- 583 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BIKTIK ŞU MAĞDURİYET EDEBİYATINDAN
30 Martta mahalli seçim yapıldı. Gülen yüzler, gülen gözler, gülen duygular gördük, bunun yanında asılan suratlar, ağlayan gözler, ezilen duygulara şahit olduk.
Seçimde galip ve mağlup olmak üzere iki taraf var. Sonuçlara bakıyoruz her iki tarafta mağduriyet edebiyatı yapıyor. Mağduriyet edebiyatını muhalefet yapacak olsa onu makul görebileceğiz ancak iktidar partisi mağdur olduğunu iddia etmekte. İçişleri, adalet, ulaştırma bakanlıkları sanki muhalefet partilerindeymiş gibi iktidar serzenişte bulunuyor. Bu serzeniş olayında çok ciddi ihmaller var. Bu ihmalleri gerçekleştiren görevlilerin istifa etmesi gerekmez mi?
Kesin olan ve olmayan sonuçlara göre İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını muhalefet partilerinin adayı kazandı görünüyor. Bu sonuçlara doğal olarak iktidar partisi itiraz edecek, kendine göre itirazında haklı olabilir de. Buraya kadar süreçte bir sıkıntı görünmüyor. İktidar partisi demokratik hakkını kullanıyor denilebilir. Sürecin yanlışlığı, seçim öncesi oy taşımacılığı yapılıyor denildiğinde, bu tür söylemlerin iktidara iftira atmak için uydurulduğu söylendi. Hatta iktidar partisine mensup bir kişiye evinde 40 kişinin ikamet ettiği sorulduğunda ‘Evinin site içinde olduğunu, site de havuz olduğu için akrabalarının havuz imkânlarından yararlanmak için evine kayıt yaptırdığını söylemişti.’ Televizyon haberlerine dahi konu olan bu ve bunun gibi benzer olaylara niçin zamanında müdahale edilmedi, o zaman niçin kayıtsızlık gösterildi?
Şimdi bir mahalle sokak sokak taranarak usulsüz ikamet taşıyan var mı yok mu diye polis tarafından araştırılıyor.
Seçimin adil, tarafsız ve demokratik kurallar içinde geçeceğini vadedenler, niçin ikamet taşıma işinin olup olmadığını seçim öncesi yapmadı?
Seçimde görev alacakların görevlendirmesini kimler yaptı, bunların eğitimini kimler yaptı? Görevlileri atayanlar hangi hallerde oyların geçersiz olacağını niçin seçimde görev alacaklara doğru anlatmadı?
Geçersiz oyların, geçersiz kabul edildiği ortamda bütün partilerin müşahitleri yok muydu? Mağdur olduğunu iddia eden parti niçin görevlendirdiği müşahitleri görevini suiistimal edecek kişilerden seçti, bu görevlendirmeleri kim yaptı?
Şu anda ülkemizde gerçek ikamet adresinde ikamet etmeyen yığınlarca vatandaşımız var. Gerçek ikamet adresini göstermeyen bu insanlara ne tür ceza uygulandı veya bundan sonra ne tür ceza uygulanacak? Niçin gerçek ikametgâh ettiği adresi insanlar göstermiyor? Bunların sorgulanması yapıldı mı? Yapılmadıysa yapılacak mı?
Çocuğunu daha iyi devlet okulunda okutmak için sahte yollarla, kaliteli okul olarak kabul edilen okulun mahallesinde ikamet adresini gösteren velilere bir yaptırım yapıldı mı? Yapılmadıysa, yapılması düşünülüyor mu? Kayıtlı olduğu okulun kayıt bölgesinde oturmayan öğrencilerin kayıtları gerçekten ikamet ettikleri mahallede ki okula alınacak mı?
Madem demokratik ve gelişmiş ülkede yaşadığımızı iddia ediyoruz, insanlarımız niçin manipülasyon yapıyor? Bu düpedüz takiyye değil mi?
Bundan sonra bütün ülke mahalleler bazında taranarak, usulsüz ikamet taşımaları engellenecek mi? Bununla ilgili neler yapılması düşünülüyor?
Sorumlu yöneticiler, iyi yönetilemeyen süreci, muhalefetin üzerine yıkarak, usulsüzlük yapıldığını söylemeleri sorumluluklarının ortadan kalkacağını mı zannediyorlar?
İktidar partisi sözcüsünün İstanbul da yapılan seçimin usulsüzlüklerle dolu olduğunu söylemesi o kadar ciddi iddialardan uzak ki, iddialara ‘Kargalar bile güler.’ Ne diyelim artık bıktık şu mağduriyet edebiyatından.
Özer YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.