- 972 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Kaybolan Samanlıklar
“İki gönül bir olunca samanlık seyran olur!”
Bu bizim gani gönüllü büyüklerimizin, “Sevgi sınır tanımaz" “Parayla saadet olmaz” gibi, maddi imkânsızlıklara rağmen kavuşan ya da kavuşmak isteyen sevenlere istinaden söylediği; zamanımızda geçerliliğini tamamen yitirmiş, iyimserlik içeren güzel bir teselli sözü.
Şimdi ancak Yeşilçam filmlerinde gördüğümüz, gerçek hayatta görsek bile en çok birkaç yıl içinde hezimetine şahit olduğumuz “İki gönül bir olunca samanlık seyran olur!” kelamı; insanlara ırk, din, dil, kültür, maddiyat ayrımcılığı yapmadan onları farklılaştırmadan, bağlayıcı, birleştirici güzel bir söz aslında ama neden geçerliliğini yitirdi?
Bunu sosyal açıdan ele alırsak; eskiden aşk da, âşık da gizliydi. Bir, iki sır arkadaşından başka kimse, kimsenin, kimi sevdiğinden haberi olmazdı. Hatta gönlü bir başkasındayken ailesi başka birine verdiğinde dahi sevenin sesi çıkmazdı. Eskiden aileye ( büyüklerin dediğine) sıkı bağlılık vardı. Namus anlayışı farklıydı. Çok gerilerde değil, bin dokuz yüz yetmişlerde; evleneceği kızı, adamı ilk kez gerdek gecesi gören çiftlere şahit olmuşluğum var. Bu yüzdendir ki o yıllarda samanlıklar sevenler için üzeri kehkeşanlarla kaplı bir cennet bahçesiydi.
Televizyonlarla birlikte evimize, ailemize, aşkımıza kadar uzanan batı kültürü bizim ananelerimizi yakıp kül ederken birbirine bağlı aile yapısı çözüldü. Tüm gizlilikler alenileşti. Dolayısıyla samanlığa ihtiyaç kalmadı.
O zaman mı iyiydi? Şimdi mi? Diye sorarsak hep deriz ya ortayı bulamıyoruz, hep uçlarda yaşıyoruz, bu da öyle…
Ekonomik yönüne gelince; Eskiden iyi bir tarım ülkesi olan bu güzel yurdumuzun şimdi hayvancılık sektöründe bile dışa bağımlı olduğundan hepimiz haberdarız. En fazla ithal edilen gıda ürünleri arasında buğdayın 3. sırada olduğunu da biliyoruz, dolayısıyla samanı Bulgaristan’dan ithal ettiğimiz hiç şaşırtmıyor bizi. Anlaşılacağı üzere bizim ne samanımız var, ne samanlığımız. Dolayısıyla Halime’yi samanlıkta arayamayacağız.
Hem şimdiki gençlik samanlıkta mutluluk arayacak kadar hayalperest; samana, samanlığa, papatyalardan yapılan yüzüğe, taca kanacak kadar kanaatkâr; din, dil, ırk düşünecek kadar maneviyatçı değiller. Aşkları; maddiyata, kariyere odaklı. Sevmek sevilmek de zenginlerin işi oldu derken son yıllarda ülkemizde boşanan çift sayısının, dikkat çekici boyutlara ulaşması, aşkların da saman alevi olduğuna işaret değil de nedir?
Gelişen teknoloji sayesinde, kendimizden daha iyi şartlarda ve özgür yaşayan modern dünyanın insanları, bizi çok çabuk kendilerine çekiyor. Bu elbise bize uyar, uymaz demeden, prova yapmadan üzerimize geçirmeye çalışıyoruz. Bu yüzden boşanmalar, intihar ve cinayetler arttı.
Neydik, ne olduk, nereye gidiyoruz? çelişkilerinin içinde binmişiz bir alamete, gidiyoruz...
Hayırlı olsun!
PSD
YORUMLAR
İğne aramış kaleminiz samanlıkta. Kendi gözlem kulenizden aslında hep söyleyip söyleştiklerimizi aktarmışsınız. Hoştu. Sapla samanın ayrışmasına duyulan ihtiyacın bir dışavurumuydu kanımca...
perihan sever dirican
Merhaba Perihan hanımefendi saygıdeğer kalem dost, yazınızı deyim yerindeyse sindirerek okudum.
kutlarım kaleminizin gücünü.
Zaman çok hızlı değişiyor. Ülkemizde ise özgün adetler, gelenek ve görenekler belkide dünya ölçeğine göre çok daha hızlı değişiyor. Hız tehlike demektir dersem yanılıyor muyum?
Köyün kamburu romanında yazar "samanlıklar köy yerinin cennet bahçeleridir." diye yazmıştı. samanlık seyran denince bu cümleyi anımsadım birden.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.