- 873 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
BAHAR YORGUNLUĞU...
‘’Azımsanmayacak kadar ölmüşüm!
Azımsanmayacak denli ölüyüm.’’ (Nilgün Marmara)
Sözcüklerin deformasyonuna ön yargı ile yaklaşıyorum: içimdeki şehla bülbülün sesine yabancı bir gül olmanın verdiği kırılganlıkla söyleniyorum.
Yuvarlıyorum tüm ondalık sayıları sonra da yutan sayı olmanın verdiği ağırlıkla içimi boşaltıyorum.
Kalıbımı bastığım hangi sızıysa beni yerimden yurdumdan eden ve kolladığım mahşer tutsakları hani bas diyecekler de basacağım bam teline ölümün sonra da içimdeki pestili süreceğim öne.
Sürümü belki de düşlerimin ve süründüren ne çok hayal.
Ölümü ayıklıyorum pervasızca hayatın saçlarına yapışmış ellerinde matemin, mahrem dünyamı boca ediyorum da aslında kendime ve işime sadık bir çiçek olmanın verdiği solgunlukla polenlerimi salıyorum Martın sıkılgan havasına.
Ne tuhaf bir duygu: daha geçenlerde üşüten kar taneleri…
Ne tuhaf bir rehavet ve işte şimdi peyda olan bahar yorgunluğu bir de uçuşan polenler.
Zehir zıkkım oldu olalı aşkın muhatabı üç beş kelam arıyor gözlerim ve bir de yetilerimin dumura uğradığı bir o kadar emin olamadığım o propaganda kendimle olan bitimsiz davamda yazdığım her cümleyi yok sayıp yeni ve olağan dışı cümlelerin peşine düştüğüm.
Sözcükler kadar yorgun bir ahali var mıdır hani?
Ne de olsa herkesin binlerce yıl ağzından düşmeyen kesat sözcükler akabinde eşlik eden duygular ve frapan bir yönerge.
Muhalifi olduğum yorgunluğum.
Mağdur kılındığım insanlığım.
İnisiyatif kullanamayan kim ise ilk evvel kendimi suçladığım belki de beylik bir acıyı hanım hanımcık kabullenip çok olağanmışçasına arşa uzanan haykırışlarımın tek muhatabı iken yine o istikrarsız insan izleklerinde hangi kareye denk düştüğümü de bilmeden üçgen bir surat mı yoksa içimde barınan o keramet ile fıtratımın her zerresini bilfiil herkesle eşleştirip kendime denk düşen bir denkleme daha rastlamadığım kadar radarlarıma takılan o sessiz çığlığı da yok sayamadığım.
Her molada.
Her mealde.
Her sekantta.
Her halükarda.
Biriken hezeyanın karekökü ve elde kaldı sıfır, demenin sadece basit bir matematik hesabı olduğunu umup da yanıldığım ömür boyu hele ki dirseklerimi çürüttüğüm soğuk amfilerde ben bilginin peşine düşmüş bir düş sihirbazı gibi her gün daha da çoğaldığıma vakıf o okuma aşkımla cihanda tek maruzatı olan benmişim gibi hop oturup hop kalktığım.
Belki bir şaklaban.
Ve genelde afallayan.
Süzgün bir yüzün de güzelliğine vakıf iken evren içimdeki güzelliği sunmaktan başka amacım da yok iken.
Her sözcüğe ve her işleme kendimi adadığım heybetli plazalarda neye denk düştüğümü bilirmişçesine ait olduğumu sandığım soğuk mimarinin bana yansıttığı bir gurur gibi o devasa mabedinde ruhumun bitpazarındaki çılgın ikinci el eşyalar gibi bilgiyi alıp devşirdiğim ve içine saklandığım sonra da bilgimle ve gayretimle aklandığıma biat ben gerçekten de aşkın ta kendisi o terennümü sakınmadan dağıttığım aklın merhalesi ve yenilginin ne olduğunu da çok sonradan öğrendiğim.
Biteviye incinen yüreğim.
Bir solukta vardığım o mabet.
Kimselerin kimsesizliğine sessiz kalamadığım gibi kimlik derdine düşen bir rabıta belki de yine içimdeki devasa hücrelerde ben tek kişilik maceramı insanlarla pay etmek adına canhıraş uğraştığım.
Aklın ambarında.
Yüreğin soğuk hava deposunda.
Tüm o hezeyan.
Ve heyecanımı bastıramayıp aklımla duygularımın çatıştığı.
Ne is tetikleyen.
Ne ise beni benden uzak kılan.
Ve günden güne kendimi kendime sunmak adına kendimce çektiğim bir selfi macerası belki de ruhumun iz düşümünü biçimlendiren tüm yazdığım cümleler.
Kırıntıları duyguların ve kabaran yüreğim.
Kerbelası belki de düşük yapan hüzünlü günün dingin ruhuma eşlik etmesini temenni ettiğim ki dingin olmak değil de dinginliğe uzanan yolun verdiğim her molada daha da uzayan bir gecenin güne özrünü sunmadan vefatını ilan ettiği bir serenat misali içimdeki kıyımda hazır ola duran o düş cambazı kimliğim.
Göreceli olsa hayat ve muadili duygular.
Körü körüne sevmeyi maruzat bilsem de…
Ve işte sanrıların yüz ölçümünde ölümlü bir vasiyet benimki dünü dünde bırakmanın verdiği şaşkınlıkla sahiplendiğim mazime son bir çentik daha atarken efkârın tavan yaptığı.
Minnet duymadığım hiç kimse.
Yürekten bağlı olduğum he kim ise.
Ve kimsesizliğimin hudutları ihlal edilirken herkesten uzak durup içimin manivelasında bir önsezi belki de hıçkıran yalnızlığım üstelik tüm kalabalıkların atıp tuttuğu.
Bir sağanağın ilk damlası olmak nasıl ki boynumun borcu rahmet odaklı düşlerimde serpilen umutlarıma da müteşekkirim hani en azından kayığım su almazken ben rahmetin eşkâlini çiziyorum sevdiğim ve gördüğüm her çehrede kendimle uzlaşma yolunda hem fikir iken kalemimle.
Sözcüklerin ne bir hurafe ne de yanılgı olduğu.
Ve aşkın payidar…
Ruhun da bahtiyar rüzgârlara olan borcunu yazarak ve şükrederek ödediğim gerçeği en azından bir seremoni tüm ölümlü hayallerim bağrına basmışken içimdeki çocuğu ve paye vermezken kendime bir zamanlar bilmek yine ısrarcı varlığımla bir kâbusu daha sonlandırmanın verdiği o huzur.
Sözcüklerin ufkunda bir inanç olabilir zaman
Yeknesak sarhoşluğunda
Gönül hutbesi deyişlerin de satır arası…
Yoksun kılındığım leylak rengi bir özlem bu
İçimin şafağında
Hazır ola duran nöbetçi:
Ne isyanların tayfası sıradanlık
Ne yarının bekası
Varsa yoksa yalnızlık.
Tümlenen bir serpinti
Aşkın miladı
Kayıp bir sızı varla yok arası
Şahika sessizliğinde
Mümkün mü ırak kalmak?
Hele ki yorgun gidişatın sınandığı
İki dudak arası sırlar
Gönül muhabbeti
Elbette
Dosttur yüreği feraha çıkaran
Aşkın nizamı.
Yufka yürekli sitemde
Dar acılı bir sezgi
Rotası yarla yarenlik yapan
Sıra dışı lügati o ürkünç
Sezilerimde
Ses veren name yüklü
Sergüzeşt bir beste.
Fıtrat ne yanılgı;
Ne kabulü ölümün
Beylik bir serzeniş
Elbette kavuşmak adına değil mi ki
Aşkın makbulü
Kıyamete kadar son sürat
Zanlı yorgunluk
Zindan misali gömüldüğüm
Zatı âli aşkın kabulü
Yürek kadar küçücük
Elem kadar devasa
Sarnıcın her noktası.
Her halükarda depreşen yalnızlığın mutluluk versiyonu adeta durduğum kıyamda hatmettiğim uhrevi duygular ve peştamalı yüreğin, farkına varmadan İlahi Aşkla kesişirken yolu…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ediyorum.
Gülüm Çamlısoy
Çok çok teşekkür ediyorum.
En içten selam ve saygılarımla...
Gülüm Çamlısoy
Varlığınız ne güzel.
Hep hep sevgimlesiniz.
İyi akşamlar,GÜLÜMM...bir harika eserin daha,teşekkürler...sevgimle.
Aygün Deniz tarafından 3/10/2019 8:35:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Asıl ben teşekkür ederim çok çok.
Sevgimle canım.
Çöken ne dizlerim ne de temelim.
Suret-i kati, demekten kendimi men ettiğim...
Bazen çok cılız bir iç ses ve ansızın bastıran rahmet: elemin baş şehrinde yüreğin de gizeminde saklı iken aşk ve umut...
Kifayetsiz kalmak çok da muteber değil lakin hasıl olan kimliksiz bir coşkuyu da sahiplenirken...
Israrla sevmek ve istikrarlı bir şekilde yaşamaya şerh düşmek yine aday olduğum bu kalemin macera dolu yolculuğunda yüreklere dokunmak ve...
Yüreğime dokunan o kadar çok şey varken nasıl susarım ben?
Gülüm Çamlısoy
Var ol sen.
Sonsuz selamlarımla.