Neler Oluyor
Eskiden dedeler nineler torunlarına, kendi oyunlarını öğretebilirlerdi, onlara ustalık, öğretmenlik yapabilirlerdi. Kuşaklar arası bilgi, beceri ve kültür temelli aktarım vardı.
1980 lerden sonra işler değişti. Hayat çok fazla kolaylaştı. Çok hızlandı. Şehir hayatı, elektrik, evlere su-musluk girmesi, sıcak suyun devamlı muslukta hazır olması, araba, ulaşım ve haberleşme kolaylıkları, son demlerde internet ve doğalgazın da refah seviyesini zirveye yaklaştırdığı bir gerçek diye düşünebiliriz.
Ve medeniyet diye tanımlanan çağımız, ekonominin matematiksel formüllü göstergelerinin yardımıyla grafik şekliyle üst banddaki dirençlerini zorlamaya başladı. Aşırı istek, fırsatı kaçırma korkusu, terse düşme durumlarının zaman aralığı daraldı. Medeniyeti, bolinger bandında izlemeye çalışsak; karşımıza çıkan şekil, aşırı bir daralmadır, aşırı daralma sonucunda, meydana gelecek iki olasılık vardır, ya üstte hızlı bir yükseliş ki üstte artık fazla bir direnç bölgesi kalmadı ya da alta destekleri kıran bir düşüş. Ve düşüsün duracağı bölge ise en sağlam ana destek bölgesi olacaktır.
Ekonomi grafiklerinde seviye çizgimizi kendine çeken iki temel etmendir destek ve direnç bölgeleri. Bu gerçekliği sosyal kültürel tecrübemize uygulamaya kalkarsak, karşımıza neler çıkabilir, hangi sosyal kültürel bölgelerde huzura kavuşabiliriz.
Kuşak çatışmaları ise ekonomi dilinde harfeketli ortalamaların keşişim seviyelerinde görebiliriz. Bu kesişimlerden sonra da ihtimal bölge olarak yerimiz değişeçektir.
Ekonomi grafiklerini bir çok alanda kullanabiliriz. Dinimizin, milletimizin, fikirlerimizin, aile yapımızın, yönetim şekillerimizin, okul hayatımız gibi bir çok alanında aslında RSİ, MACD, BOLİNGER BANDINI VB göstergelerden yararlanabiliriz.
Bahsettiğim üç göstergeyi kuşak çatışması veya kuşakların farklılaşması özelinde hayalen, mecazen incelemek isteyenler öncelikle, ülke para birimlerinin veya ons altının majör para birimleriyle oranlarına uzun vadede araştırmaları gerekecek.
Yapılan araştırmalar sonucunda; hem kendi ailelerinin hem de devlet ve milletlerinin özelde ailelerinin gidişatı hakkında yorumda ve öngörüde bulunabilirler, hatta dini boyutuyla, iman-ihlas-ibadet konularında bile ekonomik göstergelerin durumlarını inceleyerek bir sonuca ulaşıp, bir fikre sahip olabileceklerdir.
Eğer bunları toplum olarak başaramazsak, geleceğimizi öngeremezsek, sadece tarihi ideolojilerin içinde eskilerin masallarında rüya görmeye devam ederiz, uykudan uyandığımızda ise çok geç olacaktır.
Dedeler, nineler, babalar, anneler, amcalar, dayılar, teyzeleri öğretmenler ve imamlar diye adlandırdğımız büyüklerimizin yaptıkları iş aslında; tecrübelerini, bilgilerini, geleneklerini yeni kuşağa aktarmaktır. Doğanın da, hikmetin de kanunu böyle işliyor.
Ancak günümüz dünyasında negatif uyumsuzluk dediğimiz uyumsuzluklar haddini aşmaya başladı. Yani göstergelerin gösterdiği değerler ile seviye çizgimiz birbirini karşılamıyor. Bu durum ise, birinden birinin yanlışı gösterdiği, yanlış yerde olduğunu karşımıza çıkarıyor.
Eski kuşakların zamanında bilim kurgu filmleri, bilgisayar oyunları yoktu. Günümüzde ise, ortaokul ve lise okul çağındaki çocuklarımızın hayalleri ile alt kuşakta yer alan ailelerinin hayallerinin birbirini karşılamadığı yani negatif uyumsuzluk dediğimiz bölgede yer aldığımızı görüyoruz.
Devlet yönetiminde ise eski kuşakların bilimden uzaklaştığında, karşımıza çıkabilecek sonuçları millet olarak hüsrana uğrayarak göreceğimiz ise artık gün gibi güneş gibi aşikar bir hal aldı diyebiliriz.
Ülkemiz bazında cumhuriyet tutkunu kuşakların yaptığı en büyük hata ise; diyanet işlerinden tamamen uzaklaşmak oldu. Yani, diyaneti ve din hizmetlerini geleneksel bilgiyle doldurulmuş, ezberci öğretim siteminde büyümüş muhafazakar ailelerde yetişmiş nesillere teslim ettiler ki; bu durum karşımıza bir çok devlet kurumunda tarikat ve cemaatlerin kadrolaştığını gerçeğini çıkararak, ne olduğunu hala anlaşılamayan 15 temmuzu yaşamamıza neden oldu, 15 temmuzdan sonra ise çoğunluğun ne olduğunu anlayamadığı başkanlık sistemi geldi ki artık hem devlet olarak hem de milli birlik olarak duvara tosladık.
Kemalist bir aile çocuklarını imam olun diye yetiştirmedi, imam olarak anadolu’nun bir iline, ilçesine, köyüne gidin ve islamiyeti cumhuriyet merkezli anlatın milletimize diyemedi. Bu durumda yine suçlu; kurşuna kafa atan, cahillerin yumruğa çene atan cumhuriyetçiler oldu diyebiliriz! Hayır, hayır acımasız bir tahlil değildir yaptığım, bir gerçektir! Yine de gerçeği gören ve kamyonun şarampolden uçuruma doğru kaydığını gören ise yine cumhuriyet aydınları oldu, lakin iş işten geçti belki de.
Komşularla veya bölgesel güçler ile karşılaştırdığımızda ise; ülkemizin her alanında Bolinger Bandı daraldı, MACD aşırı satış bölgesinde, RSİ aşırı alım bölgesinin diplerinde.
Aşırı alımdan yararlananlar ise; milletimizin kendisi değil, Ruslar, Araplar, Avrupalılar, Çin, Kore, ABD.
Ruslar bize bolinger bandını göstererek istediklerini yaptırma konumuna ulaştılar,
Araplar Rsi den kaynaklı aşırı alımı görerek fabrikalarımıza, turizm ve tarım bölgelerimize kadar alıma yöneldiler,
Avrupalılar, Çinliler, Koreliler ise hem macd hem de rsi yi gözümüze sokarak, hem araplar ile ülkemizde rekabete tutuştular, bunun yanında bizlere aşırı satış yaparak pazarımızı neredeyse ellerine geçirdiler.
Gören görüyordur, buzul dağına Titanic çarptı, orkestra ise müzik çalmaya devam ediyor. Buz gibi sularda kurtarılmayı bekleyen yolcular durumundayız.
İşimizi Allah’a yani yaratıcaya bıraktırdılar son 70 yıldır belki de. Hal böyle olunca, eller marsa astronot gönderirken bizler kıyamet kopsa da artık kurtulsak moduna aldık kendimizi.
68 kuşağının 82 kuşağına bıraktığı miras nedir diye soruyorum kendime, verdiğim cevap ise; sağcılık-solculuk ile birbirini öldürmeye yemin etmiş kardeşler. Bu kardeşler Etö ve fetö olarak karşımıza yeniden çıktılar ki, onların çocukları da matametiği, geometriyi, fen bilimlerini sosyal ve kültürel hayatımıza katarak ekonomik, siyasi ve hukuksal grafiklerini yanlış değerlendirir iseler, bir sonraki dönemde cenazemiz ortada kalacaktır millet olarak. Ki kaldı ki daha pkk/pyd sorunumuz ise bir başka derip dibe sokmaya adaydır ülkemizi.
Vatan millet devlet hayatımızın geleceğini özel isimler vererek kutuplaştırmadan ziyade, herkesin; Anayasa Mahkemesinden, Sayıştayına, YSK’sından, Meclisine, Oda Birliklerinden, Sendikalardan, Diyanete, Edebiyat Dünyamıza kadar her bireyin bir durup başını ellerinin arasına alma vakti daha gelmedi mi?
Arif olan hüngür hüngür ağlasa yeridir!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.