- 525 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÜÇÜMÜZDE AĞLIYORDUK Hikayesi metinde yazılı olduğu gibidir. Lütfen okuyunuz!!!... Bu hayali değil yaşadığım beni ağlatan bir anıdır. bir gerçekt
Koca adam çocuğa sarıldı
bahtsız yavrum diyor ağlıyordu
Üçümüz Ağlıyorduk
-Akşehirli vatandaşa-
beni ağlatan anı
Bir yaz günü sabahın köründe arabamla
Ankara’dan Yalvaç’a gidiyorum.
Güneş yolda Polatlı civarında doğmuş oldu üstüme.
Güneşle bir mahmurluk sardı ki sormayın.
Sabah uykusuyla savaş halindeyim. Taktik olarak
Dudaklarımı ısırıyorum, bir yerlerimi sıkıyorum,
ama olmuyor, hayır yakamı bırakmıyor.
Uygun yer yok ki durayım. Eskişehir, İzmir, Antalya trafiğin
atar damarı, şah damarı… Mücadeleye devam, o zorlar ben
direnirim… Zorum ne ise… Ecel mi, şeytan mı, çağıran,
bekleyen biri mi… O halimle, cephede, hedefe ilerleyen
bir savaşçının kapıldığı düşünceler gibi, kapılmış kör topavl
ilerliyorum.
Sivricen’nin oralarda Akşehir yol ayrımına varmadan bir tesise
canımı atmış oldum…Arabamı uygun yere aldım, indim… Offf!
Dünya varmış…Gerneştim… lavobaya koştum…
Tesisin önünde seyyar satış tezgahları var çocuk oyuncak
larından cıncık- boncuk.. vs…Masalardan birine yerleştim.
Yan tarafta bir masa da 50-60 larında görünn üç – dört günlük
kırlaşmış sakalıyla biri..
Yanında da 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu…
Çocuk ağlıyor, adam azarlıyor… bir kaç kez tekrarlandı…
Dayanamadım masalarına gittim. Sordum.
Çocuk bir oyuncak istiyormuş…
Anladım ki; adamcağız alamadığı için…. İçim sızladı.
“Kör olası yokluk “ dedim içimden.
Akşehir’in köylerindenmiş.
Adama “ müsaade… çocuğa gel kızım gel” dedim.
Oyuncakçıların oraya götürdüm.
Yavrucağız bebeklerden birini aldı, bir bana bakıyor,
bir elindeki bebeğe…
“ Al kızım al… aferin en güzelini bildin…”dedim.
Çocuk da bebeğini bağrına basarak
‘ bebişgom, bebişgom’ dedikçe… gözlerim yaşardı…
‘Beni bekleyen bu yavrucağız olmalı, demek ki !’
diyorum içimden.
Masalarına vardık. Ne göreyim, size nasıl anlatayım…
O durumu görmektense kör olmayı isterdim…
Adamcağız, 50-60 larında olan koca adam,
mendilini yüzüne gözüne kapamış
gizli gizli için için ağlıyordu… Hem nasıl bir ağıt…
yürekten ciğerden derler ya öylesi bir ağıt…
ağıt değil bir sızı, sızlanma…
Kalktı çocuğa sarıldı bağrına bastı…
“ Kadersizim, kadersiz yavrum!” diyor
Artık içini tutamayıp hıçkırarak ağlıyordu.
Ben kurumuş kalmışım..
“ Hayr ola!..” diyebildim…
“ Kusura bakma bey… kusuruma kalma…
Çocuğun anası kanser hastası… durumu iyi değil…
Çocuğunu görmek istemiş… hastaneden… “ diyebildİ.
Gözü yolcu otobüslerine kaydı.
Şimdi üçümüz de ağlıyorduk.
Eski anı notlarından
haziran 2006
Defter Yalvaç anıları
Not: 2004-2007 arası Yalvaçta görevli
bulunuyordum
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.