- 561 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Paranın İcadı 1
Paranın icadını; yağ satanın, bulgur arıyor olmasına karşın; bulgur satanın da kundura arıyor olmasındaki karmaşayla açıklarlar. Hâlbuki para bu tür değiştirme değerinin çok ötesinde kâr amacı için kullanılır.
Evet, paranın böylesi duruma çözüm üretmiş olması da olasıdır. Paranın icadı söylemi aslında; başlangıç sürecinde durum zaten böyleydi diyen köleci tüccar mantığına bu söylemi denk düşürme gayretidir.
El hak köleci sürecin işleyişinden paranın icadına kadar olan süreçte durum aynen o yukarıda belirtilen karmaşa zorlukları vermiştir. Ve bunun salt köleci ticaretle böyle görünüyor olması da bu nedenle doğrudur.
Ancak buradaki hile ve aldatma ya da akılları karıştırma şuradadır. Başlangıç üretim ilişkileri hiç bir zaman satma, kazanma, müşteri kılma müşteri olma, müşteri arama gibi özelleştirilmiş süreçler içinde oluşmadı.
Yani başlangıç üreten ilişkileri bu günkü gibi köleci sistemin çok gelişmiş şekli olan kapitalist bölüşüm ve paylaşma üzerine, inşa olmamıştı. Böyle bir şey hiç yoktu. İlahi dinlerin kaynakları bile bundan bahsetmemekle bunu hiç bilmez.
Yani başlangıcın kolektif üretim koşullarında "mülk benim. Ben mülkü dilediğime verdim" demekle tarihi kırılmayı anlatan özelleştirmenin ihdası içindeki köleci sistem, kendisini sistem olarak oturup yaygınlaşma yapmasına kadar kimse; mal pazarlayıp müşteri aramıyordu. Böyle bir ilk süreç hiç yoktu.
Üretim gruplaydı. Takas da ittifak içinin grup hareketiydi. Ölülerinin yenmesini önlemek için ya da grup merkezine vaki tehditleri savuşturmak için başlayan sunu, ya da kurban veya hediyeleşme yeri olmakla güvende olmayı da telkin eden yerler "ilk tapınak" yerleriydi.
İlk tapınakların içinde ne ilah vardı, ne El vardı. Ne sapıklık nedenle içine ilahlar konan yerlerdi. Ne de buralar içindeki ruhbanları ile tapım yerleriydi. Üstelik tapım için de yapılmamıştı. Yapı bile değildi. Zamanla buralar yönetim merkezi olup; yönetim merkezine grup adına ilah temsilcileri konmakla, buralar panteona çevrilmişti.
Tapınak alanlar iki ya da daha fazla üreten grubun ittifak ve kesişim merkezi oldu. Tapınaklar yönetimin, gruplar arası girişmenin merkeziydi. Grup adına taahhüt içinde üretilen ürünler, tapınak alandaki her grubun sunu yerine depolanmakla ittifak içine dağıtılıyordu.
Durum böyle bir başlangıçla start alırken, kişi olarak kim neyi satacak ta, kim neyi alacaktı? Her bir ittifak ve her bir ittifak içindeki gruplar da diğer grubun zorunlu olarak hem bir üreticisiydiler; hem de zorunlu olmakla bir tüketiciydiler.
Bunu şöyle bir özlü söz haline getirebiliriz. Her grup kendi dışının "hem üreteni, hem tüketeni" olmanın zorunlu bir bağ ilişkisiyle karşı grubun zorunlu takas girişimcisiydi.
Takas ta ne alıp, satmaydı. Ne kâr yapmaydı. Ne müşteri olmaydı. Ne müşteri bulmakla ticaretti. Zorunlu ihtiyacın karşılanması olan bu bağlamı ile takas arz talep bile değildi.
Tıpkı acıkıldığında doğada meyve, ot, kök, böcek, leş toplamaya yönelen ilk sağlama türü; nasıl zorunlu olup, arz ve talep değillerdiyse; takas ta arz ve talep değildi. Zorunlu bir durumla gruplar arası üretim hareketi içinde kapsanan vesile bir nedendi.
Takas: zorunlu ihtiyaçların sağlanmasına karşılıktı. Takas edilen ürünler farklı kullanım ve tüketim değeri olanlardı. Grup içinde üretilmeyenlerdi. Ayrı gruplar ekseninde üretiliyordu.
Bu tür ürünler gruplar kullanımı için karşılıklı değiş tokuşla, tapınak beyanlı mütekabiliyeti yükümlülüklerdi. Karşı grup için de üretmenin taahhüdünden kaynaklı değiş tokuştu. Takas en az yedi bağlaşma ve bağıntıdan oluşur.
1-Takas zorunlu sağlanma olan ihtiyacı karşılayan gruplar arası değiş tokuştu. Yani takas satmak, kâr yapmak için arz talep oyunu değildi.
2-Totem grubun kendi alanı içinde doğada zorunlu sağlatma yapması en az ve en çok nüfusu belirleyen çevre faktörüydü. İşte takas yapan her bir grupların kişi sayısı yaklaşık böyle devir alınan bir nüfustu.
Bu az nüfus; en az bir, bilemedin çok ender olmakla iki totem mesleğini icra ediyor olmaları zorunluğu ile ürettikleri bir kalem ürün, üreten diğer totem meslekli grubu kendisine çekme ve kendisinden itme yapmıştır.
Aynı totem mesleğinden ötürü; aynı ürünü üreten iki grup kolay kolay takasa giremezler. Başlarda birbirini iten iki buğday yetiştirici gruptan biri ittifak içinde olsun. İttifak içindeki buğday ekici grubun bir nüfus azlığı vardır. Oysa ittifaklarla birlikte ittifakın nüfusu artar. Gruplar taahhüdü birden artan ittifak nüfusunun ihtiyacını karşılayamazlar.
Köşkerler çok kundura yapıyor diye; hallaçlar çok yün ditip eğiriyorlar diye veya dokumacılar çok kumaş dokuyorlar diye nüfus artmaz. Ancak ekiciler çok buğday üretirse nüfusun artma eğiliminde olacağı şartlardan birisi gerçekleşir. Artan ittifak nüfusu nedenle ekiciler; ittifak ettikleri köşker, hallaç ve dokumacılardan oluşan toplam ittifak nüfusuna buğday yetiştiremez olacaklardır.
İşte bu durumda başta birbirini iten totem meslekli iki buğday ekici grup; ittifak içindeki ekici nüfus azlığı nedenle, birbirini ittikleri grupla daha sonra ittifakı oldular. Böylece ekici sektörler birleşmesiyle köşker, hallaç ve dokumacı grubun buğday ihtiyacını karşıladılar.
3-Takas bir üretim ve tüketim nesnesine karşılık, farklı bir kullanım ve farklı bir tüketimi olan üretim nesnesinin karşı grup içinde üretiliyor olmasıydı. Üretim o aşamada konfor ve lüks için değildi.
4-Takas en az iki ve daha çok ürünün gruplar adına üretilip değişilebilir olmasıyla yapılan girişmelerdi. Her grup birbirinin hem üretenleri hem tüketenleri olmanın garantisiydi. Değişilenler farklı kullanım ve farklı tüketim ürünlerinin mütekabiliyeti esasa göre olmasıydı.
Bu nedenle hiç bilinmeyen ve “ihtiyaç olmamakla” temel üretimin içinde olmayan müşteri arama, kâr yapma dalaveresi ekonomide de yoktu.
5-Mütekabiliyetilik, kolektif bir emek gücüne denk gelen iki ve daha çok farklı kullanımlı tüketim ürünlerinin karşılıklı sağlatılmalar, olmasıydı B grubu A grubunun ittifaklısıysa. Diğer yandan A grubu B ve C grubuyla ittifaklıysa. B grubu da C ile ittifaklı oluyordu.
6-Bir grup ekseninde üretim zaten zorunlu bir kolektif bir üretim ilişkisiydi. Üretim ancak ve ancak, kolektif ilik ile başlamıştı. Yani takas; gruplar eksenindeki üreten ilişkilerin sunu, kurban, hediyeleşme yaptığı bir süreç sonrasında; karşılıkla değişmeye, karşılıklı üretim yapmaya yüküm olmuştu. Takas daha sonra grup hafızasına hediyeleşme görüntüsünün uzantısıyla takas yapma olarak yansımaya başlamıştı.
7 Kendi grup sağlatmanız için üretip tükettiğiniz, karşı grup için de üretim tüketim oluyorsa süreç üretim hareketi ile takas ve mütekabiliyeti olmanın özel bağıntılarını yansıyor demekti. Karşılıklı yüklenicilik, sektörler arası sektör hareketi olmakla; "üretim hareketiydi".
YORUMLAR
Para günlük hayat kavramının doğurduğu sonuçlardan biridir.
Salt niceliksel bakış açısıyla bağlantılı hale gelmesi sizinde değindiğimiz gibi sorunlara yol açmıştır.
Ekonomik araç haline gelen para niceligin egemenliği altına girmiştir. Bu yeni olan yozlaşma beraberinde paranın başlangıçtaki niteliksel özelliğini uzun süre koruduğunu unutturmustur.
Eski paralar geleneksel sembollerle kaplidir. Ve çok derin anlamlar taşır.
Örnek: Keltler'de paraların üzerindeki semboller Drüidlere özgü ogretisel bilgilere dayandığı taktirde bir açıklaması yapılabilmektedir.
Para geleneksel teşkilatların özel kiplerini taşımaktaydı.
Kontrol sadece maddi otorite de değildi. Bu otorite bırakın paranın kontrolünü şeklini bile değiştirme hakkına sahip değildi.
Uygarlıkla birlikte değişen bakış açısı niteliksel dayanağını niceliksel alana çevirdi.
Böyle olunca da maddesel ve niceliksel alana ait gösterge haline gelmiştir.
İşin bu yönünü de vurgulamak istedim.
Bayram KAYA 1
Şüphesiz ki para "ayni olan birikimin", depo enerjili kullanım olmakla saklanmasındaki çok büyük sorunlar vardır. Bu sıkıntıyı aşmada para çok büyük bir kullanım olan araçtır.
Paranın ikinci bir kullanım şekli de parayı çok iyi bir araç konumuna sokar. Yazının ilk paragrafında verilen cevap için para çok büyük bir "değiştirme değeri" taşımakla ekonomide çok hızlı süreçler oluşturur.
Paranın artıp eksilmemesi gereken bir "değiştirme değeri" çevresinde rant, kira, faiz, komisyon gibi bir yığın söylemler altında her tür kapitalist oyunlar oynanır.
İşte asıl oyun, paranın bu tür "değiştirme değerini"; "fiyat" olarak ölçüyor olmasıyla oynuyordular.
3 liralık "değiştirme değeri" olan bir ürün, kapitalist mantıklı pazarda 15 liraya da satılır. Bir liraya da satılır. Bu zaten aldatma ve hiledir.
Değiştirme değerinin altında ve üstünde bu tür fiyat aralığı oluşturma ile araya bir çok ekonomi dışı al sat gibi süreçler girer. Bunlar fiyattır . Ürünün değiştirme değeri değildir.
Ekonomiyi yaratan değiştirme değeridir. Sömürüyü yaratan fiyattır.
Ve kapitalist mantık size bu fiyat oyunlarını, arz talep gibi sanal, emek sömürücü sübjektif, psikolojik vs. türü bir çok etkilerle açıklarlar.
Fiyat "para-mal-para" olan kapitalist mantıkla açıklanır ama "Mal-para-mal" olan gerçek ekonomiyle açıklanamaz. Fiyat, kâr, zarar, süreçli dolaşım sömürü düzeninin çarkını kolaylaştıran bir araçtırlar.
Erdemle
Bayram KAYA 1
Şüphesiz ki para "ayni olan birikimin", depo enerjili kullanım olmakla saklanmasındaki çok büyük sorunlar vardır. Bu sıkıntıyı aşmada para çok büyük bir kullanım olan araçtır.
Paranın ikinci bir kullanım şekli de parayı çok iyi bir araç konumuna sokar. Yazının ilk paragrafında verilen cevap için para çok büyük bir "değiştirme değeri" taşımakla ekonomide çok hızlı süreçler oluşturur.
Paranın artıp eksilmemesi gereken bir "değiştirme değeri" çevresinde rant, kira, faiz, komisyon gibi bir yığın söylemler altında her tür kapitalist oyunlar oynanır.
İşte asıl oyun, paranın bu tür "değiştirme değerini"; "fiyat" olarak ölçüyor olmasıyla oynuyordular.
3 liralık "değiştirme değeri" olan bir ürün, kapitalist mantıklı pazarda 15 liraya da satılır. Bir liraya da satılır. Bu zaten aldatma ve hiledir.
Değiştirme değerinin altında ve üstünde bu tür fiyat aralığı oluşturma ile araya bir çok ekonomi dışı al sat gibi süreçler girer. Bunlar fiyattır . Ürünün değiştirme değeri değildir.
Ekonomiyi yaratan değiştirme değeridir. Sömürüyü yaratan fiyattır.
Ve kapitalist mantık size bu fiyat oyunlarını, arz talep gibi sanal, emek sömürücü sübjektif, psikolojik vs. türü bir çok etkilerle açıklarlar.
Fiyat "para-mal-para" olan kapitalist mantıkla açıklanır ama "Mal-para-mal" olan gerçek ekonomiyle açıklanamaz. Fiyat, kâr, zarar, süreçli dolaşım sömürü düzeninin çarkını kolaylaştıran bir araçtırlar.
Erdemle