- 1267 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSLAM DİNİNDE TAHARET-ABDEST-GUSÜL -TEYEMMÜM..
"İslâm temizlik temeli üzerine binâ edildi." (Hadis)Tahâret, lügatte, temizlik, nezâfet mânalarına gelir.Dinî ıstılahtaki mânası ise necâset denilen maddî pislik ve hades denilen, ibâdetlere mâni hükmî kirlilik hallerinden temizlenmek demektir.
İslâmiyet, temizliğe büyük önem vermiş, onu bir kısım ibâdetlerin vazgeçilmez şartı, mukaddimesi ve anahtarı yapmıştır.Bir hadîs-i şerifte Peygamberimiz şöyle buyurur: "Namazın anahtarı tahâret, yani temizlik, başlangıcı tekbir, tamamlayıcısı da selâm’dır."
Temizlik bâzı ibâdetlerin ön şartı olduğu gibi, sıhhat ve âfiyetin vazgeçilmez unsurudur. Ayrıca rızkın artmasına da sebebdir. Hadîs-i şerîfte:"Temizliğe devam et ki, rızkına genişlik verilsin..." buyurulmuştur.
Temizliği, sadece beden temizliğine hasretmek yanlış olur. Beden temizliği kadar, hattâ ondan da önce kalb temizliği, niyet dürüstlüğü, ahlâk güzelliği gereklidir. Nitekim niyeti temiz olmayanın ibâdeti hâlis olmaz, dolayısiyle, Allah katında kabûl görmez.
Bu sebeble Müslümanda kalb temizliği ile beden temizliği birleşmeli, her ikisinin de temiz tutulması halinde kâmil bir Müslüman olunacağı bilinmelidir.Beden ve kalb temizliği, İslâm’ın temeli ve en mühim bir esasıdır.
Peygamberimize bir kabile muallimleriyle birlikte ziyarete gelir.Efendimiz sav.muallim sahabiye sorar:Bu kavim ne gibi güzel bir amel işliyorlar ki,yüzleri çok güzel.Muallim sahabi:Ya Resululullah sav. bu kavim taharete çok riayet ediyorlar cevabını verir.
Peygamberimizin bu hadisinden görülmeyen yerlerini temiz tutanların yüzlerinin güzel olacağı anlaşılıyor.Yine Peygamberimizin sav. bir hadisine göre,kabir azabının ekseriyatı,idrar sıçrantılarına dikkat etmemek sebebiyledir.
İmam-ı Rabbani ksa.:Biz bu dereceyi, Resulullah sav.Efendimizin sünnetine tam riayetle elde ettik.Bir gün tuvalete sağ ayağımızla girdik te o gün çok büyük kayıplara uğradık buyuruyorlar.
İslam büyüklerinin beyanlarına göre:İnsanlara süfli cinnilerin musallalt olması,gusül abdesti ve namaz abdestindeki noksanlıklardan,üzerlerine necaset bulaşmalarından,abdestsiz veya gusül abdesti almadan dolaşmalarından ve özellikle banyo yaptıkları yerde büyük ya da küçük abdest bozmalarından,helada mushaf vb. kağıtla girmelerinden,dört metrekareden daha geniş mekanlarda çıplak bulunmalarından, mukaddesata hürmet etmemek sebebiyle olduğunu kitaplar yazmaktadır.
Nitekim Resûlüllah Efendimiz:
"İslâm, temizlik temeli üzerine binâ edildi" hadîs-i şerîfleriyle bu iki hususa işaret buyurmuştur."Allah temizdir, temizleri sever" îkazı da, İslâm’ın temizlik esasını hatırlatan diğer bir hadîs-i şerîftir.İslâm’ın temizliğe ne derece ehemmiyet verdiğini gösteren bâzı hadîs ve âyet meâlleri:
"İslâm temizdir. O halde siz de temizleniniz. Çünkü Cennete ancak temiz olanlar girecektir." (Hadîs-i şerîf meâli).
"Temizlik îmanın yarısıdır." (Hadîs-i şerîf meâli).
"Temizlik îman(ın kemâlinden ve nurun)dandır." (Hadîs-i şerîf meâli).
"Şübhe yok ki, Allah, tevbe edenleri de, (maddî - mânevî kirlerden) temizlenenleri de sever..." (el-Bakara, 222).
"(Bu abdest ve teyemmüm emriyle) Allah sizin için güçlük dilemez, fakat sizi tertemiz etmek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Tâ ki şükredesiniz." (el-Mâide, 6).
"Allah, üzerinize gökten yağmur indiriyor; onunla sizi pisliklerden temizlesin, diye..." (el-Enfâl, 11).
TAHARETİN NEVİLERİ...
Tahâret, yani, temizlik esas olarak iki türlü olur:Necasetten Tahâret -Hadesten Tahâret .Maddî olan kir ve pisliğe "necaset" denir. Temiz olmayan, necasetli maddeye ise "necis" adı verilir. Necasetten temizlik de, beden veya elbisede bulunan ve necis sayılan maddelerden temizliktir.
Pis olan maddelerin bâzısı aslından pistir. Bâzısı da aslı itibariyle temiz iken, daha sonra kendisine bir pisliğin bulaşması sebebiyle pis olmuştur. Bunlara misal olarak, idrar ile, kendisine idrar bulaşmış elbiseyi verebiliriz. İdrar, bizzat kendisi pis ve necistir. Elbise ise, aslında temiz iken, kendisine bulaşan idrarla pislenmiş, necis olmuştur.
Hades bâzı ibâdetlerin yapılmasına dinî yönden mâni olan hükmî bir kirlilik hâlidir. Abdestsizlik, cünüplük, hayız ve nifas hâli gibi... Hadesten temizlik ise, gusül veya abdest almak suretiyle, bu hades hâlinden temizlenmektir.
Küçük hades: Yalnız abdest almakla ortadan kalkan hades hâlidir. Küçük su dökmek, ağız ve burun gibi bir uzuvdan kan gelmek, v.b. sebeblerle abdest bozulur ve küçük hades hali ortaya çıkar. Bu hâli ortadan kaldırmak için, sadece abdest almak yeterlidir.
Büyük hades: Ancak gusül abdesti ile giderilen, cünüplük, hayız ve nifas gibi hallere denir.
Necasetler (Pislikler) Ve Hükümleri:Şeriatın temiz saymadığı, necis (pis) kabul ettiği şeylerin fıkıh kitablarında iki kısma ayrılarak incelendiği görülür:Ağır Necaset (Necaset-i Galîza),Hafif Necaset (Necaset-i Hafîfe)...
Bu ayırım, pisliğin az veya çok oluşuna göre değil, namazın sıhhatına mâni olup olmayan miktarına göre yapılmaktadır.
Yoksa pislik, ister galiz olsun, ister hafif, eşyayı kirletmekte birbirine eşittir. Meselâ, bunlar az miktarlardaki bir suyun içine düşseler, o suyu derhal necis (pis) ederler. Artık o sudan abdest almak caiz olmaz.
Galiz Necasetten Namazın Sıhhatine Mâni Olan Miktarı:
Bu pisliğin, kuru veya yaş bir madde olup olmamasına göre, namazın sıhhatine mâni olan miktar değişir. Şöyle ki:Galiz necâset tabir edilen ağır pislik, kuru bir madde ise, bir dirhem, yani, üç gramdan az olmalıdır. Üç gramdan fazlası, namazın sıhhatine mâni olur.
Eğer yaş bir madde ise, el ayası dediğimiz avuç içinden daha geniş bir alana yayılmamış olması şarttır. El ayasından fazla bir kısmı ıslatmış olan pislik, namaza mânidir. Namaz kılabilmek için bu miktardaki pisliklerden temizlenmek farzdır.Bu miktarlardan aşağı olan pislikler, namazın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak yine de bu miktar pisliğin - eğer mümkünse - yokedilmesi sünnettir.
Galiz necâsetten sayılan maddeleri şöylece sıralayabiliriz:
İnsan vücudundan çıkan ve abdest veya gusül almayı gerektiren her şey: İdrar, kazurat, meni, mezi, vedi, kan, irin, sarı su, ağız dolusu kusmuk, hayız-nifas ve istihaze kanları gibi...Şâfiî ve Hanbelî mezheblerine göre, meni temizdir, bulaştığı yeri necis yapmaz.
Eti yenmeyen hayvanların idrarları, ağız salyaları ve tersleri... Ancak eti yenmeyen hayvanlardan çaylak, kartal, atmaca gibi kuş cinsinden olanların pislikleri, hafif necâsetten sayılmaktadır.
Eti yenmeyen hayvanlardan, sadece kedinin salyası ve artığı temiz kabul edilmiştir. Kedi, insanlarla çok düşüp kalktığından, ev eşyasına her zaman dokunduğundan ve insanın elini, v.s. yaladığından, insanlara güçlük olmaması için, Allah Teâlâ onun salyasını ve ağzını pis saymamıştır. Böylece biz kullarına büyük bir kolaylık kapısı açmıştır.
Nitekim Resûlüllah Efendimiz, bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:"O (kedi) pis değildir. Ancak o sizin etrafınızda çok dolananlardandır."Bütün hayvanların akan kanları...Eti yenen hayvanlardan tavuk, kaz, ördek ve hindi gibi kümes hayvanlarının tersleri...
Eti yenen hayvanlardan serçe, güvercin gibi havada pisleyen kuşların tersleri, temiz kabul edilmektedir."Meyte" tabir edilen leşler, yani, karada yaşayıp besmele ile boğazlanmaksızın ölen kanlı hayvanlar ve bunların tabaklanmamış derileri...
Hayvan boğazlanarak öldürülmekle beraber, bu boğazlama işlemi Şeriatın tarif ettiği şekilde yerine getirilmemişse, bu hayvan da leş (meyte) hükmündedir, pis sayılır, eti de yenilmez. Hayvanı boğazlarken kasden, bile bile besmeleyi terketmek gibi. Besmeleyi çekmeyi unutmakta ise, bir beis yoktur.
Alkollü içkilerden Şarap da galiz necasettendir. Bunda, bütün fıkıh âlimlerinin ittifakı vardır. Şaraptan başka olan alkollü içkilerin necâset durumlarının ne olduğu hususunda üç görüş vardır: Kimisi bunları galiz, kimisi de hafif necâset sayar. Bâzılarına göre de, bu içkiler, maddeleri itibariyle temizdir.
Şu hususa dikkat edilmelidir ki, bu ihtilâf sadece şarap dışındaki alkollü içkilerin maddelerinin temiz olup olmadığı itibariyledir. Yoksa bu içkileri içmenin haram olduğunda bütün âlimler müttefiktirler.
Şarap dışındaki alkollü içkileri, madde itibariyle temiz kabûl edenlere göre, kolonya, ispirto, tentürdiyot gibi alkollü maddeler de temizdir. Bunları kullanmak, yani, vücuduna veya elbiseye sürmek, dökmek veya şişe içinde üzerinde taşımak caizdir. Namaza mâni teşkil etmez.
Diyanet İşleri Müşavere Kurulu’nun (1943-1948) tarihlerinde verdiği iki kararına göre, ispirto, kolonya gibi maddelerin içilmesi haram ise de, başka yerlerde kullanılması haram sayılmaz. Döküldüğü yeri pis etmez.
Merhum Elmalılı Hamdi Yazır, tefsîrinin 1. cild, 762. sayfasında şöyle demektedir:
"Üzümün şarabından mâmul olmayan ispirto, bira vesair müskirat içilemezse de, elbiseye veya bedene sürülmesi de namaza mâni olur, diye iddia edilemez. Ebu Hanife Hazretleri bu suretle şaraptan mâadâ müskiratın aynı ve katresi necis olmadığına kâil olmuş."
Şarap dışındaki alkollü içkilerin de maddesi itibariyle şarap gibi necis olduğunu kabûl edenlere göre ise, ispirto ve kolonya da necistir. Bu sebeble, ispirto veya kolonyanın ıslattığı yerler, pis olmuş olur. Eğer avuç içi genişliğinde bir yeri ıslatmışsa, bu kısımlar yıkanmadan namaz kılınmaz.
Kolonyanın, ıslattığı yerden, rüzgâr dokunması veya sıcaklık sebebiyle uçup gitmesi, temizlik için kâfi değildir. Mutlaka o yerin yıkanması şarttır. Aynen idrarın ıslattığı yer gibi... İdrarın ıslattığı yer kurusa bile, o kısım yıkanmadan temizlik yerine gelmiş olmaz.
Netice olarak diyebiliriz ki: Kolonya v.s. gibi temiz olup olmadığı ihtilâflı şeylerden kaçınmak, elbette en selâmetli yoldur. Ancak kaçınmanın zor olduğu hallerde, harama girildiği şeklinde düşünmemek, ispirto ve kolonya dökünmesinin mübah olduğunu söyleyenlerin de var olduğunu hatırlamak ve ona göre davranmak daha isabetli olur.
Hafif Necâsetin Namaza Mâni Sayılan Miktarı:
Hafif necâsetlerde ölçü, pisliğin, bulaştığı elbisenin veya uzvun dörtte birisini kaplamasıdır. Miktar dörtte birden az olursa namaza mâni olmaz. Çok olursa, namazın sıhhatine mânidir. Yıkamak farz olur.Ancak, ibâdete mâni olmayacak miktarda da olsa, galiz ve hafif her türlü necâsetten temizlenmek takvâya uygun bir davranış olur.
Peygamber Efendimiz, "temizlik îmandandır" buyururken, temizliğe dikkat edenlerin kuvvetli bir îmana sahip olduklarına işaret etmiştir.
Bu bakımdan ister necâsetin galiz kısmından, isterse de hafif cinsinden olsun, kirlenen yerleri imkânımızın müsaadesi nisbetinde temizlemeye çalışır, her ne kadar namaza mâni olmayacak miktarda olsa da, yine tertemiz bir beden ve elbise ile ibadet etmeyi isteriz. Kaldı ki, namaza mâni olmayacak miktardaki pisliği temizlemenin vâcib olduğu da bâzı kitablarımızda kayıtlıdır.
Hafif Necasetten Sayılan Maddeler:Atların ve etleri yenen koyun, geyik gibi ehlî veya vahşî hayvanların idrar ve tersleri... Katır ve merkep tersleri ihtilâflıdır. Galiz necâset sayan olduğu gibi, hafif necâset sayanlar da vardır.
Etleri yenmeyen hayvanlardan atmaca, çaylak, kartal gibi havada tersleyen vahşî kuşların tersleri... Güvercin ve serçe gibi eti yenen kuşların tersinin ise, temiz olduğunu belirtmiştik.
Şer’an necis sayılan müşriklerin ve Yahudi, Hiristiyan gibi Ehl-i Kitabdan kimselerin kaplarından yemek yiyip, su içmek câiz olur mu? Çünkü, bunların kaplarında domuz pişip, şarap kaynatılması ihtimal dahilindedir?
Ehl-i Kitab veya müşriklerin kaplarından yemek yiyip, su içmek câiz görülmüştür. Ancak, o kaplarda İslâm’ın yasakladığı bir maddenin bulunduğu belli olmaması ve bilinmemesi şarttır. Pisliğe bulaşmış olduğunu bile bile o kaplardan yiyip içmek câiz olmaz.
Resûlüllah Efendimiz, bir müşrike kadının kırbasından su içmiş ve abdest almıştır. Aynı şekilde Ehl-i Kitab olanların kaplarından yemek yediği de vâki olmuştur.
Bununla beraber, mecbûr kalmadan ve bu gibi kaplardan yiyip içmemekte isabet vardır. Çünkü, bu durum bütünüyle kerâhetten uzak değildir.
Abdest almadan önce avret mahallinin temiliği yapılmalıdır.Tuvalette bol su ile sahrada taşlarla yapılan bu temizlikte islami temizlik kuralarına uymak gerekir.Yoksa abdesttin olmaması dolayısıyla abdest ile yapılan ibadetlerin kabul olmaması durumu söz konusudur.
Su olmadığı zaman, gıda maddesiyle, gübre, kemikle, hayvan gıdası, yemi ile, kömür ve başkasının malı ile, saksı, kiremit parçası ile, kamış ve yaprakla, bezle, kâğıtla, tuğla, saksı, cam parçaları ve muhterem yani para eder şeyler, mesela ipekle, camiden atılan şeylerle, zemzem suyu ile taharetlenmek tahrimen mekruhtur.
Boş kağıda da saygı lazımdır. Muhterem olmayan isimler, dine yaramayan yazılar bulunan kâğıt ve gazete ile istinca caizdir. Fakat, Kur’ân harfleri ile yazılmış hiçbir kâğıtla istinca edilmez.
Kısaca abdestten önce yapılması gerkli şeyler istinca istibra ve istinka maddelerine dikkat edilerek gerçekleştirilir.
İSTİNCA ,İSTİBRA VE İSTİNKA..
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Kabir azâbının çoğu, necâsetten gereği gibi sakınmamaktan kaynaklanır.” (İbn-i Mâce, Tahâret, 26)
Sözlükte “kurtulmak, uzaklaşmak”, anlamındaki berâet kökünden türeyen istibrâ “bir şeyden kurtulmayı istemek” demektir. Terim olarak ise abdest bozduktan sonra dışkı veya idrarın tamamen kesildiğini anlamak için bir süre beklemeyi ve bu amaçla bazı davranışlarda bulunmayı ifade eder.
“Bir sıkıntıdan kurtulmak, bir şeyi kesmek” mânasındaki necâ (necât) kökünden gelen istincâ da “bir şeyden kurtulmaya, vücuttan çıkan pisliği temizlemeye çalışmak” anlamındadır. Terim olarak tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra dışkı ve idrar kalıntısını su vb. şeylerle temizlemeyi anlatır.
“Temizlenmek” mânasındaki istitâbe de istincâ karşılığında kullanılır.Genel anlamda temizlenmeyi teşvik ve emreden (el-Bakara 2/222, 232; et-Tevbe 9/108; el-Hac 22/26; el-Müddessir 74/4), temizliği “imanın yarısı” (Müsned, V, 342, 344; Dârimî, “Vuđûǿ”, 2) olarak niteleyen İslâmiyet, ferdî ve içtimaî hayatın her alanında temizliğe büyük önem vermiş, namaz gibi bazı ibadetlerin ifasında maddî temizlik (necâsetten tahâret) yanında mânevî temizliği de (hadesten tahâret) şart koşmuştur.
Abdestsiz olarak namaz geçerli olmadığı gibi kişinin vücut ve el-bisesinde veya namaz kılınacak yerde bulunan ve dinen pis sayılan şeyler de (necâset) namaza engel teşkil eder. Bu husus, ibadet açısından olduğu kadar kişinin sağlığı bakımından da büyük önem taşır.
Kur’an ve Sünnet’te temizlikle ilgili genel prensipler konulduğu, Hz. Peygamber tarafından bu konuda eğitim amaçlı bazı açıklamalar yapıldığı gibi fıkıh kitaplarının “tahâret” bölümlerinde helâ âdâbı ulemânın kendi zamanlarındaki temizlik imkânları, örf ve âdetleri çerçevesinde ve bazan aşırı sayılabilecek ayrıntılarla ele alınmıştır.
Fıkıh kitaplarında istibrâ, hem küçük hem büyük abdest bozduktan sonra idrar ve dışkı için söz konusu edilmişse de pratikte daha çok idrar yollarındaki akıntı ve sızıntının tamamen kesilmesini beklemekle ilgili olup bilhassa erkekler açısından önem taşır.
Resûl-i Ekrem’in, idrardan sakınmamanın kabir azabına sebep olacağına dair açıklamalarını (Buhârî, “Vuđûǿ”, 55; İbn Mâce, “Ŧahâret”, 26) delil alan Hanefî ve Mâlikî âlimleri istibrâyı vâcip (farz), Şâfiîler ve Hanbelîler ise müstehap kabul etmişlerdir.
Ancak istibrânın müstehap olduğunu söyleyenlerin bu hükmü, temizlik yapıldıktan sonra vücudun ve elbisenin tekrar kirlenme ihtimaliyle, vâcip olduğunu söyleyenlerin ise abdest aldıktan sonra gelecek bir akıntının abdesti ve dolayısıyla namazı geçersiz kılmasıyla irtibatlandırdıkları görülmektedir. İstibrânın müstehap olduğunu kabul edenlere göre de abdest sonrası bir akıntının abdesti bozacağı tartışmasızdır.
Bu bakımdan görüş ayrılığının temelde olmayıp daha çok meseleye farklı açılardan bakmaktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Nitekim Hanefî âlimi İbn Âbidîn, abdestin bozulmayacağından emin olunması halinde istibrânın vâcip değil mendup olduğunu belirtir (Reddü’l-muĥtâr, I, 344).
İstibrâ normalde istincâdan önce yapılmakla birlikte hemen abdest alınacaksa kişinin özel durumuna bağlı olarak gerekirse istincâdan sonra da tekrarlanması, abdest ve dolayısıyla namazın geçerliliği bakımından ihtiyata daha uygundur.
Çünkü vücut ve elbiseye belli miktarda necâset bulaşması dinen affedilmişse de abdestsiz namaz geçerli değildir. İdrardan sakınmamanın kabir azabına yol açtığına dair hadis azaba, vücut veya elbiseye pislik bulaşmasının sebep olacağı şeklinde ilk akla gelen anlamı yanında istibrâ yapmaksızın abdest alındıktan sonra gelen idrarın abdesti bozacağı ve abdestsiz namaz kılmanın azaba sebep teşkil edeceği şeklinde de yorumlanmıştır (Karâfî, I, 211).
Bükülerek küçültülen pamuk, idrar deliğine sığacak kadar olmalı. Kürdanla, kibrit çöpüyle veya benzeri bir şeyle deliğe yerleştirilir. Pamuk, daha büyük olup da, ucu dışarıya çıkar, çıkan idrar buraya kadar gelirse, abdest bozulmuş olur.
İkinci bir husus da, avret yerine birkaç kere soğuk su döküp, elle de sıvazlayarak idrarı iyice çıkarmalı, sonra pamuğu koymalı. Bir de, idrar deliği kurulandıktan sonra pamuk konursa, daha çok idrar emer ve idrarın dışarı sızması önlenmiş olur.
Ancak temel amaçlarından biri iç huzurun sağlanması olan ibadetin bir tereddüt ve sıkıntı kaynağı haline gelmemesi için bu konuda aşırı biçimde şüpheci davranmaktan ve vesveseden kesinlikle kaçınılması istenmiştir. Fıkıh kitaplarında istibrâ için yapılan öksürme, yürüme, yatma gibi tavsiyelerin dinî bir mahiyeti olmayıp her kişi kendi açısından en uygun usulü uygulamalıdır.
Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre istincâ vâcip (farz), Hanefîler’e ve Mâlikî mezhebinde bir görüşe göre ise sünnettir. İlk görüşe göre istincâsız namaz geçerli değil, diğerine göre ise kerâhatle câizdir. Temizliğin su ile yapılması esastır; taş, bez vb. şeylerle silinmek ruhsat mahiyetindedir. Hz. Peygamber’in tuvalette sağ elin kullanılmamasına yönelik emrinden dolayı (Buhârî, “Vuđûǿ”, 18; Müslim, “Ŧahâret”, 57, 63-65) istincânın zaruret bulunmadıkça sağ elle yapılması mekruh kabul edilmiştir.
Yine Resûl-i Ekrem’in emir ve tavsiyeleri çerçevesinde fıkıh âlimleri tezek, kemik, insan ve hayvanların yiyecekleri türünden maddeler, ilim vasıtası olan kâğıt kullanılmasını haram veya mekruh saymışlardır. Günümüzde yalnız temizlik amacıyla imal edilen tuvalet kâğıdı vb. maddelerin istincâda kullanılmasında dinî açıdan bir sakınca bulunmadığı, ayrıca imkânların elverdiği ölçüde su ile birlikte sabun kullanılmasının sağlık açısından gerekli olduğu açıktır.
İstibra küçük abdest bozduktan sonra idrar sızıntılarının tamamen kesilmesi için bir müddet beklemek,bu amaçla biraz hareket etmek,yürümek ve öksürmekle yapılır..İstibra, idrar yolunu idrardan temizlemek demektir.Kadınlar istibra yapmaz.
Erkeklerin yürüyerek, öksürerek veya sol tarafa yatarak istibra etmesi, yani idrar yolunda damlalar bırakmaması vaciptir. İdrar damlası kalmadığına kanaat gelmeden abdest almamalıdır.İstibra asla,sadece bir müddetinin geçmesiyle, meydana gelmiş olmaz.-40 Adım atmak,5 dk. beklemek vs.- Sızmanın tamamen kesilmesi gerekir.
Abdest alırken ve daha sonra bir damla sızarsa, hem abdest bozulur, hem de çamaşır kirlenir.İdrar,bir Çamaşıra avuç içinden az sızarsa,o çamaşır ile abdest alıp kıldığı namaz mekruh olur. Daha çok sızarsa, namaz sahih olmaz.
Ayrıca beklemeye vakti olmayan veya vesveseye tutulanların pamuk kullanması tavsiye edilir.İstibra da güçlük çekenler arpa kadar nebati pamuğu idrar deliğine koymalıdır.
Pamuk kullanmak en sağlamıdır.Sızan idrarı pamuk emer.Hem abdest bozulmaz,hem de don kirlenmez.Yalnız pamuk uzun olup,ucunun dışarıda kalmaması lazımdır.Ucu dışarıda kalır ve bevl ile ıslanırsa,abdest bozulur.
İstinka, idrar yolunda idrar kalmadığına veya vücutta necaset kalmadığına kalbinin mutmain olması demektir.
Kısaca necasetten taharet şu şekilde yapılır:Önce çoraplar çıkartılır.Pantolonun paçaları yukarı sıvazlanır.Tuvalete sol ayakla girilir.Girereken:Euzü bilahi minel hubsi vel habaisi duası okunur.Manası:Maddi ve manevi pisliklerden Allaha cc. sığınırım demektir.
Kapı içeriden kilitlenir.Büyük abdest mümkünse sola meyilli olarak giderilir.Necasetin gelmesi kesildikten sonra intincaya suyla temizliğe başlanılır.
İstinca üç kademeli olarak yapılır:Önce kuru olarak bir kağıtla taşla silinir.Sonra su ile güzelce edep yerleri temizlenir.Daha sonra da tuvalet kağıdı yada kuru bir bezle kurulama işlemi yapılır.Kurulanmadan çıkılırsa yaşlığın elbiseye teması sonucunda gereken temizkik sağlanmamış olur.Elbisemize necaset bulaşır.
Temizlikte sol elin orta parmağı kullanılır.Parmak uçları necasetin çıktığı yere değdirilmez.İdrarın tamamen bitmesi kesildikten sonra suyla temizliğe başlanılması önemlidir.Bunun için idrar torbasına aşağıdan yukarıya doğru sıvazlamak gerekir.
İstincadan sonra istinka gelir.Kırk adım ya da yaşı kadar yürümek,öksürmek,yan yatmak şeklinde yapılarak içerde idrar kalmaması temin edilir.
Asrımızda idrar çıkan yere kağıt konularak tampon konularak istinka yapılmaktadır.Tuvaletten çıkınca da şu dua okunur:Elhamdülillahillezi ezhebe annil eza ve afani min zalik.Manası:Bana ezadan afiyet veren kurtaran ve bizden ezayı gideren Allaha cc. hamd olsun demektir.
Lavaboda eller sol elin orta parmağı sabunla güzelce yıkanır.Üç beş dakika gezdikten sonra idrarın iyice kesildiğinden emin olunca idrar yoluna konan pamuk kağıt vb.tampon çıkarılarak abdest alınmaya başlanılır.
Eğer idrar yolundan tekrar idrar çıkarsa hem abdest bozulur hem de elbisemiz kirlenmiş olur.
Bu durumda elbise üç defa yıkanılıp sıkılırsa temizlenmiş olur.Bu konuda fazla şüphe vesveseyi getirir.Bendeniz 1980 yılında ders talebesi olarak kaldığım Kuran Kursunda abdest hususunda aşırı vesveseye kapıldım.Abdestim bozuluyor derken hergün elbise yıkamaya çamaşır değeiştirmeye işi vardırdım.Sonrasında namazda şüpheler geldi Ardından Allahın zatı hakkında şüpheye kadar şeytan aleyhil lane işi vardırdı.
O günlerde okuduğum Hacı Bayramı Veli ksa. Hz.lerinin talebesi Ahmet-i Bican (Geliboluda medfundur) ın Tarikatı Muhhammdiye adlı eserinde fecrin afetleri bahsinde geçen şu ibareleri okuyup gereğini tatbik edince bu illettten kurtuldum.
Tuvalette o kısma su ile ıslatınız vesvese gelince ben ıslattım deyiniz.Bir kere yaptım kurtuldum.Şimdi asla vesvese gelmez yolda her yerim ıslansa pantolonum kirlendi evhamına kapılmam.
Hacet giderirken ön veya arkamızın kıbleye gelmemesi,özrü yokken ayakta abdest bozulmaması gerekir aksi mekruhtur.
Yazıya elverişli olmayan ince tuvalet kağıtlarını taharette kullnmak mekruh değildir.İbn-i Abidin-c.1 s.585
Yellenmekle taharet gerekmez.Eğer yellenirken bir şey çıkarsa orasını temizlemek gerekir.Kadınlarda istibra yoktur.Kadınlar sadece avret mahallinin dışını yıkarlar.
Hela boş yer manasına geldiğinden konuşulmaz.Avret mahalline edep yerlerine bakılmaz,necasetlere bakılmaz.Helaya sümkürülmez tükürülmez.Helada vucut ile oynanmaz.Tuvalete başı örtülü girmek müstehabtır.Helada iş bitince hemen çıkmalıdır.Konuşulmaz telefona cevap verilmez.
Hasta erkek veya kadına ancak nikahlısı taharet yaptırabilir.Nikahlısı yoksa taharet düşer.Abdest veya teyemmüm alarak taharetsiz namazını kılabilir.Fetevayı Hindiye.
ABDEST VE ALINIŞI:
Abdest, belli uzuvlarını usulüne uygun olarak yıkamak ve mesh etmek suretiyle yapılan bir temizliktir. Abdest her şeyden önce her türlü pislik ve kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî bütün kirlerden arınmak için İslam’ın emrettiği önemli bir ibadettir.
Abdeste “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” diyerek başlanır.Sonra “Euzübillahimineşşeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim” diyerek Euzü-besmele çekilir.
Üç kez eller bileklere kadar yıkanır, Ellerri yıkamak farzdır.(Bir elin parmakları diğer elin parmakları arasına geçirilerek hilallenir.Sağ el ile ağıza üç kere su verilerek ağız yıkanır,
Sağ el ile buruna üç kere su verip, sol el ile sümkürülür,Avuçlara su alıp, alından çene altına, şakaklara kadar üç kez yüz yıkanır, yüzü yıkamak farzdır.
Sol el ile sağ kol dirsek ile beraber üç kez yıkanır, Sağ el ile sol kol dirsek ile beraber üç kez yıkanır, Kolları yıkamak farzdır.
Her iki kol yıkandıktan sonra, eller tekrar yıkanır ve başın dörtte biri mesh edilir, başı messh etmek farzdır. (başın üst kısmına ıslak elle dokunulur)
Daha sonra sağ ve sol elin şehadet parmakları ile iki kulağın deliklerine su verirken baş parmaklar ile kulakların arkası mesh edilir,Ellerin dış yüzü ile ense mesh edilir,
Sol elin küçük parmağı ile, sağ ayağın küçük parmağından başlayarak, ayak parmaklarının arasını hilallemek suretiyle, topuklarla birlikte, sağ ayak üç kez yıkanır,
Sol ayağı üç kez yıkarken, ayak parmaklarının arasını küçük parmağı ile bu sefer baş parmaktan başlayarak, küçük parmağa doğru, ayak parmaklarının arasını hilallemek suretiyle topuk ile birlikte yıkanır. Ayakları yıkamak farzdır.Böylece abdest sona erer. Abdestten sonra abdest namazı kılınabilir.
ABDESTİN FARZLARI:
Abdestin farzları dörttür: Yüzü bir kez su ile yıkamak, iki eli dirseklerle beraber bir kez yıkamak, her iki ayağı topuklarla beraber bir kez yıkamak ve başın dörtte birini ıslak bir elle ve kullanılmadık temiz bir su yaşlığı ile bir kez silmek (meshetmek)tir.
Şöyle ki:Yüz denilen organ, iki kulak memesi, arasındaki yer ile alnın saç biten yerinden çene altına kadar olan kısımdır. Kulaklarla sakal arasında bulunan kılsız kısımlar da yüzden sayılır. İşte yüz denilen bütün bu kısmı su ile bir kere yıkamak farzdır.
Sakal sık olunca, onun üstünü yıkamak yeterlidir, altındaki deriyi yıkamak gerekmez. Fakat sakal seyrek olunca, altındaki deri kısımları da yıkamak gerekir.
Dirseklere gelince, bunlara "Mirfak" denir. Elleri dirseklerle beraber yıkamak farz ise de, dirseklerden daha yukarısını yıkamak zorunluğu yoktur. Ayakların iki taraflarında bulunan ve "Topuk" denilen şişkin kısımları da yıkamak gerekir. Fakat bunların yukarısını yıkamak gerekmez.
Başa meshe gelince: Alından arkaya doğru başın ön kısmına meshedilmesi daha faziletlidir. Meshedilen yer iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine meshedilmesi yeterlidir. Fakat bu kısımdan aşağıya sarkan saçların üzerine meshedilmesi, başın üstünde topak olsalar dahi, yeterli olmaz.
(Malikî ve Hanbelîlere göre, başın tamamını meshetmek vacibdir. Şafiîlere göre en az bir parmak mesih yeterlidir.)
ABDESTİN SÜNNETLERİ
Abdeste başlarken önce temiz olan elleri bileklere kadar yıkamak. Temiz olmayan elleri önce yıkamak ise farzdır. Böylece diğer organlar kirlenmiş olmaz.
Abdeste "Eûzü Besmele" ile başlamak. Abdest arasında okunacak Besmele ile bu sünnet yerine getirilmiş olmaz.
(Hanbelîlere göre, abdestin başlangıcında Besmele okumak vacibdir; kasden terk edilirse, abdest batıl olur. Yanılarak veya bilmeyerek terk edilmesi abdesti geçersiz kılmaz.)
Niyet etmek: Abdesti, namaz kılmaya veya abdestsizliği gidermeye veya Yüce Allah’ın emrini yerine getirmeye niyet ederek almak.
Niyet kalb ile olur, Dil ile "Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya" denilmesi güzel görülmüştür. Niyetin vakti, elleri veya yüzü yıkamaya başlama zamanıdır.
(Malikîlerle Şafıîlere göre, abdestin başında niyet etmek farzdır. Hanbelîlere göre de, niyet abdestin sıhhatının şartıdır.)
Mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su çekmek). Şöyle ki: Elleri yıkadıktan sonra; önce üç kez ağıza dolusunca su alınır ki, buna "Mazmaza" denir. Sonra üç kez de burnun yumuşağına kadar gidecek şekilde burnuna su verilir ve sümkürülür. Buna da "İstinşak" denir. Her su verişte su yenilenir. Bunları yapmakla hem ağzın, hem de burnun içi yıkanmış ve kullanılacak suyun tadı ve kokusu anlaşılmış olur.
Mazmaza ve istinşakı aşırı derecede yapmak. Şöyle ki: Mazmazada su, boğaza kadar iner. İstinşakta su, burnun katı yerine kadar çıkarılır. Fakat oruçlu olanlar mazmaza ve istinşakı böyle aşırı yapmazlar.
Misvak kullanmak. Şöyle ki: Misvak, arak denilen ağacın dalından yapılan ve dişleri temizlemek için kullanılan bir fırçadır. Böyle lifleri olan diğer ağaç dallarından da yapılabilir.
Misvak, parmak kalınlığında ve bir karış boyunda olmalıdır. Sağ ele alınır ve serçe parmağının üstünden geçirilir, baş parmak ve işaret parmağı ile tutularak ıslak olan ağzın sağ tarafından enine olarak dişler fırçalanır. Bunun kullanılması oruca zarar vermez.
Misvakın pek çok yararları ve sevabı vardır. Dişleri temizler, ağız kokusunu giderir, sağlığa yararlı olur. Bir hadis-i şerifte: "Misvak, ağzı, temizleyici ve Rabbin rızasını kazandırıcıdır," buyurulmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde de: "Eğer ümmetime güçlük vermeyecek olsaydım, her abdest için misvak kullanmalarını onlara emrederdim." buyurulmuştur.
Misvak bulunmaz veya kullanıldığında dişleri kanatırsa, onun yerine parmak kullanılabilir. Şöyle ki: Baş parmak ağzın sağ tarafına, şehadet parmağı da sol tarafına salınarak üst ve alt dişler ovalanır.
Misvak kullanmak yalnız namazlara özgü değildir, kullanılması her zaman iyidir; çünkü temizliğe yardımcıdır. Kıl fırçalarla yapılan diş temizlemelerine de üstünlüğü vardır.Kadınlar oruçlu olmadıkları zaman çiğnedikleri sakız misvak yerine geçer.
Sırayı gözetmek: Abdest alırken önce yüz, sonra kollar yıkanır. Bundan sonra başa meshedilir ve arkasından da ayaklar yıkanır. Ayaklarda mest varsa, mestlerin üzeri meshedilir. Bu şekilde sıra gözetilmezse, yine abdest sahih olur, ancak sünnete uyulmuş olmaz.(Şafiî ve Hanbelîlere göre, abdest alırken bu sıraya uymak farzdır.)
Abdeste sağ tarafdan başlamak: Sağ kol, sol koldan önce ve sağ ayak sol ayakdan önce yıkanır. Sağ taraf daha şerefli olduğu için böyle yapılır.
Abdest organlarını üçer kez yıkamak. Bunlardan biri farz, diğer ikisi sünnettir. Üçten fazla veya üçten az yıkamak sünnete aykırıdır. Şüphe sebebiyle veya su azlığı dolayısıyla bu sayılar azaltılıp çoğaltılabilir.
Elleri ve ayakları yıkamaya başlarken parmak uçlarından başlanır.
Eller ve ayaklar yıkanırken parmakların arasını yoklayıp yıkamak (hilallamak): El parmakları birbirine sokularak, ayak parmakları da el parmaklarından biri ile yapılır.
Sol elin serçe parmağı ile sağ ayağın altından ve serçe parmağın arasından hilallamaya başlayarak sıra ile sol ayağın serçe parmağında sona erdirilmesi iyidir. Parmakları akar suya koymak da hilallama yerine geçer.
Abdest suyunu, bıyıkların ve kaşların altlarına ve yüzün çevresinden sarkmış bulunan fazla kıllara eriştirmek.
Sakalın çeneden aşağıya uzamış kısmını meshetmek ve sık olan sakalı bir avuç su ile alt tarafından el parmakları ile hilallamak. Bu, iki İmama göredir; İmam-ı Azam’a göre müstahabdır.
Başın tamamını bir su ile meshetmek. Buna "Kaplama Mesih" denir. Sünnet üzere kaplama mesih şöyle yapılır: Her iki el tamamen ıslatılır. Sonra bu iki elin baş parmakları ile işaret parmaklarından sonra gelen üç parmak birbirine bitiştirilir. Bu ellerin ayaları yukan kaldırılıp o bitişik parmaklar uç uca gelmek üzere birbirine yaklaştırılır.
Böylece bitişik halde olan iki elin parmakları başın ön tarafından enseye kadar çekilir. Sonra ellerin ayaları başın iki tarafına yapıştırılarak ense tarafından başın önüne kadar çekilir. Böylece bütün başın meshi bitmiş olur.
Sonra başa değdirilmeyen baş parmakların içi ile kulakların dışları ve şehadet parmakları ile de kulakların içleri meshedilir. Parmakların arkaları ile de boyun meshedilir. Bununla beraber başın her tarafı istenildiği bir şekilde meshedilebilir.(Şafiîlere göre, meshi üç kez tekrarlamak sünnettir.)
Kulakları meshetmek. Bu mesih bir su ile yapılabileceği gibi yukarıda bildirildiği şekilde de yapılabilir. Serçe parmaklarını kulak deliklerine sokarak kımıldatmalıdır.(Hanbelîlere göre, kulakları ve içlerini meshetmek farzdır; çünkü bunlar da baş kısmına dahildir.
Boynu meshetmek: Başı ve kulakları meshettikten sonra, iki elin arkaları ile ve üçer parmakla, yeni bir suya gerek kalmaksızın boyun meshedilir. Boğazı meshetmek bid’attır.
Abdest organlarını, üzerlerine dökülen su ile iyice ovmak.
Abdest organlarını, arada kesinti yapmadan yıkamak. Bir organ henüz kurumadan diğerini yıkamaya geçmek. Buna "Vilâ" denir. Havanın sıcaklığı sebebiyle yıkanan organın hemen kuruması vilâya engel değildir.
Bazı alimlere göre vilâ: Abdest alırken araya başka bir iş sokmamaktır.
(Malikîlerle Hanbelîlere göre, abdest organları yıkanırken hemen birbiri ardından yıkanmaları ve araya başka bir iş sokulmaması farzdır.)
ABDESTİN MEKRUHLARI.
Abdestin sünnet ve âdâbına muhalif düşen herşey abdestin mekruhlarından sayılır. Biz burada bu mekruhların başlıcalarını kaydediyoruz:
Suyu israf etmek; ihtiyacından ve lüzumundan fazla su kullanmak.Suyun miktarını kısmak, yani, yıkanacak âzayı sanki mesh edercesine çok az su ile yıkamak.Suyu âzalara çarparak kullanmak.Lüzumsuz yere abdest arasında söz söylemek.
Abdest alırken her azayı üç defa yıkamak sünnettir.Her zayı yıkarken besmele çekmek kelime-i şehadet okumak sünnet olup,kurulanırken innna enzelnahü süresini 1-3-5-7 defa okumak ta güzeldir.
Abdestte fazla su kullanmak israftır.Bilhasa vakıf ve dernek sularını kullanırken dikkat edilmelidir.Vakıf ve dernek sularından abdesti varken abdest almak haramdır diyen ulema vardır.
Peygamber sav. üç avuç su ile badest aldığı Hz. Aişe validemizden 800 gram su ile abdest aldığı da Enes ra. dan rivayet edilmiştir.
Hz. Enesin ra. rivayet ettiği bir hadis-i şerifte:Rsulullah sav. Efendimiz guslünü 3.5 kğ su ile abdestinide 800 gram su ile yapardı denilmektedir.(Ramuz)
Zaruret yokken başkasından yardım istemek. Bir keresinde Resûl-i Ekrem (asm) abdest için kuyudan su çekmekteydi. Bunu gören Hz. Ömer, ona yardım etmek için yanına koştu. Fakat Allah`ın Resûlü onu durdurdu: "Dur ya Ömer! Ben namaz için kimsenin yardımını istemem" buyurdular.
Bununla beraber, zaruret hâlinde veya başkasının, taleb olmaksızın, sırf kendi arzusuyla yardımda bulunmak istemesi durumunda, bu gibi yardımları kabûl etmek câizdir.
Kısaca abdestin mekruhları, abdest sırasında sünnete uygun olmayan hareketlerdir.Abdest makbuldür ama sevabını azaltır.
GUSÜL ABDESTİ
Sözlükte gusül (gasl ve gusl) “bir şeyi su ile yıkamayı“, fıkıh ilminde ise “bütün vücudun temiz su ile yıkanması şeklinde yapılan hükmî temizlik işlemi“ni ifade eder. Fıkıhta abdeste küçük temizlik, abdest almayı gerektiren hallere küçük kirlilik (hades-i asgar), gusle büyük temizlik, guslü gerektiren hallere de büyük kirlilik (hades-i ekber) denilir. Guslün Türkçe’deki bir başka adı da boy abdestidir.
Gusletmek isteyen bir kimse, banyoya girmeden ”Eûzü- Besmele” çeker ve sol ayağı ile banyoya girer.“Niyet ettim Allah rızası için gusül abdesti almaya” diye niyet eder.
Niyetten sonra öncelikle elleri ve avret yerlerini yıkar ve temizler.Bedenin herhangi bir yerinde kir ve pislik varsa onu temizler.Pislik ve kirlerden temizlendikten sonra Namaz abdesti alır.
Namaz abdestinden sonra ağzına üç kere dolu dolu su alır ve her defasında ağzını boğazına kadar gargara yapmak sûretiyle çalkalar (Oruçlu ise boğazına su kaçmamasına dikkat eder).Sonra burnuna üç defa su çekerek burnunu temizler, buradaki ölçü, çekilen suyun burnu sızlatacak derinlikte olmasıdır.
Daha sonra bütün vücudunu kuru yer kalmayacak şekilde yıkar. Göbek boşluğuyla küpe deliklerine su gitmesi hususuna dikkat edilmelidir.Önce başa, sonra sağ omuza ve sol omuza üçer defa defa su döker.Ayak altında su birikmişse çıkarken ayaklar yıkanır.Daha sonra sağ ayak ile banyodan çıkar.Gusül Abdestinden sonra abdest namazı kılabiliriz.
Gusül abdesti alırken yerde su birikiyorsa küvet vb.yerde banyo yapılıyorsa ayakları yıkamak en sona bırakılır.
Göbek çukuru,kulak kıvrımları,burun ve ağız içi suyla ovalanarak iyice yıkanılıp görünen görünmeyen kirlerden temizlenilmelidir.
Ellerde katı yağlı boyalar,yağ mum oje varsa önce bunlar giderilip sonra gusül alınmalıdır.Geniş banyolarda umumi havuzlarda avret yerleri geniş mayo haşema peştemalle kapatılmalıdır.
İki kolu açıp üç yüz altmış derece döndüğümüzde eller duvara değmiyecek kadar küçük alandan büyük yerde çıplak yıkanılamaz.Böyle yerlerde ancak bir perde duşa kabin olursa ya da kapalı olarak banyo yapılabilir.
Tuvalette olduğu gibi gusülde de kıble tarafına avret mahalli ve arkamız dönülmez sümkürülmez bevledilmez konuşulmaz telefonla konuşulmaz ve tuvalet yapılmaz.Süfliyatın bize musallat olması bunlardan ileri gelmektedir.
Gusülde en son olarak ayaklara soğuk su dökülürse baş ağrısı olnlara iyi geldiği salık verilmektedir.
Cünüplükten temizlenmek için alınan gusül abdestinde mutlaka önceden meni ya da idrar varsa atılıp idrar yolunun açık olması temin edilmelidir.Aksi durumda tekrar gusül gerekecek şüphe hasıl olacaktır.
TEYEMMÜM ABDESTİ :
Teyemmüm, su bulunmadığında, ya da var olan suyu kullanma imkânı olmadığında, abdestsizlik, cünüplük gibi hükmî kirliliği gidermek amacıyla temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeye sürülen ellerle yüz ve iki kolun mesh edilmesi şeklinde yapılan hükmî temizlik demektir.
Kur’an-ı Kerim’de, “Eğer hasta iseniz, yolculukta bulunuyorsanız, tuvaletten gelmiş iseniz veya kadınlara yaklaşmışsanız da su bulamamışsanız temiz bir toprağa yönelip, onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin (teyemmüm edin)” (Nisâ, 4/43; Mâide, 5/6) buyrulmaktadır.
Teyemmüm edecek kimse, ne için teyemmüm edeceğine (abdeste veya gusle) niyet eder. Parmakları açık olarak ellerini temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye vurur, ileri ve geri hareket ettirerek kaldırır, hafifçe birbirine vurarak ellerini silkeler.
Ellerinin içiyle yüzünün tamamını bir kere mesh eder. Sonra ikinci defa ellerini aynı şekilde toprağa vurur ve sol elin içiyle, dirseğiyle birlikte sağ kolunu mesh eder; daha sonra da sağ elinin içiyle sol kolunu aynı şekilde mesh eder.
Abdesti bozan şeyler teyemmümü de bozar. Ayrıca, abdest veya gusle yetecek suyun bulunması, hastalığın iyileşmesi, suyu kullanabilme imkânının elde edilmesi gibi, teyemmüm etmeyi mubah kılan mazeretlerin ortadan kalkması da teyemmümü bozar. (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 86) Kaynak: Diyanet Fetva Kurulu
FITRİ TEMİZLİKLER :
Etek,koltukaltı,tırnak ve kir taharetidir ki bunları en az haftada bir temizlemek sünnettir.Bu hususta Dürer’de hulasa olarak şöyle yazılıdır:
Tırnakları cuma günü kesmek müstehaptır.Çok uzamış tırnakları,ille de cuma günü keseceğim diye tehir etmek mekruhtur. Çünkü tırnakları uzun müslümanın rızkı dar olur.Hz.Aişe (R.Anha) Resul-i Ekrem (S.A.V) in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Bir kimse tırnaklarını cuma günü keserse,Allahü Teala o kimseyi diğer cumaya kadar ve cuma’dan üç gün fazla bela’dan emin kılar.“
Bir Müslümanın,haftada bir kere etek traşı olup bedenini yıkaması ve (dudak üstüne sarkan) bıyıklarını kısaltması müstehaptır.Efdal olan haftada birdir.Ortası onbeş,en uzağı kırk gündür. Kırk günden fazlasında özür olmaz.Vaide (azab tehdidine) müstehak olur.
Dar-ı Harbde müslümanın (icabında silah olarak kullanabilmesi için )tırnaklarını ve (düşmana heybetli gözükmesi için) bıyıklarını uzatması menduptur.
Cünüpken gusul abdesti almadan önce tırnak kesmek,etek ve koltukaltı temizliği yapmak mekruhtur.Cünüpken yemek yenilmez.Cünüp olarak en fazla iki namaz vakti arası kalınabilir.
CÜNÜB VE HAYIZLI İKEN TIRAŞ, TIRNAK TEMİZLİĞİ VE DİŞ ÇEKİMİ
Cünüp kimse gusletmedikçe (cünüpken) tıraş olmamalı, tırnak kesmemeli, bedeninden herhangi bir parçanın ayrılmasına sebep olmamalıdır. Bunları, zaruri ve mecburi bir durum olmadıkça, gusledip temizlendikten sonra yapmalıdır.
Cünüp olan kimsenin yıkanmadan tıraş olması ve tırnak kesmesi haram olmasa da âdâba uygun değildir, mekruhtur. İmam Gazali (rh.), İhyâu Ulûmi’d-Dîn’de şöyle diyor:
Cünüp olan kimsenin tırnak kesmesi, tıraş olması, etek ve koltuk altını temizlemesi, kan aldırması veya vücuttan herhangi bir parça kopartması (meselâ diş çektirmek gibi) muvafık değildir. Çünkü âhirette bütün vücud geri döneceğinden yıkanmadan kesilen veya tıraş olunan şey cünüp olarak dönecektir.
İmam eş-Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, I, 75]
Bunları niçin cünüpken değil de yıkandıktan sonra (temizken) yapmalı?
İnsan mükerremdir ve onun mükerrem olan bütün azalarına itina ve saygı gösterilmelidir. Bu, tırnak da olsa, ait olduğu bedenden kirlilik halindeyken ayrılmamalıdır. İşte bu incelikten dolayı insan bedeninden kıl, tüy, tırnak parçaları gibi şeyleri cünüpken kesip atmamalıdır.
Kişi, şayet cünüpken tıraş olur, tırnak keser, diş çektirir bedeninden herhangi bir parça ayrılmış olursa guslüne bir zarar gelmez, temizliğine mâni olmaz.Ancak ‘mekruh’ işlemiş olur. Binaenaleyh zaruri bir durum yoksa, mecburiyet söz konusu değilse, bütün bunları gusülden yani temizlendikten sonra yapmalıdır.
Muayyen ve lohusa hâli devam eden hanımlar için de böyledir. Onlar da bu müddet içinde gerekmedikçe böyle bir temizlik yapmamalı, bu halden çıktıktan ve guslettikten sonra yapmayı tercih etmelidirler.
Şayet icap eder ve yaparlarsa, elbette ki bir şey lazım gelmez. Gusül, biraz önce belirttiğimiz gibi sahih olur / geçerlidir. Bir vesveseye kapılmaya gerek yoktur. Kadınlar âdet ve lohusa dönemine girmeden önce beden temizliğini yapmaya dikkat göstermelidir. Ancak özellikle lohusa döneminin uzun olması sebebiyle beden temizliğine tekrar ihityaç olursa, bunlar için bir özür olabilir ve gereğini yapabilirler. Hatta yapmaları lazımdır. Nitekim bazı âlimler, bu durumdan âdetli ve lohusa kadınları istisna etmişlerdir. Çünkü onların temiz olmadıkları süre uzayacağından ve bu temizlikleri yapmaları gereken normal süreyi aşmış olabileceklerinden ötürü, onlar âdetli ya da lohusa iken dahi bu temizlikleri yapabilirler demişlerdir. Allâhu a’lemu bi’s-savâbi.
Vücut temizliğinin tam olabilmesi için Hz. Muhammed sallallâhu aleyhi vesel lem bir takım sıhhî talimât getirmiş, bunlara “fıtrî temizlik” adını vermiş ve bunlara uymamız gerektiğini bildirmiştir.
O’nun sallallâhu aleyhi vesellem, fıtrî temizlik hakkında şöyle dediği rivayet edilir: “Fıtrat beştir, veya şu beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıklardaki kılları traş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kılları yolmak ve bıyıkları kısaltmak” (Buhari, libas 63). Günümüzün tıp ilmi ise, bu sünnetlerin önemini bize daha yeni yeni söylemektedir.
Tırnakların kısaltılmaması, altlarında bir çok mikrobun ve kirin birikmesine sebep olmaktadır. Temiz olmayan tırnakların taşıyarak sebep olduğu bir çok hastalık vardır ki, meselâ ishâl, bağırsak iltihabı, göz iltihabı, bağırsak parazitlerinin bulaşması bunlardan sadece birkaçıdır.
Sünnet olmanın da birçok sıhhî faydası vardır. Sünnet olma, kişiyi zararlı olan yağlı ifrazâttan koruduğu gibi, mikropların gelişip çoğalması için uygun bir ortam olan sünnet derisinin kesilmesi, onların çoğalmasını da önleyecektir. Şu da kesin bilinen bir gerçektir ki, kocaları sünnetli olan müslüman kadınlarda, diğerlerine göre rahim kanseri daha az görülmektedir.
Kasık kıllarının temizlenmesi/traş edilmesinde de büyük sıhhî faydalar vardır. Çünkü mikrop, bakteri ve benzeri bazı haşereler genellikle kasıklardaki kıllarda yaşarlar. Kasık kıllarını traş etme pek yaygın olmayan batıda her sene erkek ve kadınlardan büyük bir yekun değişik hastalıklara yakalanmaktadırlar.
Koltuk altları, insanın en çok terleyen yeri olduğundan, mikropların gelişmesi için en uygun olan yerlerdir. Mikropların çoğalması neticesinde kötü koku meydana gelir ve bu kötü koku etrafı rahatsız eder. Onun için koltuk altı kıllarını yolma (veya traş etme), bu mikropların büyük sayıda çoğalmasına engel olur.
Bıyıkları kısaltma da, fıtrî sünnetlerdendir. Çünkü uzun bıyık, insanın yediği ve içtiği şeylerle devamlı pislenir .Onların pislenmesi de ağzın pislenmesine sebep olur.
Rabbimiz bizleri temizlerden ve temizlenenlerden kılsın.Rabbimiz yaptığımız ve yapacağımız tüm amelleri ahsen-i kabul ile makbul eylesin.
25.01.2019//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.