- 900 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
TELEFON DİREKLİ SOKAK LAMBALARI
Babam , ortaokula devam etmem için Bayburt’ta bir ev kiraladı.
Köydeki evi , hayvanlarımızı büyük ablama emanet ederek şehire taşındık.
Köyümüzde elektrik yoktu.
Geceleri sokaklar ay ışığı ile , evler gazyağı lambaları ile aydınlatılırdı.
Şehirde durum farklı.
Sokakları , ağaç telefon direklerine çinko tabağı ters çevirerek bir boru ile
direğe bağladıkları aydınlatma lambaları bütün gece aydınlatıyor.
Çoruh nehrinin karşısındaki lambalar , söğüt ve kavak ağaçlarının rüzgârda sallanmaları
sonucu yıldız gibi bir yanıp bir sönüyorlar.
Evimizin penceresine dayanıp dışarıyı saatlerce seyrediyorum.
50 metre ilerde , Pönserek çayının küçük köprüsünün başında aydınlatma lambası var.
Bize uzak olmasına rağmen lambanın ışığı odamızın içine kadar geliyor.
Tuvalete kalktığınızda lambanın düğmesini çevirmeniz yeterli.
Aydınlatma hazır.
Ne kadar güzel bir olaydı bu.
Şehirde yaşayanlar bize göre ne kadar şanslı imişler.
Bir akşam , odamızın penceresinden lapa lapa yağan karı seyrediyorum.
Çayın kenarındaki sokak lambası yanmıyor.
Ampulü yanmıştır.
Şiddetli rüzgardan duy ile bağlantısı kesilmiştir.
Üstümü giyinip dışarı çıktım.
Kar yağışı bütün hızı ile devam ediyor.
Ağaç direğin yanına kadar gittim.
Direğe bir tekme attım lamba yandı.
Eve geldim ve penceremden lambanın yanışını seyrettim.
Güzel bir iş başarmıştım.
Daha sonraki günlerde , canım sıkıldıkça ağaç direğe bir tekme vurarak lambayı yakıyor , bir tekme
vurarak lambayı söndürüyordum.
Çocukluk işte.
Aradan 59 yıl geçmesine rağmen bu anımı hiç unutamam.
YORUMLAR
Tekme ile sokak lâmbası yaktığımı hatırlıyorum da tekme ile söndürdüğümü sanmıyorum...
hem, niye söndüreyim ki, değil mi?.
Bizim sokak lâmba direği, biraz kavis alan Çayır Sokağın gözde direği idi...
Yırtık Ali'nin oğlu Kemâl, babasının arabasını kısa süreliğine sürmeye kalkınca, bizim direğe gelip çarpmıştı...
Arabayı sokak lamba direğine çarpacak kadar acemi değildi ya sen nasıl araba sürersin diye
arabanın peşine takılan arkadaşlarına geri dönüp; "takılmayın lan" demekte idi ki, direksiyon hâkimiyetini kaybedince,
araba sola yöneldi ve bizim evin önündeki ağaç direği kuvvetlice sarstı.
Bu elektrik direğinin dibinde, satın alıp ezberlediğim bilmem kaç tâne destan okumuşumdur.
Bizim evin bahçesine ziyâsı düşerdi lâmbasının; o vakitler, her iki direkten birinde lâmba vardı.
Birini ışığı, öteki direğe kadar yetişmese de kör alanları fazla karanlık saymazdık.
Dolunaylı gecelerde, bahçemizde oturup çay içmenin keyfini çok yaşadık.
Gaz Lâmbamız beş numara fitilli idi... zenginler, yedi numara fitilli gaz lâmbası kullanır;
Bıldırcın avına fenerle çıkardık, zengininki ise lüküs(lüks) idi.
Sokak lâmbaları o yıllarda dediğin gibi, çinko siperli idi… kar yağdığında şapkanın üstüne yığılan kar tepesine hayran kalırdık.
Sokak Lâmbası adlı şiirimi; İskenderpaşa Mah. Câmi Sokak'taki eski binânın taş duvarında unutulduğunu ve
yalnızlığını konu etmiştim.
Aslında, sokak lambaları konusunda bir araştırma kitabı hazırlanabilir... konu arayanlara bilgi olsun.
Samîmi yazılarını okumayı seviyorum; seviyorum ki, bana da yazdırıyorsun.
Sağlık dileğim ve Selâmımla, Mehmet Aktaş ustam...
kadiryeter Kadir Yeter. 24 MAYIS 2019 CUMÂ. TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/183271-telefon-direkli-sokak-lambalari/
Mehmet Aktaş'a
Mehmet Aktaş
Saygılarımla kalınız...
sabri ayçiçek tarafından 5/23/2019 2:35:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Çocukluğumuzu,aynı yıllarda ama farklı coğrafyalarda yaşamımız.Hiç özlem duyulmaz mı?
Hele hele Brezilyalı yazar Jorge Amado'nun şu sözünü bildikten sonra:
-İnsanın ana yurdu çocukluğudur.
Mehmet Aktaş
Beğeni ve güzel yorumunuza çok teşekkür ederim değerli arkadaşım.
Saygılarımla kalınız...
Mehmet Aktaş
Beğeni ve güzel yorumunuza çok teşekkür ederim değerli arkadaşım.
Saygılarımla kalınız...