- 622 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Elbet şeytan taştan rahatsız olur
Geçenlerde recmü’ş-şeyatîn meselesini düşünürken şöyle birşey hatırıma geldi arkadaşım. Bakalım katılacak mısın? Özeti şudur: Aleyhissalatuvesselamın teşrifiyle sema kapılarının ’kulak hırsızlarına’ kapanması, yalan-yanlış nakillerinin engellenmesi ve göktaşlarının buna alem kılınması ’sünnet-i seniyyenin fonksiyonu’ üzerine de önemli şeyler söylüyor. Nasıl? Belki biraz şöyle: Aleyhissalatuvesselamın kendisi de bir tür meteordur. Bir ’şeytan taşı’dır. ’Yalancı-savar’dır. Evet. Onun varoluşuyla da cinnî-insî, geçmiş-gelecek, müşrik-münafık birçok şeytan taşlanmıştır. Hatta denilebilir ki: En büyük ’şeytan kovucu’ odur. Onun hayatıdır. Uygulamasıdır. Yaşayarak yaptığı tefsiridir. Yani onun dünyadaki pratiği ile Kur’an semasından ’haber hırsızlanmak’ isteyenlerin foyaları meydana çıkarılmıştır. Elhamdülillah.
Anlattıklarım çok mu karmaşık geldi arkadaşım? Doğrudur. Tamam. Peki. Hakkın var. İtiraz edemem. Merdiveni göstermeden göğe çıkmanı istedim belki. O halde, sen de sabrınla bana yardım et, hakikate bir miktar daha yaklaşmaya çalışalım. Nereden başlayalım? Belki şuradan: Hani gayet iyi bilirsin: Pratik teorinin spesifikliğini giderir. Yani birşey sadece söylem düzeyindeyken birçok farklı şekle sokulabilir. Birçok farklı şekilde anlaşılabilir. Birçok farklı yoruma tâbi tutulabilir. Ama o bir kere yaşanılınca, örneklenince, somutlaşınca ’farklı anlamaların sayısını çoğaltmak’ da o kadar kolay olmaz. Çünkü mevzunun somutluğu artık tevil kaldırmaz. Eylenişteki belirginlik bir turnusol olup doğruyu yanlışlardan ayırıverir.
Evet. Pratik bir turnusoldur. Askerde ’rütbelilere selam verilmesi gerektiğini’ duyan bir er acaba bunu hangi şekilde yapacaktır? Karşılaştığı komutanlara "Selamün aleyküm!" diyerek mi? Ellerini sıkarak mı? Kepini çıkarıp sallayarak mı? Elini göğsüne bastırarak mı? Öpücük yollayarak mı? Hangisiyle yaptığı selamlama makbulînden olacaktır? Yoksa öyle veya böyle anlaşılabilenlerin hepsi mi makbul sayılacaktır? Elbetteki hayır. Askerlik yapanlar bilirler ki saydıklarımızdan hiçbirisi ’makbul selamlaşmalardan’ değildir. Makbul selamın kepli-kepsiz birer çeşidi vardır. O çeşitlerde de elin duracağı şekil, ayağın yapacağı duruş, boynun yapacağı hareket, hepsi belirgindir. Bu selamlaşmaları bir kez gören erin zihninde selamın zengin anlam dünyası ’her yoruma gelirliğini’ yitiriverir. Emredilen bellidir. Dolayısıyla yapılacak olan da bellidir. Selam ritüeli üzerinde ’kulak hırsızlıklarına’ girişilemez.
Samirî’nin mesleği iş yapmaz bu durumda. Cebrail aleyhisselamın bastığı yerden bir parça toprak alıp katmakla putlar meşruluk kazanamaz. İşte bu yüzden diyorum ki ben de: Aleyhissalatuvesselamın sünnet-i seniyyesi aslında en büyük şeytan kovucudur. Çünkü varlığıyla ondan önce gelmiş ve gelecek olan tüm Samirîlerin ’demagojik oyunlarını’ bozmuştur. Cerbezecilerin yapmak istedikleri ’kulak hırsızlıklarına’ atılan ilk taş olmuştur. Yaşayışıyla olmuştur. Somutluğuyla olmuştur. Amellerinin belirginliğiyle olmuştur.
Evet. Elhamdülillah. O, hem namaz emrini söylem düzeyinde bildirmiş, hem de uygulamasını pratiğiyle göstermiştir. O, hem zekat emrini söylem düzeyinde bildirmiş, hem de uygulamasını pratiğiyle belletmiştir. O, hem hac emrini söylem düzeyinde bildirmiş, hem de uygulamasını pratiğiyle öğretmiştir. Bu nedenle, ahirzaman şeytanlarının da, en az evvelki selefleri ve göğe çıkmak isteyen meslektaşları kadar, onun mübarek varlığından ve bu varlığın bilgisinden rahatsız olmaları normaldir. Çünkü, kim-hangi tür semadan ’haber hırsızlanmak’ ve ’bin yalan-yanlış katarak etbaına bildirmek’ istiyorsa, tam onun kafasına yaraşacak bir taş Cenab-ı Hakkın lütf u keremiyle yaratılmıştır. Elbette her şeytan kendi kafasına yakışan taştan rahatsız olur. Bu hususta yapacak pek birşey yoktur. Satih’in hakkı ayrıdır. ’Bize Kur’an yeter’cilerin hakkı ayrıdır.
YORUMLAR
Güzel bir yazı. lakin doyurmuyor. hala ruhi açlık devam ediyor..der misiniz bilmem; sünneti seniyyede zaten karnını hepsini doldurmak yoktur, 3 de 1 devamlı boş kalacak, yemekten veya sofradan doymadan kalkacaksınız ki; sizden daha düşük konumda olanların da halini anlayın..
Kuran tek dediğimiz halde, aynı gözleri bağlı halde fili tarif etmeyen kalkanların hikayesindeki gibi bir tarif çıkıyor karşımıza. herkes kendine göre bir şekil çıkarıyor..
sünneti seniyye dediğimiz nedir ki? her tarikat ve cemaat tarafından farklı farklı görülmüş, okunmuş, tatbik edilmiş..
sünneti seniyyi ben tatbik etmek istesem; vallah beni önce müslümanlar taşlar..kaldı ki gök taşları düşecek kafa bulamaz.
sünneti seniyyenin neresinden başlayalım üstadım?
hani kafiler veya düşmanlar evini sardığında, kaçmak için yatağında küçücük bir çocuğu bırakan peygamber gibi hedef şaşırtıp oradan tüyelim. ya o çocuğu parça parça etse idiler düşmanlar? yerden aldığı bir kum ile hokus pokus yapıp yapıp tüymek oradan, sünneti seniyye midir?
cemal vakası ayrı bir sünneti seniyye değil mi? kadınlar ile ilgili sünneti seniyyeyi yapmak için önze zengin olmalıyız herhalde veya devlet-kabile başkanı mı?
hem ayın ortadan yarılması mücizesinden bahsederler, ne bir kanıt var ne de bir doğruluk payı. şu şunu demiş, üç-beş kişi duymuş, görmüş? sanırım aya da göktaşı çarpıp ikiye ayrıldı.
dini nereden öğrendik, kimler bize öğretti yaşadığımız aileye yöreye göre değişse de; yalan söylemişler üstadım. atalar bize yalan söylemiş ve araplar 1500 yıl civarında biz türkleri veya anadolu coğrafyasında yaşayan herkesi kendilerine bir tampon bölge oluşturmak için kullanmış. siyasetleri harika, bir de hac var ki, oturduğun yerden para kazan, gelsin müslümanlar her sene, o yetmemiş bir de umre icat etmişler..
her türlü cevabınızı dinler, okurum.
saygısızlık yapmam. lakin müslümanların dini, fikir tartışmasına girince en iyi halde bir tuğla parçası alıp hakimin karşısında kafamı yarar.
hani atının üstünde bektaşinin biri de yolda karşılaştığı bir şeyhe sormuş ya; ya hu şeyhim, aklıma bir şey takıldı, Allah şimdi ne yapıyor gibi??
şeyh de in demiş attan, ne yaptığını sana söylüyeyim,
ata binip demiş ki;
senin gibi bir cahili attan indirip benim gibi birini ata bindirdi. sonradan da topuklamış gitmiş.. resmen adamın atını çalmış yani..
velhasılı; dinlerin temeli sarsıldı. bir sonraki nesil ilk başta deist olacak, sonrası yaratıcı kerim.
saygı ve insani sevgilerimle..
belkibirharfimben
Yinsani
belkibirharfimben
Yinsani
size göre siz habil, ben kabilim değil mi?
din, tapınma duygusu içeriyor. tarihinde gökten, ağaçtan, taştan, duvardan, insana ne var ise var içinde..
en çok olan da bahane..
hz ali'nin bir hikayesi vardı üstad, bir zamanlar pek hoşuma gider, mantıklı derdim.
okumuşsunuzdur,
bir gayrimüslüm ali'ye sorar; ya hu olup olmadığından emin olmadığın şey için durmadan din deyip bazı kurallara bağlı yaşıyorsun demiş...
ali de; ya varsa, ben yaşadım. yoksa diğer tarafta yapmam, inanmam sana uyarım demiş sanırım, ya varsa sen ne yaparcaksın o zaman diye de sormuş..hikaye böyle bitiyordu...
adamın verdiği cevap yazmıyordu o adam da bir cevap vermiştir herhalde..
yani nasıreddin hocanın göle yoğurt çalması gibi... ya tutarsa..
namaz diyorsun üstad?
sorardım; farklı farklı şekillerde kılınıyor neden?
birisi peygamberi sağ tarafından görmüş namaz kılarken; öyle tarif etmiş...
bir diğeri arkasından görmüş; gitti yerde öyle tarif etmiş, öyle şekillenmiş..
bir başkası başka bir cihetten görmüş...
yani; dinin direği denen namazda bile bir birliği olmayan bir dinden bahsediyorsunuz.
veda hutbesinden 120 bin kişiden bahsediyor kaynaklar,
cenaze namazını ise 17 kişinin kıldığından...
bu ne yaman çeliş ki üstat..
cemel vakasını bilirsiniz, aişe miydi...
önce bir olay oluyor dedikodu yürüyüp gidiyor,
sonra ayet vahiy oluyor..
ya hu ayet neden ortam gerginleşmeden gelmiyor ki..
mesela; kervan yola çıkmadan veya sefere çıkılmadan önce ayet gelseydi ya; yolda dikkat edin şöyle bir olay olacak...gibisinden..
böyle bir ders verilir mi topluma veya bu şekilde bir sınav olabilir mi?
düşünün ki; kimi yüzyıllarda ata ve oğlu, amca çocukları vb iki üç peygamber gelmişken...
senin benim suçum ne ki 1500 yıl önce başkasını peygamber olarak göndermeyeceim artık diye kesitirip atmış allah..
cevap da hazır değil mi?
hüküm onun, biz ne bilelim.
ya hu üstad; islamın kaynakları birbiriyle zıtlıklar ile dolu..
kuranda, bakıyor insanlar düşünüyor veya ayet denilene itibar etmiyorlar ...
hemen ayette ; biz zaten onların inanmayacaklarını biliyorduki sen tasalanma tarzında ayetler iniveriyor..
madem biliyorsun inanmayacakları niye sonradan ayet yazdırıyorsun; zaten inanmayacaklardı diye..
suudi arabistanda krallık müezzinlere yazı göndermiş, fazla sesli okumayın diye ezanı...
bir tarafa bakıyorsun; suudiler zaten müslüman değil, batının oyuncağı...
bir tarafa bakıyorsun; muhammed değil de ali olacaktı peygamber..
diğer taraftan bakıyorsun ebabekirin oğlu osmanı öldürmeye gitmiş...
bir taraftan bakıyorsun; osmanın tanıdıklarına torpil, çevresine torpil..
hani bazı ayetler vardır; ya sin, elif lam ra gibi... açıklayabilen yok..
yani anlayan yok..
sonra bbir bahane daha, onlar müteşabih... kullar anlayamaz..
madem anlayamazlar neden yazıyorsun değil mi?
bahane yine hazır:
allah gönderdi.. biz ne bilelim, hüküm onun..
dinlerin neyi tam olarak doğru ben bulamadım...
tek doğru var: o da bir - tek bir şey olmalı ki, sonradan diğer şeyler veya kainat olabilsin..
kuranın halifeler döneminde yakılma olayları bile var..
cezmin şeddenin esrenin hicri 8. yy kurana girmesi var...
bilmiyorum üstad.. yani siz beni nasıl görüp, tanımlayorsunuz, tanımlarsınız bilmem...
lakin; çok büyük boşluklar var bize din veya islam veya islam tarihi diye anlatılan olaylarda..
dinlerin; insanları ahlaklı kılmadığı meydanda. ahlak dan ne anlıyorsun?
ben dürüstlük, iyilik, iyi niyet, güzel davranış, kalp kırmama anlıyorum...
var mı dinlere veya dinlere inandığını söyleyen insanların çoğunda bu?
gözlemleyin?
son üç semavi din denilen, yahudilik, hristiyanlık islamiyet.
3 daireli bir apartmanın aynı katınd abirbirine komşu ama tüm apartmanı kavgalarıyla, münakaşalarıyla, geçimsizlikleriyle rahatsız edip duruyorşar tarih bıyunca..
kaldi ki bir de hak din denilmeyen dinler var ki...oy babam oy....
siz tüm sorularınızın cevabı bulabildiyseniz,
ne bileyim; gazali ye tabii olup çıkarsınız.. yapacak bir şey yok..
saygılar ve hürmetler azizim..
akıbetiniz hayrolsun...