- 586 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Delinin Kaleminden; Ölüme Hazırlık!
Bir Delinin Kaleminden; Ölüme Hazırlık!
İnsanoğlu diyorum; yer yer Oğuz Atay oluyor farkında mısınız? ; ‘’ Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.”
Ya siz; ne kadar ölmek istediniz?
Kaçıyorum şimdi, herkesten ve her şeyden, insan ailesinden eşinden dostundan kaçar mı? Ve neden kaçar?
Cevap mı; insan anlaşılmadığı yerde neden dursun ki? Durman için hiçbir sebep yoktu oysa…
Tanrı’ya yalvarmaktan geçen günleri yaşıyorum, ‘’al’’ diyorum Tanrım al şu canımı yoksa emrine karşı gelmekten korkuyorum Tanrım’’ ve gün geçtikçe kendi ölümümü hayal ediyorum…
Güzel ölmem gerekiyor bana yakışan da bu diyorum, sonra ‘’ bana hayat yakışmadı ki ölüm mü yakışacak diyorum sıradan bir ölüm düşlüyorum; herkesin aklında üç gün kalıp dördüncü gün unutulacak bir ölüm olacak benim ölümüm diyor ve düşlüyorum…
Yaşamak için bana gerçekten ikna edici tek bir şey söyleyin şimdi! Ama öyle sıradan şeyler duymak istemiyorum, yok neymiş yaşamak güzelmiş, nefes alıyormuşuz, elimiz ayağımız tutuyormuş falan, benim elimin ayağımın tuttuğu bana teorileri çürütecek kuramlar ile gelin, bana ben olduğumu ve bu beni değiştirecek şeyler ile gelin, gelemiyorsanız bırakın beni ben gideyim, ölüm bu bekletmeye gelmez…
İnsan aldığı her nefesten nasıl olur da azılı bir düşmanından nefret eder gibi her anından nefret eder; ulan hiç mi ‘’şükürler olsun Tanrım’’ diyeceğim bir anım olmaz şu hayat dediğiniz şeyde!
İşte o an anladım sizin ‘’fani’’ dediğiniz dünyanızda bana yerin olmadığını, o an anladım Tanrının sadece seçilmişlere büyük rol verdiğini, ve benim gibilerin de sizin dünyanızda sadece bir ucube gibi yaşamaya mahkum edildiğini!
Kiminle ve neden girdiğimi bilmediğim bir savaşın içindeyim, aklımdaki sesler gün geçtikçe artıyor, unutkanlık başladı bazen bir önceki günümü bile hatırlamıyorum, tek istediğim oturduğum yerden bütün bir insanlığa küfretmek başka bir isteğim yok diyorum sonra ‘’bana ne lan insanlıktan’’ diyorum nerede hani insanlık diyorum…
Bir gün herkesi ve her şeyi ardımda bırakıp kaçabilecek miyim buralardan adımı sanımı değiştirerek geçmişimden kimsenin bana ulaşmaması için! Bu emelime ulaşabilecek miyim? Yoksa hiçbir yere kaçamayıp sadece sıradan bir ölüm ile toprak mı olacağım?
Sorular sorular ve sorular, her geçen gün daha da çoğalan ve abuk subuk gelen onlarca yüzlerce soru, cevaplarını bir türlü bulamadığım sorular!!!
Yoruluyor muyum, yoksa bu yorulmuş halim mi, bilmiyorum, bence bu delirmiş halim olsa gerek…
Yok yere kendime dert arıyorum, bitmiş bir sigara paketine bile dertleniyorum kanlı bıçaklı oluyorum ansızın, ‘’çare istiyorum ben ‘’ey insanoğlu’’ sizin karanlık acımasız dünyanızda küçücük hayatıma sadece çare istiyorum, beni bu aklımı tırmalayan çığlıklardan kurtarın, biri içimdeki sesleri sustursun artık yalvarıyorum’’…
Sustuğum zamanlar gelir aklıma ve soruyorum kendime ben bu zamana kadar bu çığlıklar ile nasıl yaşadım diyorum, bu bir başarı hikayesi miydi? Hiç zannetmiyorum… Kapalı kapılar ardında bu sessiz çığlıklar ile bir başına kalmak ne kadar ürkütücü bilemezsiniz!
‘’ Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.”
Hani başlangıçta demiştim ya her insan yer yer Oğuz Atay oluyor diye; işte ben bugün Oğuz Atay’ım; ya siz…?
Ruhuma bir fatiha okuman dileğiyle…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.