- 711 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
NEVRUZ –3. BÖLÜM --
D) NUH TUFANININ SONA ERMESİ VE NUHUN GEMİSİNİN KARAYA ÇIKTIĞI GÜNDÜR NEVRUZ...
Başlığa bakıp da ’ Yahu o Muharrem ayı, yani aşure olayı ile ilgili değil miydi?’ Diye soranlar olacaktır mutlaka. Genel inanış evet Nuh’un Gemisinin tufandan sonra karaya çıktığı gün aşure günüdür lakin bir inanışa göre bu tarih 21 Marttır. Yani Nevruz.
Evet..Tekrar Cemşid’e döneceğiz...Demiştim ya, Nevruz efsanelerinin çoğu Cemşid’le bağlantılıdır diye.
Dehhak’ın Demirci Kava tarafından öldürülmesinden sonra Cemşid’in evlatları ve torunları tekrar İran ve çevresine hakim olurlar ( Olaylar aslında Pers İmparatorluğunun hüküm südüğü topraklarda ve bilhassa Ninova kentinde geçmektedir ) ancak bu arada İran’da putperestlik yaygınlaşmıştır. İşte bu noktada efsanelerin içine Hürmüz, Ehrimen ve Zerdüşt de dahil olur ve konu iyice arapsaçına döner. ( Zaten tam bir arapsaçıdır..Mesela Dehhak’ın zalim bir Arap ya da Asur Kralı olduğu bile yazar efsanelerde ) Neyse...
İnsanların iyice sapıtttığını gören Yüce Allah insanları doğru yola yönlendirmesi için Nuh Aleyhisselamı gönderir ancak insanlar Nuh’a inanmazlar. Bunun üzerine Yüce Allah Nuh Aleyhisselama bir gemi yapmasını ve bu gemiye her canlıdan bir erkek ve bir dişi almasını emreder...
Sonrasını biliyoruz zaten...İşte Nuh’un Gemisinin Müslüman ve Musevi inancına göre Cudi, Hristiyan İnancına göre Ağrı dağında karaya çıktığı gündür Nevruz. Hz Nuh o gün gemide bulunan tüm yiyecekleri toplatmış, büyük bir ateş yaktırıp bu kazanda yiyeceklerden bir çorba yaptırmıştır ( Aşure ) Nuh Peygamberin ateş yakmasına izafeten Nevruzda da ateş yakılır bir inanışa göre.
E) TÜRKLERİN ERGENEKONDAN ÇIKTIKLARI GÜNDÜR NEVRUZ.
Bozkurt ve Ergenekon Destanları Çin kaynaklarında yer alan ve birbirinin devamı olan destanlardır. Konumuzla ilgili olanı Ergenekon destanı olduğu için kısaca bu destana değinelim.
Moğol ilinde Oğuz Kağan soyundan İl Han’ın hükümranlığı sırasında Tatar Türklerinin hükümdarı Sevinç Han Moğol ülkesine savaş ilan etti. İl’hanın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak bozguna uğrattı. İl’hanın ülkesindeki tüm insanları öldürdüler. Yalnız İl’hanın küçük oğlu Kıyan ve eşi ile yeğeni Nüküz ile eşi kurtulmayı başardılar. Bunlar düşman askerlerinin, onları bulamayacağı bir yere kaçmaya karar verdiler. Yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağıda dar bir geçite vardılar. Bu geçitten geçerek içinde akar sular,pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyva ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrıya şükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler. Dağın doruğu olan bu yere dağ kemeri anlamında “Ergene” kelimesiyle “dik” anlamındaki “Kon” kelimesini birleştirerek “Ergenekon” adını verdiler. Kıyan ve Nüküz’ün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki Ergenekon’a sığmadılar. Atalarının buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu. Ergenekon’un çevresindeki dağlarda geçit aradılar. Bir dişi bozkurt ( Asena ) Onlara yol gösterdi ve demirden bir dağın eteğine geldiler.
Bir demirci, dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini söyledi. Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar. Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler. Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı. İl’hanın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski vatanlarına döndü, atalarının intikamını aldılar.
Daha sonraki yıllarda ve asırlarda Türklerin Ergenekon’dan çıktıkları gün olan 21 Mart’ta her yıl bayram yaptılar. Bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyup döverler.
F) HALİFELİĞİN HZ. ALİ’YE VERİLDİĞİ GÜNDÜR NEVRUZ.
Sünni İslam inancına göre Hz. Muhammed (S.A.S) kendisinden sonrası için bir vekil bırakmamıştır. Herhangi bir vekili de bizzat kendi ağzından ’ Bu benim vekilimdir ’ Diye işaret etmemiştir. Ancak Alevi İslam inancına göre durum böyle değildir. Hz Muhammed (S.A.S) doğrudan doğruya halifeliği Hz. Ali’ye (R.A) bırakmıştır. Şöyle ki:
Peygamberimiz(S.A.S) Veda haccından bir müddet önce Hz. Ali’yi (R.A) Yemen’e vazifeli olarak göndermişti. Hz.. Ali (R.A)Veda Haccında Peygamberimizle(S.A.S) buluşacaktı. Hz. Ali, Mekke’de Rasûlullah’la buluşmak için Yemen’den dönüşünde biraz acele ederek önden gitti. Askerlerin başına arkadaşlarından birini vekil bıraktı. Bu vekili de Hz. Ali’nin Yemen’den getirmiş olduğu kumaşları askerlere dağıttı. Askerler bu elbiseleri giydiler. Mekke’ye yaklaştıklarında Hz. Ali onları karşılamaya çıktı. Bir de baktı ki, Yemen’den getirmiş olduğu elbiseler, askerlerin üzerinde... Vekil olarak bıraktığı komutana kızarak:’Yazıklar olsun sana! Bu nedir?’ Diye hesap sordu. Vekili şu cevabı verdi: ’ Peygamberin huzuruna çıktıkları zaman askerlerin biraz düzgün kıyafetleri olmalarını istedim. Onun için onlara bu elbiseleri giydirdim.’ Hz. Ali daha da kızdı. ’Yazıklar olsun sana! Bunlar Rasûlullah’ın yanına gitmeden, elbiseleri üzerlerinden çıkar.’Bunun üzerine askerlerin üzerindeki elbiseleri çıkarttırdı ve tekrar yerlerine koydurdu fakat askerler, Hz. Ali’nin kendilerine yaptığı bu muameleden şikayetçi oldular.
İbn İshak, Ebu Said el-Hudrî’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «İnsanlar Ali’yi şikayet ettiler. Peygamberimiz onlara “Ey insanlar, Ali’yi şikayet etmeyiniz. Vallahi o Allah (C.C) yolunda şikâyet edilmez” dedi.
Veda Haccı dönüşü Gadir Hum mevkiine geldiklerinde de mola verdi Gadir-i Hum Mekke ile Medine arasında Cuhfe yakınlarında bulunan bir mevkinin ismidir. Orada bir müddet istirahat edip öğle namazını kıldıktan sonra, Sahabilere hitaben şöyle bir konuşma yaptı:
“Ey insalar! Haberiniz olsun ki, ben de ancak bir insanım, Çok sürmez Yüce Rabbimin elçisi bana gelecek, ben de onun davetine icabet edeceğim. Ben size kıymeti ve mesuliyeti ağır iki emanet bırakıyorum: Birincisi Yüce Allah’ın (C.C) Kitabıdır ki, onun içinde hidayet ve nur vardır. Cenab-ı Hakkın kitabına sımsıkı sarılınız. İkincisi de Ehli Beytimdir. Ehli Beytime muamele hususunda size Allah’ı (C.C) hatırlatırım.
İşte Gadr-i Hum Olayı da denilen bu olayda Hz. Muhammed’in (S.A.S) söylediği bu sözler kendisinden sonra Hz Ali’yi halife yani vekili olarak işaret etiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir aleviler tarafından ve ’ Halifelik Hz. Ali’ye verildi.’ derler. Alevi inancına göre Hz Ali’ye halifeliğin verildiği gündür Nevruz. Hatta Hz. Ali’nin Hz. Fatma ile evlendiği gündür aynı zamanda.
Nevruzla ilgili olaylar içinde tek efsane olmayan olay bu Gadr-i Hum olayıdır.
Türkiye dışındaki Türk dünyasında çok daha görkemli bir şeklide kutlanan Nevruz Türkiye’de zamanla -sanırım- Hıdırellezle karıştırılmış ve baharın başlangıcı 21 Martta değil de 6 Mayısta Hıdırellez bayramı olarak olarak kutlanır olmuştur çünkü diğer Türk dünyasındaki Nevruz geleneklerinin neredeyse tamamı bizde Hıdırellezde yaşatılmaktadır. Nevruzla ilgili tek hatırladığım ise memleketim Kars’ta ’Acem ’ Dediğimiz vatandaşlarımızın bize garip gelen bazı adetleridir ki bunlar içinde özellikle komşularının kapılarını dinlemek bana çok acayip gelirdi. Başka zaman için çok ayıp olan bu davranış o gün için ayıp sayılmazdı.
Öyle ya da böyle...Sonuçta bu bayram bizim bayramımızdır. Bütün Milletimize Kutlu Olsun.
YORUMLAR
Hocam Hz. ALİNİN Halife olduğuna değil
doğum günü olduğuna inanır Aleviler,
bende bir alevi olarak ELHAMDÜLİLLAH İYİ Kİ ALEVİYİM
BÖYLE BİLİRİZ BİZ
ayrıca halifeliğin Hz ALİYE verilmesi gerektiğinİ zaten veda hutbesiyle PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZ vasiyet etmiştir.
NİCE SAYGILARIMLA
muslumbayram tarafından 3/26/2019 1:31:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Peygamberimizin Hz. Ali'yi Halife olarak işaret etmesi Veda Hutbesinde değil ama yine aynı gün Gadr-ı Hum'da gerçekleşmiştir. Hatta pek çok Alevi, hatta Sünni kaynağında bile Gadr-ı Hum gününde Hz. Ebubekir ve Ömer'in Gadr-ı Hum'da Hz. Ali'yi halife seçilmesinden dolayı tebrik ettikleri yazar. Ancak ölmeden önce imamlığı Hz. Ebubekir'e bırakması daha sonra farklı yorumlara sebep olmuş ve tüm karışıklık da bundan çıkmıştır.
Bu konuyu yazmıştım daha önce.
Selam ve sevgiler.