- 714 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
KELİMELER DİYARINDA...
Bir batında kaç şiir açacağını umuyorum ki ya da solan günün yasını mı tutacağım aykırı olduğuma biat, günümü lanetleyen gecemi de teşhir eden yalnızlığın kıyılarında alımlı bir eda ile dolaşırken.
Sözcükler çok sıradan geliyor bazen ve sıra dışı hükümler verilmesi gerektiğine inanıyorum ve mizacımı yokluyorum ve derken mahkeme celbi gönderiyorum içimdeki sözcük dağcığına.
Sarkıtlar var: düştü düşecek.
İmler var sözcükleri orasından burasından çekiştiren.
Bir de sayısız ben var benden içeri tıpkı kursağımda takılı yarım adalar sınırı aşan ve bağrıma taş bastığım.
Peştamalı yırtık kimi zaman içimdeki küçük ve dilbaz çocuğun ama yüreği büyük ve heybesi tıklım tıklım.
Bazen bir ziyafet çekiyorum ruhuma ve açlığımı bastıran titrinde edebiyatın gidip geliyorum satırlar arasında: adeta bir yatır meziyeti taşıyor kalemimin d/okunulmazlığı.
Yazıyorum, d/okuyorum ve genelde okunmadı mı yok sayıyorum yazdıklarımı.
Sormuyorum da artık kimselere ya da bana soranlara kibarca gülümseyip…
Elimden bu kadar gelir de deme hakkım yok ne de olsa şartlar ve imkânlar sınırsız aslında sebepler de bazense yarım ağız mutluluk dileniyorum sağıma soluma bakıp da önümde ve arkamda kim varsa eşlik etmesini talep ettiğim bazen ise sözcükler takılıyor arkasına saç kuyruğumun ve her saç telimi bir kelime ile örüyorum ama örtüşmüyoruz bazen ne de olsa çekilmez dünyanın müdavimlerinden biriyim ve kabuğumu yazarak kırdığım.
Söylenceler.
Mazhar olduğum inişli çıkışlı duygular.
Yürek atlasında, bazen girinti bazen tepecik bazense dağ misali.
Kimlik derdim var ya da yok aslında tüm derdim kendimle deyip işin içinden çıktığım.
Hüzün basıyorum yaralarıma tuz niyetine bazense tuzu boca ediyorum içtiğim suya: deniz suyu gibi ve çalkantılı.
Oysa ben bir göle özeniyorum: tatlı, içimi hoş ve durgun. Olmuyor ama: ne duruluyorum ne de duraksayıp koşmayı sonlandırıyorum.
Yaşımın meali belki bin asır oysa öykündüğüm satırlarda çocuk masalları fink atıyor ne de olsa mutluluğa ve hayallerin gerçek olacağına sadece çocuk kalpler inanır.
Sevgiyi asla es geçemiyorum ve dirhem dirhem eksiliyorum ne de olsa şahikanın kanatlarında bir bülbülyuvası içimin deyişleri.
İri kıyım şiirler var bazen aslında içimi acı.
Son sürat hayal kırıklığı genelde eşlik eden ve bir sonrası umut tarlası.
Aşkın gıyabında satırlar meşk ediyor iyi de aşka dair hep lal yürekler ya da yüreğin içine onlarca yürek sığdıran adam ve kadınlar.
Öykündüğümden çok uzak ve ısrarla yazıyorum çünkü ağlamak için elimdeki sebepler asla yetmiyor.
Sırnaşırken kalem ucunu kırıyor ve bu sefer kan damlıyor ılık ılık. Acile götürsem kalemi kesinlikle serumun içine mürekkep enjekte edip boylu boyunca yatıracaklar sedyeye.
İnce ucunu kalın bir kalemtıraşla açıyorum ve küt burnuna bir buse konduruyorum artık gecenin kaçıysa kaçkın uykum bana uzaklardan göz kırparken kalemle helalleşiyorum.
Yazsam ne değişiyor ki?
Günü tamamlamak üzere kapımı çalan aheste bir soru.
İklim aynı; hava aynı ve insanlar da. Aslında ben de aynıyım ve görünen o ki aynı kalmaya da devam ediyorum.
İçimdeki huzursuzluk beni benden ediyor. Sorularımın muhatabı olmadığı gibi kalemin muhatabı da ben iken…
Kelimeler diyarında yapmam gereken bir yolculuk ve yüreğimin ikramı sayısız duygu artık gün içerisinde nasıl bir haksızlığa ya da tepkisizliğe maruz kalmışsam günün devriliyor; güneş çoktan uzay boşluğunda uykuya dalmış; benim içine düştüğüm o kara delikte illa ki yolum kesişecek güzelliklerle ve mutlulukla deyip… elime tek yakışan ve diğer elimde demli bir bardak çay: uyku hepten hak getire.
Gecenin bekçisi ve müdavimi ve de nöbeti sabaha devretmeden…
Ilıman bir mevsimin içimi ürperttiği aslında kıyısından köşesinden nasiplendiğim gün içinde neyle muhatap olmuşsam artık.
Közünde sözün.
Özünde gönlün.
Sıra dışı bir vaveyla biriken ve geniş açılı devasa bir üçgen: hani üşenmesem yeniden hesaplayacağım üçgenle ilgili ne kadar bilinmez varsa karşımda pis pis sırıtan.
Kaleme dair söylemem gerekenler ve hayatımın merkezinde alt etmeye çalıştığım ne ise.
Belki de içliğimin uydusu ya da hiçliğin iz düşümü zaten varlık olmaktan kasıt sahip olmadığım ne ise çok da umurunda olmadığım.
Kayıtsızlık zincirine tekabül eden sayısız insan ve eklenen sayısız zincir.
Tıpkı dünümü günümle avuttuğum ve dünümün yenilgilerini güne taşıyıp yarınlardan da kesmişken umudu.
Bilediğim gözlerim sanırım görüş alanıma girmesini temenni ettiğim diğer varsayımlar ve aklımın kapıştığı duygularım.
Tahammülsüz insan izlekleri genelde bir merhabayı esirgeyenler ya da teyakkuza geçip istismar etmek adına duyguları ve illa ki sıkıntı yaratmayı bir meziyet olarak görürlerken.
Mizansen kayıpların başrolde olduğu ve perde arkası konuşulmayanların cereyan ettiği.
Kimlik karmaşası.
Telaffuz edilesi üç beş rakamla yola çıkıp e-devlet şifremi unuttuğum ya da boşa düşmüş bir vatandaş olduğum gerçeği bilmem kaç senesinin kayıtlarında ismime rastlanmadığı.
Ne de olsa ihanete uğrayan bir tek ben değilim ya da ihmal edilen oysaki akla zarar olup biten.
Göğün ortasında gözümün akına yakın bir beyazlıkla muhatap olup da…
Sabaha yakın bir saatte ben metazori bir gülümsemeyi hatmetmek adına saklı sarnıcın ucunda devinen bir su damlası olma meziyetimle ve irkildiğim kadar da gerisinde durduğum.
Minvalinde yorgunluğun ve devasa mabedimin en şirin abidesi iken içimin kalem krallığı ve kendi kurallarımı dayatırken kaleme biliyorum ki eşref saatim henüz gelmedi.
Kurmadığım alarmı ayarlamadığım bir saate denk düşen uykusuzluğumla ben hala geceyi gündüz belleyip ısrarla yazdığım…
Ne bir kelime eksik ne de fazla.
Varlığım gibi.
Ha varım ha yoğum.
Fark eder mi?
Sizce?
YORUMLAR
Bazen kısacık şiirleri bile sonuna kadar getiremedigim anlar oluyor okurken.
Peki ya siz
Gülüm hanım ne kaparim diye sonuna kadar gidiyorum. Okumak birgün daha güzel yazabilmenin kapısını aralıyor. Keyif aliyorsam demekki doğru yoldayim :) sevgiler.
(Bazen tanımadan da bir sıcaklık hissi gelir, yazdıklarından seversin birini, sairi yahut yazarı. Benimki de öyle demekki)
Gülüm Çamlısoy
Yazmaya gönül vermek işte böyle bir mutluluğa vesile oluyor ansızın.
Demek ki ben de doğru yoldayım ve doğru yerde.
Güzel yüreğinizin sıcaklığı hissediliyor an itibari ile.
Çok çok teşekkür ediyorum.
Bu sıcaklık hasıl olan her daim gönül yorgunluğuna nasıl da iyi geliyor.
Güzellikler sizinle olsun hep hep.
Tüm sevgimle.
Teşekkür ederim yeniden sevgili arkadaşım.
Bildiğim her şeyi unutuyorum başımı dayadığımda bilinmeze aslında bilindik ne varsa gizemin de bir alt dalı.
Yüklendiğim kadar asla da yüksünmediğim...
Çok mu zor sahi?
Çok mu zor kabullenmek ya da verilen bir selamı yok saymak?
Sevdiğimiz kadar mutluyuz oysa ve neye gönül vermişsek ve amaç edinmişsek.
Sırtımdaki hırka ve cebimde eksik etmediğim kalem ve inancım.
Haricinde neye sahibim ki?
Umuda bir de ve O'nun bahşettiği ne ise kabullenip, sahiplenmek.
Yüreğimi koyduğum kadar ve yüreğime sığdırdıklarım hatta ve hatta taşan bir coşku.
Çok görmesin hani kimse.
Sevgimle.
(Sizce?) Sorusu:
Üniversite sınavı gibi! Zor…
Pedagojik formasyon almış olmanın gönül rahatlıyla sorulsa da; zannedersem, cevap vermek göründüğü kadar kolay değil.
Nazım gibi nesir!
Lafı çok uzatırsam çuvallayacağım. En iyisi kısa keseyim Aydın havası olsun.
Yürekten tebrik ederim.
Tam puan
Keyifle okudum.
Saygılarımla.
Gülüm Çamlısoy
Estağfurullah.
Sizlerden öğrendiğim ve öğreneceğim o kadar çok şey var ki.
Öğrenci kimliğime sığındığım her an yine bilginin ve bilinmezin keşfi adına.
Çok çok teşekkür ediyorum.
Var olunuz.
Daimi saygı ve selamlarımla çok değerli hocam.