- 445 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEDYA MEDYA
İşsizliğin, yoksulluğun ve yoksunluğun vardığı boyutun bütün değerleri zorladığı günümüzde, kitle iletim araçlarının faaliyetlerini izlediğimizde ne görüyoruz?
Kitle iletişim araçları insana öyle bir uzanmışlardır ki, toplumsal ilişkiler onların yaydığı kültüre göre biçimlenir olmuştur. Bu düzenin sesi olan medya, yaydığı yoz kültürle hizmetinde bulunduğu sınıfları da etkiler. Sosyete de konken partilerinin bazen ’tutti-furutti’ partilerine dönüşmasi bunun en uç görüntüsüdür.
Kitle iletişim araçlarının yarattığı kültürel etki; televizyon seyretmek, renkli gazete okumak ve maça gitmekten başka ’lüks’ ü kalmayan ’uyumlu’ bir kitle yaratıyor. Kırdan gelip kentlerin banliyölerine yerleşen ve maddi olarak kente, manevi olarak geleneğe bağlı olan insanların, genişleyen bu etki karşısında kendilerini oluşturan kültür bağları zayıflamakta, saygın değerleri de değişime uğramakta, yok olmaktadır.
Bunların yerine ne geçmektedir ? Daha ilk kazandığı parayla taksitlerini ödemeye başladığı TV’nin yaydığı ’yeni değerler’...Çünkü yaşam kavgası bütün zamanını ve benliğini kaplayan bu ’kentte yaşayan köylü’ değil yeni ve kendine ait değerler üretecek, eskiyi bile koruyacak durumda değildir. . Kentlerdeki bu kuşatılmış karşısında yaptığı şey, dinsel kültürle beslenen donuk bir ’namus’ kavramına sığınmaktır.
Kitle iletişim araçları yarattıkları kültürel etki sonucu, kent kültürü ile kır kültürünü bazı ayrıntılar dışında aynılaştırmaya doğru götürmektedir. Farklı olan sadece mekanlardır. İletişim araçlarının etkisinin kırsal alana kadar uzandığını düşünürsek, bu kültürel bozulmanın zemininin köylerde de oluştuğunu söyleyebiliriz. Artık köy düğünleri bile yer yer kasaba, kazalardaki salonlara taşınmaktadır. Gelin eline kına yakmak yerine tırnaklarını ojelemekte, damat traştan sonra kolonya yerine ’after-shave’ kullanmaktadır. Anonim halk çalgıları ve türkülerinin yerini ise masa üstünde bir org ve taverna müzikleri almıştır.
Kitle iletişim araçlarının bu toplumsal düzende yaydığı kültür, insanlara belli bir yaşam biçiminin de reklamını yapmakta ve onu ’modern yaşam’ adı altında, uygar olmanın bir gereği olarak sunmaktadır. Pembe diziler, polisiye filmler, , yarışma programları ve reklamlar aslında egemen ideolojisinin yerleştirmek istediği yaşam biçimi ve toplum örgütlenmesinin reklamını ve tanıtışını aynı anda yapmaktadır. Kitleler, kendisine yönelik oluşturulan yaşam felsefesinde devre dışıdır.
Halkın kültürünü korumak, demokratik bir öz katmak ve geliştirmek için; bir yandan da bu kültüre ait hastalıklı unsurları ayıklamak gerekecektir. Çünkü asıl sorun yeni bir kültür yaratırken yeni insanı da yaratma sorunudur. Yeni insanın yaratılması yeni bir toplum düzeninin yaratılmasından sonraya ertelenemez. Çünkü yeni insanın yaratılması bugüne ilişkin bir sorundur.
Çünkü yeni olanın bilincinde olmayan, eskiyi aşamaz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.