ÇUVALDIZ*
ÇUVALDIZ*
14 Temmuz tarihli gazetenin "Pencere"sinden gazetemi eleştirenlerin yazılarının asıldığı panonun adının "çuvaldız" olduğunu öğrendim.
Sayın Selçuk, çuvaldıza arada sırada göz gezdirdiğinden ve saldırıları okudukça eğlendiğinden söz ediyordu ilgili yazısında.
Meyveli ağaç taşlanır. Cumhuriyet’in meyveli olduğunu hemen hemen herkes bilir. O meyveli olduğu içindir ki otuz yıldır almadan edemiyorum. Artık Cumhuriyet bağımlısı oldum. Okuma olanağı bulamasam bile masamda olmadığını görünce sağa sola saldırır adeta sarhoş olurum.
Bazı an, "artık almayayım" diye yüksek sesle düşündüğüm olur. "Nasıl olsa yeterince okuyamıyorum." Bazen de "Cumhuriyet mi değişti ben mi" sorusunu sormadan edemiyorum kendime. Zaman zaman da taraflılık eğilimi içine yöneldiğini sezinler gibi oluyorum. Geleceğe yönelik girişimlerde, oluşumlarda bulunanları izlemiyor gibi geliyor da.... Yanılıyor muyum acaba? Örneğin; demokrasi mücadelesinde kitlesine, hak arama öncülüğü yapan Eğitim- İş’e yeterince yer vermiyor. O’na; sendika hakkı savaşımımızda kamu oyu oluşturmamıza katkısı olmuyor. Gazetemin zırt pırt haber yapsın beklentisinde değilim. Eğitim-İş, Temmuz da 2.Olağan kongresini yaptı. Sendikamız hangi koşullarda o noktaya ulaştı. Bunu biliyor aslında. Gerçi biraz da Eğitim-İş’in şanssızlığı... Her kamuya ses verecek etkinliği, ülke gündemini sürükleyen olumsuz olayların yaşandığı günlerle eşleşiyor.
Cumhuriyet, demokrasiyi kökleştirmede her ne olursa olsun en önde yer almalı. Bu beklentimi ne yazık ki sendikamıza yönelik pek göremiyorum. Gerçi gazetenin bazı yazarları Eğitim-İş felsefesini beğenmiyor. Saygı duyuyorum. Ama ne de olmasa emekçi hakkı olan sendika hakkını kazanma peşindeyiz. Kişilerin yaklaşımından çok gazetenin yaklaşımını "emek mücadelesinde, demokrasi mücadelesinde "olduğumuzu algılamaması üzüntü veriyor.
Eğitim--İş, girdiği yolda haklıdır. Haklıyız. Bunda en ufak kuşkumuz yok. Basınımız çabalarımıza ilgi duymuyor. Çünkü basınımıza serüvenci, günü kurtaran davranışlar daha ilgi çekici geliyor. Eğitim-İş ise günü kurtaran değil, yarını kurmayı hedef bilen tutumundan ödün vermeme kararlılığında...
Çok ilginçtir yerel basın organlarından biri... Kongremizde her halde sandalyeler havada uçuşacaktı, toplumun hoşuna gitmeyen sloganlar atılacaktı, güvenlik güçleri ile itişip kakışılacaktı ki yer versin, fotoğraf basın. Gazetenin görünmez bir köşesinde " Eğitim-İş’ de Sakin Genel Kurul" başlığı ile yer bulabilmişiz. Toplumun çoğunluğu kendi içinde kavgalı, gürültülü yaşamı sürdürüp gidecek ki, görülsün. Ama Cumhuriyet’e ne oluyor? O’nu; çalışanların, emekçilerin, demokrasi ve lâikliği savunanların sesi sanıyorum. Acaba yanlış mı tanımışım? Bunca yılım boşuna mı geçti? Ama cumhuriyetle tanış olmakla mutluyum.
Dost, akraba, arkadaş sohbetlerinde adı geçtikçe "Cumhuriyet okulu öğrencisi" olmakla övünç duyduğumu yüksek sesle seslendiririm.
Cumhuriyet, insan haklarını savunur. Cumhuriyet, Atatürk’ten adını almakla övünür. Cumhuriyet, Atatürk’ün ilke ve devrimlerinin kökleşmesine çalışır. Cumhuriyet, demokrasinin yerleşmesine, gerçekleşmesine çaba gösterir. Cumhuriyet, insanlar arasında dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapmaz. Cumhuriyet. her türlü düşünceye saygı duyar bence...
Eğitim-İş, yukarıda sayılanlardan farklı ilkeler savlamıyor. İşte ilkelerimizin bazıları: Eğitim-İş, ortak çıkarlar için bir araya gelmeği hedefler. Eğitim-İş, en geniş sendikal birlik sağlamayı amaçlar. Eğitim-İş, üyelerinin düşünce ve inanç özgürlüklerine saygılıdır. Eğitim-İş, örgütsel bağımsızlığını korumaya özen gösterir. Eğitim-İş, demokrasi, özgürlük ve insan haklarına saygılıdır. Eğitim-İş, üyelerinin, toplumun desteğini alacağı eylemler yapar. Eğitim-İş, her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşıdır. Eğitim-İş, haklı olmak kadar haklı kalmaya özen gösterir. Eğitim-İş, toplu sözleşmeyi ve grevi hak bilir.
Eğitim-İş, kendi görev ve sorumluluğunu özellikle kitle sendikası olduğunu bilir. Üç yıldır çıktığı yolda , sessiz, sakin, ama güvenli bir şekilde yürüyor. Şemsiyesi altında gördüğü eğitim çalışanlarının büyük çoğunluğunun sesi, gözü, kulağı olmaya az kaldı. Hukuksal olarak haklılığını kanıtlamak üzeredir. Demokrasimizin sivil kitle örgütü olmayı hak ediyor. Sağlam, sağduyulu kitle örgütünü karşılarında görmek istemeyenler, istemeyenlerin ekmeğine yağ çalmak isteyenlere rağmen amacına ulaşacaktır. Bu direnci, bu dayanaklılığı, bu güveni Cumhuriyet öğretti bize...
Cumhuriyet acaba bugüne dek gösterdiği önderliği ile bundan sonra eleştirerek, bizden beklentisini belirterek bize güç verip, yol gösteremez mi? İstese yapar. Ancak biliyor ki o kitleden kaç kişinin eline geçiyorum. Kaç kişiye yön verebilirim. Yüz binlerin kaçına hitap edebilirim. Değil mi? Bu gerçeği bilerek yine de iğnelemek geçti aklımdan. Çuvaldızlama değil.
Hak elde etmek güçle, bilinçle olur. Aynı haklara gereksinimi olanların birlikte hareket etmesi ile güçlenilir. Toplumsal yapıda amaç ve çıkar birliği "sınıf bilinci" terimi ile kendini var eder sendikada. Burjuvanın karşısındaki yerini aldığında da "demokrasi"miz yerli yerine oturmuş olur.
15.07.1993
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.