- 1450 Okunma
- 14 Yorum
- 1 Beğeni
İSTATİSTİK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ortaokul hocam
“ Çocuklar; neşeli iken de, hüzünlü iken de mektup yazmayın. Sizin ruh haliniz değişe bilir. Ancak gönderdiğiniz mektup da ki ifadeler bâki kalır.” Derdi.
Ben hocamın bu öğüdünü hep dikkate almışımdır. Özellikle hüzünlü olduğum da yazı yazmamaya dikkat ederim. Bana göre uzun sayılabilecek bir süredir, yazı yazamıyor, yazılanları da okuyamıyorum. Kolay değil. Müşterek anılarınız olan aynı yaşta üç arkadaşınızı peş peşe bir ay içinde kaybetmek…
Ama yazmamak, yazılanları okuyup yorumlamamak, Edebiyat Defterinden uzaklaşmak bana göre değil.
En son bir hafta önce, 30 Ağustos 1968 de ilk birliğimize beraber tayin olduğumuz acı tatlı birçok anım olan bir devre arkadaşımızı daha sonsuzluğa uğurladık.
Birliğe çiçeği burnunda birer astsubay çavuş olarak katıldığımız ilk günler, bu gün gibi hala aklımda. Komutan bizi çağırmıştı. Kural gereği adımızı, memleketimizi, branşımızı söyledik. On kişiden dokuzunun branşı İKMAL di. Zaten birliğin görevi de malzeme temini ve bakımdı. Sıra bana geldi:
“Bedri Tokul AMASYA, branşım İSTATİSTİK.”
“Neyy… Neyy… “Dedi Komutan.
“İstatistik Komutanım!”
“Nedemek o?”
Okulda öğretilen tarifi, bir solukta, şiir okur gibi söyledim.
“Adedi verilerin temini, tetkik ve tefsiri, neticenin istifadeye arzı.”
Diğer arkadaşlara dönerek:
“Siz gidin. Bir sorununuz olursa İdari kısımdaki Süleyman Başçavuş’a söyleyin. O halleder. Otur bakalım.”
Ben oturup oturmamakta terettütlüyüm.
“Otur oğlum otur. Diğer arkadaşlarının branşlarından ne yapacakları belli. Sen ne yapacaksın onu anlat bakalım bana.”
Komutanın özel olarak ilgilenmesi beni sevindirmiş hem de heyecanlandırmıştı.
Ben başladım okulda öğretilenleri sıra, anlam gözetmeden anlatmaya. Komutan beni hayretle dinliyordu. Ama farkındaydım. Anlattıklarımdan pek de bir şey anlamıyordu:
“Tamam… Tamam… Yeter. Sen şimdi Süleyman Başçavuşa git. Benim emrim olduğunu söyle. Yardımcı olsun. Sana bir ay süre. Çalışmanı yap bana getir.
“Emredersiniz !” Dedim çıktım.
Coşkuluydum. Sevinçliydim. Gururluydum.
Komutan bütün birimlere bana yardımcı olunması için yazılı emir de vermişti. Ben başladım çalışmaya.
Dış birliklerin yaptığı malzeme isteği.
Karşılanma oranları. Karşılanmama nedenleri.
Kadro ve mevcut karşılaştırılması.
Buna benzer diğer araştırmalar.
Personel sosyal durum anketi.( Evi, arabası olanlar. Çocuk sayıları. Memleketleri. VS.)
Topladığım verileri değerlendirdim. O zamanın imkânlarına göre renkli grafikler hazırladım. Altlarına yorumlar yaptım. Çıktım Komutana. Heyecandan bacaklarım titriyor.
Hazırladığım sayfaları tek tek çevirdi. Yazılanları okudu. İncelediği her sayfada yüz ifadesi değişiyor, sinirleniyordu. Günlerce emek verdiğim sayfaları masasının kenarına attı. Sonra bana döndü:
“ Demek kadroya göre personel sayımız az? Bir de çok az personelin arabası evi var? Haa bazı personelin de çocukları yokmuş.”
Ayağa kalktı. Başladı bağırmaya:
“Bana ne bütün bunlardan? Ben şimdi Hava Kuvvetleri Komutanlığına –Bana gönderdiğiniz üç günlük astsubay beni uyardı. Boş kadroları doldurun. Personel atayın. Personelimi toplayıp derhal çocuk yapın. Araba ev alın. Mı diyeceğim?”
Korkmuş, şaşırmıştım. Ayağa kalktım. Esas duruşa geçtim. Yanıma geldi. Yüzünü yüzüme dayadı:
“Hattini bil. Şimdi doğru Süleyman Başçavuşa git. Sana izin, istirahat gibi kayıtların işlendiği personel takip kartlarını versin. Bundan sonra senin görevin günlük yoklama belgelerinden o kartları işlemek.”
Sonra gülmeye başladı:
“ Onlar da renkli kalemlerle işleniyor. Marş marş.”
…………………………………..
Silahlı Kuvvetlerde kadrosu, ataması olmayan kantin, gazino, lojmanların bakımı gibi bazı görevler de vardır. Meslek hayatımın uzun yıllarını bu gibi görevlerle geçirdim. Diğer birliklerdeki aynı branşlı arkadaşlarımın da benden farkı yoktu. Biz jokerdik. Nere de bir görevlendirme var? Adres bizdik.
O yıllardaki Hava Eğitim Komutanı bilime de önem vermiş İSTATİSTİK branşlı bizlerin yetişmesini sağlamıştı. Nereden bilecekti? Bizlerin Jeray Kosinski’ nin romanındaki BOYALI KUŞ olacağımızı?
Dışarıdan okuduğum Fakülte de İSTATİSTİK dersi de vardı. O derste; Örnekleme, olasılık, frekans dağılımları, aritmetik ortalama, hipotez sınamaları, korelasyon, standart sapmayı ve daha birçok şeyi öğrendim.
İstatistik bir bilimdi. Değer verilmesi gerekirdi. Peki, emirle yönetilen kuruluşlarda buna gerek var mıydı? Onu takdirlerinize bırakıyorum.
Ancak; mutlu olarak ayrıldım Hava Kuvvetlerinden. Mesleğimin son yıllarında üç birliğin teşkilat ve kadrolarının belirlenmesinde, endüstri mühendislerinin ağırlıklı olduğu bir proje de yer aldım.
İstatistik böyle bir şey...
YENİ YILINIZ KUTLU HAYALLERİNİZ GERÇEK OLSUN.
SAYGILARIMLA…
YORUMLAR
Bedri Tokul
Öperim gözlerinden.
"İstatistik bir bilimdi. Değer verilmesi gerekirdi. Peki, emirle yönetilen kuruluşlarda buna gerek var mıydı?"
Buradaki yargınıza (Her ne kadar soruymuş gibi sunsanız da) katılamayacağım. örneklerle fikrimi açıklamak isterim:
Öncelikle belirteyim, örneklerimde siyasi mesaj vermek gibi bir kaygım bulunmamaktadır.
1) Durum değerlendirmede istatistik:
2007 yılında Dağlıca'da çatışmalarda sekiz asker PKK'ye teslim olmuşlardı. Bunlardan 5 i çatışma sırasında silahlarının şişip kullanılmaz hale geldiğini ileri sürmüş, silahsız kalmayı teslim olma mazereti olarak kullanmıştı. Bu noktada istatistik devreye girer ve bize o dönemde, belirli bir süre görev yapmış, yerli G-3 lerin hangi oranda şişme yapmasının beklendiğini söyler. Bunu elimizdeki durumun rakamları ile karşılaştırır ve mazeretin kabul edilir ya da edilemez olduğuna karar veririz. Eğer edilemez ise askerler yalan söylemiştir. Eğer edilebilirse o zaman Aselsan'ın bu konunun üzerine eğilmesi, G-3 üretiminin gözden geçirilmesi gerekir (Tabi hepsi -di'li geçmiş; bugün MPT-76 lar G-3ilerin yerini almaya başladı)
2) Stratejik karar almada istatistik
Fırat Kalkanı operasyonunda Türkiye Leopard-2 tanklarını kullandı. Kısa sürede bunlardan 8 tanesini imha edildi, düşmanın eline geçen 2 tanesi de Türk Hava Kuvvetleri tarafından kullanılmaz hale getirildi. Leopard-2 lerin kullanılma amacı daha önceden kaybedilen bir düzine kadar M-60 a göre daha iyi performans göstereceklerinin beklentisiydi.
Genel Kurmay bir sonraki harekatının planlamasını bu istatistiki verilerin ışığında yapacaktır. Ne oranda tank (ya da fırtına obüsü, Atak helikopteri, vs) kaybediliyor, hangi silahlara kaybediliyor, bir sonraki çatışmada bu silahlardan çıkma olasılığı, vs. bilgileri değerlendirilir ve sonuçta sahaya ne sürmelinin cevabı belirir.
Özetle istatistik, sizin de belirttiğiniz gibi, bir bilgidir ve karar almada kullanılır. Bunu ister demokratik ortamlarda alınan kararlarda kulanın, isterseniz de emir-komuta zinciri içinde. Belki sahadaki binbaşının harekata katılacak tank sayısını belirleme imkanı yoktur ama harekata katılacak askerlerin yanlarında ne kadar mühimmat ve erzak taşıması gerektiği bilgisini kullanabilir.
Saygılarımla.
İlhan Kemal tarafından 1/7/2019 9:09:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Tokul
Ben 1968 yılında yaşadığım bir olaydan bahsederek İstatistiğin önemi vurgulamak istedim. Maalesef o yıllarda öyleydi. Benim gibi aynı branştaki 10 arkadaşım da başka işlerde görevlendirildik.
Yazıdan aldığınız soru cümlesinin cevabi: Tabii ki Evettir. Sizinle aynı görüşteyim.
Ben branşıma ve istatistiğe önem verilmediğinin üzüntüsünü anlatmak için bu yazıyı yazdım. Zaten yazının tümünde zımnen bu verilmiştir.
Malzeme isteklerinin karşılanamama nedenleriyle ilgili yaptığım bir araştırma
da bir birliğin yanlış kataloglardan stok numaralarıyla istek yaptığı dolaysıyla istekleri uzun zamandır beklemekte olduğu ortaya çıktı. Hata düzeltildi.
30 yıl görevde, yirmi kusur yılda emeklilikte yani bu olayın üzerinden 50 kusur yıl geçti. Şimdi Silahlı Kuvvetler bilime, istatistiğe mutlaka önem veriyordur. Ekmeğini yediğim Silahlı Kuvvetleri eleştirmek beni aşar.
Üstadım bir de şu var. Belki bu başka kuruluşlarda da öyledir bilmiyorum.
Küçük rütbelerde ki veya alt kademelerdeki kişilerin yukarıdakilere yaptığı
öneriler tenkit olarak algılanıyor. Değer verilmiyor.
Yazımı okuyup yorumladığınız ve hemfikir olduğumuz için size teşekkür ediyor,saygılarımı gönderiyorum.
Sağ olun...
Bedri Tokul
Siz de haklısınız.
Teşekkürler.
Saygılarımla
glenay
Yeni yılınız kutlu olsun.
Mutlu, huzurlu yıllar..
Merhaba değerli hemşehrim...
Yeni yılınızı kutluyor,sevdiklerinizle birlikte ,sağlıklı,mutlu,huzur dolu nice uzun seneler diliyorum.
Ortaokul hocanız doğru söylemiş.Bazen bende hüzünlü veya mutlu anımda yazdığım şiirleri daha sonraları tekrar okuduğumda "bunları ne diye yazmışım" düşüncesini geçiriyorum içimden.
Sizi çok iyi anlıyorum. İnsanın sevdiği ve kader birliği yaptığı dostlarını birer birer kaybetmesi çok üzücü bir durum. Bu gün varız,yarın yokuz .. Hayat işte..
Ne iyi ettiniz de geldiniz ,hoş sefalar getirdiniz..
Sevgilerimle
Bedri Tokul
Tüm DİLEKlerin kabul olsun.
Bekliyoruz bir gün gelecek
Vakit tamam diyecek haydi
Dönüp bakacağız geriye
Yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında
Hepsi bu kadar mıydı sanki...
Selam ve Sevgiyle Hemşehrim.
Değerli abim.
Öncelikle günün seçkisini kutluyorum. Sonra geç kalmışlığımdan ötürü özürlerimin kabulünü rica ediyorum.
Anı yazın oldukça güzel ve mizah doluydu. Bence istatistik bazen çok şey, bazen de hiç bir şeydir. Mesela istatistiğe göre kişi başı yıllık gelirimiz 11.000 Dolarmış. Yani aylık yaklaşık olarak 950 Dolar civarında. Bir dolar 5.5 Tl diyelim. 950 x 5.5 = 5255... Yani benim aylık gelirim istatistiğe göre 5255 Tl. Oysa cebime giren 2670 Tl. Bu durumda istatistik benim gerçeklerimi yansıtmıyor.
Ama dediğim gibi bazen de herşeydir.
Neyse..Asıl önemli mevzu şu: Tavuğa, horoza, penguene kızıp da ayrılma buralardan. Sen bize lazımsın. Ölümlere gelince: Başın sağolsun. Lakin kimin ne zaman yolcu olacağı belli değil. Rabbim ömür verdiği müddetçe yazmak lazım.
Selam ve sevgilerimle.
Bedri Tokul
Evet.
İstatistik bazen yarısı buzdolabında, diğer yarısı da
fırında olan bir cismin sıcaklığını normal göstermektir.
Yazmak mı?
Bizim suyumuz, aşımızdır.
Selamlarımla.
Bedri Tokul
Onlar beni tanıdıkları için şanslılarsa
ben de seni tanıdığım için şanslıyım.
Sevgi ve Saygıyla.
Çok önemli bir bilim dalı istatistik. Siz de bir ordu mensubu olarak o tarihlerde bu bilimin hakkını vererek görevinizi layığı ile yerine getirmişsiniz öyle anlaşılıyor. Askerlikte ast, üst, rütbe ve kıdem durumlarından dolayı hiyerarşik yapıya da uyma zorunluluğu var mutlaka. Ne mutlu ki size görevlerinizi hakkı ile yapmanın vicdan rahatlığı içindesiniz. Keşke her kademede ki insanımızda bu çalışkanlık ve dürüstlük olsa... Kutluyorum yürekten bu güzel anlamlı yazınızı...
Bedri Tokul
Sağ olun.Var olun.
Her şeyi bildiğimiz zannetmemiz toplumca ilerlememizin önündeki en büyük engel. Özellikle yetkili makamdakilerin her şeyi bildiklerini zannetmeleri, bilmediklerini yok farz etmeleri... gibi birçok yanlış, astın bildiğini yapmasına da engel olur işte bu öyküdeki gibi.
Kaleminize sağlık Bedri Bey. Kutluyorum.
Saygılarımla.
Bedri Tokul
Maalesef bazı yerlere gelmek liyakatle değilde şansla(!)
olunca böyle olaylar olabiliyor.
Değerli yorumunuz için teşekkür ediyorum.
Saygılarımla...
Ülkemiz şartlarında genel olarak bilime önem verilmemesi bu yıllarda bile devam eden bir yoksunluk. Çok acıdır ki sürekli beyin göçü yaşıyor olmamıza rağmen neredeyse hiç bir medya ortamında bu durumdan bahsedilmez.
Nice senelere komutanım.
Sevgilerimle...
Bedri Tokul
Deve misali neyimiz doğru ki...
Teşekkür ederim.
Selam, saygı ve Sevgilerimle.
Yeni yılınız Kutlu olsun.
İlahi sevgili can dostum; hem güldürdün, hem düşündürdün.
Buralardan fazla uzaklaşma ve kendini özletme, güzel yazılarından bizleri mahrum bırakma..
Sağlıklı ve mutlu yıllar dilerim.
Selamlar.. Saygılar Ağabeyim..
Bedri Tokul
Acıda biz insanlar için. Neşe de.
Rahmetli olan devre arkadaşımı anayım derken, yazı beni nerelere götürdü.
Ama yaşadıklarım bir ukde idi içimde. Yazdım paylaştım rahatladım.
Selam ve Saygıyla CANIM KARDEŞİM...
Sevgili Bedri Ağabeyim;
Zaman ve koşullar denk gelir sizin de şansınız o denklikte ise içinde bulunduğunuz durum değer kazanır. Ayrıca Türkiye'de bilime ve insana değer ne kadar veriliyor tartışılır. Sizin kurumda istatistikçi kullanılsa idi ellerinde sağlıklı bilgi sahibi olan insanlar uygunsuz koşullarda erlere patlayıcıları saydırmazlar, o kadar ana kuzuları telef olmazdı. (Afyon patlamada şehit olan askerler) Bazen bir bilgi basit ve sıradan gibi görünür. Ancak o bilgi zor zamanların kurtarıcısıdır. Biz bazı şeylerin kıymetini acı çekerek öğrenenlerdeniz. Neyse Deveye sormuşlar boynun neden eğri, o da nerem doğru ki demiş.
Bu arada yazınız hoş ve güzeldi. Her şeyin iyi tarafından bakan bakış açınız muhteşem.
Sağlık ile kalın. Sevgiler.
Bedri Tokul
Böyledir toplumlar. Makam ne kadar yüksekse bilgi de o oranda artar diye düşünülür.Aslında öyle değildir. Ne kadar sorarsan o kadar öğrenilir.
Selam ve Saygıyla...