- 572 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VAVEYLA...
Büyülü bir s/azlığın ortasında metruk düşler, hecelerin istilasında; zemin yoksunu mezarda kayıtsız isimler asılı yüreğine dikilmiş o yakamozda mezar bekçisinin.
Sunumunda halenin ve halsizliğin bir de gök kubbenin neferi onca fısıltıya kazan kaldıran marşlardan sızan veryansın aslında ömrün atlasında düş’üşe geçen çatlak sesi bilinmezin.
Nida yoksunu aryalar…
Kerbela misali iç çekişler.
Hüzün coğrafyasında patavatsız kelam; ayrıcalıklı izdiham.
Kül bastı cevherin koynuna giren yıldızlardan başını alamazken dolunay, şehri dikizliyor dikiz aynasında yorgun yolcu aslında direksiyona asılı ellerinde görmez gözlerin de yankısı yine seğirten hece hece şiirlerin dilinde.
Kambersiz düğün değil öğün misali; hutbelerde veda’yı hecelerken yürek.
Vaveylalar ürkek gecenin sessizliğine çomak sokuyor bir de katlarını çıkıyor benlik aslında temeli olmayan sevginin mealinde garipsiyorlar masumiyeti ve çok seveni.
İfşasında bir şiir kundaklanıyor aslına biat bir gerçek açılımı yalandan yana sarkan ve sapan bir diyez gibi adeta aşkın minvali.
Kodaman yüreklerde sevecen bakışlar.
İlahi acılara düşüp de yolu müminin her efkârı nimet ve şükür bilip, girdiği açmazdan çıkmanın rüştünü ispatlarken şiir.
Göğün matemine ortak yeryüzünün de teyakkuza biat, asılı kancada askıntı bir hale mi de halsizliğin gidişatına hep yeni çentikler atarken Tanrı?
Palazlanmış bir esaret nida yoksunu şarkılar ve aryalar; aşkın asaletine şüphe ile yaklaşan kafir satırlar lakin destursuz başlamıyor gün ve şiir.
Patavatsız bir izlekte kum torbaları yığılı; azılı fırtınada taşkına sebebiyet veren ihtiras ve intikam hırsı nasılsa yenik düşüyor göğün katlarında volta atan samimi mizaçların eşkâlinde de hep gök kuşağı saklı.
Yüreğin metaforu bir kıyam; aşkın batılı her daim hoş bir ikram.
Köhne lügatlerde eprimiş heceler ve TDK’nın dışladığı yetim ve aciz külfetli küfür bildirgesi.
Asası olmayan bir düşe sahip çıkıyor yorgun fıtrat ve dönenip duruyor içimizin sakil aksanı.
Töhmet altında hangi aşk meleği ise zıpkın yemişliğin acıya götürdüğü o yankıyı soluk teninde barındırıyor açmayan gök kuşağı bir de izbelerin dili olsa da sonlansa bunca iç burkan rivayet.
Tansiyonu düşmüyor ne şiirin ne de şairin ve en yüksek frekansta yakalanıyor gece ve şarkı.
Makamsız roller; edimsiz aksanlar aslında tek tabanca içinin asaletinden ödün vermeyen âşık ile maşuk.
Göğün açılımında hep sureler saklı; batımında günün solgun yürekler az sonra hidayete erecek olmanın verdiği o inançla iki yakası bir araya geliyor şairin ve şehrin. Tozu dumana katan imgeler ve sığındığımız limanlar ve maruzatımız hep ama hep aşk.
Köhne ve bağnaz yargılar sonlanmıyor; aşk da özlem de.
Umudun sancağı elinde her yeni rota ve nota güzele kucak açıyor sonlanan lanetin de zaferini kutluyor şehla düşler.
Bir muradı gerçek olan ve diğer muradı da yolda tüm geçitlerden geçip de sanrıların tüp geçidinde sadece inancın sunumuyla aşka ve yokluğa teğet geçen kıstaslarda mağdur kılınan masumiyetin acısını çıkarıyor kimisi ve saklı ihanetin perde arkasında bir devir sonlanıyor ve açılıyor köprü: yolcuların aşka bandığı ve aşkla andığı mazide bile eser yok dünün kininde.
Varlıktan kasıt aslında hiçliğin mezarında büyüyen kavak ağaçları bir de aşkın şahadetine kurban verilen şehit yürekleri İlahi aşkın.
Zaman dursa da ilerliyor umut treni.
Mola verse de şair açıyor şiirler dize dize.
Her halede ve her halükarda kıpraşan duyguların meziyetlerine yenik düşüyor evren.
Arşa çıkan bir aşk dilleniyor yeniden tebaasına âşık bir komutan edasıyla sonlanıyor ihanet ve bunca kehanet ve diri hükümlerde dingin yürekler dünün yasını tutup yarında arıyor yeni rotasını.
Tozu dumana katan aşk iken ve sükûnet barındıran da…
Düşleri sonlanmayan bir yüreğin de ödediği kefaret ise sonlanmayan müzik ve asalet ve yeniden baş koyuyor melekler şeytandan ve lanetten uzak bir geleceği armağan ederken kuluna Yaratan, yorgun suretler hemhal oluyor andıkları ve dillendirdikleri her sureyi ve her ölü rüzgârı anıp da elini çekmezken iyilik fıtratın her zerresine işliyor aşkı ve aşkı yaşatanı.
Ruhani gölgelerden çıkıp da yola boyutsuzluğun tefsiri iken içimizin masumiyeti yeniden başlıyor zaman denen sarkaç salınmaya.
Bir yanı bulut bir yanı umut artık hayatın ve kinayenin de kötülüğün de sonlandığı bir dünyanın hayali ile destursuz başlamadığımız her yolculuk yine yolumuz ümide ve aşka düşmüşken…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.