- 578 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AĞRI'LI AYŞE
Yıl 1998. Ekim ayı. Ağrı’ya geleli iki ay olmuş... Ağrı’nın kültürünü, yaşantısını anlamaya çalışıyorum.. İnsanlarla sohbet ediyorum, onların garibanlığını, dürüstlüğünü ya da zenginliğini, üç kağıtçılığını gözlemlemeye çalışıyorum...
Aydemirlerin büyük bir binası var, arkadaşlarım batar katlı olan giriş katını muayenehane ve hastane olarak oluşturmuşlar, karşıda bir de eczane var. Oraya gelen hastalar tüm işlerini bitirip gidiyor.
Bende burada muayeneye başladım.. Turhal isimli bir hemşirem var.. Her konuda bana yardımcı oluyor, hatta bazı konularda yol gösteriyor..
Yatan bir hastayı kontrol için odasına girdim. Askerliği yeni bitirmiş, 22 yaşlarındaydı... Soluk benizli, gözlerinin feri kalmamış bir hastaydı.. Kontrollerini yaptım, odada hanımı, kucağında çocuğu vardı. Hanımı 19 yaşlarındaydı.. Bakışlar, güzel haber vermemi bekliyordu.. Yanında hafif kilolu, kızın annesi duruyordu. Ben girince tülbentiyle dudaklarını örtmüş, yere bakıyordu.. Hiç konuşmuyordu, beline sarılmış, sol kolunun arasından bakan bir çift göz gördüm.. Merak, endişe dolu bir bakışla bakıyordu.. Gülümsedim, biraz açığa çıktı.. Biraz daha gülümseyince saklandığı yerden tamamen çıktı.. Sarıya çalan teni, ayva tüyü gibi belirsiz kaşları vardı...
- Adın ne senin?
- Ayşe.
- Kaç yaşındasın?
- Dokuz..
- Kaça gidiyorsun?
Cevap yoktu. Kafasını öne eğdi, hiç kaldırmıyordu.. Ortamın rahatlığıyla kafasını kaldıran anne tekrar başına öne eğdi. O da konuşmuyordu...
- Ayşecik bak bakayım kızım..
Ayşe zar zor sıkılarak kafasını kaldırdı, bir suçlu gibi bakmaya başladı, hüzünle, çaresizlik bir aradaydı..
- Okula gitmiyorum..
- Okumak istiyor musun?
Titrek ve ümitsiz bir sesle;
- Çok istiyorum..
Bunu derken yine gözlerini yere dikti..
Anneye döndüm;
- Ayşe akıllı ve zeki duruyor, niçin okutmuyorsunuz
- Bizim bey..
dedi ve yutkundu.. Mesele anlaşılmıştı...
- Herifine selam söyle, yarın sabahtan, Askeri Hastaneye bekliyorum.. Mutlaka gelsin ve beni bulsun..
Üç çift masum, mahçup, mahzun gözlerin bakışı altında odadan ayrıldım..
Ertesi gün askeri hastanesine çekingen bir adamcağız geldi. Üstü başı çok iyi durumda değildi.
- Buyur emmi..
Ezilerek, büzülerek;
- Şey.. ben Ayşe’nin babasıyım.. Beni istemişsiniz..
Kızıp, sıkıştırmak istemiştim içimden, ama adamcağızı görüp çaresizliğini ve garibanlığını farkedince vazgeçtim..
- Hoşgeldin, gel otur, ne içersin? diyerek oturttum..
- Ayşe dokuz yaşında, boy olarak çok uzamış, niçin okula göndermedin? geç kalmışsın..
- Komutanım maddiyatsızlık...
- Bak emmi, uzun konuşmayı sevmem, sen nerelisin?
- Hamur.
- Ayşe’nin nüfus kağıdıda yoktur.
- Yok komutanım..
- Al bu zarfı.. Ayşe’nin nüfus kağıdını çıkar. Sonrada fotoğrafçıya gidin, fotoğraf çektirin. Onlar bitince de bana gelin.. Ayşe’ yi okula kayıt ettireceğim ve velisi ben olacağım, anlaştık mı ?
- Siz bilirsiniz.
Dedikten sonra müsaaede istedi.
Adamcağız iyi bir insandı belli, ama kız çocuğu okusada olur, okumasada olur fikri yaygındı..
Ertesi sabah hastaneye gidince günlük işlerime başladım, bir taraftanda bekliyordum. Aslında bende heyecanlıydım, derken beklediklerim geldi. Ayşe babasının elinden tutmuş, beni üniforma içinde görünce daha da dikkatli baktı. Gözlerinde bu kez ümit ve heyecan görüyordum. Makam odasına aldım..
- Nerede oturuyorsun emmi?
Tarif etti, ettiği yere yakın olan okul müdürünü aradım.. Kendimi tanıttım..
- Müdürüm okullar başladı ama bir öğrencim var, onu okulunuza kaydedebilir misiniz?
- Ne demek, hemen gelsinler kayıtlarını yaparım..
Ceylan kırtasiyeyi aradım;
- Adnan gardaşım, bir öğrencim gelecek ne gerekiyorsa verelim. Bir de komşularından önlük, pantolon, ayakkabı alıp bana bir kart açarsan sevinirim..
- Tabi komutanım, her konuda yardımcı olurum..
- Emmi önce okula git müdürü gör, ne lazımsa liste al oradan kırtasiyeye geç..
Döndüm, Ayşe farklı bir sevinç yumağı içindeydi.. Solgun yüzü yoktu artık. Yanaklar pembeleşmişti, gözler pırıl pırıldı.
- Ayşecik kızım hayırlı olsun deyip uğurladım.
Ayşe’nin okul hayatı başlamıştı. Eksikleri karşılanmıştı, mutluydu, zaman zaman okuluna gidiyordum. Müdürüyle, Öğretmeniyle görüşüyordum..
-Ayşe çok gayretli okumayı çabuk kısa sürede çözer, çok başarılı...
Ve dedikleri gibide oldu.. Ayşe kısa sürede okumayı söktü..
Okulun bahçesinde arkadaşlarıyla sıraya geçince Ayşe’nin boy uzunluğu hemen göze çarpıyordu.. Sınıf arkadaşları cüce gibi kalıyordu. Ayşe tepeden bakıyordu onlarla konuşurken, ama kişilik olarak çok iyiydi.
Ayşe ikinci sınıfa geçmişti, yaz tatilinde ona kitaplar hediye ettim, hemen okuyup bitirdi.
Üçüncü sınıftada aynı, dördüncü sınıfa geçtiği sene Ayşe çok akıllı ve çok düzgün cümleler kuruyordu..
Ağrı yerel televizyonu sahibi Sıddık Taştan ile görüştüm;
- Ayşe manevi kızım. 11 yaşında ama çok düzgün ve akıcı konuşması var. Haberleri arzu edersen kızıma okutabilirsin...
Sıddık beyin gözleri şaşılaştı..
- On bir yaşında
- Ben ona güveniyorum..
Ayşe’ de kendine güvensin diye televizyona gönderdim..
Ayşe’nin hiçbir veli toplantısını kaçırmadım. Her gittiğim toplantıda saygı gördüm, fikirlerime saygı duydular .. Çünkü Ayşe çalışkan ve azimli bir kızdı..
2001 yılının yazında Balıkesir’e tayinim çıktı. Uğurlamaya binlerce insan gelmişti, gelenler arasında Ayşe ve anneside vardı.. Ayşe ağlıyor ve annesi onu teskin etmeye çalışıyordu...
- Ayşe bundan sonra görüşemeyebiliriz, hep senin yanındayım.. Üniversiteyi bitirene kadar okuyacaksın ve ben sana destek olacağım.. Hatta yurtdışını bile düşünebilirsin, ben masraflarını karşılayacağım..
Ayşe ağlamaya devam ediyordu.. Beni duyuyor muydu acaba, kaşları kızarmıştı..
- Büyüyünce kaşlarınıda yaptıracağım.. seninde kaşların olacak..
Sarıldım, öptüm.. Bağrıma bastım..
Askeri hastaneye gelen yüzlerce insanların el sallamasıyla bir konvoyla yola çıktım...
Balıkesir günlerimde Ayşe’yi düşünüyordum.. Gözlerimde kalan endişelerini ... Zaman zaman telefonla görüşüyordum.. Ceylan kırtasiye iki-üç ayda bir arayıp hesabımı bildiriyordu...
Ayşe ilk okulu, orta okulu başarıyla bitirdi... Orta okulu bitirince aradı;
- Amcacığım ben Kız Meslek Lisesine gitmek istiyorum..
- Ayşe sende mühendis zekası var, Anadolu Lisesine git..
- Size çok yük oluyorum.. Kuaför olmak istiyorum...
- Kızım sen oku.. Hayatta olduğum sürece yanındayım, ölürsem kısa yolu seçersin..
- Amcacığım sizi çok seviyorum, size daha çok yük olmak istemiyorum...
Tüm ısrarlarıma rağmen Ayşeci kKız Meslek Lisesine başladı. Telefonda görüştüğüm zaman ilkokul talebesi gibi heyecanlarını, yaptıklarını anlatıyordu.. Ve oradanda başarıyla mezun oldu..
- Amcacığım okul bitti ama kuaför açacak param yok..
Sesinde bir hüzün vardı..
- Sıkma canını Ayşe, bir araştırıp sana dönerim..
Kafamda yüzlerce düşünce çarpışıyordu.. Bilgisayara girdim.. Ağrı valisi kim diye baktım.. Vali yardımcısı iken beraber çalıştığım, sevdiğim biri çıktı..
- Sayın valim
- Doktorum nasılsın? Ne güzel bir sürpriz..
Hal hatır sorduktan sonra Ayşe’yi anlattım.. Son durumunu ve yapmak istediklerini özetledim..
- Yardımcı olursanız sevinirim Valim..
- Bana uğrasın kızımız...
Hemen Ayşe’yi aradım;
- Vali bey seni bekliyor, sekreterini ara, randevunu al, görüştükten sonra bana bilgi ver kızım..
- Tamam amcacığım..
Birgün sonra baktım Ayşe arıyor;
- Amcacığım çok teşekkür ediyorum, Vali bey dükkanın tüm masraflarını karşılayacak...
Ayşe gibi bende çok sevinmiştim.. Vali beye çok teşekkür ettim..
Haftalar sonra Ayşe dükkanını açmış, kendi parasını kazanıyordu. Kendine güvenen, yaptığı işi beceren genç bir kızdı.. Gözüm arkada değildi.
2012 yılı diye hatırlıyorum.. Telefonda Ayşe vardı, sohbet ederken;
- Amcacığım ben büyüdüm, kocaman kız oldum... Büyüyünce kaşlarını yaptıracağım diyordun..
- Ayşe İstanbul’ a gel.. Çağıner Hastanesinde kaş ekimi yapalım..
Ayşe geldi. 10-11 yıldır görmediğim kızım, dediği gibi kocaman güzel bir kız olmuştu.. Sarıldık yılların özlemi vardı ne de olsa.. Ekip kaş ekimini yaptıktan sonra kızımın güzelliği daha da artmıştı.
- Eee Ayşecik... Soyadın tamamlandı
Ah yine o gözler sulandı.. Duygusal kızdı, yine Ayşe Ağrı’ya dönerken;
- Güle güle git kızım.. Bahtın, kaderin hep açık olsun, diye uğurladım, güzel Ayşe’m.. Ayşe Güzel’im..
YORUMLAR
Okutulmayan kız çocukları Türkiyenin genelinde var aslında, ama nedense sadece doğuda okutulmuyor algısı var.
Ayșe'ler okusun evet.