- 1438 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HER NEFİS BİR GÜN ÖLÜMÜ TADACAKTIR!!
İnsan denilen bu ömrü mukadder varlık her canlı gibi vakti saati gelince mutlaka ölür.Dünyaya gelmeyen vardır ama dünyaya gelip de ölmeyen hiç bir canlı cansız varlık yoktur derler.
Gelin girmeyen ev vardır ama ölüm girmeyen ev yoktur da derler.İşte bu insan denilen eskilerin tabiriyle hayvan-ı natık yani konuşan hayvan(canlı-hayat sahibi demek) bir gün ölür.
Kimi evinde kimi hastalıktan muzdarip acılar içinde kıvranarak kimi de aniden bir kaza sonucunda bir anda ölüm meleği Azrail as.ın elinde öteki dünyaya gider.Herkesin bir ölüm nedeni vardır.
Azrail as.değil bu nedenler,sebepler amiller insanın bu dünyadan gitmesine sebep olurlar.Bu nedenle kimse de Azrail as. a suç bulmaz,kalpten kanserden vb.hastalıktan gitti derler.
Konu ölüm olunca ölmeden önce ve sonra başına neler gelir onu bir inceleyelim dedim.Ölümden değil öldükten sonra başına neler geleceğinden korkmalı demişler eskiler..
Bugün bir gazetede okudum.Duayen gazeteci Yavuz Donat Ankara’da kendi tedavisi için ünlü Güven Hastanesinde koridorda dolaşırken eski siyasilerden bir çok tanıdığına rasgelmiş hallerini hikaye yollu yazmış.Kimler yok ki kimler..
Eskinin o ünlü üç dört dönem mebusluk yapmış milletvekilleri hastanede bir Gürcü Azeri bakıcının elinde alzheimer hastalığının pençesine düşmüş geçmişi hatırlama yeteneğini kaybetmiş son anlarını yaşıyorlar.
Geleni geçeni tanımıyor bir şey sual etsen cevap veremiyorlar.
Sanki bir çocuk gibiler diyor.Öyle gerçekten babam rahmetli de bu hastalığa yakalanıp üç yıl içerisinde beyin kanaması geçirmek suretiyle vefat etmişti.
Geçmiş çok eskileri hatırlayan bu hastalar yakın zamanı hatırlayamamaktadırlar bunu yakinen müşahade ettim.
İnsanın ölümü yaklaşınca hastalığı da artar.Hastalık cayır cayır tüm bedenini yakar adeta.Midesi başta olmak üzere tüm organları eklemleri ağrımaya başlar.Hele hele kanser hastalarında dayanılmaz sancı ve ağrılar oluşur bu nedenle onları morfinle teskin ederler.
Gören gözleri görmez olur gelenleri seçemez tanıyamaz.Yılların verdiği hasarlar en nihayet bir bir ortaya çıkarlar.Konuşmak ister ama nafile kimseye duyuramazlar sözlerini.
Bir su isteyecek olsa dakikalarca bunu düşünür de kolay kolay da dile getiremez hale gelir adeta..Duyanlar ne istiyorsun diye defalarca onu konuşturarak ancak anlayabilirler sözlerini..
Dudakları susuzluktan adeta kavrulur.Bir su veren olsa diye sağa sola bakınır.İslam alimleri hastayı bu nedenle su vererek ya da ıslak bezle dudaklarını ıslatınız demişler yazdıkları eserlerde.
Şeytan al.bu esnada elinde bir kadeh su ile gelerek o hastanın ölmekte olan müslümanın imanını çalmaya çalışır derler doğrudur.Vucudunda sancılar fırtınalar ağrılar geçmişle hesaplaşmalar saatlerce sürer gider.
Yakınlarından bir tas su isteyemez hale düşer insan.Takati tükenmiştir artık onun beyni eline ayağına bedenine hükmedemez haldedir artık o. Bunalır uzun uzun soluk alıp vermeye başlar.Kendisine zarar verir haberi olmadan..
Feryad-ı figanı dağları deler,bağırtısını bütün insandan gayrı varlıklar işitir derler ölünün.Hasta olan insan da feryad eder bağrını döğer yaralar.Geçen hayatının muhasebesini yapar günlerce.
Başına geleni ve gelecek olan ahiret hayatının korkularını yaşar da korkudan kabuslar görmeye başlar.Bu arada abdestini asla tutamaz elbiseleri kirlenir haliyle.Ama o bunu düşünecek durumda değildir artık..
Etrafına gelenleri hanımı çocukları da olsalar tanıyamaz artık.Onları başka insanlar olarak görür.Azrail zanneder birilerine benzetip kovmaya çalışır.Tanıyamaz gözleri görmez olmuştur artık..
Ciğerlerinden gelen kan tükürükte çıkanda olur,boğazından kan boşanan da.Ağzı kokar hastanın,dudaklarından istenmeyen şeyler istemli istemsiz çıkar durur.Dudakların köpürmesi bile normaldir bu zamanda..
Eyyüb As.ın yarasında kurtlar vardır der eserler doğru olabilir.Kurt gözle görülebilir de görülmeyip mikrop şeklinde de olabilir.Peygamberler bu halden hali de olabilir.
Yatalak hastanız oldu mu bilmiyorum.Rahmetli annem beyin kanamalı felç geçirerek üç ay hastanede yatıp rahmet-i rahmana kavuşmuştu.Hastanede yatarken şekeri olduğu için ense sırt ve ayak arka kısımlarında yaralar oluşmuştu.
İçine el girebilecek derin yaralar.Bir eczane kalfası arkadaşımız haftada bir gün gelerek bu yaraları cımbızla merhemle tedavi ederdi.Havalı yatak işte bu hastalarda kullanılır.
Havalı yatak otomatik olarak hastayı bir sağa bir sola çevirerek arka kısmının hava alıp kurtlanmamasını terlememesini temin eder..
Bir çok felçli hasta mama denilen sulu gıdayı alıp hayatını devam ettirir.Bir makine ile otomatik olarak hazır mama şişeden ya ağız ya da burundan böylece beslenir.İş mamaya kalınca hastanın günleri de sayılıdır artık derler.
Hasta ne gelen doktoru tanır artık ne de gelen akrabalarını.Gözleri ya kapalı ya da açık yarı uyanık ortamı dinler gelen gidene bakar ama tanıyamaz..
Bir an önce ölsem dersin ama elinde değil ki.Yine döner çabalar saatlerce günlerce acılar içerisinde yatmak zorunda kalırsın.Sırt üstü olarak bir yerlerin ağrılar içerisindeyken ama şuurun yerinde aklın başında her an Azrail gelip de canımı alacak korkusuyla nasıl rahat yatılabilir ki..
Bir kaç defa son anını yaşamakta olan bir komşumuzun babasının yatağının başında Kur’an-ı Kerim okumuştum.Ben yasin tebareke tekasür surelerini okuyup evimize geldikten bir kaç dakika sonra hastalar ruhunu teslim etmişlerdi.Hiç ölmekte olan bir hastanın son nefesini verdiği sırada yanında bulunamadım.
Çocukken birisi dükkanımızın yakınında kaldırımda düştü boğazını sıkıp açıp belki de hava almaya çalışıyordu.Bir taksi ile hastaneye götürdüler.Taksici bir saat sonra hastanede yapılan müdahaleye rağmen hastanın vefat ettiğini söylemişti.
Yine gençliğimde Çarşı camiinde yaşlı bir adamın ikindi namazında öldüğünü duyunca gidip baktım.Abdestli namazlı hacı amcamız sırtüstü yatıyor etrafına tebessüm ederek bakıyordu.Umarım Cennet-i alayı seyrederek ruhunu teslim etmiştir.
Rahmetli ebemin hastanede kalp masajı yapıldığı 1998 ramazan bayramı arefesi gecesini ve 2010 da annemin eve gelen acil görevlilerince ambulans önünde sedyede yaptıkları şok ve kalp masajını da hatırlıyorum.
Ölüm geldi mi ne bir saniye geri bırakılıyor insan hayvan ne de bir saniye ileri.Takdir edilen anda takdir edilen yerde ve şekilde insan ruhunu teslim ediyor etmek zorunda kalıyor.
Kimse ecelin ölümün Azrailin elinden kurtulamıyor.Demirden tabuta da girse,elinde silahla Azraili beklese de o mutlaka görevini yardımcılarıyla beraber yapıp mevtayı öbür aleme intikal ettiriyor.
Bir eski güreşci köylümüz akrabamızı orta okulda talebe iken babamla ziyarete gitmiştik.Yatağında yatmakta olan her yeri ufalmış kurumuş küçülmüş bu hastanın yatağının altında bir tabancası vardı.Azraili korkutacağım demişti hatırladığım kadarıyla.Bir kaç gün sonra işittik ki o da dar-ı bekaya gitmişti.
***
Ölüm meleği Azrail as. insanları hep tek tek yakalar.Ne zaman nereden geleceğini yalnız Allah cc. bilir.Öleceklerin listesi ona verilir aynı anda binlerce milyonlarca kişi bir felaketle zelzeleyle ölecek olsalar bu ona zor gelmez.
Bir tepside ona isimler sunulur o da ipleri çekmek suretiyle hepsinin ruhunu aynı anda kabzeder.Ona Hz. Allah bu selahiyyeti ve bu gücü vermiştir bir anda her yerde olabilir.
Ölen kimsenin yanında olanlar bunu anlayamazlar.Ruhunun çekilip gittiğini ölü bile ilk anda hissedemez.Buna dair çok güzel menkıbeler mevıza kitaplarında yer alır.
Ölenin cesedi bozulmasın diye üzerine metal bir bıçak vs. konulup çenesi ve eli ayağı birleştirilip bağlanır.Yoksa sıcak halde iken yapılmayacak olursa soğuyunca şekil bozukluğu olan mevtalarda ki bu durum giderilemez bir hal alır.
Morg görevlileri hastabakıcılar ya da evdekiler cenazeyi serin bir yere koyarlar.Yaz günü mutlaka hastane morguna konulmalıdır.Yoksa cenaze kokar ve şişebilir.
Acı haber tez duyulur derler.Bir anda cenaze sahipleri önce yakınlarını onlar akrabaları komşuları derken anons da yapıldı mı hemen herkes duyar ve eve doluşurlar.Hastanın durumu ağır ise zaten buna hazırlıklıdırlar.
Bizim buralarda hemen hastane önünde toplaşılıp feryad-ı figan ederler.Sonra eve geçip ağlamaya feryad-ı figana başlarlar.Sonra akrabalar toplanılıp cenazede kimin ne vazifeyi yapacağı kararlaştırılır.
Bugün sabah ölen hemen bugün ikindiye kaldırılır.Yakınları uzaktan gelecek olanlar varsa ertesi güne bırakılır.Yaz günleri daha bir acele edilir bu konuda..
Konu komşu akraba hemen başucuna toplaşırlar.Hepsinin gözleri yaşlıdır.Ağlayanlar feryad edenler hep merhumu hayırla yad ederler.Kimisi der merhum çok iyi bir insandı.Kimi de der o dağ gibi bir adamdı o gerçekten bir aslandı.
Hiç kimse ölenin arkasından kötü konuşmaz hatalarını zikretmez.Varsa da gizli yerde konuşulur.Bugünkü gibi hoca cemaat merhumu nasıl bilirdiniz?Haklarınızı helal ediyor musunuz? Dediği zaman helal etmiyorum o bana şunu yapmıştı demek erdemsizliğini göstermez!!
Ölen adama kimse düşmanlık etmez.İnsanlık alınmıştır ondan.Onun artık bir adı ismi de kalmaz.Onun adı artık cenazedir.Cenaze nerden kalkacak?Cenaze hangi kabristanlığa defnedilecek denilir.
Düşmanların varsa onlar bile seninle barışıktır artık.Kanlıların kan davalıların bile iyi bir düşmandı,Allah rahmet eylesin derler.Cenazene katılmak için duyan duymayana haber verirler ve hemence camii avlusunda yerini alırlar..
Eskiden evlerde camilerde sıcak su tertibatı olmadığı için dışarıya bir iki ocak kurulur odunla bu ateşte kazanlarda sıcak su kaynatılırdı.Şimdilerde morg var sıcak su makineleri var istediğin an istediğin kadar sıcak su bulabiliyorsun.
Çeşmeden bir kaç kişi su getirmeye koşardı.Altına odun atanlar ayrı olurdu.Sıcak su ile peştemalle önünü kapattıkları cenazeyi yıkamaya başlardılar.
Kimse artık bu cenazeye tuzak kurup kuyusunu kazamaz.Onun ne malı ne de hazırda altını parası kalmamıştır.Malı mülkü çocuklarına varislerine kalmıştır.Onun namına çoktan yakınları çocukları malını harcamaya yetkili olmuşlardır.
Vucudunu yıkamaya başlarlar her yanını haşlamaya başlarlar.Ölü cenaze asla buna karşı koyamaz.Gassal ölü yıkayıcının elinde bir sağa bir sola çevrilerek abdest alma işlemi gerçekleştirilmiş olur..
Bir güzelce hoca gassal sabunla pamukla seni yıkarlar en sonunda seni temiz beyaz bir havlu ile kurularlar.Bu esnada erkek isen üç parça kadın isen beş parça kefen çoktan kesilip hazırlanmıştır.
Kadınların erkekten fazla olarak göğsünün üzerine ve başını örtmek için iki parça bezi vardır ki İslamın ölüye bile tesettür yaptırması dirilerin haydi haydi dünyada iken başlarını kapatmalarının gerekmekte olduğunu bize göstermektedir.
Kefenle her yanını kaparlar.Bunu sana en son gömlek yaparlar.Bu dünyadan giydiğin en son elbisen olacaktır.Kefene asla cep dikilmez ölü dünyadan giderken yanına bir kokmuş eski çorap bile alamaz ,bırakın altını akçeyi alsın!!
Bundan sonra üç kuşakla sıkıca bağlanmış cenazenin kefenini tutan müslüman din kardeşlerin seni temiz tahtadan saçtan yapılmış tabut denen sala sen istemediğin halde sokarlar!!Ardından tabutunu omuzlayıp hastaneden yoksa evinden camiye doğru yola çıkarlar.
Bir saat daha kalayım götürmeyin beni’...Gitmek istemiyorum diye feryad-ı figan edip bağırırsın ama nafile kimseler sesini duyamaz!!
Bugünlerde helallik almak için bir kaç dakikalığına evine getiriyorlar mahalleliden akrabalarından helallik istiyorlar doğrudur.Helallik alınmadan borçları ödenmeden cenazenin musallaya getirilmesi uygun değildir.Resulullah sav.Efendimiz borçlu eshabın cenaze namazını kılmamışlardır.
O gün senin cenazene herkes katılmaya çalışır.Her ne kadar cenaze namazı farz-ı kifaye olsa bile yakın akrabalarının hepsi bulunur cenazende..
İmamla beraber tekbir alıp geçerler arkana,cenaze namazında ölen kişi de imamdır bir bakıma..Tekbirler ardı ardına alınarak ayakta eda edilen bir namazdır bu son kıldığın namaz..
Koşa koşa hemence indirirler seni son merkadine.Kabir artık senin evindir.Ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.
Oradan asla çıkış yoktur kıyamet kopup da mahşere toplanmak üzere kabirlerden yerden mantar biter gibi çıkıncaya kadar..
Biraz sonra en yakınların bile dağılır evine giderler.Sen amelinle başbaşa kalırsın.Birde telkın verme vardır ki ancak amelin güzelse sana bir faidesi olacaktır.
Kabirde münker ve nekir denilen gök gürültüsünü andıran bir sesle gelen sual meleklerinin geldiği esnada bir hocaefendi belki duyar ve hatırlar kolay cevap verir diye bu kabir suallerini yukarıdan sana hatırlatır buna telkın verme denir.
Herkes gider evine yalınız kalırsın o karanlık dar yerde.Artık sen bir ölüsün ama aslında ruhun diri,inletir feryadı ölenlerin yeri.Ama nafile hayvanlardan başkası seni işitemez .Orada ilk gece çok korkarsın.Denize düşüp boğulmakta olan bir insana benzer ölen kişi.
Bunun için İslam alimleri ölüm anında imansız gitmekten çok korkmuşlardır.
İmanını muhafaza ettiysen eğer korkma demişler.Acı zulüm geçer işkence ile kabri sıkıştırarak kabir berzah alemi..Sonunda günahların azalmış olarak mahşer yerine varabilirsin.
Ama imanını götüremediysen ebedi alemde iman nuru kaybolmuş halde Yaratanın huzuruna varamazsın ve kurtuluşa erenlerden olamazsın.Ve de ebedi olarak cehennem denilen suçluların cezalarını çektikleri alemde kalırsın..
Ölen insan kabirde iken aklı başına gelir.Ruhuda bedene girer ve şöyle düşünür.Ben de bir zamanlar hayatta yaşayan bir insandım.Nimetlerle beslerdim canımı kanımı.İçtiklerim yediklerim vucudumda et kemik kan can olurdu.
Şimdi ise yatıyorum bakın toprağın altında.Hiç bir yere kımıldayamıyorum.Çok şeyler yapmak istiyorum dünyaya dönmek istiyorum.Rabbime güzel amellerde bulunmak için ama müsaade etmiyorlar.
Ayağa kalksam doğrulsam biraz rahat nefes alsam bir dakika olsun gün yüzüne çıkıp dünyayı tekrardan seyre dalsam.
Yok artık diyorlar sen dünyada yaşadığın kadar yaşadın artık berzah denilen kabir hayatındasın ve buradan ancak kıyamet kopunca mahşerde toplanıp hesaba çekilmek için kalkacaksın diyorlar.
Aman Allahım bir daha çıkamayacak mıyım bu dar karanlık kabirden.Sevdiklerimi oğlumu kızımı torunlarımı göremeyecek miyim?Ben onlar olmadan bu dar kabirde nasıl yaşarım.
Çürümeye başladı soldu bir kaç günde bakın nazik bedenim.Böcekler türedi her yanımda içimde beni bekliyorlarmış etimi kanımı canımı yemek için sanki..
Ruhum canlı her şeyi duyuyor işitiyor ve görüyorum.Yakınlarım oğlum kızım akrabalarım mezarıma kürek kürek toprak atıp bir saat bile beklemeden evlerine kaçtılar tabiri caizse.
Ben şimdi bu kabirde ilk geceyi nasıl korkmadan geçireceğim Allahım sen bana yardım eyle.
Münker nekir adlı melekler gelir derdi hocalar vaazlarında .Biraz sonra gelirlerse suallerine nasıl cevap vereceğim.
Geçti bir çok sıkıntıyla kabirde ilk günler dostlar.Birde nasıl geçti diye bana sorun.Bir gün sanki bir yıl oldu.Kabrime korkunç ateşler doldu.Korktuğum başıma geldi.Namazı sordular hesaba çektiler.
Namaz borcum çoktu oruç ona ha keza.Kılmadığım namazları oruçları vermediğim zekatları bir sorup sual ettiler.Kabirde saçlarım birden bembeyaz oldu dostlar.
Bağırdım feryad ettim ama nafile kimseler sesimi duymadılar.Bir ses geldi hatiften burası kabir berzah alemi sen artık ölüsün.Dünya ile ilişiğin kalmadı kimseye sesini duyuramazsın diye.
Ağladım korktum yine ağladım.Ya Rabbi ne olur bana yardım et.Beni burada korkutmasın melekler zebaniler Allahım dedim.Sonra yavaş yavaş alıştım bu duruma.
Arada azabımın hafiflediği günler oldu.Üç aylarda ramazanda azap edilmiyordu.Evlatlarımın gönderdiği hatimler sevaplar geldiği zaman da azabımız hafifliyordu.
Keşke az günah işleseydim dedim kendi kendime.Burada yanmak çok acı felaket yaşamak lazım dille sözle ifade edilecek şey değil.
Böyle olduğunu bilseydim dünyada asla günah işlemez kimsenin hakkına tecavüz etmezdim.Geçti o günler..
Hocalar kabir ya cennet olur ya cehennem derdi hadisi şerifi söyleyerek gerçekten doğruymuş.Kabrime ateşler doldu birden.Dünya ateşi gibi değil kızıl yakıcı bir alevli ateş.Cehennemi burada tattım dostlarım.
Yaptığım günahların karşılığı olarak kabirde haşereler bedenimi korkunç suretlerde varlıklar ruhumu azaba düçar eylediler.Yılanlar akrepler çıyanlar böcekler kurtlar nerden geldiler demeyin amelimmiş bunlar.
Salih amel işleyenlere Allah melek Resul yardımcı olur.Kabri dünya gibi genişletilir.Güzel amelleri salih arkadaşları olarak yanına gelir korkma seninleyiz derlermiş.
Salihler evliya kullar cennet hayatını kabrinde yaşarlarmış.Kıyamet kopsa da bir an önce cennete varsak derlermiş.Asiler günahkarlar korkarmış cehenneme gireceğiz ebedi kalacağız diye.
***
Rasülullah Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Buyurdular; Cennetteki Yerine Görmedikçe Mü’minin Rûhu Çıkmaz. Oradaki Yerini Görünce de Ne Ana Babasına Ne Çocuklarına Bakar. Çünkü Cennetteki Yerini Sevmektedir.
Münâfığın Rûhu da Cehennemdeki Yerini Görmedikçe Çıkmaz. Onu Görünce Ne Çocuklarına Ne Ana Babasına Bakar. Zirâ O Gördüğü Yerin Dehşetine Kapılmıştır.
Soruldu ki; Yâ Rasülullah! Mü’min Cennetteki Yerini Nasıl Görür, Münâfık Cehennemdeki Yerini Nasıl Görür?
Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Buyurdular; Yüce Allah, Cebrâil Aleyhisselâm’ı En Güzel Surette Yarattı. Onun Altı Yüz Kanadı Vardır. Bu Kanatları Arasında İki Yeşil Kanadı Vardır, Tavus Kuşu Kanatlarına Benzer.
O Kanatlardan Birini Açtığı Zaman Yerle Gök Arasını Kapatır. Onun Sağ Kanadı Üzerinde Cennetin Resmi Çizilmiştir; Cennetin Hûrî Kızlarının, Makamlarının, Hizmetçilerinin Resimleri Hep Oradadır. Sol Kanadına da Cehennemin Resmi Çizilmiştir; Orada Bulunan Yılan, Akrep, Çukur, Zebânî Çeşitlerinin Resimleri Hep Oradadır.
Bir Kimsenin Eceli Geldiği Zaman Meleklerden Bir Kâfile Onun Damarlarına Girerler, Rûhunu Ayaklarından Dizlerine Kadar Çıkarırlar, Bundan Sonra da Kendileri Çıkar.
Bu Kâfile Çıktıktan Sonra Bir Başka Melek Kâfilesi İkinci Olarak Onun Damarlarına Girerler. Onun Rûhunu Sıkıştırırlar, Dizlerinden Karnına Kadar Çıkarırlar, Sonra da Kendileri Çıkar.
Bu Kâfile de Çıktıktan Sonra Bir Başka Melek Kâfilesi Dördüncü Olarak Damarlarından Girerler. Onun Rûhunu Sıkıştırırlar, Göğsünden Boğazına Kadar Çıkarırlar.
İşbu Vakit Can Çekişme Vaktidir.
Ölen Kişi Eğer Mü’min ise Cebrâil Aleyhisselâm Sağ Kanadını Açar, O Mü’min de Cennetteki Yerini Görür, O Yerine Tutulur. O Yere Karşı Sevgisinden Ötürü Ne Ana Babasını Ne Çocuklarını Görür. Gözünü O Yere Diker Kalır.
Eğer Ölen Kişi Münâfık ise Cebrâil Aleyhisselâm Sol Kanadını Açar, O Münâfık da Cehennemdeki Yerini Görür, O Yerin Dehşetine Kapılır. O Gördüğü Yerin Dehşetinden Gözü Ne Çocuklarını Ne de Ana Babasını Görür. Gözünü Oraya Diker, Dehşetinde Kalır.
Ne Mutlu O Kimseye ki, Kabri Cennet Bahçelerinden Bir Bahçedir! Vây O Kimsenin Hâline ki, Kabri Cehennem Çukurlarından Bir Çukurdur...
[Zühretü’r-Riyâz, Dürretü’l-Vâizîn.]
***
Bir Gün Öğrencileri Îmâm-ı Gazâlî Hazretlerine:“Hocam! Ölüm Nedir? Bize Özel Olarak Anlatır mısın?”
Demişler. Velâyet Nûru ile Ölümünün Çok Yakın Olduğunu Anlayan Îmâm-ı Gazâlî Hazretleri:“Men Lem Yezuk, Lem Ya’rif... Yani; Tatmayan Bilmez ki! Önce Kendim Tadayım, Sonra Size Anlatırım...”
Demiş. Öğrencileri de:“Aman Hocam! Öldükten Sonra Sizinle Nasıl Bağlantı Kurarız?”
Dediklerinde Gülümseyerek Yalnızca, “İnşaAllah...” Diye Cevap Vermiş.
Gerçekten Aradan Çok Zaman Geçmeden Îmâm-ı Gazâlî Hazretleri Ölümü Tatmış ve Öldüğü Gece Öğrencilerinin Rüyâlarına Gelerek:“Allah Dostları Sözünü Tutar... İşte, Bugün Ölümü Tattım ve Sözümü Tutmak İçin Rüyânıza Geldim...”
Demiş ve Şöyle Devam Buyurmuş:“Abdestimi Tazeleyip Sabah Namazını Kıldıktan Sonra, Yalnızca Odama Çekildim ve Ölüm Meleğini Beklemeye Başladım. Lâ İlâhe İllallâh Diye Zikrederken, Bir Ânda Odamı Nûr Kapladı ve Bütün Hücrelerim Nûr Oldu. Başımı Kaldırıp Yukarıya Baktım.
O Nûrun Etkisi ile Evimin Tavanı Cam Gibi Şeffaf Olmuştu. Yattığım Yerden Yedi Kat Gökleri, Melekleri, Cenneti Gördüm ve Cennetteki Bir Melek Bana, “Yâ Îmâm! İşte Köşklerin, İşte Makamın!” Diye Cennetteki Yerimi Gösterdi.
Cennete Bakarken Sevgili Rabbimin İrci’ıy İlâ Rabbik (Rabbine Dön) Hitâbını Duydum. O Ânda Rûhum Allah Aşkı ile Cezbeye Gelip, Beden Kafesinden Fırladı ve Ben Kendimi Başka Âlemlerde Buldum.
Tekrar Dünyâya Döndüğümde, Evimin Çevresinde Aşırı Bir Kalabalık Gördüm. Onlara, “Ne Var? Ne Oldu? Niçin Toplandınız?” Diye Isrârla Sorduğum Hâlde Hiçbiri Ne Yüzüme Baktı Ne de Bana Bir Cevap Verdi.
İçeriye Girdim, Hanımım Ağlıyordu. Ona da Aynı Şeyleri Sordum Ama O da Cevap Vermeyince, Az Önce Yatmakta Olduğum Odama Girdim ve Yerde Yatan Bedenimi Görünce Hem Öldüğümü, Hem de İnsanların Niçin Benimle Konuşmadığını Anladım...”
Bâzı Öğrencileri:“Hocam! Yerde Yatan Bedenimi Görünce Öldüğümü Anladım Diyorsunuz. Peki, Sen Başka Bedenin Başka Bir Şey mi?”
Îmâm-ı Gazâlî Hazretleri Gülümseyerek:“İnsanın Aslı, Özü, Gerçek ve Kalıcı Kişiliği Rûhtur. Rûhsuz Beden Kesilen Kol, Bacak Gibi Cansız, Bilinçsiz Et, Kemik Yığınıdır...”
Yine Bâzı Öğrencileri:“Hocam! O Daracık, Karanlık Kabirde Kıyâmete Kadar Nasıl Yatacaksınız?”
Diye Sordular. Cevap Buyurdular ki:
“Âh Yavrum! Eğer Kabirler Dışarıdan Göründüğü Gibi Dar, Karanlık ve Sıkıcı Olsaydı, Allah Dostları Birer Zindan Mahkûmu Gibi Oraya Atılır mıydı? Ana Karnına Göre Dünyâ Ne Kadar Geniş, Güzel ve Aydınlık ise Dünyâya Göre Kabirlerimiz de Çok Daha Geniş, Güzel ve Aydınlıktır...”
Demiş ve:“Yakınlarım Beni Kabrimde Bekliyor...”Diye Son Sözlerini Söyleyip, Ayrılıp Gitmiş.
Allahû Teâlâ Rahmet Eylesin, Bizleri de Şefaâtlerine Nâil Eylesin İnşaAllah.."
***
Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi:- Bugün, senin son günün.
Adam dedi:- Ama ben hazır değilim.
Ölüm dedi:- Bugünkü listemde, senin ismin ilk sıradadır.
Adam dedi:- Peki o zaman… gitmeden önce,gel oturalım beraber bir kahve içelim.
Ölüm dedi:- Tabi ki.
Adam, ölüme kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı...
Ölüm kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı...
Adam, ölümün listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu.
Ölüm uyandıktan sonra şöyle dedi:- Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın. Şefkatinin karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım."
Bazen bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, onlar hiç bir zaman değişmezler...
Karga ve papağanın her ikisi de çirkin yaratılmıştır. Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Yaradan’ın rızasından memnun kalır.Bugün papağan kafeste, karga ise özgür...
Her hadisenin arkasında öyle bir hikmet vardır ki belki sen hiç bir zaman anlayamazsın.
O halde…Hiç bir zaman Yaradan’a deme "Neden!!!?"
Bilirmisin:Ayetelkürsiyi namazdan sonra okursan seninle Cennet arasında sadece ölüm vardır.
***
Öldükten yaklaşık 30 dakika içerisinde vücutta refleks diye bir şey kalmıyor.Gevşeyen kaslar dolayısıyla ağız ve göz kapakları açık kalıyor. Boşaltım sistemi tamamen gevşiyor, idrar akıntısı oluşuyor.
Ölümün gerçekleşmesinden 24 saat sonra vücut çürümeye başlıyor. Solunumun durması bakteriler için işaret oluyor ve çalışmaya başlıyorlar.İlk çürüyen organlar ise göz, beyin, mide ve bağırsaklar.
Ceset şişman ise daha çabuk çürürken, tuzlu suda boğulanlar daha geç çürüyor.En geç çürüyen kısımlar ise kalp, mesane, böbrek .İlk çürüyen yer olan mide ve bağırsaklarda bakteriler yoğun çalıştıkları için hızla gaz ortaya çıkıyor.
Bu gaz, karın bölgesinin şişmesine sebep oluyor. Derinin üstü yanık gibi su toplarken, vücutta biriken sülfür yüzünden renk siyaha dönmeye başlıyor.
Günden güne şişen karın patlıyor ve göğüs çöküyor. Bu olay mezar üstünden duyulabilecek kadar sesli olabiliyor.Ortalama 4 yıl sonra insan tamamen kemik haline dönüşüyor.
Güzelliğin, yakışıklılığın, zenginliğin, kibrin, malın mülkün, makamın mevkin nerede?Yeryüzünde kasıntı bir şekilde gezen, küçük dağları ben yarattım egosuna sahip olan, insanları küçücük beyniyle aşağılamaya çalışan, hayatı statü ve dünyada kazanacağı geçici başarılara odaklayan her o kibirlinin sonu budur.
Paranın satın aldığı insanların sonu budur. Mevkiye gelmek için karakterini satan, çevresini ezen, zulme uğrayan insanların üzerine basarak bir şeyler elde etmeye çalışanların sonu budur.
Güzelliğiyle, hayatı boyunca makyaj/süse adanan, cildi kurumasın diye her gün özenle kremlenip yumuşatılan bedenin sonu budur.
Hayatını fitness salonlarında ayna karşısında kaslarına bakarak geçiren, tek hedefi vücut büyütüp bununla Instagrama fotoğraf atan kişilerin de sonu budur.
Çalışın, başarılı olun, insanlığa fayda verin ama hayatı büyütmeyin. Kendinizi büyütmeyin. Zira elimizde yaptığımız erdemlerden ve amellerden başka bir şey kalmaycak...Allah Hepimize Hayırlı Ömürler Verip Ölümümüzü de Hayırlı Eylesin.
Onca değer verdiğin bedeninin başına neler gelecek diye kaygılanma! Ne olacak, nasıl olacak diye hiç üzülme! Çünkü Müslüman kardeşlerin senin için gerekenleri yapacaklar :
Elbiselerini bedeninden çıkaracaklar. Bedenini yıkayıp gusledecekler. Yeni elbisen olan kefeni bedenine giydirecekler. Evinden dışarı çıkaracaklar. Ve yeni evine, kabre götürecekler.
Cenaze merasimin için birçokları işlerini bırakıp gelecekler. Özel eşyalarını toplayacaklar. Elbiselerin, çanta ve ayakkabıların, ne varsa hepsini seçip ayıracaklar; muvaffak olurlarsa onları sadaka olarak fakirlere dağıtacaklar…
Emin ol, sen öldükten sonra kimse işini gücünü bırakıp senin hasretini çekmeyecek. İşler ve ticaret kaldığı yerden devam edecek. Senin görevin bir başkasına devredilecek. Malın ve servetin bölüşülecek, mirasçıların hepsini sahiplenecek.
Sen ise kazandığın o malların hepsinden tek tek hesaba çekileceksin… Öldükten sonra senden alınacak ilk şey adındır. O nedenle öldüğünde sana “cenaze” derler; kimse seni isminle çağırmaz.
Sana namaz kılmak için geldiklerinde, adını sormaz, “Cenaze nerede?” diye sorarlar. Omuzlarında taşıdıklarında ve defnettikleri zamanda da adını söylemez, cenazeyi tutun derler…
O hâlde, dikkatli ol; soy, nesep , milliyet, para ve makam seni aldatmasın… Bu dünya ne kadar değersiz, karşılaşacaklarımız ise ne kadar da büyük ve korkunç !…
Öldükten sonra senin için üç tür üzüntü olur:Seni biraz tanıyanlar, “Yazık !” derler. Seni daha fazla tanıyan dost ve arkadaşların birkaç saat veya en fazla birkaç gün üzülür, sonra da şakalarına ve gülüşlerine devam ederler.
Yokluğunu ve ayrılık acısını derinden hisseden ailen ise birkaç hafta, birkaç ay veya en fazla bir yıl üzüntünü yaşarlar, sonra da seni kendi hatıralar arşivine atarlar…
İşte bu şekilde senin halk arasındaki öykün son bulur ve güzelliğin, sağlığın, çocukların, evin, eşin, malın ve mülkün ne varsa hepsi elinden çıkar ve gerçek hikayen, ebedî hayata ilk adımını attığın anda başlar…
07.05.2019//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.