- 623 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
En Güzel İstisnamsın 📖(Bölüm#3)
’Sıpa uyuyor uyumasına da sen nerelerdeydin Son üç gündür? Özgür’e kavgalı olup olmadığınızı sordum ama bana birşey söylemedi.’ demişti Feride Teyze. Fakat ben Özgür’ün aslında üç gündür şehir dışında olmadığını anladığım cümleden sonrasını içinde bulunduğum şoktan dolayı duymamıştım.
Neden yalan söylesin ki? Neden söylemiş olabilir? Yoksa yağmurlu günlerimden sıkıldığı için mi uzaklaşmak istedi? Bu yüzden mi yalan söyledi? Sebep bu olamaz, daha gideceğini söylediği gün neşemi ve enerjimi ne kadar çok sevdiğinden bahsetmişti. Hatta küçük bir sürpriz bile yapmıştı. Aptal olma Ela, sana ne zaman yalan söylese -ki çok nadir yalan söyler, bilirsin- altında mutlaka mantıklı bir sebep çıkar değil mi?
Yaşadığım güven ikilemiyle yanaklarımı boylayan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim.
Mutlaka tam gidecekken bir aksilik çıkmış ve gidememiştir.
Bu sorulara cevap bulmak istiyordum. Ve bunlar duymak istediğim cevaplar olmalıydı. Bu düşünceler silsilesinden Feride Teyzenin beni endişeyle yoklamasıyla çıkmıştım. Gözlerimdeki endişeyi, korkuyu ve kafamdaki soruları da okumuş gibi bakıyordu.
’Hadi içeri geçip herşeyi sor ona.’ dedi ve elimdeki pasta yükünü aldıktan sonra içeri aldı beni.
’ Özgür’ü uyandırmamı ister misin?’ sorusuna başımla hayır cevabını verdim. Önce hızlı ve kırık bir şekilde atan kalbimi sakinleştirmem gerekiyordu. Birkaç derin nefes alıp verdim tekrar. Getirilen suyu da üstüne içtikten sonra biraz olsun sakinleşmiştim. Bu sakinlikle birlikte ona olan güvenim de geldi. Ve bu beni daha çok sakinleştirdi. Günüm güneşle başlamıştı ve ben uyuyana kadar da güneşle geçecekti. Bu hep böyle devam etmemiş miydi? Az önce duyduklarımın da mantıklı bir açıklaması vardır. Sonuç olarak bu düşünceler -gerçeklerim- beni tamamen sakinleştirdi.
Bununla birlikte yüzüme de gülüşüm yerleşti.
Etrafı toplamaya başlamış Feride Teyzenin ardından mutfağa geçtim. Önce güzel bir kahvaltı hazırlamalıydım.
Sofrayı donattıktan sonra sıra Özgür’ü uyandırmaktaydı.
Odaya girmeden önce aynaya baktım. Kızarmış gözlerimi görünce kuruntulu oluşuma kızdım.
Fazla oyalanmadan odasına çıktım.
Yüzünü görüşüyle aşka bürünen gözlerinin farkında olmadan yatağa yaklaşıp sevdiği saçları okşadı bir süre. İlk tanıştıkları an düştü aklına. Nasıl da sevgi dolu bakmıştı kendisine. Oysa günü yağmurla başlamıştı. O günü hayatının en güzel istisnası olarak kabul etmişti. Tıka basa olan otobüste aralarındaki insanlara rağmen kendisiyle konuşma çabalarını hatırladıkça her daim gülümserdi, tıpkı şimdiki gibi. Telefon bildirim sesiyle en güzel geçmişinden döndü.’En güzel anlarımı hep bozuyorsun Semih ya.’ dedi ve elini saçından çekmeden telefonu eline aldı. Bildirim gelmişti evet ama içerik gizlidir. Tuş kilidini açmaya çalışınca karşılaştığı şifreyle şaşırdı.
Bunun üzerinde düşünemeden uyanmıştı sevgilim. Şiş gözleri gözlerimle buluşunca şaşırdı sanki. Neden şaşırdı bilmiyorum, belki de uyku sersemliğinin etkisiydi. Bir on saniye süren şaşkınlığının ardından gamzelerini sundu. Bu ândan sonra bildirim derdi kalır mı Allah aşkına! Sımsıkı sarılışına karşılık verdim hemen.
’Hoşgeldin, seni çok çok özledim.’
’Bende seni çok özledim.’ dedi ve ayrıldı.
Oysa daha kokusuna doyamamıştım.
Hep birlikte kahvaltı yaptık.
Ve Semih’le buluşmak için evden çıktık.
Kolum kolunda yürürken ’Şu üç günün nasıl geçti?’ diye sordum, kendime engel olamayarak. ’Eğlenceli ve güzeldi.’ diye karşılık verdi bana bakmadan.
’Semih niye mesaj atmış peki?’
Bu sorum dikkatini çekmiş ve ’Semih mi?’ dedi şaşkın şaşkın bana bakarak.
’Bu sabah mesaj atmıştı, bakmak istedim ama gizliydi. Gerçi aklıma gelmişken ne zamandan beri telefonunda şifre var senin?’ dedim ve yüzüne baktım duygu değişimlerini görmek için.
Korkunun geçtiğini görünce kaşlarımı çattım. Kesinlikle benden birşeyler gizliyor.
Altı yıldır çıktığım kişiyi tanıyordum artık. Yani tanıyamamış olmam aptallık olurdu.
’Evinde kaldığımız amcanın küçük çocukları telefonumu kurcalamasın diye koydum o şifreyi. Biliyorsun, seninle fotoğraflarımız ve mesajlarımız var.’ dedi ama bu dediğine kendi bile inanmamıştı.
Sormak istediklerimi dile dökecekken Allah’ın laneti Semih aradı yine ’Sokağa girdik, geliyoruz Ela’yla. Ha bu arada dünkü maç noldu?’ diye sohbete daldı. AVM’ye gidene kadar da sohbeti gereksiz yere uzatıp durdu. Özgür’de bir tuhaflık vardı ama yakında çıkar kokusu.
Allah’ın laneti fikrimi almadan korku bileti almıştı bile. En iyi yanı ise film boyunca aklımdaki bu karmaşadan uzak sevgilimin omzunda huzurla uyuyacak olmamdı.
Bu fikir ile Semih’e biraz olsun sempati(!) duymak istesem de olmadı.
Mısırlarımızı alıp ortada Özgür olacak şekilde yerlerimize kurulduk.
Film başlar başlamaz omzuna kondu başım.
Tam uykuya dalacakken Semih ’Abi şu üç günün nasıl geçti?’ diye sordu zor duyduğum bir ses tonuyla. Merak ettiğim konunun açılmasıyla kapanmak üzere olan tüm algılarım tekrar canlandı. Uyumam imkansızdı artık.
’Çok eğlendim. Şu üç gün boyunca hiç sevgilim yokmuş gibi gezdim tozdum. Dediğin gibi sevgilisiz bir hayat çok rahatmış, bunu anladım.’ dedi Özgür, küçük kıkırtı bırakarak.
Bu sözlerinden sonra beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Artık uyuyor numarası yapmak inanılmaz zordu. ’Şşhh sessiz ol, Ela duyacak.’ Uyarısından sonra kendimi kaybettiğimi hissettim.Ki birkaç saniye sonra da gözlerimi açıp Özgür’e diktim.
Aklımı karıştıran sorularıma cevap almıştım ama istediğim cevaplar değildi bunlar!
Devam Edecek
✒Tuti
[
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.