıkça uzar… Olmadı huysuz, kavgacı memurlar bana denk gelir. Uğraş artık uğraşabilirsen…
Neyse çok sürmedi görevli memur yerine döndü. Bana dönüp:
-Özür dilerim beyefendi, sizi de çok beklettim. Ama bitiyor, dedi…
-Rica ederim. Sorun değil, dedim.
Tam bu arada, az önce bana “Sakin olun” diye kızan bayan:
-İsterseniz buyurun, ben yardımcı olayım, dedi…
Bir an durakladım. Gitse miydim, gitmese miydim karar veremedim:
- Yok, ben beklerim. Başkasının sırasını almayayım, dedim.
- Sırada kimse kalmadı, buyurun, dedi…
- Yok, gelmeyeyim, dedim.
- Niçin, dedi…
O kadar çok korkmuştum ki yanına gitmeye, ona iş yaptırmaya cesaret edemedim:
-Özür dilerim. Siz çok sertsiniz. Sizden korktum, dedim.
- Asıl, siz çok sertsiniz, ben de siz den korktum, dedi…
-Özür dilerim, sizinle iş yapmak istemiyorum. Ben, 56 yaşındayım. Bu yaştan sonra dayak yiyemem, dedim.
Bayan sert bir şekilde:
-Siz bilirsiniz, dedi.
Kısık bir sesle:
-Teşekkür ederim, diyebildim.
Hemen yanı başındaki beyefendi sanki kendi kendine kıs kıs gülüyordu. Bana dönüp:
-Buyurun beyefendi, sıra sizin, dedi.
-Teşekkür ederim, dedim. Kızımın, kamp parasını ve kredi kartımın borçlarını yatırmak istiyorum, dedim.
-Hemen yatıralım, dedi. Paraları alıp hesap numaralarına yatırdı. İş çok fazla uzun sürmedi. Bana dönüp:
-Başka bir işleminiz var mı, diye sordu.
-Yok, teşekkür ederim. Allah bazen karşıma iyi insanları da çıkarıyor, dedim.
-Teşekkür ederim. İyi günler beyefendi, dedi.
Kartımı alıp:
-İyi günler, tekrar çok teşekkür ederim.
Arkama dahi bakmadan dışarı doğru yürümeye başladım. Ama ne yalan söyleyeyim, o sert bayanın o andaki suratını da görmek isterdim…
Bir insan görevinde bu kadar agresif olmaz ki…
Siz, orada vatandaşa hizmet etmek için çalışıyorsunuz. Ve bunun için ekmek yiyorsunuz.
Biraz daha saygılı olmak veya işte sabırlı olmak gerekmiyor mu?
01.06.2019
Gazimağusa
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.