- 495 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şeyler herşeyle şeyler
Şu bana tuhaf geliyor arkadaşım. Bilmem ki sen ne dersin: Birşey hakkında daha çok şey bildikçe o şey hakkında cehaletimiz de artıyor. Atomaltı dünyasının kapısını bu yüzyılda iyice aralayan insanlığın orada eriştiği şey uzayın derinliklerine gittikçe farkına vardığından daha fazlası olmadı. Kenarında gezindiği okyanusun ne kadar devasa olduğuna hayreti arttı o kadar. Hiçbirşeyin sonuna gel(e)medi. Biyolojide de bundan başkası olmuyor. DNA’ya ulaştıklarında yeni bir Lat-Menat-Uzza bulmuş gibi mutlu olan materyalistlerin sonraki dönemde yüzleri hepten gülmez oldu. Çünkü birçok yeni bilinmez daha ortaya çıktı. Yaratılış iyice setroldu. Hiçbirşey basitleşmedi. İnadına daha da karmaşıklaştı. Her dalda gidişat böyle.
Ben bu durumun öğrettiği önemli şeyler olduğunu düşünüyorum. İlki de şu kanaatimce: Herşeyin arkasında sonsuz bir ilim var. Evet. Neyin detayına inilse inilecek kat kat yeni detayların ortaya çıkması, neyin semasına çıkılsa çıkılacak kat kat yeni semaların gözkırpması, neyin derinlerine bakılsa bakılacak kat kat yeni katmanların açılması, ’ol’anların bu anlamda da bir sonsuzluğa muhtaç olduğunu gösteriyor. Varlık varolabilmek için sonsuz bir ilme muhtaç kesinlikle. Çünkü ince ince okundukça ondan çıkan şey de tastamam sonsuzluk.
Bunu şöyle bir örnekle daha anlaşılır hale getirmeyi deneyeceğim: Diyelim ki, çay yaptınız, içine neler kattığınız bellidir. Su, çay, ısı, zaman ve kullanıyorsanız bir de şeker. Fakat bir alt katmana geçtiğinizde gerekenlerin sayısı da artmaya başlar. Mesela: Suyun kaynayabilmesi için ’sıvıların kaynayabilmesi kanunu’ diye birşeye ihtiyaç vardır. Çayın/şekerin suda çözülebilmesi için ’çözünürlük kanunu’ diye bir kanun gerekir. Kaynama için gereken ısıyı üretebilmekse tepkime yasasıyla ilgili bir meseledir. Birşeyler yanınca (yani şeyden şeye dönüşünce) ancak ısı açığa çıkar. Bu da bir çözünüm değil dönüşümdür.
Bu kadar mı? Değil elbette. Çayın çözünürlüğü biyoloji ile de ilgili. Suyun kaynaması yerçekimi kanunuyla da ilişkili. Ocağın yanmasının atmosferdeki bütün gazlarla ilgisi var. Bu daha en dış yüzeyde karşılaştığımız şey. Daha derine indiğinizde evrenin oluşum sürecinin bardağınıza dolup önünüze konulan çayla ilgili olduğunu görüyorsunuz. Derinine indikçe ortaya çıkan bilginin içinde kayboluyorsunuz. Yani buradan da sonsuzluğa bir kapı açılıyor. Ve insan ister istemez yine ’Allah’ diyor.
Sizin çayı hazırlamak için ihtiyaç duyduğunuz bilgi çayın ortaya çıkışı için gerekli olan ilmin kenarının da kenarının da kenarı. Çayın ortaya çıkışı için kocaman bir evren gerekiyor. O evreni kuşatan yasalar gerekiyor. O yasaların içinde yaratılmış imkanlar gerekiyor. O imkanların içinde size lütfedilmiş bilgiler gerekiyor. Ancak ondan sonra siz, evrenin içinde size açılmış yollardan yürüyerek, bardağınızı elinize alabiliyorsunuz. Afiyet olsun.
Bediüzzaman’ın "Demek sivrisineğin gözünü halk eden güneşi dahi o halk etmiştir. Pirenin midesini tanzim eden manzume-i şemsiyeyi de o tanzim etmiştir!" derken nazarlarımızı çevirdiği bu belki. Yani? "Şeyler herşeyle şeyler." Hiçbirşey şey olarak yalnız değil. Siz her neyi ’eylediğinizi’ zannetseniz yanılıyorsunuz. O şey herşeyle birlikte eyleniyor. O şey herşeyin bir parçası olarak vücuda çıkıyor. Zaten biraz da bu nedenle kul ’yaratıcılık’ vasfını asla üzerine alamıyor. Çünkü şeylerini herşeyden koparamıyor. Herşeysiz hiçbirşey eyleyemiyor. İşte ben de arzettiğim vechile ’öğrendikçe artan cehalet’imden bu dersi çıkarıyorum: Kartal göğe yükseldikçe küçüklüğünü anlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.