- 777 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir baston bir hükümeti nasıl devirdi!
“Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk.” (Bakara 50)
Musa’ya: “Asanla denize vur!” diye vahyettik. Hz. Musa, söyleneni yapınca deniz ortadan yarıldı; açılan yolun her iki yanında sular koca dağlar gibi yükseldi.” (Şuara, 63); “Bunun üzerine Musa, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.” (Şuara, 32); “Musa kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! Demiştik. Derhal on iki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi…” (Bakara 60)
Ayetlerde görüldüğü üzere, Hz. Musa’nın elindeki sopa, tek başına, tüm insanlığın ihtiyacını giderebilecek veya hakkından gelebilecek bir kabiliyete sahiptir! Allah, bir kulunun eline bir sopa verip de, ‘Hadi benim adıma hareket et’ diye emrettiği anda ortada ne Amerika kalıyor, ne Çin, ne Rusya, ne şu ne de bu! Bir düşünelim; bir sopa bir devletin sonunu nasıl getirebiliyor! İnsanoğlu bugüne kadar böyle bir silahın, böyle bir güç kaynağının varlığına tanık oldu mu? Nükleer silah gibi de değil, öyle bir sopa ki, tahrip etmiyor, âdeta tamir ediyor, yaraları sarıyor, zalimlere ise haddini bildiriyor!
Hz. Musa ve kavminin, sosyal, siyasi, ekonomik ve askeri bakımdan çok güçlü olan, güvenlikle ilgili çeşitli teşkilatlara sahip Firavun yönetiminin baskısından ve zulmünden Allah Teâlâ’nın “asa mucizesi” ile kurtuluşunu anlatan âyetler, Rabbimizin güç ve kudretinin sonsuzluğunu örneklediği gibi, varlık algımızla ilgili önemli bir yanılsamayı da önümüze sermektedir.
Hz. Musa’nın kırk gün kaldığı Tur Dağı’ndaki günlerinde, Taha Suresi 17 de ifade edilen bir konuşma geçer. Allah Teâlâ, Hz. Musa’ya, elinde tutuğu sopayı ne amaçla kullandığını sorar. Hz. Musa da cevap olarak der ki: “O benim değneğimdir; ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.” Bu diyaloglara yalın bir bakışla baktığımızda bir tuhaflık hissederiz. Aklımıza şu tür sorular gelir: ‘Allah Teâlâ, haşa, Hz. Musa’nın elindekinin ne olduğunu ve ne işe yaradığını bilmiyor mu ki, böyle bir soru soruyor!’; Ya da, ‘Hz. Musa, Allah Teâlâ’nın her şeyi bildiğini bilmiyor mu ki, elindeki sopayı tanıtan bir konuşma yapıyor?’
Bunun nedeni şudur: İnsan, sebep-sonuç ilişkisine bağlı olarak, edindiği bilgi ve tecrübeyle varlık algısını oluşturur ve bu algıya dayalı olarak varlıktan istifade eder. (Bilimsel ve tecrübi bilgi.) Hz. Musa için sopa algısı âyette izah edildiği gibidir: “O benim değneğimdir; ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.” Elinde sopa taşıyan her çoban benzer bir soru karşısında benzer bir cevap verecektir. Çünkü sopanın insan algısında daha farklı bir pozisyonu bulunmamaktadır. Allah Teâlâ için ise, iradesine bağlı olarak, o sopa, zalimlerin üzerine yürüyen yılandır/ejderhadır, mazlumlar için denizi ve taşı yaran enerji kaynağıdır, vb.
Allah Teâlâ, Hz. Musa’yı allak bullak edecek, edindiği varlık algısının ne kadar temelsiz olduğunu gösterecek bir mucizesini ona yaşattı. Böylece güvenilecek olanın varlık olmadığını varlığı yaratan ve yöneten Allah Teâlâ olduğunu yakın bir bilgi olarak ona yaşattı. Bu hadisenin bize bakan yanı ise şudur: Allah Teâlâ emrettiği anda, bütün ağaçlar üzerimize saldıran birer canavara dönüşebilir! Yani; bizim algıladığımız varlığın Allah indinde bambaşka bir gerçekliği olabilir. (vb. vb.)
Sonuç: Algı dünyamızdaki varlıklar, sopa örneğinde olduğu gibi, Allah’ın dilemesiyle, biranda başka şeylere dönüşebilir. Allah Teâlâ, haşa, yarattığı varlığın ve onları yönetmek için vazettiği kanunların esiri değildir; koyduğu yasalar, o yüce varlığı bağlamaz, sadece bizi bağlar. Ayetlerde ihsas edildiği üzere, Allah Teâlâ, bir sopayı her şey, her şeyi bir sopa yapandır! “Amenne ve Saddegna (İşittik ve İtaat ettik)” deyip Rabbimizi daha yakından tanımak için bu tür anlatımların üzerinde daha derin düşünmeliyiz.
M. Talât Uzunyaylalı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.