- 969 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Yok Yere İdam Edilen Bir Milli Şehidimiz
Dün 10 Nisan’dı. 10 Nisan 1919 tarihinde ise yani tam 100 yıl önce bir kahramanımız maalesef İstanbul’da suçsuz yere idam edilmişti.
***
28 Temmuz 1914 tarihinde başlayan 1. Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti de 29 Ekim 1914 tarihinde Almanya’nın yanında katıldı.
Osmanlı askerleri Yemen’den Galiçya’ya geniş bir alanda savaşmak zorunda kaldı. Bazıları da bunu fırsata çevirmeye kalkıştı. İngiltere ve Rusya, Osmanlı Devlet’ini bölebilmek için Ermeni ayrılıkçılara silah ve para verince Ermeni çeteleri isyan etti. İngilizler tarafından kışkırtılan, örgütlenip silahlandırılan Ermeni çeteleri Anadolu’nun çeşitli yerlerinde katliamlar yapmaya başladı.
Plan basitti; Anadolu’da çıkarılacak isyan sayesinde ordu iki ateş arasında kalacak, böylece Azerbaycan’dan Anadolu içlerine, Sivas’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada kurulacak olan Büyük Ermenistan Devleti’nin önü açılacaktı.
Türk askeri cephede düşmanla vuruşurken, Amerikan misyoner okullarında teşkilatlanan Ermeni çeteler cephe gerisinde bulunan köyleri yağmalamaya, kadınlara tecavüz etmeye ve yaşlıları katletmeye başladı.
Taşnak ve Hınçak terör örgütleri bu projenin organizatörlüğünü üstlenmişti.
Bu arada umulmadık bir şey oldu. Osmanlı Devleti katliama ani bir refleksle müdahale etti. 24 Nisan 1915’te Taşnak ve Hınçak terör örgütlerinin yönetici kadroları tutuklandı ve hapsedildi. 250 kişi.
Devletin 24 Nisan’da Ermeni terörüne indirdiği balyoz, şu anda tüm dünyada “sözde soykırımı anma günü” olarak kutlanıldığı düşünülürse sanırım mesele anlaşılır..
Ermeni terör örgütlerinin 250 yöneticisi tutuklandıktan sonra sıra Ermeni katliamcılara gelmişti. Tedbir olarak Mayıs 1915’te Ermeni nüfus zorunlu göçe tabi tutuldu, TEHCİR. Haziran ayı itibariyle zorunlu göçler başlatıldı.
Ermeni terörünün başlattığı katliamlara Anadolu halkı tepki gösteriyordu. Şayet göç olmasaydı, çok daha kanlı olaylar patlak verebilirdi.
Zorunlu göç emirlerinden biri de Eylül 1915’te Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesine verildi.
Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, bakanlığın talimatını harfiyen uyguladı. Kısa süre içerisinde o bölgedeki Ermeni terörünün bölücü eylemlerinin üstesinden gelindi.
Fakat 1917 yılının ortalarına doğru Osmanlı Devleti savaşı kaybetmeye başladı.
Mağlubiyetin etkisiyle başlayan politik baskılar sonucunda zorunlu göç yasasını uygulayan bürokratlara tek tek dava açıldı. O sırada İzmit’te görev yapan Mehmet Kemal Bey açığa alındı. Ermenilere zulmetmekle suçlanıyordu.
Konya’da yargılandı ve beraat etti.
Bir yıl sonra savaşın seyri daha da kötüye gitti. Doğu Anadolu Rus işgaline uğradı. Ruslar Erzincan’a kadar geldiler. Rus destekli Ermeni çeteleri bölgede terör eylemlerini daha da arttırdılar. Toplu katliamlar yaptılar. İstanbul ise İngiliz ve Fransızlar tarafından işgal edildi.
İstanbul’un işgalinin ardından İngiliz Dostları Derneği ve Ermeni Dostları Derneği yaygaraya başladı: Ermenilere soykırım uygulandığını iddia ediyorlardı. İşgalci İngiliz ordusunu da arkasına alan Ermeni ve İngiliz Dostları Derneği, Mehmet Kemal Beyi hedef göstermeye başladı.
24 Nisan 1915’te tutuklanan terör örgütü üyeleri tek tek serbest bırakılmış, hepsi İstanbul’u işgal eden İngilizlerin yanında türemişti. İntikam istiyorlardı. Teslimiyetçi Damat Ferit hükumetine baskı yapmaya başladılar.
Amaçları Osmanlı bürokratlarını yargılamaktı.
Pek çok bürokrat Ermenilere soykırım yapmakla suçlanacak, hüküm giyecek, devletin soykırım yaptığı tescillenecek, böylece Türkler soykırımcı bir millet olarak tanınacak, yüklü tazminatlarla karşı karşıya kalacaktı.
Hükümet, Ermeni terör örgütlerine direnmedi.
Damat Ferit Paşa İngilizlerin baskısı karşısında Osmanlı bürokratlarının yeniden yargılanmasını kabul etti. Bunun üzerine Mehmet Kemal Bey 7 Ocak 1919’da görevi başındayken tutuklandı.
İstanbul’da getirildi ve hapsedildi.
Yargılamaların yapılması için Divan-ı Harp kuruldu. Ermeni terör örgütleri pek çok yalancı şahit bulup türlü iftiralar üretti. Mehmet Kemal Bey ise kendisini savunacak bir avukat bile bulamıyordu.
İmdadına Avukat Sadettin Ferit Bey yetişti.
En zor zamanında Mehmet Kemal’in imdadına yetişen Avukat Sadettin Ferit Bey o sıralarda İstanbul’da bulunan başka birinin daha avukatlığını yapıyordu. O kişi, kim miydi? ATATÜRK..
Harp Divanı, Ermeni terör örgütünün arzuladığı şekilde ilerlemeyince bu defa devreye İstanbul’daki İngiliz komiseri girdi. Mahkeme reisi Hayrettin Bey baskı altına alınıp istifa ettirildi.
Onun yerine Ermeni terör örgütlerinin istediği Nemrut lakaplı Mustafa Paşa atandı.
Nemrut Mustafa Paşa satılmış biriydi. Osmanlı üniforması ile İngilizlere hizmet ediyordu. Onların talimatı doğrultusunda yargılamayı kısa sürede tamamladı.
Son duruşmada kararını verdi Nemrut Mustafa; İDAM.. Mehmet Kemal’in idam cezasına çarptırılması kararı açıklanınca duruşma salonunda alkış kıyameti koptu.
Namuslu ve şerefli bir devlet adamı olan Mehmet Kemal, Ermeni terör örgütlerinin arzusu, İngilizlerin baskısıyla bir Osmanlı mahkemesi tarafından daha önce beraat etmesine rağmen, idam cezasına çarptırılmıştı.
Cezanın uygulanması için padişahın onayı gerekiyordu. Mehmet Kemal Bey devletinin kendi idamını onaylayacağına ihtimal vermiyordu.
Dosya Padişah Vahdettin’e çıktı. Vahdettin kararı onaylamakta tereddüt etti ve şeyhülislama gönderdi.
Şeyhülislam Mustafa Sabri önüne gelen dosyaya kısa sürede "uygundur" fetvası verdi. Şeyhülislam fetvayı verince padişah da idamı onayladı.
Karar 7 Nisan’da onaylandı. Aynı gün haberi işiten Mehmet Kemal yıkıldı. Ermeni terör örgütü üyeleri sokaklarda bu haberi kutluyor, bir aksilik olmaması için idamın derhal uygulanmasını istiyordu.
Mehmet Kemal Bey 8-9 Nisan’ı hapiste geçirdi. Babası ile görüştürülmüyordu. Çocuklarını görememişti. Ne zaman asılacağını bilmiyordu. Tek bildiği artık yolun sonuna geldiğiydi.
10 Nisan sabahı hapisten çıkarıldı. Bilmediği bir yere götürülüyordu. Acaba kurtarılıyor muydu?
Gözünün bağını açtıklarında gördü ki Beyazıt Meydanı’nda. Darağacı kurulmuştu. Yüzlerce kişinin kendisine hakaretler yağdırdığını duyuyordu. Memurlar tarafından idam sehpasına götürüldü. Her şey sona ermek üzereydi.
Meydanda az sayıda Müslüman vardı. Çünkü olay çıkmaması için infaz gizli tutulmuştu. Sadece Ermeni terör örgütü üyelerine haber verilmişti. Babasının dahi idamdan haberi yoktu.
Yine de az sayıda Müslüman kalabalığı görüp meydana gelmeye başlamıştı.
Mehmet Kemal Bey idam sehpasına çıktığında son sözlerini meydanda bulunan az sayıdaki Müslümana haykırdı:
“Ecnebilere yaranmak için beni asıyorlar. Çocuklarımı Türk Milletine emanet ediyorum.”
Bu esnada orada bulunan Adalet Bakanı müsteşarı, Sait Molla "Asın bu haini, söyletmeyin, sallandırın" diye haykırdı. Bunun üzerine infaz memuru sehpayı devirdi. Mehmet Kemal Bey yaşamını yitirdi.
Meydanı sevinç çığlıkları kapladı. Herkes çılgınlar gibi alkışlıyordu.
O sırada bölgede bulunan Arif bey isimli şahıs gürültünün geldiği yere doğru gitti. Meydana vardığında darağacında gördüğü cansız beden oğlu Mehmet Kemal’di.
Yanına koştu. Sarıldı. Ağladı. Ceketinin cebinde bulduğu son mektubunu aldı ve oğlunu uğurladı.
Mehmet Kemal’in cansız bedeni vatan toprağına gömülürken 40 gün sonra bir paşa Anadolu’ya geçecek ve Kurtuluş Meşalesi’ni yakacaktı..
11 Ekim 1922’de İngilizlerle ateşkes imzalandıktan sonra, yani geldikleri gibi defolup gittiklerinde meclisin yaptığı ilk iş Mehmet Kemal’i hatırlamak oldu.
Ulu Önderimiz Atatürk ‘ün girişimiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’i Milli Şehit olarak kabul etmiştir.
Mehmet Kemal Bey’e ve tüm milli mücadele şehitlerimize rahmetle...
Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey! Allah rahmet eylesin.
Suat Zobu
.
RESİMLER:
1- Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey
2- Tehcir Yasası
3-4 Boğazlıyan Kaymakamı Millî Şehit Mehmet Kemal Bey’in Cenazesi’nden Fotoğraflar
.
YORUMLAR
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey
Vahdettin ve dinciler oldum olası sevmedim sevmeyeceğim başımıza ne geldiyse bu dincilerden ( asla Müslümanlar demiyorum -dinciler) yüzünden geldi
10 Nisan'da idam. Ve idam edilmeden önce şunları söyler Kemal Bey:
"Sevgili vatandaşlarım! Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet!
Yavrularımın tahsil ve terbiyesine yardımcı olunmasını vatandaşlarımdan beklerim. Babam, Arif Bey de acizdir. Kardeşim Münir de kimsesizdir. Bunlara da yardımcı olunursa memnun olurum.
Allah millet ve memlekete zevâl vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır."
***
bu yazıyı daha çok insan okumalı, güne gelmesi temennisiyle selam ve saygı sunuyorum
sağlıkla ve hoş kalın
''Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.'' der Gazi Mustafa Kemal Atatürk... Bu alçaklıkları asla ve asla unutmamalıyız... Nitekim çok kısa zaman önce yaşadığımız Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını da unutmak gaflettir... Tarih toplumların aynasıdır. Kimileri hain olarak kalır ilelebet kimileri de asılmış olsa bile Türk Milletinin gönlünde taht kurarak kıyamete kadar anılacaktır... Allah Rahmet eylesin Boğazlıyan Kaymakamı Şehit Mehmet Kemal Bey... Yürekten kutluyorum...