- 1885 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
GURBETİN HÜZÜNLÜ AKŞAMLARI
Bir tanem;
Olayları sana yazarken,iş yerimin mucize bir şekilde bulunduğum şehre gelmesi.Sonra aynı zaman içerisinde
şehrin dışında, ormanların hemen hemen içinde olan evimizin,şehrin merkezine gelmesi...yani taşınmıştık yine. Bana iki kolaylık iki mucize olmuştu.
Bu durumdan memnundum.Artık daha erken yollara düşmüyor, üç otobüs değişmiyor,akşamları ise üç saat erken evde oluyordum.
Yine böyle günlerden birinde yine bana tuhaf korkulu olaylar zinciri:
Nedir biliyor musun ; Bir akşam eve döndüm.Kapıyı her zamanki gibi, bana açacak kimse olmadığı için,ben, açıp girdim. Hemen girişte çantamı,ceketimi bırakıp salona doğru gidecektim ki ,bana yine tuhaf bir huzursuzluk geldi. Odada bir nefes duyuyordum sanki; dua okuyarak içeri doğru yürüdüm,salonun kapısına gelince ne oldu dersin bir tanem : karşı koltukta üç kişi oturmuş üçü de gözlerini bana dikmiş öyle bakıyorlar.
Ben de donmuş bir halde onlara bakıyorum,kalbim çarpıyor yine,bunlar bir adam,bir kadın ve bir çocuk.
Adam:(gel yenge gel, seninki camiye gitti bize: siz oturun,şimdi gelirler rahatsız olmayın dedi.)Kendilerini tanıttılar, güya hemşeri imişiz. Ben kendimi toparladım desem yalan olur,öyle görünüp,hoş geldiniz deyip mutfağa gittim.
Çayı koydum ama ellerim titriyor,nasıl korkmuştum,tahmin edersin,bir tanem.
Ve, bana bunu yapanlara ne dersin,onu da biliyorum.
Her zaman ki hislerim yine yanılmamıştı;onları hiç gözüm tutmamıştı.
Sonraki günlerde de her akşam bize geldiler.Artık iş yerinde yorulduğum yetmiyormuş gibi bir de bunlara hizmet ediyordum. o zamanlar,bazı şeyleri toparlayabiliyordum ama hala çok çocuktum.
Ben, çalışmaya başlayınca paramın bir kısmını bankaya yatırmaya başlamıştım.Böyle günler geçerken, hala hemşeriler (!) bize gelmeye devam ediyorlardı...ama ben tedirgindim.
Bir akşam yine geldim yine bizde oturuyorlar ve evin sahibi yine cami de. Çantamı koltuğa bırakıp mutfağa gittim...yine yorgun halde onlar için koşturdum.
Ertesi gün,iş yerinden çıkıp bir markete alış veriş için gittiğimde yine bir his bana,önce parama bakmamı söyledi sanki ! evet param yerinde yoktu,bir yerlerde düştü diye düşündüm.Meğer o bize her gün gelenler çantamdan almış...bunu da çok sonra öğrendim.
Bir tanıdık onlara bizde rastlayınca:(Bunlara dikkat et.) demişti ama ben anlamamıştım.Ama sonra evden banka cüzdanımda kaybolunca olaylar çözüldü ama ben ne yapabilirdim.
Ertesi sabah bankaya gidip cüzdanın kayıp olduğunu bildireyim dedim, henüz çok erken olduğundan banka kapalıydı.Benim, erken gidip iş yerini açmam gerekiyordu.Ve, gittim,huzursuz halde çalışıyordum.Arkadaşlarım gelince sordular olayı öğrenince, şef beni Alman Renata ile tekrar bankaya gönderip olayı çözmemizi söyledi.Paramın bir kısmı çekilmişti.Kalan parayı ise cüzdan olmadığı için alamadık.Kimlerin çektiğini sorduğumuzda tarifleri aynen bize gelenlere uyuyordu.Ama ne yapabilirdim tam bilemeyince.
Bu olaydan sonra hemşeriler bir daha bize gelmediler.
Bir sabah yine saat dokuz gibi işe geldiğimde, şef : ( Polis aradı yarın dokuz gibi merkeze çağırıyorlar.)Dedi.
Biraz endişelenmiştim,neden ne için beni çağırıyordu,kafamda hep bu sorularla çalıştım durdum.
Ertesi gün eşimle gittik.Korku içindeydim,ne olmuştu...oysa korkuyu gerektirecek de bir şey yoktu belki heyecandı.
Polis elini uzatıp beni tebrik ederek,bir zarf uzattı,bunu alamıyordum öylece bakıyordum,almamı ve bu hediyenin benim olduğunu söyledi...aldım.Bakmamı söyledi;baktım.Zarfın içinde ikibin beş yüz dm. vardı.Bu senin dedi.Teşekkür ederek çıktık.
Yeniden iş yerine geldim.Şef de merak ettiğinden,hemen sorguya çekildim.Tabii durumu öğrenince de; O bulduğun para daha çoktu neden onu alıp gitmedin,Türkiye ye ailene dönerdin, derken,şef beni hiç bir zaman bırakmak istemezdi,çünkü benim çalışmamdan çok memnundu.Bana böyle söyleyince de ben üzülmüştüm.O yine devamla:(kim görecek ti parayı alabilirdin.) dediğinde o na;(Yalnız Allah görür.) demiştim.
Bir tanem; bu olaydan sonra şef, kafenin anahtarını bana vererek (Artık iş yerini sen açacaksın) sabahları altı gibi ve kasa işini de bana vermişti.
İşlerim yoğunlaşmıştı hiç bana zaman kalmıyordu yine...bir yanda da iyi oluyor düşünüp ağlamak için zaman yoktu.
Yalnız kasada para alıp para üstü verirken çok zorlanıyordum,şefi yardıma çağırdığımda,biraz yardım ediyor sonra (sen yaparsın) diye bakmıyordu,bu da işe yaradı tabii,hepsini öğrenip yapabiliyordum artık.İnsan isterse her zorluğu yenebiliyordu.
Böylece cafe işleri beni oyalamaya içimdeki acıları unutturmaya biraz yardımcı oluyordu. Buradaki arkadaşlarımın beni sevmesi ,iyi davranışları mutlu ediyordu.
Zaman böylece kısalmış olan şimdiki yollarda geçip gidiyordu.
Yine yazacağım,bir tanem. Gurbetten selamlar.
YORUMLAR
yüreği güzel arkadaşımı okurken bizler de savruluyoruz gurbetin ara sokaklarında.
var ol canım benim.
sevgilerimle.
Aygün Deniz
Bam telime dokunan, yüreğimi sızlatan mektuplara devam! :(
Yine yürek sesini dizmişsin satırlara abim
Acılarla, hasretle, aşkla yoğrulmayan mı var gurbet ellerde?
Yürekte saklı kalmış hatıraları gün yüzüne çıkarıyor yazdıklarını okudukça. İyi bir çalışma yapılırsa GURBETİN ÇIKMAZ SOKAKLARINDA adı ile bir kitap çıkarabilirsin ileride.
Tebrikler bıraktım o güzel yüreğine abim
selamlarımla uzaklardan...