- 643 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Âdem ve şeytan birlikteliği nesne ve gölge birlikteliği gibidir!
“Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, ‘Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır’ dedik.” (Bakara 36)
İlahi hikmet gereği Âdem ile Havva şeytanın kışkırtmalarına yenik düşünce ceza olarak Cennetten çıkarıldılar ve fani olan Dünya’ya gönderildiler. Böylece yeryüzünde insanlı hayat başladı. Şeytan, Âdem soyunun düşmanı sıfatıyla, eş zamanlı olarak Dünya’ya indirildi. Âyette ifade edildiği üzere, şeytan, Âdem soyuna, Âdem soyu da şeytan soyuna, Dünya yaşamı sona erene kadar, düşman kılındılar. ahiret hayatı başlayınca, insanın emir ve yasaklarla sınanması sona ereceğinden, bu düşmanlık da ortadan kalkacaktır.
Âdem ile Havva’nın geçici olarak hazırlanan birinci yaşam bölgesine indirilmesiyle beraber şeytan ve soyu da bu bölgeye indirildiler. Şu anda ruhani âlemde şeytan soyu bulunmamaktadır. Ruhani âlemin varlıkları sadece meleklerdir. Şeytan soyunun varlığı sıkı sıkıya Âdem soyunun varlığına bağlandı. Mesela; Âdem soyu tamamen yok olsa, şeytan soyu da tamamen yok olacaktır. Nesne ve gölgesi gibi, Âdem ve şeytan biri birine bağlıdır. Şeytan ve soyu Âdem soyunun potansiyelini ortaya çıkarmakta fonksiyonel kılındı. Âdem soyunun kalıcı iskân âlemindeki (ahiret) yaşantısı başlayınca insan, artık gölgesiz olacaktır.
Şeytan, bizim adımıza bir kötülük, bir günah işlemez. O, özellikle men edildiğimiz hususları yapmak üzere bize telkinlerde bulunur. Biz de zaaflarımıza yenik düşer o günahları işleriz. Bu nedenle günahımızdan şeytan değil biz sorumlu oluruz. İnsanın zaaflarından kurtulması ise nerdeyse imkânsızdır. İnsan, hayatı boyunca günah işler. Önemli olan işlenen günahı sıradanlaştırmamak, pişmanlık göstermek ve o günaha bir daha dönmemek için gayret göstermektir.
Meselenin bir diğer yönü de şudur: İnsanda kendilik bilincinin ortaya çıkmasında, Âdem soyunun Allah Teâlâ’yı tanıyıp bilmesinde ve kulluk yapmasında şeytan soyuna gereklilik vardır. Şöyle ki: Nefsin desiseleri şeytana bağlıdır. Nefs, emir ve yasaklarla bir şeyden men olununca o şeyi yapmağa meyleder. (Nefsi Emmare seviyesi) Allah Teâlâ’ya iman gereği, bir pişmanlık hâli (tövbe) ortaya çıkınca da insan (Nefsi Levvame) mertebesine yükselir; bu mertebede pişmanlık başlar, kendini kınar, nefsine muhalefet gösterir, ibadete meyleder. İnsan, bu gelgitlerinin farkında olursa, 17. Fikir’de ifade edildiği üzere, kendi hakikatine doğru olan tekâmülünü gerçekleştirir. Zaten dünya hayatının anlamı da budur. Şeytan olgusu olmadan insanın kendi nefs mertebelerini fark edip ortaya çıkarması söz konusu olamaz. Nasıl ki, ışığın varlığı karanlığın varlığıyla net bir şekilde anlaşılır, insan da kendi mahiyetini ve değerini ancak şeytanın varlığıyla fark edebilir.
Sonuç: Şeytanın görevi, insana, kendini, düşüncesini, isteklerini beğendirip Allah Teâlâ’yı, Onun emir ve yasaklarını unutturmaktır. Şeytan, zaaflarının peşinde koşturduğu insanı Hak’tan men eder. Şeytana uyan insan her defasında aldanır ve aldatır. Bu durum insanı kalıcı bir tutum ve davranış hâli olur, zaafları yaşamak içselleştirilirse, yeryüzünden sonra insanın gideceği yeni yaşam bölgesinin cehennem olması ihtimali artar.
M.Talât Uzunyaylalı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.