- 4487 Okunma
- 24 Yorum
- 6 Beğeni
SEVMEK Mİ SEVİLMEK Mİ?
Büyük şaire sormuşlar: “ Sevmek mi daha güzeldir, sevilmek mi? ” diye. ”Sevmek! ” demiş “Çünkü ne kadar sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın! ”
Sevginin bütün ulviliğine rağmen ‘bencil bir duygu olduğunu düşünüyorum, bir şiirimde de işlemiştim bunu:
‘Sevgi,
İnsanın en büyük bencilliği,
Ama bencilliğin
En insancasıdır.’ diye.
Sevdiğimiz her şeyde ve herkeste ‘bize görelik’ en büyük kıstasımızdır. Bizim istediğimiz gibiyse severiz. Seçimlerimizin hepsi ona göredir.
Taraflıdır sevmek, hak etmek yoktur, sadece uygun görmek vardır. Bu uygunluk ‘en’ kapsamında mıdır? Bunu soramayız, tartışamayız bile. Sırf ‘bize göre’ olsun diye sevilmeye değer neler, kimler kenarda kalır. Öyle olunca sevgiyle yapılan tercihleri ‘ölçüştürmek’ de bir o kadar yanlış olur.
Bütün baskın özelliğine rağmen ‘verici insanlar’ sever. Birine ‘gönlünü vermek’ her an onu düşünmek, sanki onun için yaşamak ne büyük bir mutluluktur.
Sevilmeye gelince, hazıra konmak gibidir. Çoğu kez çaba bile sarf edilmez, hâtta sevilenin bazen haberi olmaz kendisine söylenmezse, o kadar edilgen bir duygudur. Keşke her zaman kıymeti bilinse!
Sevilmek ne büyük bir şanstır aslında, çünkü istemekle olmaz ki! Çoğunlukla kendiliğinden gelir, bulur sevileni, sarar, sarmalar, içine alır. Ayaklar yerden kesilir, değerli olduğu düşünülür. Sanki yalnız onun için yaratılmış ve yaşayan biri vardır artık dünyasında.
Oysa zamanla aradaki sevginin ‘şirazesi’ kayarsa, vaktiyle bu duygudan haberi bile olmayan sevgili, duygunun ve durumun ‘ahkâm keseni’ olabilir. Artık davul, sevenin boynunda; tokmak, sevilenin elindedir!
Bir gün o büyük sarmal seveni öyle bir içine alır ki, sevilenin değeri arttıkça sanki sevenin değeri azalır, küçülür, yok olur. Sevilmenin bedelini ödetir gibi davranılmaya başlanır. Kişi, ‘değerli olmayı ‘ kaldıramamışsa sevilmek ‘büyük’ sevmek ‘küçük’ değerdir artık onun için. Sadece almış, karşılığını verememiş ve seveni tüketmiştir. Bir gün bu büyük sevgide de biter!...
Sevilen bir gün bakar ki canlar acıyor. Taa yukarılardan bir yerlerden düşüvermiş ‘gümmm! ’ diye. Sevildiğinin kıymetini bilememiş ve ‘seveni’ kaybetmiştir!
Herkes sevilmeyi kaldıramaz, bu duyguyu taşıyamaz! Yok sayılan insanlar, ona bu duyguyu yaşatanı ‘var etmezler’. Bu anlaşıldığında da muhtemelen çok geç kalınmıştır.
Duygular nesnel değil ki! Onları onaramazsınız, ayrıldığı yerden yapıştıramazsınız, koptuğu yerden bağlayamazsınız!
Sonsuza kadar kalır bu iz...
Hani şair demiş ya: “ Dal rüzgarı affetse de kırılmıştır bir kere! ”
Ünlü Japon düşünür Masumi Toyotome sevgiyi üç çeşide ayırır:
EĞER SEVGİSİ:
Belli koşullar yerine getirilirse verilecek sevgidir. ‘şarta bağlıdır’. Yazar, nedeni ve şekli olarak bencil bulduğu bu sevginin istenilenlerin yerine getirilmesi için vaat olarak kullanıldığı görüşünde. Bu sayede karşılığında bir şeyler kazanmak amaçlanır.
Yazara göre evliliklerin pek çoğu ´eğer´ türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor.
En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile ´eğer´ türüne rastlanıyor.
ÇÜNKÜ SEVGİSİ:
İlk bakışta ‘eğer sevgisine’ tercih edilebilecek gibi görünen bu sevgi türünde sevilenin bazı değerleri ve sahip oldukları öne geçer, kişi geride bırakılır. Gün gelir bu değerler azalır ya da yok olursa onlara dayanarak ayakta duran sevgi de çöker. Bu açıdan bakınca ilk iki sevgi türünün birbirlerinden çok da farklı olmadıkları görülür. Asıl sevilen kişi değildir, yapacakları ya da sahip olduğu değerleridir.
Japon yazar: “Toplumlardaki sevgilerin çoğu ´çünkü´ türünde olup bu tür sevgiler kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür.” diyor.
RAĞMEN SEVGİSİ
Bu sevgi türünde bir şeyler beklendiği için değil tam tersine bir şeyler eksik olmasına rağmen yürek, yürekten sevilir.
Japon yazar bu konuda fikrini belirtirken: “Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok. Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da ayni şeyi başkasından beklemektedir.” der.
Romantizmin kusucusu Victor Hugo’nun 1831’de yazdığı Notre Dame’ın Kamburu romanının asil, yakışıklı, zengin delikanlı Esmeralda´ya çingene olmasına rağmen aşıktır, Esmeralda da Quasimodo´yu dünyanın en çirkin en korkunç kamburu olmasına rağmen sever.
Mecnun’un Leyla’ya olan aşkını ve kavuşamadıklarını duyan devrin padişahı Mecnun’u çağırtır ve ona yardımcı olmak istediğini söyler. Babasının kızı vermediğini öğrenince ‘bir de ben göreyim’ der. Kızların su aldığı çeşme başında gizlenerek beklerlerken padişahın gösterdiği her güzel kıza Mecnun ‘hayır o değil.’ der. En arkadaki zayıf, esmer kızı gösterip heyecanla: “Efendim, işte Leyla!” der. Padişah şaşkın: “Aman be evladım! Bu kız için mi çöllere düştün?” deyince Mecnun kırgın: “ Ama efendim, siz ona bir de benin gözümle bakın.” der.
Mecnun’un verdiği ders sevginin özünü anlatır:
GÜZEL OLAN SEVGİLİ DEĞİLDİR, SEVGİLİ OLAN GÜZELDİR!
Dünyadaki en büyük kıtlık “rağmen türü sevginin ” yeterince olmayışıdır.
Hayatınızda “rağmen” sevdiğiniz kaç kişi var?
Sevdiğinizin ve sevildiğinizin kıymetini bilin, sevgileriniz daim olsun.
SEVGİLERİMLE…
10.02.2019 Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
terciğim rağmen... rağmen sevdiğim bir kaç kişi varken rağmen sevildiğim sanırım tek. Eşim. Sağ olsun! Her alanda ve konuda benim için o kadar uğraşıyor Kİ yorulmayayım diye hareket alanımı dar tutuyor...
Anlatım o kadar berrak ki bir anda sona geldim ve bir an yazı ne kadar kuşatmış dedim. Fakat cidden uzunmuş.
Yorumlara bakınca dedim bir an: yazı kitabın ön sözü; yorumlar kitabın kendisi olmuş.:)))🙏🐬🐬🐬
Saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
Rağmen sevgisi, 'çıkarsız - beklentisiz - her şeyiyle kabul'ün sevgideki adıysa... ve buna rağmen ayrılıklar yaşanıyorsa... denklik olmasa bile 'yaklaşıklık' olmadan hiçbir vericiliğin de vuslatın devamlılığını sağlamadığını gösterir...
"Yorumlara bakınca dedim bir an: yazı kitabın ön sözü; yorumlar kitabın kendisi olmuş.:)))" Çok değerli bir yaklaşımdı. Sizin nezdinizde paylaşımıma yorumlarıyla katılan tüm arkadaşlarıma bir kez daha ve içtenlikle teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Evet, haklısınız, sevgisiz olmaz!...
Değerlendirmeniz ve beğeniniz için teşekkür ederim. Her şey gönlünüzce olsun.
Sevgilerimle.
Sevmek ve sevilmek...her ikisi de güzel aslında. Önemli olan yazının finalinin de dediği gibi kıymet bilmek galiba. Kıymet bilmedikten sonra sevmek ya da sevilmek bir şey ifade etmez.
Kıymet bilmek için de gayret etmek gerekli. Gayretsiz hiç bir şey olmayacağı gibi sevme duygusu da beslenmemiş olur ve solar gider.
Aşkı katmıyorum, çünkü aşk daha farklı. Gerçi ikisini aynı anlamda da kullanıyoruz çok defalar ama. Aşkın ömrü kısa oysa sevginin uzundur. Yani uzundu, şimdi artık öyle çabuk tükeniyor ki aşklar da, sevgiler de.
Bencilliğe gelince...birazcık bencillik vardır doğrudur. Çünkü bencil olmak doğamızda var zaten.
Ve elbette gönül kimi seviyorsa güzel odur. En güzel odur::
Sevgilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
İçten olmak ve elbette önce güven vermek gerekir ki güven duyulmak hak edilebilsin. Sevgiyi en çok bu besler bence ya da yokluğu bitirir!...
Güzele gelince!.. O kadar göreceli ki...
Aynı durum ve konumda bile duygular değişince değerlendirmeler tepetaklak olabilir.
Konuya yaklaşımın ve değerlendirmelerin için teşekkür ederim Sevgili Gamzelimm.
Sevgilerimle.
Benim için sevmek önemlidir,belki en bencilce olanı..Yalnız bu bakımdan bencil olmayı yeğlerim.Sevmektir insana mutluluk veren sevilmek gurur verir mutlaka, ama sevmek, mutluluk verir, hem de her şeye rağmen sevmek olanı..Çünkü ile eğer ile sevmek gerçek sevgi olamaz..Kalıcı olan ve hayata anlam katan "rağmen " sevmektir.. benim için tabi...
Güzel bir çalışma, yine bir konuda, sevgide düşündürdünüz ..Emeğinize yüreğinize sağlık sevgili öğretmenim..kutlarım ..
Serap IRKÖRÜCÜ
Gönlünüzden geçenler gerçekleşsin.
Sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Hayatımızın odak noktasında ilk önce ve hep kendimiz olduğuna göre, megolamanlık düzeyine gelmeden ama sevginin önce kendimizden başlaması çok anlaşılır tabii.
Güzel bir eklemeydi, teşekkür ederim.
Sevgilerimle.
şairin dediği gibi tabi ki sevmek önemlidir. Çünkü; sevmek için emek gerekir. Yüreğinize sağlık.
Serap IRKÖRÜCÜ
İlginize ve değerlendirmenize çok teşekkür ederim İbrahim Bey.
Saygılarımla.
Sevmek, herşeye rağmen sevmek aslolan evet...
Birini tek taraflı sevmek hayranlıktır, kanımca. Aşk iki kişiliktir. İki insanın birbirine aynı hızla koşması, birbirine çekilmesi... Çekim gücü...
Diğer taraftan insanlar çocuk sahibi olurken, kendi devamları yaşasın diye çocuk sahibi olmak isterler... Bencillik...
Uzun uzun konuşulabilir...
Yazının içeriği çokça üzerine konuşulmuş, yazılmmış bir tema...
Eskimeyen, tazeliğini yitirmeyen sevgi... Üzerinden çokça konuşsak dahi sevgiyi yaşamak, yaşatmak mucizevi, mucize... Oysaki ne kadar insan doğasının ihtiyaç duyduğu bir duygu...
Severek okudum, teşekkürler...
Serap IRKÖRÜCÜ
İnsanlık, var oldukça onu insan yapan en önemli özeliğini hep konuşacak, hep irdeleyecek demektir. Gündemde kalacağı için de tazeliğini yitimeyecek tabii.
Çok teşekkür ederim. İçten değerlendirmenize ve beğenilerinize.
Sevgilerimle.
"Yaratılanı Severim Yaratandan ötürü"
Yunus Emre ne güzel demiş.
Lise yıllarımda sevdiğim kız için hep idealist davranırdım. Onun sevgisine layık biri olmak için o kadar düzenli hareket ederdim ki, bazen yanlış bile anlaşılırdı. Çünkü benim aşk anlayışımda, aşk sevgi çok kutsal bir anlam ifade ederdi. Hani Fuzuli derya "el çok tabip yaramdan ben derdimle hoş em" bende, çile çekmeyi, sevgi için aşk için çok kutsal bulurdum ve önemserdim.
Sonuçta Allah'a şükür sevdiğimizi aldık. Ve mutluyuz.. Çektiklerimiz helal olsun yolunda...
Hocam;
Yazdıklarınız çok etkileyici bir çalışma. Bu vesile ile beni mazilerde gezdirdi. Sevgi dağlarımızda
çiçekler koktu gönül bağımızda sevgilerle...
Çok teşekkür ederim. Güzel emekleriniz feyiz dolu, ilham verici bir yazı...
Saygımla gönül dolusu selamlar Hocam.
Serap IRKÖRÜCÜ
Kısacık hayat özeti çok etkileyiciydi Ahmet Bey. Ne mutlu size. Mutluluğunuz daim olsun inşallah.
Samimi bir sohbet gibi yaptığınız değerlendirmeleriniz ve beğenileriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap hocam, “sevmek mi sevilmek mi” başlığı altında kaleme aldığınız makalenizi keyifle okudum. Daha başlığı ilk okuduğumda, yeni nesil gençlik yeşil çam filmi gibi gelip geçti gözlerimin önünden.
Sonra Şıpsevdi filmi düştü perdeye. Ve sizin anlatmak istediğiniz sevmek ve sevilmek hayal mi?
diye sordum kendime.
Cevap verebildiniz mi derseniz, cevabım? İşareti.
Bir eğitimciye elinden çıktım diyen bir makale.
Kutlarım.
Saygılarımla
Necati Kavlak tarafından 2/12/2019 9:03:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Ne diyelim!... Herkes hak ettiğini yaşar Necati Bey.
Ben de bir cevap bulamadım inanın. Çok şaşkınım, sadece düşünüyorum.
Değerlendirmeleriniz ve kutlamanız için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Yazıyı okumak ayrı bir güzel konusu ve anlattıkları ayrı bir güzeldi. Sevmek sevilmek üzerine o kadar çok yazılabilir ki ama senin şiirinde yazdığın kısa dörtlük sevmek bencilliğin en insancıl hali ve en güzel hali bence. Sevmek ayrı bir güzel his veriyor insana sevilmek den ziyade. Bana göre sevgi hissi insanın kalbini iyileştiriyor. Huzur ve mutluluk veriyor. Sadece bir insanı değil, bir hayvanı, bir bitkiyi, denizi, gökyüzünü hatta bir şarkıyı. Sevince insan insan oluyor. Duygusuz bir insan her türlü merhametten her türlü histen uzak oluyor. Sevilmek değildir insanı insan yapan. Sevmektir. Sevene aittir her güzel şey. Bazen acı verse de güzel sevmeli insan. Şartsız koşulsuz sevmekten bahsedeler hep. Ben şartsız koşulsuz sevgi olduğunu düşünmüyorum. İlla birşeyler bekleniyor. Şartlar ve koşullar oluyor ister istemez. Şartsız koşulsuz sevgi beklememek gerekir. Sadece güzel bakıp saf ve temiz sevmeli. Kişiliğimizden insanlığımızdan kaybetmeden sevmeli. Sevgi en iyi ilaçtır insanlar için. Sevilince değil insan sevince iyileşir bence. Daha çok şey yazılabilir bu konu üstüne. Yazıya gelen yorumlarda ayrı bir anlamlıydı.
Bana göre günün yazısı seçilmeli. İçten sevgilerimi ve tebriklerimi bırakıyorum şaireme
Kalemin daim olsun
Serap IRKÖRÜCÜ
Aslolan sevmek. Kimi ya da neyi olursa olsun sevmek. Sizin de değindiğiniz gibi önce kendimiz için.
Bir uzman, sevmek duygusunun karşımızdakine yönelik olmadığını anlatırken ilginç bir açıklama getiriyor: "Kişiyi ya da şeyi değil, o duyguyu yönelttiğimiz andaki duygumuzu severiz aslında. Sevmenin odağında kendimiz varız." diyor.
Böyle bakılınca kişi kendine koşul yükleyemeyeceğine göre her şartta 'rağmen' sevgisi zaten kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Dediğiniz gibi... Bu konuda yazılacak çok şey var daha!... :)))
Konuyu irdeleyen nitelikli yorumunuz, övgüleriniz, samimi değerlendirmeleriniz ve beğenileriniz için ben çok teşekkür ederim.
Yüreğinize sağlık.
Tüm yorumlara katılıyorum, bu güzel -güzel derken-sevgi sevmek kadar güzel ne vardır dünyada.Müslüm beyin yazdığı şiirde ki şu satırlar gibi :
Önce kendini, önce kendini, önce kendini...
Kendini seven kendisiyle barışık olan, her şeyi ve her kesi sever.Teşekkürler çok güzeldi.Saygılar.
Serap IRKÖRÜCÜ
Kaynakta başlamayan hiçbir şey sürekli olamaz çünkü. O nedenle önce kendini sev...
Sevgilerimle.
Tüm yorumlara katılıyorum, bu güzel -güzel derken-sevgi sevmek kadar güzel ne vardır dünyada.Müslüm beyin yazdığı şiirde ki şu satırlar gibi :
Önce kendini, önce kendini, önce kendini...
Kendini seven kendisiyle barışık olan, her şeyi ve her kesi sever.Teşekkürler çok güzeldi.Saygılar.
Aygün Deniz tarafından 2/12/2019 4:11:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Tek tararflı sevginin tipik örneğidir evlat sevgisi doğası gereği. Anneninki her şartta 'rağmen' sevgisiyken çocuğunki 'eğer - çünkü' karşımıdır.
Sevgilerimle.
Dünyanın belki de en çok ihtiyaç duyduğu kavrama yer vermeniz güzel olmuş...
Güzeli de karşılıklı olmasıdır sevginin.
Yunus'un dediğince:"Biz sevdik aşık olduk;sevildik maşuk olduk."
GÜZEL OLAN SEVGİLİ DEĞİLDİR, SEVGİLİ OLAN GÜZELDİR! Ancak bu sözün hata barındırdığı kesin.Tolstoy'a ait olduğu belirtilen söz şöyle olmalıydı.
-Güzel olan sevgi değil,sevgili olan güzeldir.
Sevgi dolu olsun hayatınız.
Serap IRKÖRÜCÜ
Oysa sevgi yaşamanın özü, paylaşmanın başlangıcı... Yunus'un dediğinde de bu duygu pekiştirilmiş.
Ben o nedenle kaynak göstermedim çünkü yazıdaki cümle uyarlanmış hale dönmüş artık.
İlginiz, açıklamalarınız ve bilgilendirmeleriniz için çok teşekkür ederim. Mukabil dileklerle...
Saygılarımla.
Ruhbilimci Dr.Erich Fromm Sevme Sanatı adlı kitabında sevme duygusunu şöyle anlatmaktadır.’’Sevmek bir eylemdir, edilgen bir duygu değil. Bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değil. En genel biçimi ile sevginin etken yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.’’ Ünlü Alman filozof Meister Eckhart’ın sevgi üzerine şu sözleri de düşündürücüdür.’’ Eğer kendinizi severseniz, başkalarını da kendiniz kadar seversiniz. Bir başkasını kendinizi sevdiğinizden daha az seviyorsanız, kendinizi sevmekte gerçek bir başarı sağlayamazsınız. ’’ Gelelim Sevgililer Gününe, 14 Şubat Çok yaklaştı da... Sevgililer günü, sistemin kendi içinde tüketimi artırmak için uydura geldiği bir gündür aslında. Gerçekten birbirini seven insanlar, bu işi bir güne indirgemezler. Çünkü onlar, Allah’ın yarattığı her günün kendilerine verilmiş bir armağan olduğunu bilirler. Her nefesin bir müjde, sadece bir kadın ve erkeğin sevgili değil, aynı zamanda yaşadığı toprağın, mensubu olduğu dinin ve Rabb'lerinin de sevgili olduğunu biran olsun akıllarından çıkarmazlar... Son söz olarak Yunus Emre'nin dediği gibi ''Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.'' Kutluyorum içtenlikle bu güzel yazınızı...
Serap IRKÖRÜCÜ
Her ikisi de akıcı anlatımlarıyla da hakim oldukları konuları çok iyi anlatan, çok ilgimi çeken kitaplarını zevkle okuduğum yazarlar. Yaptığınız alıntılar da onların sevgi anlayışını çok güzel anlatıyor.
Popüler günle ilişkilendirilmemesi için bir süredir üzerinde çalıştığım yazımı bugün paylaştım. Aynı sizin gibi düşünüyorum. dayatılan tüm özel günlerin tüketimi körüklemek için abartılarak gündeme getirildiğini ve özünden uzaklaşıldığını düşünüyorum.
Anlamlı katkılarınız ve değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
MÜSLÜM BAYRAM
Değerli Ahmet Üstadım ALMAN FİLOZOFU YAZINCA KITMETE Mİ BİNİYOR
BU GARİP OZAN
BUNU ŞİİR OLARAK YAZMIŞ OKU LÜTFEN YORUMUMDAN SAYGILARIMLA
:))) UMARIM HOŞ KARŞILARSINIZ
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Konuştukça derinleşen bir kavram bu sevmek-sevilmek meselesi
Bir çok şey söylenmiş gerek yazıda, gerek yorumlarda.
Yorumlara ek olarak;
Sevmek işin kolayıdır. Çünkü sevmek tamamen kendimizle ilgili olan boyutudur konunun. Kendi zevklerimiz, beklentilerimiz, ihtiyaçlarımız doğrultusunda kimi ve/veya neyi seveceğimize kendimiz karar veririz.
Yazınızın başında da söz ettiğiniz gibi, en emin olduğu noktadır kişinin kendini tanıdığı nispette.
Fakat sevilmek işi,
Yıpratıcı…
Sebebi de yine yazıda değinildiği gibi kişiler Rağmen sevmek yerine daha çok
Eğer ve Çünkü seviyorlar.
Bu yüzden tarafından sevilmek istediğimiz kişinin beklentilerini, ihtiyaçlarını bileceksiniz ve öyle şekilleneceksiniz ki sevilesiniz.
Ve siz olmaktan çıkıp kişilerin elinde bir oyun hamuruna dönüşeceksiniz.
Yada bir süre sonra birer “kaçak gelin”
Yazı için teşekkürlerimle.
Saygılar..
Serap IRKÖRÜCÜ
Yorumunuzu okuduktan sonra birçok kapı açıldı önümde... Kendiliğinden değil de hedefe kilitlenerek, sipariş üzerine bir sevgi gibi geldi sorguladığınız örnek. Böylesi de var tabii ama yazının irdelemek istediği doğaçlama yaşanan sevgiler ve onların sonucu.
İlginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
DEĞİNDİĞİNİZ KONU, ÇOK DERİN VE BİR ÇOĞUMUZUN SORDUĞU BİR SORU, SEVİLMEK KİŞİNİN TEK TARAFLI ELİNDE OLAN BİR ŞEY OLMADIĞI AŞİKAR, ANCAK İNSAN YİNEDE SEVİLMEYE GAYRET GÖSTERMELİ; SEVMEK İSE KİŞİNİN BİR NOKTADA KENDİ ELİNDE İPLERİNİ TUTTUĞU BİR DUYGU AMA SEVİLMEK KADAR ZOR BİR UĞRAŞ GEREKTİREN BİR DUYGU
Serap IRKÖRÜCÜ
Teşekkür ederim Ozan Ali Bay.
Saygılarımla.
Saygılar öncelikle hocam
Yazınız muhteşem gerçekten
En ince püf noktalarına kadar kıvrak bir zeka ürünü olarak dökülmüş sayfaya. Anlatım hat safhada muntazam işlenmiş
işte bu sizin gerçek bir edebiyatçı yönünüzü bana bir kez daha gösterdi.
kutluyorum yürekten
aşağıda konuyla ilgili şiirimi müsadenizle affınıza sığınaraktan sayfanızda tekrar yayınladım
sonsuz teşekkürler
Sevgiye sual sorulmaz.
Kuşları sev hayvanları sev
Doğayı bitkileri otları
Denizi güneşi rüzgârı
Ve kendini...
Önce kendini önce kendini önce kendini
Anneyi sev Babayı sev
Yoksulları düşkünleri yetimleri
Siyahı beyazı renkleri
Ve kendini...
Önce kendini önce kendini önce kendini
Dağları sev ovaları sev
Akarsuları ırmakları nehirleri
Kurbağaları solucanları balıkları
Ve kendini...
Önce kendini önce kendini önce kendini
Yaradan’ı sev hikmetini sev
Tanı! Evren’in mucizesi yansımalarını
Ruhunda yücelt!
Kutsa sonsuz varlığını
Sev!
Yine sev yine sev yine sev
Müslüm BAYRAM.
Serap IRKÖRÜCÜ
Şiirin başlığına katılmamak mümkün değil. Sevgi sorgusuz sualsiz kendiliğinden yaşanır. Hesapsız - kitapsız... nereye kadar gidecekse, beklentisizce...
Duygulu bir şiirler zenginleştirdiğiniz yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
güzel yazıydı, sadece şunu eklemek istiyorum
şu en kadar meselesi var ya hani
çocukça bir en dir bu, çocuklar saf ve temiz sevgilerini en katarak söylemek zorunda hissederler. dünyalar kadar, okyanuslar kadar, ne kadar? kocaaaman :) e bu sevgi karşılıksız da değildir, çocuğun beklentisi bir saç okşanması ya da bir şeker, bu kadar safiyane bir beklenti ama
işte biz bu enleri çocukluğumuzda bırakıp saf temiz sevginin dışına taştığımız için ve beklentiler karşılıklı çatıştığı için olsa gerek ensiz dar bir çerçevede sevmeye çalışıyoruz.
demem o ki:)
sonuç ortada.,,
Serap IRKÖRÜCÜ
Yine de öyle yapın derim Ahmet Bey.
Biz ne anlattığımızdan sorumluyuz, kimin bizi ne kadar anladığından değil. Sevgi için de bu böyle!...
Beğenileriniz ve katkı sağlayan yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Yaşadığımız her an sevmek zamanıdır.
Halil; “Sen dostlukların, aşkların kolay mı kurulduğunu, kolay mı sürdürüldüğünü sanıyorsun? Resminle ilk karşılaşmamızı dün gibi hatırlarım. Elbiselerim eskiydi, kirliydim, sakallarım uzamıştı. Birden bana iyilikle, sevgiyle bakan bir yüz gördüm. İnanamadım, ikinci kez zorlukla baktım resmine. Gene iyilik, gene sevgi vardı gözlerinde. Nihayet DEĞİŞMEZİ bulmuştum. Resmin benim içime bakıyordu. Benim kendimi görüyordu. Bana hep dostlukla, iyilikle, sevgiyle baktı.”
Meral; “Benim bakışlarımda da sevgi var. Ben de senin kendini görüyorum. Resmimin yerine ben seveceğim seni. ARTIK BEN VARIM.”
"Sevmek zamanı" 1965
Serap IRKÖRÜCÜ
Katkınız için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Merhaba Sayın Yazar
Sevmek elbette evet
"bir insanı sevmekle başlar her şey"
Sait Faik Abasıyanık’ın Alemdağ’da var bir yılan romanından
‘Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.’
Her şeye rağmen sevebilmek evet
‘ Güneş parlarken herkes seni sevebilir.
Ama gerçekten seni kimin sevdiğini fırtınalar estiğinde anlarsın.’ Denmiş idi sahi
İnsan olmanın yaratılmış olmanın inancın direğidir sevgi
Aslında işin özü mücerret sevgidir.
Bir şeyi hiçbir menfaat ve çıkar ilişkisi gözetmeksizin sadece Allah için sevmek demek.
Bilip anlamadan sevmek mümkün değil.
İnsan ancak sevdiği varlığı, bildiği ve özelliklerini kavradığı nisbette sever.
Keyfiyet plânında sevgide azlık veya çokluğun ölçüsü, bilgi ve kavrama derecesi ile orantılıdır, bu oranda yükselip seyreder.
Koşulsuz sevginin omurgası şefkattir her çeşit sevgide
"Yaratan'a hürmet, yaratılana şefkatle muâmele" şeklinde kendini göstermeli.
Yûnus Emre, irfânî bir dille, "Yaratılanı hoş gör, Yaratan'dan ötürü" der.
Sevgiyi yönelttiğimiz her varlığın adı sıfatı konumu ne olursa olsun
Önce yaratılmış olduğunu bilerek Yaratana hürmetle sevmek
Sonra bir parçamızmış gibi diğer yarımız gibi güvenerek kol kanat gererek sevmek
Sevmek ama şefkat ile derin bir bağlılık ve hisle incitmeden korkarak sevmek
Üzerine sayfalar dolusu yorum yapılabilecek kadar güzel ve değerli bir yazı idi
Ben kısaca sevginin tasavvufi yönüne dokundum müsaadenizle
Vâr olunuz sayın Yazar
Saygı ve esenlik dileklerimle
Elbruz.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sevgiyi en güzel zorluklar sınar, mihenk taşı acılarla yüreklerin ne kadar törpüleneceğini, arta kalanın sevgiye yetip yetmeyeceğini en güzel zaman sınar.
işte orada ortaya çıkar 'yürek gücü'... kendinden çok sevdiğini düşünebiliyorsan, kendin için yapamayacağın fedakarlıkları onun için yapabiliyorsan ve üstelik bu duyguların en azından kıymete geçtiğini görebiliyorsan bundan büyük sevgi dönüşü olabilir mi?
Mistisisiz ve tasavvuf olmadan sevgi anlatılablir mi? O ne saf ve büyük bir sevgidir. Ne kadar isabetli bir yaklaşım.
Yorumunuzudan sonra bir o kadar daha yazmak istedim ama bu kadar kısıtlayabildim!...
Derin bakış açınız ve çok şey katan yorumunuz için çok teşekkür ederim Sayın Şair.
Saygılarımla.
Sizinde örnekleriyle belirttiğiniz gibi çünkülerle ve eğerlerle
olan sevgilerde hep bir yarım kalmışlık vardır kuşku vardır ayrıca
İkili ilişkilerde maalesef ki her rağmen tolere edilmiyor
Edilse de bir süre sonra tükeniyor... İstisnalar vardır elbet
Bütün rağmenlerinize sarılıp sizi tek seven anne oluyor.
Ve ben en bencil sevginin annenin evlada duyduğu sevgi olduğunu düşünüyorum
Bir tv programında engelli ve çaresiz hastalığı olan kızını yaşatmak için maddi durumu iyi bir annenin dünyanın pek çok ülkesine çocuğunu sürüklediğini ve çok az ömrü kalmış denilen çocuğunu 10 sene yaşattığını ve ben onu kendi bencilliğimden yaşattım diye ağlayarak anlattığında da gerçekten bu düşüncemin doğru olduğuna emin oldum.
Yazının sonunu da Leyla ile Mecnunla bağlamışsınız ya ben kavuşamamanın aşkları efsaneleştirdiğine inanıyorum belkide yanlış düşünüyorum bilmiyorum ama ayrılıkların adı aşk nedense
Hayat bizi çünkülerle eğerlerle değil... Herşeye rağmen seviyorum diyenlerle karşılaştırsın.
Sevmek mi Sevilmek mi demişsiniz ya maalesef ki ikisi de tek başına anlamsız gibi geliyor bana. Tek taraflı sevgi her zaman acı veriyor ya size ya karşı tarafa... O yüzden mümkünse karşılıklı olanı alayım ben :)
Sözü çok uzattım son zamanlarda okuduğum en güzel yazıydı.
Kaleminize sağlık... Sevgiyle kalın..
yakamoz deniz tarafından 2/12/2019 12:25:52 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
'En bencil' sevginin anne sevgisi olduğuna hiç kuşkum yok. Test ettim ve onayladım!... :)))
Fedakar annelere bir örnek de benden.
Ankara Koleji ve ODTÜ mezunu bu anne istanbul Üniversitesinde doçentken üçüncü çocuğunu dünyaya getirir. Bu oğlu down sendromuyla doğar. Aynı üniversitede profesör olan eşinin de desteğiyle görevini bırakır ve kendini küçük oğluna adar.
Bu uzun soluklu mücadeleyle tek başına dünya turuna çıkacak kadar eğitimli ve donanımlı bir çocuk yetiştirien bu annenin, Elçin TAPAN'ın 'Ben Mutlu Bir Down Annesiyim' kitabını herkes okumalı.
Evet, karşılıksız sevginin en büyük karşılığı anne!...
Ah Leyla!.. Mecnun'la kavuşsaydılar acaba dünya onları tanıyacak mıydı?... :))) Muhtemelen sıradanlaşacaktı!...
ilk adım atmak adına önce sevmek, değindiğiniz gibi bu hep tek taraflıysa sağlıklı da değil zaten.
Tabii mümkün!... Her şeyi gönlünüzden geçtiği gbi yaşayın.
Sevgilerimle.
hocam çok güzelanlatmışsınız sevmekmi sevilmekmi çok sevdim ama sevilmedim sevdiğimide alamadım damdan düşme gibi evlendim gönölüne yüreğine sağlık saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Önce yürek... illâ yürek... sadece yürek!...
İlginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim Necati Bey.
Saygılarımla.