- 634 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kayıp Anahtar:
Abi eğer memnun kalmazsan gel yarın burada herkesin içinde yüzüme tükür. Yahu garantili diyorum sana garantili.
Tükürükler saça saça memnuniyet garantisi verilen bir insandı. Bir kadın. Hayat kadını dediklerinden. Daha galiz küfürlerle çağırıldıkları da vardı. Bu koca şehirde yıllarımı tüketmiştim. İşti güçtü derken evlenip bir yuva kuramamıştım. Bahçeli minicik ama huzurlu bir evim vardı babadan kalma. İçini dayamış döşemiştim. Babamın peşi sıra anacağızım da ölünce yalnız kalmıştım bu ufak tefek fakat kocaman evde. Bir evin bir oğlu olmanın şimarıklığına, bir evin tek çocuğu olmanın paylaşımsızlığı eklenmemişti. Ne şimarıklığı becerebilmiştim, ne de paylaşımsızlığı.
Turgayın uzattığı ve üzerinde az önce memnuniyet garantisi verilen kadına erişebilmem için bir telefon numarası yazılı kağıdı cebime yerleştirdim. Kahveden çıkarken Turgay imalı imalı gülümsüyordu bana. Fırına uğrayıp taze ekmek aldım. Akşam için balık düşünmüştüm. Bahçem uygundu mangal yakmaya. Abi denizden yeni çıktı bunlar. Memnun kalmazsan paran iyade. Balıkçının memnuniyet garantörlüğünde bir kilo palamutu ve biraz yeşilliği alıp eve doğru yola koyuldum.
Balıkları kendi ellerimle temizlemeyi hep sevmiştim. Kimsenin sevmediği ne varsa severdim sanki. Balık ayıklamayı, nevresime yorgan yerleştirmeyi, perde takmayı vesayire vesayire. Mangal yakmak için kömür ve odun hazırladım. Nasıl açılmıştı konu da ben nasıl Turgaya tamam o zaman diyebilmiştim? Bir kaç kez genel evin sokağına kadar gitmiş sonra vazgeçmiş olan ben şimdi nasıl kalkışmıştım bu işe? Fakat ruhuma su serpen bir şey vardı. Gayem bir kadınla para karşılığı sevişmek değildi. Ben hiç değilse bir geceyi yalnız uyuyarak geçirmekten kurtulacaktım. Hem sonra kadına istediğinden fazla para verip onu da mutlu edecektim. Üstelik belki de yapmaktan bıktığı o pis işi de yapmayacaktı benimle.
Balıkları mangala dizdiğim sırada Turgay aradı. Abi aradın mı ne oldu diye soracak oldu, şimdi meşgulüm sonra ararım seni dedim. Turgay kahvedekine benzeyen bir ses tonuyla kolay gelsin abim benim deyip kapattı telefonu. Belli ki kadını aradığımı ve şu anda onunla koyun koyuna olduğumuzu düşünmüştü. Balıkların pişmesine yakın, salatanın yağını verdim. Limon sevmezdim ne balıkta ne salatada. Radyonun düğmesini çevirdim. Sıradaki şarkıyı bütün sevdiklerime armağan ediyorumlarla dolu cümlelerin kurulduğu bir radyo frekansı değildi burası. Şarkılara eşlik etmek de cabası.
Buz dolabından rakı şişesini çıkarırken kolum yumurta bölümüne çarptı. Yumurtalardan bir kaçı yere düşüp kırılıverdi. Ortalığı temizlemeden çıkaramayacaktım balığın keyfini. Temizlik için kovaya su doldururken nasıl olduysa Turgayın verdiği telefon numarasının yazılı olduğu kağıdı da kovanın içine düşürdüm. Hiç istifimi bozmadan temizliğe devam ettim. O kağıdı çıkarıp kurutabilir, Turgayı arayıp numarayı yeniden isteyebilirdim. Zaten pek gönüllüsü olmadığım bir buluşma için uğraşmaya değmezdi.
Balıklar harika olmuştu. Rakımı yudumlarken radyodan yayılan şarkılara eşlik ediyordum. Birazdan yatağımın işlemeli örtüsünü açıp uzanacak, bir geceyi daha yalnız uyur halde tamamlayacaktım. Dün geceden de yalnız üstelik.
Ertesi gün Turgaya olan biteni anlattımsa da inanmadı. Abi yoksa bir aksilik falan mı oldu diye üsteleyip durdu. Madem numarayı kaybettin al yeniden veriyorum dedi ve masadan telefonumu alıp numarayı kaydetti. Yalnız abi bak aramamazlık etme sakın diye de tembihledi. Telefon rehberimi açtığımda tanıdığım isimlere Lokum da ilave olmuştu. Turgay kadının numarasını lokum ismiyle kaydetmişti telefonuma. Adı lokum olan, bir gece önce buluşmamızı suya düşürdüğüm, yalnız geceme yoldaş etmek istediğim kadının takma adıydı bu.
Üç gün sonra Turgay eve kadar gelip kapıyı yumrukluyordu. Abi aç bak ne oldu anlat diye bağırıyordu. Ya da belki barka pencereyi kırıp içeri girmiştir. Komşular kötü koku yüzünden polisi aramış da olabilir. Nasıl bulunduğumuzun bir önemi yok ki? Tıpkı o telefon numarasını nasıl edindiğimin, bir ertesi gece takma adı lokum olan kadını nasıl aradığımın, kadının eve nasıl geldiğinin, biraz içtikten sonra madem sende iş yoktu ne diye oyalıyosun beni ulan diye kadının bana saldırışının, benim kadını üzerimden itmek isterken nasıl onu yere düşürdüğümün, kadının başının nasıl kanadığının, sonra onu hastaneye götürmek yerine korkup ağlamaya ne zaman başladığımın, bir süre sonra kadının nefes almadığını nasıl farkettiğimin, hapislerde çürümek yerine baba yadigarı tabancayı alnıma nasıl dayayıp tetiği nasıl çektiğimin bir önemi yok. Şimdi hala yalnız mı uyuyorum geceleri? Galiba artık bunun da bir önemi, yok...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.