- 597 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cehennem cennete inanmayı bıraktığın yerden başlar
Boşluklardan korkuyoruz çoğu zaman. Onların bize yapabileceklerinden endişe duyuyoruz. Oralarla yüzleştiğimizde, bir çeşit yokluk telaşı, belki de aslında olduğumuz şey, karşımıza çıkıyor. Evet. Biz varedilmeye muhtaç boşluklarız.
Yok, daha da beteri, biz her an yeniden varedilmeye muhtaç boşluklarız. Şahidiz. Anlarımız (sanki) hiçe gidiyor. Bu boşluk şuurundan bir varlık çıkıyor. Hiç ‘hiç’ olduğunu bildikçe ondan kaçar. Varlaşır. Fakat aynı zamanda korkaklaşır. Çünkü daha çok bilmek daha çok boşluk bilinci demektir. Bir yerden sonra havada asılı kalmak demektir. Neden? Ayağının altındaki sanrılı zemini oyuyorsun o zaman. Bu kadarına nefis katlanabilir mi? Küçücük bir sanmaklık olsun şu âleme tutunmak gerekmez mi? Öyle ya. Bindiği dalı kendisi kesti. Peki düşme korkusundan kime sığınacak?
Bir sanmaklık canı vardır nefsin. Ve düşkırıklıkları aynı zamanda cankırıklıklarıdır. Kişinin cehennemi cennetine inanmayı bıraktığı yerden başlar. Belki biraz da bu nedenle Cenab-ı Hak bizi Furkan’ında uyarır: “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin!” veya der: “Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?” Dikkat et arkadaşım: Her ikisinde de ’öte bilincini diri tutmak’ öğütlenmektedir.
Hakikaten böyledir. İnsan kalbine de müracaat ettiğinde aynı sırrı hisseder. Gaybını yitiren önce kendisi kaybolur. Cennete inanmayı terkettiğimizde, ona dair şeyler dilemeyi bıraktığımızda, öteye dair umudumuzu yitirdiğimizde tastamam cehennem oluruz. Hem kendimize hem başkalarına…
’Kendimize’ tamam ama ’başkalarına’ nasıl? Bencileyin karamsar insanların da yürüyen cehennemler olduğunu düşünürüm. Azıcık konuşmanız, hatta ne konuşması, birazcık yanlarında durmanız yeter bazen. O daralmayı hakkalyakîn hissedersiniz. Ötesizlik onları bitirmiştir. Düşlemeyi terketmeleri onları ’düş düşmanı’ yapmıştır. Kalplerinde bir cennet olmadığından boşluklarını doldurmak için sizin cennetlerinizi de dişlerler. Hırsla dişlerler hem de. Bitiresiye dişlerler. Hayallerinizi onlara anlatmaktan sakınmalısınız. Çünkü hayallerinizi öldürürler. Daha sizdeyken. Dilleri kürtaj aleti gibidir.
Ötesi olmayan insan canavarlaşıyor arkadaşım. Hayalleri olmayan insan canavarlaşıyor. Duası olmayan insan canavarlaşıyor. Neden? Gaybını yitirdiğinde elinde sadece ’an’ kalıyor çünkü. Yapabilecekse ’an’da yapmalı herşeyi. Alabilecekse ’an’dan almalı herşeyi. Ama ’an’lar da müşterek bir mal. Onun olduğu kadar sizin. Sizin olduğu kadar başkasının. İşte o zaman paylaşım sorunu ortaya çıkıyor. Zulüm buradan hayatlanıyor. Daha çok an toplamaya kendini mecbur bilen ötesizler, gerekirse, can almakta da sorun görmüyor.
Mürşidimin, “İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi imân ve duâdır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder!” sözünü bu eşikten de seyretmeni isterim arkadaşım. Ben seyrettim. Aynen dediği gibi buldum kendimi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.