- 643 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kırkıncı yılda verilir adın
Bir omzuna birini, diğerine ötekini, başının üstüne berikini, sırtına bir diğerini al ve çık yola. Her birine kendinden eksiltip de ver, iyice azalt kendini. Sıfıra düşmek de ne ki? İyice eksiye düşmeli... Yeniler de neymiş; yineler varken hele? Çek gözünü kendin için olanlardan, sür eskileri göz kapaklarına. Bir başka gelecek olan güne ne hacet? Dünlerin aynısı neyine yetmiyor? Ver! Verdikçe daha fazlasını isteyecekler elbet, al çıkar göğüs kafesinden işe yaramaz et parçasını, uzat ellerine. “Sizden kıymetli mi” de. Yaptıkların, verdiklerin, göz ardı ettiklerin, fedakarlıkların mı paha edecek sandın sen? Bak şuyun eksik, buyun eksik, üstelik şunları bunları da yapmadın. Omuzların, sırtın, başın böyle kıymetlerle doluyken, sen koşamıyorsun bile. Yürümekten öteye geçemedin. Yolcularını daha şu köprülerden bu yamaçlardan geçiremedin. Hiç bakma arkana! O geçtiğin yollar, atlattığın patikalar önemli mi be! Önemli olan sadece önündekiler ve onlar da daima arkada kalacaklar. Şimdi mesela görevinin otuz dokuzuncu yılındasın. Belki kırkıncı yılda bir soluk ihtiyacı ile yorulacaksın. Taşıdıklarını can havli ile bir nefeslik bırakacaksın. Şaşırma! Nihayetinde o bir nefeslik süre ile anılacaksın.
Selim Akgün
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.