- 645 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KEDİLERİN TÖRESİ
Sabah işe gitmek için evden çıktığımda İlkbahar mevsimini çağrıştıran bir hava vardı, ilkbahar mevsimini kıskandıracak kadar hava güneşli ve berraktı. Kış mevsiminde sabah vaktinde ılık bir havanın olması ilk başta zihnimde olumlu imaj bırakmış olsa da, çocukluğumda büyüklerimizin ‘Çocuğum kışın güneşine, itin uysal oluşuna güvenme; kış kışlığını, it itliğini gösterir.’ Kış güneşine güven olunmayacağı, ılık havadan sonra kar yağışının veya soğuk havanının geleceği ikilemi içinde işime gitmek üzere arabama bindim. Güneş olanca sıcaklığını yeryüzüne cömertçe veriyordu. Öğleden sonra sihirli bir el değmiş gibi güneşi aldı, gökyüzünü gri bulutlarla doldurdu, güneşli hava yerini soğuk havaya bıraktı, kar yağmaya başladı. Mutluluk kırıntıları yerini endişeye bırakmıştı. İnsanlar kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Biri ‘Yarına kadar böyle yağarsa yollar kapanır, hele bir de ayaz olursa her tarafı buz keser, çocuklar okula nasıl gider, insanlar işe nasıl gider? Başka biri ise fazla uzatmaya gerek yok, okula gidişin zor olacağı anlaşılırsa okullar tatil edilir.’
Güneşin yeryüzüne verdiği sıcaklığın etkisinden ilk başlarda toprağa düşen kar hemen eriyor, yerler ıslanıyordu. Zaman geçtikçe sıcaklığın etkisi geçmiş, yerler kar tutmaya başlamıştı. Akşam olmuştu, lokma büyüklüğünde yağan karlar eşliğinden iş yerinden evime döndüm. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur misali havanın gece soğuk olacağı anlaşılıyordu. Verandanın kuytu bir köşesine sokak hayvanlarının uyumaları için halı yolluk serdim. İçeri girdim, elimi, yüzümü yıkadım, akşam yemeğinden sonra akşam haberlerini dinledim derken uyku vakti gelmişti. Yoğun iş temposundan kaynaklı yorgunluğun da vermiş olduğu halsizlikle uyumaya karar verdim. Gece acı acı esen rüzgârın sesiyle uyandım. Rüzgar evin üzerindeki çatıyı uçuracakmış gibi şiddetliydi. İçimi korku, duygularımı üzüntü kapladı. Evsiz, barksız, garipler, gurebalar ve sokak hayvanları bu soğukta ne yapacaktı? Yatağımdan doğruldum, pencereye doğru hareket ettim, camı açtım, dışarıda yağan karı ve esen fırtınayı biraz olsun seyrettim ta ki soğuk içimi ürpertene kadar. Yatağıma geri döndüm.
Sabah olmuştu, fırtınanın etkisi geçmişti ama kar yağışı devam ediyordu. Dışarısı soğuktu ancak içeride kalorifer yanıyor ve ortam sıcacıktı. Böyle havalarda salonun bahçeye bakan Fransız balkonlu penceresinden yağan karları seyretmek, bana mutluluk verirdi. O gün benim için bulunmaz bir gün olacak gibi duruyordu. Yağan karın gökyüzünden nazlı nazlı ağaçların, bitkilerin, çiçeklerin üzerine düşüşünü doyasıya seyredecektim. Bu anı kahvaltı yaparak yaşamak mutluluğun doruğu demekti benim için. Bu ruh halinde verandaya serdiğim halının işe yarayıp yaramadığı aklıma geldi. Halı işe yaramıştı, birkaç kedi halının üzerinde birbirine sarılarak mışıl mışıl uyuyordu. Kahvaltı için hazırladığım yiyeceklerden bir miktarını bir kaba koydum kedilere vermek için verandanın kapısını açtım. Kapının açıldığını gören kediler rahatsız oldu yattıkları yerden kalkmak için eyleme geçtiler, merhametli bir ses tonuyla uyumalarını kendilerine yiyecek vermek için kapıyı açtığımı söyledim. Kedicikler sanki beni anlamış gibi kalkmaktan vazgeçtiler. Yiyecek koyduğum kabı önlerine koydum, yemeleri için kedileri davet ettim, önce pek oralı olmasalar da benim içeri girdiğimi görünce yemek kabının başına geçtiler. Önce yaşlı ve bir bacağının olmadığını sonradan gördüğüm kedi yemeğe başladı. Küçük kediciklerden biri yaşlı kedi ile birlikte yemeği yemek istedi ancak yaşlı kedi, genç kediciğe bir bakış attı, öyle böyle değil. Genç kedi utandı, başını önüne eğdi ve yaşlı kedinin yemeğini yemesini bekledi. Yaşlı kedi yemek işini bitirince kenara çekildi, genç kedi yaşlı kediden davet bekler gibi, yaşlı kedinin yüzüne baktı. Genç kedi yaşlı kedinin bakışlarından anlamış olacak ki onun olurunu aldıktan sonra kapta bulunan yiyecekten yemeye başladı.
Ne diyelim kediler bile kaotik ortamı sevmemişti, kedilerin töresi barışı getirmişti. Darısı barışa susamış insanlığa. Özer YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.