BİR İŞSİZİN...........
BİR İŞSİZİN …………..
Bir yakınım Almanya’nın onbin kadar işçi alacağını söyledi. İnternet üzerinden e-devlete girip kayıt olacaktım. İnternete bir girince geziniyorsun, geziniyorsun unutup gidiyorsun…
Metrobüs tıka basa dolu. Almanya’ya iş başvurusu yapacağız. Metrobüs bir yerde duruyor ve tamamen boşalıyor. İnsanlar tamamen boşaltıyor. Koşuyoruz. Merdivenlerden çıkıyoruz, sokaklarda birbirimizle yarışırcasına koşturuyoruz. Bir kuyruğa sıralanıyoruz. İş başvurusu kuyruğuymuş. Ama İş-Kur kuyruğu mu? Yoksa Alman Konsolosluğu mu? Belirsiz…
Kuyruktayız. Kuyruğun bir ucu Sultan Ahmet de başlıyor. Biz Aksaray’dayız. Kuyrukta her yaştan insan var. Kimi çocukları ile gelmiş. Kadınlar, kızlar da var. Hiç kimse bana ne zaman sıra gelecek diye düşünmüyor. Öncelikle sırada yer almak, önemindeler…
Satıcılar, simitçiler, sucular böylesi bir şenliği hiç kaçırmıyor. Kuyruk bir piknik yeri gibi ayakta yapılan bir piknik. Kimi kahvaltı yapıyor. Kimi çayını içiyor. Kimi gazete okuyor. Piknikte rastlanan her tür manzara burada da görmek mümkündür. İşçiler ordusu umut peşinde…
Biri bağırıyor; “yaşı 30’u geçenler sıradan çıksın, almıyorlarmış” bir kargaşa yaşanıyor. Kahredenler istemeye istemeye sıradan çıkıyorlar. Kuyruk kopan bir ip gibi kısalıyor. Bu kiminde içten bir sevinç yaratıyor. Hedefe biraz daha yaklaşılıyor olmanın buruk bir sevinci. Herkeste de bir endişe taşımaktadır. Kimse net olarak istenen ölçütleri bilmiyor...
Karnımız acıkıyor. Çevreden tost ısmarlıyoruz. Tostlar küçük bir biskivü ölçüsünde. Kuyruktaki arkadaşlara gösteriyoruz. Bu Almanların ikramı diyip gülüyoruz. Bazı meraklı kişiler “benim yerim burası, gidip bir kuyruğun başında neler oluyor bir bakayım. Diyor. Geldiğinde bir tartışma yaşanıyor. Yok, orada değildin, burada değildin gibi…
Çocuğun biri babasına evden yemek getirmiş. Eskiler gibi sefer tasında. İzin istiyorlar. Bir kenarda yiyip sıraya tekrar girebilirliyiz diye. Eski roma uygarlığından kalma büyük taşların üstünde sofralarını kuruyorlar. Çocuk annesine kızıyor. Çatalla kaşığın uyumsuz olduğunu söylüyor. Yemek, yemekte direniyor. Çocuğu yatıştırıyorum. Annen konu komşuya ödünç verdiğinden komşuların çatal kaçığıyla karışmış bundan bir şey olmaz falan…
Kuyruktan biri tanıdığı ve başvuruda bulunan tanıdığını sorguluyor. Bütün merakını gidermeye çalışıyor. Kimi ortak noktaların verdiği kader ortaklığı ile kaynaşmış sohbeti koyultmuş. Kimi sigara içenlerinden rahatsız olarak yer değiştiriyor. Kimi bir diş eksiği bile sağlık kusuru sayılıyormuş diyerek birbirini uyarıyor. Kimi cep telefonları ile fotoğraf çekiyor. Kimi gazete okuyor, kimi bulmaca çözüyor. Kimi müzik dinliyor. Bu arada ellerinde TV kanallarından muhabirler dolaşıyor. Üzerinde kanalın legosu bulunan mikrofonları konuşmak isteyenlere uzatıyorlar. Özçekim yapanlar…
Kuyrukta bir gruba kulak misafiri oldum. Otuz yaşlarında genç adam, yanındakilere anlatıyor. “Kapıcım beni çok seviyor. Temiz adam diyormuş. Fazla çöpüm olmuyormuş. Bir de çok cimri imişim. Benden hiç bahşiş almamış.” Diyor. Müthiş bir kahkaha atıyor. Çevredekiler ona bakıyor. Devam ediyor. “Benim işsiz olduğumu bilmiyor. Cimri olsam para olur. Çünkü bütün cimrilerin birikmiş paraları olur. Oysa benim bir yığın borcum var” Bu kez grup olarak gülüyorlar…
Genç biri de bu “paralı asker kuyruğu mu? Demez mi! Tabi böylesi uzun kuyruk görünce ne kuyruğu olduğunu soran meraklılar çoktur. En komiği bu meraklılara verilen gülünç yanıtlar. Şeker dağıtılıyor, ekmek kuyruğ vs.vs…
Tuvaletim geldi. Tuvalet ararken bir uyandım ki, hepsi rüya imiş…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.