Düş Sokağında Bul Beni
Düş sokağında bul beni, şimdi ben gidiyorum sevdiğim, hakkını helal et… Ya lambalar söner, ya ay tutulur, ya da mirasyedi paralar tükenir… Bir kaldırımda düşünürken bul beni… Ellerim çenemdeyken, düşlere daldığımda yaşama tutunmak için. Sen olmasan da, ruhunu bulurum, gelirsin değil mi anında hiç düşünmeden yanıma… Elinde bir tepsi, tepside Türk kahvesi, kokusu buram buram Anadolu… Gözlerim kapalı içerim, ne soğuk olur dışarıda ne gece ayazı ne karanlık ne korku ne de şikayetler dilime dolanır. Sen en iyisi unutma beni sevgili, bul beni mutlaka düş sokağında, eli yanağında, şakağında ay yıldız parlarken… Müslüman olduğumdan beri, Türklüğümle övünürüm. Allah dedikçe namerte yedirmem dünyayı, sevdiğime olurum kalkan, düşmanıma vermem aman… savaşırım. Ölümden asla korkmadım, dünyayı kaybedeceğim diye asla üzülmedim, Allah’ı yar bildim her hissettiğim parçamda. Sığamadım Erciyese, Toros’a, Ağrı’ya, Süphan’a, daha nice dağlara… Aştım bir hamlede Amanos dağlarını, havan topunun mermisi oldum Suriye’de küfüre… Parçaladım ansızın kansızın bağrını!
Düş sokağında bul beni, pantolonum parçalanmış-yokluk müptelası derviş gibi, saçlarım birbirine karışmış, nefesimde mecnunun gibi çöl fırtınası koklarım, kalbimde ilahi aşkla yanarım…. Şu kadar yaşayayım demem, ne yaşarsam yaşadığımdan şikayet etmem, Allah ne lütfettiyse, verdiği rahmetine şükrederim… Ne verdiyse saklarım antikacı gibi…
Düş sokağında bul beni, deniz kenarında yürür gibi, tuzlu suyun yakıcılığını, gelen dalgaların seslerini bir müzik bestesiymiş gibi hissederek… Bir bakmışsın Adem cennetten dünyaya inmiş Havva’sını arar, asumanın döktüğü göz yaşı yeri parçalarcasına sararken… Ne yemek yerim, ne yiyecek ararım, ne haram denilen yasaklanmış ağacı hatırlarım, yanından geçerken… İsyanların insanları sarstığı, ekşimiş yoğurt gibi bozulmuş dine karşı yapılan Fransız devriminin haykırışında, İslam ilahisinde İstanbul’u fethederim… Yürürüm o sokakta şehit kanları akarken surlarında… O surlar öylesi nurlanmıştır, kuşanmıştır, “Allah’u ekber” nidaları ile ki, kıyamete kadar asla küfüre seni vermeyeceğim der Ulubatlı Hasan sedaları, işitirim…
Düş sokağında ömrümü tükettim, ne geriye dönebilirim ne de ileriye gidebilirim artık. Mekanlar değişse de, hayaller sürekli farklı şekillense de, bir tek düş kalır aynadan yansıyan, ilahi aşkın kalbi sarışı… Sende gel, sokul kalbime, Musa gibi o aşka erdiğinde kendinden geç… Ucuz aşkların peşinden gitme, gidersen eğer cehennem alazları ile yanarsın sonsuza kadar. Geleceksen gel benim düş sokağıma, safi kalbimin barınağına, beraber düş kuralım, karışalım doğum sancısı çeken toprağına, kavuşmak için Allah’a…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.