Allah Hangi Davranışları Sevmez.
Değerine paha biçilemez kıymetli Kankim’e,
Öncelikle selam eder, iyi ve sağlıklı olmanı dilerim. Derslerinde başarılar, yaşamında mutlu anlarının çoğalmasını isterim.
İkinci mektubumda sana Allahın sevdiği davranışlardan bahsetmiştim. Bu davranışların sahibini herkes sever. Mutluluğa ulaşmanın yolu da bu davranışlara sahip olmaktan geçer. Bu davranışların sahiplerine de bir takım sıfatlar verilir ve o sıfatlarla anılırlar. Kısaca Allah, “muhsinleri, tevvabinleri, mütetahhirinleri, muttekıleri, metevekkilinleri, sabirinleri, mücahidleri ve adilleri” sever.
Bu mektubumda da Allahın sevmediği, hiç bir toplumda da sevilmesi mümkün olmayan davranışlardan bahsetmek istiyorum.
“Allah aşırıları sevmez”
Her davranışın bir sınırı vardır. Kendi sınırları içinde oldukça zararsız olan her davranış sınırını aştığında zararlı olmaya başlar. Bir kimseye düşmanlıkta aşırı ggitme, gün gelir dost olabilirsin. Dostuna da aşırı muhabbet besleme, sırlarını paylaşma, ki gün gelir düşman olabilirsin. Mutedil ol. Sınırlarını bil. Her davranış için gereken sınırları bil ve aşmamaya çalış. İnsan olarak haklarını bil. Kendi haklarını bilirsen, başkalarının haklarını da bilirsin.
“Allah, bozgunculuğu ve bozguncuları sevmez.”
Toplumu meydana getiren bireyler her ne kadar ayrı görünselerde aslında birdirler. Bir olmak zorundadırlar. Bir olmaları Allahın istegidir. Birbirine kenetlenmiş tuğlalardan örülü duvar gibi olan tolumlar insanca yaşayabilir. Ayrılan, ikileşen, birbirine düşman topluluklar bu halde oldukları sürece insanca yaşayamazlar. Dünya hayatı ve sonsuz hayatı boşa gider. Bir topluluk içinde ikilik çıkaranlar ise bozgunculardır. Allah tekdir. Allahı tek bilmekteki anlam görünen ve görünmeyeni O’ndan ayrı görmemektir. Birilerinin menfaati için insanları sınıflandırmak, ve bu inançla hareket etmek bozgunculuktur. İnsanların dinine, mezhebine, meşrebine, kavmine, ırkına, ülkesine, şehrine vb. kategorilere ayırıp sıralamak, bazısını bazısından üstün ya da aşağı görmek, göstermek, bozgunculuktur. Bunu yapanlarda bozguncudur.
“Allah, küfürde ısrar eden kafirleri sevmez.”
Küfür, gerçeği örtmektir. Küfür, cehaletin öz kardeşidir. Bilmediğin herhangi bir konuda tek bir söz söyleme. Bilmiyorum demek erdemli olandır. Herhangi bir konuda emin olduğun bilgiyi ise susarak saklama, sözü cahile bırakma. Zihin merak etmek ve merakı gidermek ister. Sorgulamak, gerçeği öğrenmek ister. Onun akışını bozma. Araştır. Doğruya ulaş ve onu rahatlat. Kalp, sağlam dayanağı olan bilgiye hasrettir. Ona ulaşırsa huzura kavuşur. Sağlam ve yakin inancın temeli de budur. Aksi ise insanı her an küfürle burun buruna getirir.
“Allah, zalimleri sevmez.”
Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Adalet, eşyayı, şeyi, yerli yerine koymaktır. Zulüm, akışın, gidişatın önüne set çekmek, bozmak, yararsız hale getirmek, zarar verdirmektir. Yani yerli yerinde olanı, yerinden alıp olmaması gereken bir yere koymaktır.
Kalemlerini kalemliğe koy. Kitaplarını kitaplığa. Kaleminle yaz. Kitabını oku. Kalemi taş niyetine arkadaşına fırlatma gözüne gelebilir. Kitabı “nasılsa okudum” deyip odun tutuşturmak için yakma. Bu arada seninle bir tespitimi paylaşayım. Misafirliğe gittiğim bir çok evde gördüm. Belki de her müslümanın evinde duvarda asılı bir Kuran görürsün. Neredeyse duvara bir örtü içinde asılalı asır olmuş. Bir kaç kez çıkarılıp bakılmış. O da dedesi ya da ninesi öldüğünde olmalı. Bu durumu bir çok sözde din adamı kur’ana saygı diye yorumlar. Oysa bu Kur’an’a zulümdür. İnsana zulümdür. Kur’an biz insanlara yol göstersin diye rehber olarak gönderilen bir kitaptır. Çanakkale şehitliğine gittin mi? Gitmedinse bir an önce git. Oraya vardığında şehitliği gezdirip nerde ne olmuş tanıtıp anlatan bir rehber görürsün. O rehberin işi şehitliği tanıtmaktır. Sen rehbere hele sen geç şu arabada otur, ya da şurada bir kahve iç biz gezer neyin ne olduğunu kendimiz anlarız diyen bir turist görebilir misin? Rehberin işini yapması gidişatın gereğidir. İşini yaptırmamak ise zulümdür. Biz insanlar dünya hayatında misafir veya turist gibiyiz. Yani kalıcı değiliz. Gelip geçiciyiz. Bu dünya yolculugumuzda bize rehberlik edecek olan kitap duvarda asılı mı olmalı yoksa her an ulaşabileceğimiz bir yer de mi? Cebimizde ya da el çantamızda olsa, evde sehpanın üzerinde, işyerinde masamızda, okulda her öğrenci sırasının tam ortasında, aracımızın torpidosunda, yolcu taşıyan araçlarda her yolcu için ayrılan bölmelerde olması adil olan değil mi? Diyeceksin ki, dünyada insanlara yapılan o kadar zulüm varken böyle bir örnek de neyin nesi? Tüm o zulümlerin nedeni rehberden uzak kalmamızdan. 23 yıl gibi kısa bir sürede rehberin(Kur’an’ın) direktifleriyle özgürlüğüne kavuşan peygamber ve ashabı, peygamberin ölümüyle maalesef rehber bir kenara itildi. Hadd bilmez bir çoğu kendini rehber yerine koydu. Sıffinde kuranın yaprakları mızrak uçlarına takılarak insanlar hürmete davet edildi bir nevi secde etmesi istendi. Aklını kullanmayan bir çok insan bu isteğe ram oldu. O gün hurmete çağıranlar bu gün Kur’an kılıfı üretip satmakta, o gün ram olanların zihniyetindekiler Kur’anı ya duvara asmakta, ya mezarlıkta okumakta, ya da sınav günleri okul önlerinde çocuğum sınavı kazansın diye okumakta.
Sevgili kankim,
Allahın sevmediği davranışlardan bir kaçını kısa kısa açıklamaya çalıştım. Kalanları ise yazıp araştırmanı ya da yorumlamanı isteyeceğim. Hani bana benim belirlediğim konularda kompozisyon yazacaktın ya, işte sana konular:
“Allah, hainleri ve hainlikte ısrar edenleri sevmez.”
“Allah, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez.”
“Allah, müsrifleri sevmez.”
“Allah, müstekbirleri sevmez.”
“Allah, ferihinleri (şımarıkları / böbürlenenleri) sevmez.”
“Allah, kendini beğenmiş, övünenleri sevmez.”
Saygıdeğer sevgili kankim, her ne kadar mektubumu sana hitaben yazsamda internet ortamlarında paylaşıyorum. İstiyorum ki senin yararlandığın gibi okuyan herkes yararlanabilsin. Sana verdiğim linki istersen sende kendi adına kayıtlı şifrenle internet ortamlarında paylaşabilirsin.