- 869 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
GURBETİN MOR AKŞAMLARI
Birtanem;
Bana gelen kasetlerdeki şarkıları dinledim...bunları dinlerken,ne kadar göz yaşı dökeceğimi bilmiyor muydun.
Birinde diyorsun ki ;
(Uzaklardaki sevgili şimdi nerdesin)
(Taş mı oldu o kalbin, niçin gelmezsin.)
Kalbim taş değil ; yaş ve hicran oldu bir tanem!
Bazen bir telefon kabini önünde saatlerce sıra bekliyorum ,sizlere ulaşmak için.Soğuk ve yağmurun altında...telefonu o kadar çok tuşluyorum ki, bir türlü çıkmıyor.Sonra bir çıkıyor,konuşuyorum seslerinizi duyunca dayanamayıp ağlıyorum.Sonra kabinden çıkıp kendimi Mark Plasın soğuk taşlarına atıp ağlıyorum...taş olan bir kalp bu kadar üzülür müydü.
Bir tanem ;
Aradan uzun zamanlar geçti bu arada evimizin yeri değişti.Şehrin dışında ve orman kenarında bir yerdi.Bu arada işsizdim ve bir gün kardeşim gelip bana bir iş bulduğunu söyledi...onunla gidip iş yerini öğrenecektim.
Ve, gittik.Evden iki otobüs, üçüncü ise tren istasyonundan biraz şehir dışına doğru...bir saat belki.
O gün onunla gidip iş yerini öğrendim ve de hemen işe başladım. Kardeşim de aynı beldede olduğu için biraz rahattım. Ama çoğu zaman göremezdim onu.Bazen ise uğrar beni görmeye, o zaman çok mutlu olur yalnız olmadığımı hissederdim.
Ertesi sabah yalnız olarak ilk defa yola çıktım,acaba orayı bulabilecek miydim.Büyük pasaj içi ve çok karışıktı, biraz aradıktan sonra buldum...sevincimi sorma Bir tanem.
Ve, böylece işe başladım.Fazla Alman dilim olmadığı için,şimdilik mutfakta çalışacaktım...
bu işimi sevdim,daha önceki tekstil işleri yorucu,tozlu ve havasız yerlerdeydi. Şimdiki ise cafe .
Bir tanem;
Önceleri mutfaktaki işimi düşününce, arkadaşlarım bana ne diyecekler diye üzülmüştüm.Arkadaşlarım iyi meslekler seçmiş çoğu öğretmendi...benim bu çok sevdiğim mesleği yarım bırakmıştım.Hep bu yüzden hala göz yaşı döküyordum.
Sonra şöyle düşündüm, alın teri ile yapılan her iş kutsaldı, benim için.
Bir tanem;
Artık her gün bu uzak yolları çekmek varmış kaderde...önceleri beni oyalıyor acıları unutturuyordu.
Ama en çok akşam dönüşleri zor oluyordu,karanlıklarda o orman yolundan geçmek çok korkutucu oluyor,bir akşam öncede bir drakula filmi izlemişsem çok daha korkunç oluyordu.
Ana caddeden otobüsten inince beni bir bekleyen yoktu ki eve huzurla gideyim.Bu saatlerde de insanlar tek tük oluyordu,bazen otobüsten iki üç kişi iniyor onlarda hemen en yakın evlere giriyor yine yalnız yola düşüyordum. Yolun karşısı karanlık mezarlıktı bu beni çok korkutuyordu.Böylece koşarak nefes nefese eve varıyordum.
Bir tanem ; biliyorum yanımda olsaydın beni hiç bu korkulu yollarda yalnız bırakmazdın.
Eve geldiğimde asansör bozuksa o beş katı nasıl çıktığımı sorma,bazen ışıklar bile olmuyor karanlıkta o merdivenleri ellerimle yoklayarak çıkıyordum.Kapıyı açınca evin bütün ışıklarını açıyorum,karanlık beni çok korkutuyordu.Hangi odanın penceresine baksam karanlık ormanlar...perdeleri çekiyorum görmemek için.
Radyoyu televizyonu açıyorum,sessizlik de korkutucu.Bir tanem, biliyor musun; iş yerindeki arkadaşlarım her biri ayrı bir yabancı.Fransız arkadaştan biraz Fransızca,iş yeri zaten İsrail e ait, Dalya dan israil dilini öğreniyorum,İtalyan Marya dan biraz İtalyan dilini,Rus Marya dan Rus dilini öğrenmeye merak sardım ve çalışıyordum,bunlar beni oyalıyordu.
Şimdi bana gülüyorsun biliyorum bir tanem; bu kadar iş içinde nasıl öğreniyorsun diye.
Bilmezmisin benim hırsımı ,inadımı ve çok seviyorum öğrenmeyi de araştırmayı da.Bir yandan da böyle yaparak kendimi avutuyorum...acılarımı unutuyorum. Bilsen bu kadar koşturma arasında ne yaptım biliyormusun:
Her gün iş yerine gelirken,kafenin bitişik dükkanı resim atölyesi,vitrinde bir ressam resim yapıyor,yağlı boya tablolar,ben biraz seyredip işe gidiyorum.dükkan sahibi, kadın,oğlu, kocası bazen bana bu ne anlar ki, der gibi bakıyor kendi aralarında konuşup bana dudak büküyorlardı...çünkü başörtüm vardı ve sanıyorum bu yüzden.
Bir gün hafta sonu,ben de bir resim malzeme satılan yerden,boya,fırça ve gereken neyse alıp, hafta sonları resim yaptım...resim kuruyunca onu o resim atölyesine götürdüm.
Bir tanem ;
Ne oldu dersin: Resmi onlara gösterdim,kadın önce inanamadı,(Bunu sen mi yaptın) dedi.
Tabii hep Alman dili konuşuyorum,ama zorlanarak...bazen yanlış söylediğim bir cümle onları güldürüyor ve bana doğrusunu öğretiyorlar.
Kadın bana ; iş teklif etti bu dükkanda çalışıp resim yaparmısın dedi.
Ondan intikamımı almıştım.Hayır dedim ben cafe de çalışacağım.
Artık onların dasevilen bir arkadaşı olmuştum.
Bazen oğlu kafeye geliyor bana: Bir çorba istiyorum yada kahve ve pasta diyor...onları istiyor.
İstediklerini hazırlayıp Dalya ya bunları sen götür onlara, ben onların hizmetçisi değilim, diyorum.Dalya bazen gülüyor bana, bazende benim götürmemi söylüyor...mecburen götürüyorum.Çoğu zaman çorbayı kafalarına dökmek istiyorum.
Neden mi bir tanem;
Onlar bana tepeden baktıkları için ama benimde resim yapabileceğimi görünce davranışları değişti...
bana da saygı gösteriyorlar.
Bir tanem;
Bu günlük bu kadar.Gurbetin bitmeyen günlerinde,bitmeyen acılarını yazacağım.
Mutlu huzurlu günler ,Türkiye’n de sana.
YORUMLAR
Aygün kardeşim, gece okumuştum ama yorumu gündüz yazayım diye bırakmıştım. Gündüz işlerim vardı, siteye, yani nete uğrayamadım.
Mektubun yine içimi sızlattı. Ya gurbet mektubu ve hele birde sevgiliye yazılınca daha bir duygusal oluyor ve içimi sızlatıyor, hatıralar canlanıyor insanın gözlerinde.
Yine yüreğinin o eşsiz vadilerinden en samimi duyguların nakış nakış işlenmiş mektubuna. Yürekten tebrik ederim. Yayınlamaya devam. Ellerin ve yüreğin dert görmesin.
Gecelerin ıssız sokaklarını vatandaki sevdanın aşkı ile arşınlarken gözlerinin hissiyatından dökülen yaşların yüreği nasıl delip geçtiğini bilenlerdenim. Deniz kenarına giderek rıhtımların ıssızlığına çökerek için için sızlanışlar gelir aklıma. Uçan kuşlara bakarken bile nemlenir gözlerin. Rüzgarın ninnisinde salınan ağaç yapraklarının nazlı nazlı kıpırtdanışlarına donar kalırsın... Dilin lâl olur, konuşamazsın. Kelimeler şiir olur çıkarken dudaklarından haykırmak istersin yalnızlığına... Ve ağlarsın her adım attığında...
Yüreğine selam olsun...
Merhaba Aygün Deniz hanımefendi, yazın dünyasının böylesi hoş bir işlevi var. siz resim yaparak ruhunuzdaki sanat aşkını sergileyip sosyal statü kazanmışsınız emeğe saygı göstermeyenlere karşı. Ben ise sizin gibi duru bir Türkçe'yle iç dünyasını şiirsel bir anlatımla kelime kelime yurdumun güzel ırmakları coşkusuyla anlatan saygın bir kalem tanıdım.
Anladığım kadarıyla Almanya'dasınız. O güzel ülkenin güneşsiz günlerini ben de yaşadım 6 yıl. bakanlık öğretmeni olarak tattım acı vatanın mor akşamlarının hüznünü.
Sanata ve emeğe saygımla esen kalın.
Aygün Deniz
Sonra şöyle düşündüm, alın teri ile yapılan her iş kutsaldı, benim için.
İşte en alıcı cümle.
Azmin ve sevginin elinden ne kurtulur ki?
Tüm sevgimle.
Güzel bir hafta diliyorum canım arkadaşım.