- 549 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
NEDEN Mİ YAZIYORUM?-10
Yazarken eskiyi hatırladıkça, nerede ise benim bile unutmaya başladığım ne çok kelimeyi-sözcüğü gerilerde bırakmışız bir daha anılmamak ve anmamak üzere. Her şeyin bir hızı var ve her şeyin bir yıpranma payı, yeni tabirle raf ömrü var. Hani demiştim ya, bizim kuşağın gördüğü değişim, arkada bıraktığımız on beş kuşağın yaşadığı değişimin toplamından daha fazladır diye. İşte bu değişimin en çok yara açtığı şey dildir. Sizin üretmediğiniz, üretemediğiniz her teknoloji aynı zamanda dilinizin de, belki dininizin de düşmanıdır. Ama sizi en çok dilinizden vurur. Bir yaşama biçimi, bir çalışma alanı, herhangi bir sosyal davranış gereksiz ve kullanılamaz hale geldiğinde onu tanımlayan ve yaşatan bütün kelimeler de onunla birlik yok olurlar. Asıl acı veren yanı yok olmaları değil, varlıkları ile birlik hayatımızda oynadıkları rolleri de kendileri ile birlik çekip götürürler. Toplumsal kavgalarımız, toplumsal yavanlığımızın altında yatan en büyük nedenlerden biri hayatımızdan ayak izlerini bile çekip alan bu kelimelerdir...
Harmanlarımız, herklerimiz, köyü ve köylüyü var eden ne kadar iş ve uğraş varsa, ya yok olmuş, ya da mahiyet değiştirmiştir. Çiftte-çubukta, orakta kullandığımız ne kadar alet edevat varsa isimleri ile birlik şimdi hayatlarda ve hayatımızda yoklar. Her yok oluş, onlarca, yüzlerce kelimeyi hayatımızdan çekip almıştır. Bütün bu alet-edevatı kullanmanın bir dili olduğu gibi, hepsinin oluşturduğu da bizi hayata bağlayan bir kültürü vardır. Din nasıl uzun zaman içerisinde bir ahlak oluşturarak anlam kazanır hale geliyorsa, her sosyal yapı ve davranışta hayatımızda bir kültür oluşturarak anlamlı hale gelir. Bu davranış hayatımızdan çekilirken dili ile birlik gider, dil gidince kültürünü de hayatımızdan siler ve bu boşluğu dolduracak elinizde hiçbir şey kalmaz.
Bu anlamda benim yakalayabildiğim en yaralayıcı örnek traktördür, bildiğimiz traktör. Bu traktör gelmiş, hayatımızdan eskiye dair aklımıza gelmeyecek kadar davranışı, işi, oluşu ve bunların sayesinde yaşayan binlerce kelimeyi silip-süpürmüş bir başına hepsinin yerine oturmuştur. Binlerce kelimeye karşılık bir tek kelimedir o da kendi adıyla oturmuştur, traktör. Bir traktöre bile karşılık bulamamak ne feci. İşte gördüğünüz bu feda ediş ve yerine bir şey koyamama var ya, hayatımızın her alanında acımasızca devam etmektedir ama farkında değiliz. Doksan üç harbi de bunun içindedir, Çanakkale de bunun içindedir, Yemen’de, Sarıkamış harekatı da bunun içindedir. Elin bir ölüsüne karşılık, siz bin şehit verirsiniz de neden verdiğinizi bir türlü düşünemezsiniz bile. Sadece şu traktörü Türkçe biz yapabilseydik, hadi yapamadık adını Türkçeleştirebilseydik belki de bir ihtilal yapmış olacaktık, ondan sonra gelecek yenileri de ona göre dizayn edip hayatımıza bizden olarak ilave edecektik, gidenlerin arkasından da bu denli öfke duymayacaktık.
Köyden şehre göçten yakınıyoruz ya hani, köylünün artık bir dili yok, konuşamıyor, kendisine ait dilinden anladığı ne varsa kaybolup gitmiş, duvar diplerinde uyuklamaktan başka bir hareket alanı kalmamıştır. Bunu farkettiğindendir ki, yaşamak, konuşmak ve var olduğunu hissetmek için kafileler halinde şehre koşuyor, açlığını ve tokluğunu düşünmeden, düşünemeden. Traktörünü de ardında bırakarak dönüp bir daha yüzüne bakmadan, bakamadan...
Hayrettin YAZICI
Devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.