Kendimden Kaçmak İstedim Yine Yakalandım
İçimde fırtınalar esiyordu... Viranelerde, harabelerde dolaşıyorum. Eskilerde yaşanmış evlerin üstündeki çimenlere basa basa ilerliyorum. Kim bilir burası oturma odası olmalı diyorum, sevinçleri üzüntüleri dinliyorum... Çocuk seslerini işitiyorum. Sanırım birisi mektup okuyor. Kulak misafiri oluyorum... İki ay sonra kardeşi gelecekmiş, mektubunda yazıyormuş... Derdine çare için doktor arıyormuş. Misafir kalacakmış orada, sanırım erkeğin kardeşiymiş. Ağlaşmalar başlıyor. Telaşlar hayli çok. Ne yapacaklarını bilmiyorlar... “ah şu uzaklık!” deyip veryansın ediyorlar. Çocuk ağlamasıyla iyice geriliyorlar. Zaten hazanlar yüreğimde... Bir de bu çaresizlik dolu manzara! Uzaklaşıyorum.
Çınar ağacının gölgesine oturuyorum sessizce... iki sevgilinin kalp kazılmış yazıları gözüme ilişiyor. Neredeyse kaybolmak üzere. Sesleri kulaklarımda yankılanıyor. Sevdalarına aileleri karşı galiba. Çözüm arıyorlar. O yana gitseler olmuyor, kaçsalar olmuyor… Çaresizlik içindeler… Kulaklarımı tıkıyorum… Varsın güneş yaksın tenimi diyorum ve gölgeden uzaklaşıyorum...
Suyun kenarına geliyorum. Eskiden büyük bir dereymiş ve suyu gür akarmış... Konuşan kurbağalardan işitiyorum. Hayıflanıyorlar...”Nerede eski yağmurlar... Nerede gür akıntı ve temiz sular...” diyorlar ağlaşarak! Koklamaya başlıyorum çevreyi, nedense hiç koklamazdım ne zaman gelsem. Gerçekten çok kötü kokular alıyor burnum... İğreniyorum...
Hızla geçen arabalara bakıyorum. El kaldırıyorum beni alsınlar diye. Sanki başka gezegendeyim görende olmuyor beni... Karıncalar geçiyor yanımdan. Bana gülüyorlar... “Eskiden insanlar yürürlerdi, araba nedir bilmezlerdi... Siz niye yürümüyorsunuz?” utandım birden... “Ama eskiden bu kadar uzaklığa kim giderdi ki... Sefer zamanı olsa neyse diyorum!” içimden. Beni anlamıyorlar... Bende anlatmaktan vazgeçiyorum. Ceketimi üzerime örtüp uyumaya karar veriyorum. Oda ne! Üzerimde insanlar konuşmaya başlıyorlar... “Vah zavallı, ölmüş herhalde... Kim bilir hangi zalim arabasıyla çarpmış adama, hastaneye bile götürmemiş, üzerini örtmüş kaçmış gitmiş...” ağlaşanlar, dizlerini vuranlar... dualar edenler... Dayanamıyorum, ceketimi kaldırıp sesleniyorum “Ben ölmedim... Bana kimse çarpmadı ya...” Sanki naram bir dev ya da ucube sesi gibi çıktı ki kimi bayılıyor kimi kaçıyor, kimi orada kala kalmış şaşkınlıkla bakıyor... Sonunda birisinin arabasına biniyor ve oradan uzaklaşıyorum... Dertlerimden mi? Hayır kendimden... Bir süre ertelediğim yaşamımdan... Kaçıyorum! Bir daha gelebileceğim bir yerden, tarihin benden eski olmadığı, beni yansıtan gölgelerine!
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.