- 450 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karanlığın da büyüttüğü yanların var
İnsan hayatının evvelinde kaçmasına sebep olan şeylere düşman oluyor. Sonrasında bir parça teşekkür etmeye de başlıyor. Çünkü kaçmasa şu an olduğu şey olamayacaktı. Tamam. Süreçte pekçok zorluk yaşandı. Evet. Kafanın içinde epey fırtına da koptu. Fakat nihayetinde hepsinin sonu bir güzelliğe erdi. Bu güzellik başlarda hayal ettiğin şey değildi. Sen bir cennet umuyordun. Kavuştuğun bir bardak çay oldu. Sen cenneti dışında umuyordun. Kavuştuğun şey gittiğin yere cennetini götürdü. Sen güneşi seni ısıtsın diye diledin. Fakat belki senin kor olup başkalarını ısıtman dilendi. Bunun bedeli nedir? Yanmaktır. Kaçmaktır. Yalnızlıktır.
Eğer bir korsan kimse tutmak istemez seni. Ellerini yakarsın. Bakarlar sadece. Bir hikaye sahibi olmak kolay değil. İçindeki oluğun rahatça akabilmesi için epey bir süre kazma yemen gerekiyor. Uğradığın her inkisar-ı hayal içinde birşeyleri öldürüyor. Lakin başka şeyleri de besliyor. Karanlığın da büyüttüğü yanların var. Korkularının beslediği koşuşların. Kaybetmek bir yerden sonra geriye doğru kazanmaya dönüşür. Daha fazlası olmayı istemeyi bıraktığın yerde daha fazlasını bulmaya başlarsın. Hatta bazen o gelip seni bulur. Sanki peşinden hiç koşmamışsın gibi.
Bana bazen bu kadar sık yazmayı nasıl başarabildiğimi soruyorlar. Allah’ın lütfundan başka cevabım şu: Beklentimi düşürdüm. Evet. Kendimden beklentimi düşürdüm. Kalemimden beklentimi düşürdüm. Hayatımdan beklentimi düşürdüm. Yapabileceklerimden beklentimi düşürdüm. Hayalimden daha fazla yorulmamasını ve beni de daha fazla yormamasını istedim. Dışıma doğru bıraktığım bu mesai içimde geçen zamanı arttırdı. Burada çoğalabildiğimi gördüm. Burada kimseyle rekabet etmeden varolabildiğimi gördüm. Buradaki zenginliğimin kimsenin gıpta damarını tahrik etmediğinin ayrımına vardım. Ayıldım. Aldığım mesafelerden kimsenin rahatsızlığı yok. Can yakmak gerekmiyor ve dahi canım yanmıyor. Azalmakta yalın bir saadet var. Dingin. Sürekli.
Aczini/fakrını bilmek hangi noktalarda zenginliğe dönüşür? Bence o noktalardan birisinin kesinlikle ’beklentiyi düşürmek’le ilgisi var. Beklenti nedir? Beklenti yüktür. Sırf geleceğe yüklediğin de değildir üstelik. Kendi sırtına aldığın da bir yüktür. Geleceğe yüklediğini başkalarını suçlayarak giderebilirsin. Bir derece tedavi sağlar bu. Fakat eyleyemediklerini ne ile tedavi edeceksin? Yalnız senin payına düşen hataları? Sırf sen beceriksiz olduğun için gerçekleşmeyenleri? Yok mu onlardan hiç? Belli bir yaşa kadar insan kendini ’yokluklarıyla’ kandırıyor. Fakat yalnızlık arttıkça bahaneler de azalıyor. O zaman neden değişmiyor hiçbirşey? Duvarların kalmadığında neden zindanından çıkamıyorsun?
Beklentisini azaltan insanın içten-dıştan manipülasyona karşı da bağışıklık kazandığını düşünürüm ben. Aldatılma oranımız azalır. Kaçacak şeylerin sayısını azalttığımızda kurtarıcıların da sayısını azaltmış oluruz. Kurtarıcıların sayısını azaltmaksa sahte ümitlerin sayısını azaltmaktır. Bir ölçüde bu düşüncenin karamsarlık barındırdığını düşünebilirsiniz. Dışarıya bakarken doğrudur da bu. Ama ’elimden gelen’ denilen bir hazine vardır ki baha biçilmez. Beklentisizlik içinde insan elinden geleni yapmaya devam edebilirse hakiki ihlasa ulaşabilir. Beklentisiz bir çaba ihlasa en yakın olan şeydir. Yalnız olduğum şey olabildiğim için olduğum şey olmaya devam edebilirim. Evet. Bu beni daha olabilir kılar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.