- 636 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Bu Bir İntihar Mektubu Mudur?
Merhaba sevgili okuyan,
Sizler bu satırları okurken ben çok uzaklara mı gitmiş olacağım? Ömrünün baharında yitip gitmiş, geride bıraktığı güzel insanların toprağı yumrukladığı, elleriyle duvarları kanatırcasına kahrolduğu, koyu bir kalabalıktan bembeyaz bir yalnızlığa zorunlu geçiş yapmış, beyhude geçen kısa bir ömrün ruhunda derin ve kapanmayan yaralar açmış olmasına içerlemiş, mücadele edememiş veya etmek istememiş, bir çınar olmak isterken fidan olarak bu hayata veda etmiş bir insan mı olacağım?
Sevgili okuyan size biraz kendimden ve beni bu satırları yazmaya iten sebeplerden bahsetmek istiyorum. Ben henüz genç sayılabilecek bir yaşta, kendi halinde, kendi dünyasında yaşayan sıradan birisiyim. Sıradan biri olmak kötü bir şey mi? Kötü bir hikâyem yok, kötü bir hayatım da yok. Yalnızca, yalnızca farkındalık seviyem yükseldi diyebilirim. Neyi fark ettim biliyor musun? Bu hayattan artık keyif almadığımı, yarının bana heyecan verecek bir gün olmayacağını… Ve bu ne kadar ağır bir his biliyor musun? Ah anlatabilsem keşke. İnsan neden yaşar sevgili okuyan? Yarından ümitsiz bir insanın yaşaması mümkün müdür? Yarının bir şey getirmeyeceğini bilen bir insanın bu dünyada ne işi vardır? Nedir onu burada tutan?
Dünyadaki tüm canlılar bir yaşama içgüdüsü ile kuşatılmışlardır sevgili okuyan. Bu kuşatmayı kıran bir canlının artık özgür olduğunu düşünmememizin önündeki engel nedir? Ben bu kuşatmayı kırdım. Kırmak hiç de zor değil inan bana. İnsan bir kez inancını kaybetsin. Gerisi şarampole direksiyon kırmaya benziyor. Ne kadar çok “kırmak” dedim değil mi? İşte anahtar kelime bu. “Kırmak”.
Sana nasıl inancımı kaybettiğimden bahsettim mi? Buraya kadar yazdıklarımdan anlamış olabileceğin gibi oldukça duygusal bir insanım. Bu yüzyılda duygusal bir insan olmak aptal bir insan olmaktan çok daha kötü. Çünkü insanlar değişti sevgili okuyan. İnsanı insan yapan duygulardan uzaklaştık. Hissiz, duyarsız bir ordu kuşattı her yanımı. Beni çok kullandılar sevgili okuyan, gururumu kırdılar, yüreğimi kırdılar hem de hiç düşünmeden. Bir cellat düşünmeni isteyeceğim şimdi senden. Görevini yapmak üzere olan bir cellat. Mâhkumun kafasını gövdesinden ayırmak üzere olan bir celladın nasıl bir ruh hali olabilir? Duygu yüklü olabilir mi mesela? Az sonra birini hayattan kopartacak olan hamleyi yapacak, kolay mıdır bu onun için? Bir cana kıymanın alışkanlığı olabilir mi? Kalbi olan bir insan buna alışabilir mi? İşte bu çağda insanların farkında olmadıkları şey bir cellada dönüşmüş olmaları. Birini ötekileştirmek, örselemek, gururu ile oynamak, duyguları ile oynamak, hedef göstermek. O kadar sık karşılaştığım davranışlar oldu ki artık dayanamıyorum buraya sevgili okuyan. Beni anlıyor musun? Dayanamıyorum, hepsi bu.
İnsanları mutlu etmek, onların mutluluğuna vesile olmak benim için tarifi çok zor ama bir o kadar da güzel bir duyguydu. Şimdi ise geriye dönüp baktığımda bunun ne büyük bir aptallık olduğunu, kendimi bu uğurda hırpaladığımı, yıprandığımı ve unuttuğumu evet kendimi unuttuğumu görüyorum. Birkaç sene önce bundan hiç şikâyetçi olmazdım aslında. Beni bu hale getiren insanların nasıl bir cellat olduklarını anlıyor musun?
Dünyayı güzel bir yer yapacak olan şeyin hep sevgi olduğuna inanmışımdır. Bir kişiyi sevmek, bir canlıyı sevmek, bir yeri sevmek… Dünyayı sevmenin ve onu iyi bir yer yapmanın anahtarı olduğunu düşündüm bunun. İnsanları sevdim sevgili okuyan, bu dünyadaki diğer canlıları sevdim, işimi sevdim. Ama yetmiyor artık. Çünkü sevginin bile anlamı değişmiş.
Âşık oldum. Birçok kez. Bir kadını sevmek, ona değer vermek ne güzel ne yüce bir duygudur öyle değil mi? Yüreğimi açıp koydum avuçlarına. Bütün sadakatim, bütün tutkum, bütün güvenim ile. Aşkla baktım gözlerine. Alev alevdi ellerim elleriyle buluştuğunda. Tek bir kötü söz edilir mi bir kadına? Etmedim yemin ederim. Oysaki bu çağda böyle sevmek hiçbir şey demekmiş. Aşkın da içini boşaltmışız. Aşk artık beş dakikalık zevk için her şeyi bir kenara bırakmakmış. Yarınlar yokmuşçasına sevişmenin adına aşk demişler. Ertesi gün birbirlerini tanımayanlar en büyük âşık olmuşlar. Sonra bunu meşrulaştırmak için ellerinden geleni yapmışlar. Ne büyük aşklar, ne büyük zorluklar ile evlilik tacı takarken içlerinden çok azı tek celsede boşanma davalarına özne olmamış. Böylece sadakat bir paçavra olmuş. Canımdan çok sevdiğim bir kız kardeşim var sevgili okuyan; yarın bir gün bir erkeğin ona nasıl davranmasını istiyor isem hayatıma giren bütün kadınlara öyle davrandım. Herkesin bir ailesi var, kızı için endişe eden analar – babalar, kardeşini koruma içgüdüsü ile yanan abiler – ablalar. Yetmiyormuş sevgili okuyan, yetemiyormuşum. Hayatı biriyle paylaşmak mı? Bu nasıl olur artık, böyle bir şey mümkün mü?
Ya arkadaşlıklar? Başından geçen kötü bir olayı anlattığında “takma kafaya” demekten öteye gitmeyen basit bir saadet zinciri artık. Gerçekten kaçımız bir arkadaşımızın sevincini, üzüntüsünü paylaşabiliyoruz? Gerçekten kaçımız bir arkadaşımızın başarısını kıskanmadan kutlayabiliyoruz? Gerçekten kaçımız bir arkadaşımızın hikâyesini biliyoruz? Şimdilerde arkadaşlık; o kişinin sigara paketinden bir dal alırken “alabilir miyim?” diye sormamanın verdiği rahatlığa deniyor o kadar. Bataklıktan geçerken arkadaşını sırtına alana ise dost değil aptal.
Böyle bir düzende neye inanarak yaşayacağız? Bu gücü kendimizde nasıl bulacağız? Yaşamak uğruna kaybettiğimiz erdemlerin, duyguların yerine ne koyacağız? Nasıl insan kalacağız? Ben cevaplarını bulamıyorum artık sevgili okuyan. Koyu bir kalabalık dediğimi hatırlıyorum mektubun başında. Bu kalabalık içinde yalnız olmadığımıza nasıl inanacağız?
Çok üstüme geldiler sevgili okuyan, gökyüzünü dar ettiler. Nefes alamıyorum, bunalıyorum. Yarın gelecek bahara, yarın doğacak güneşe, yarın uçacak olan bir kelebeğe inananlara selam olsun. Ben mi? Hayır, hayır. İntihar etmiyorum. Yaşamıyorum da aynı zamanda, yaşıyormuş gibi yapıyorum. Yukarıda anlattığım insanlara benzemeye başladığımı görüyor, kahroluyorum. Ölümden de korkmuyorum, ama bir yerde onunla karşılaşırsam eğer yıllardır kızına hasret bir babanın onu kucaklaması gibi kucaklayacağıma da eminim.
Hoşça kal sevgili okuyan. Onlar gibi olma
YORUMLAR
Yazdıklarınızda ve tespitleriniz de yerden göğe kadar haklısınız arkadaşım.
Naçizane tavsiyem insanların dışında her şeyi sevin... Çünkü güvenin,dostluğun,aşkın ve dürüstlüğün,hatta bu dünyanın cehennem olmasını sağlayan yegane varlık insan..
Onun için ölü taklidi yaparak yalnız yaşamak daha özgürce geliyor bana.. Kimseye hesap vermiyor,kimseye hesap sormuyorum...
Kendinizi sevin...
Sevgilerimle
Dilek USTA tarafından 1/10/2019 11:16:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
Melankolik Şizofrenia
Lakin bir noktaya cevaben şunu söylemek istiyorum müsadenizle. Her şeyi seviyorum zaten. Dünya insanlardan ibaret değil elbette. Ancak insanları da seviyorum. Zira insan sevmeyince de olmuyor. Karmaşık bir durum.
Saygılarımla