- 1244 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
L A M O S A N T İ K K A L E S İ- S A R I V E L İ L E R
LAMOS ANTİK KALESİ
Ömrü yaşamım süresince doğum yerimin “Lamos” olduğunu öğrenen kişi ler hep Lemos’un nerede olduğu ve kelime anlamını sorması üzerine; “Lamos; Or ta Toros Dağları Taşeli Bölgesinde eskiden Ermenek/Konya, şimdiyse Sarıveliler/ Karaman ilçesi sınırları içinde olan doğduğum köyün adı. Yeni ismi, Esentepe o lup tarihi süreçte M.Ö. si antik döneme kadar uzanan tarihi bir geçmişi olmakla birlikte Oğuz Türkmenlerinin kurduğu Karamanoğulları Beyliği devrinde Beyler beyinin, kendi adına cami (1340) yaptırdığı ender köy yerleşim yerlerinden” oldu ğun belirtmekle yetinirdim. Aslında bu kısa cevap beni de pek tatmin etmediği için Lamos’un tarihi sürecin araştırılması gerektiğine inandım.
Tarihi süreçte Lamos ismi; “Lamos, Lamas, Lamus, Lamıs, İlamos ve Lemos” şeklinde dillendirilmiştir. Tüm söylemlerin adresi aynı yer olup odak merkezi La mos’dur. Anadolu’nun Kilikya Bölgesinin tarihi sürecinde Lamos isimli üç adet an tik yerleşim yerinden söz edilmektedir. Sözkonusu antik kentler sırasıyla; Sa rıveliler/Karaman, Gazipaşa/ Antalya ve Erdemli/ Mersin sınırları içinde yer alır. Her üçü de günümüzde Lamos olarak bilinmektedir.
Lamos, ismini Lamos Antik Kalesinden (Sarıveliler) alır. Lamos Antik Kalesi, Karaman/Sarıveliler ilçesi sınırları içinde Yunt Dağı (3227mt) yamacı, Akçalı Ko çaşlı Dağının (2158 mt) karşısında 1750 mt. rakımlı doğal korunaklı bir kale. Orta Toros Dağlarının yüksektende yüksek, yalçın ve erişilmez sarp zirvesi üzerine ko nuşlu konumda olan Lamos Kalesi’ni, güneyinde yükselen Koçaş Dağından Erme nek Göksu (Gökdere) nehrinin kolu Gevne- Daran çayı kanyonla ayırır. Batısın dan ise, Fariske (Pharax-Göktepe) Çayı kanyonla çevreler. Antik Kentin batı, gü ney ve güneydoğu cepheleri doğal, dikey sarp yamaçlarla çevrilidir. Kuzey cephe sinde sur kalıntıları ile karşılaşılır. Her yönüyle ormanla kaplı olup doğal korunak lı kartal yuvasını andıran bir kale kenttir.
Yazar Ünal Girginer; “Antik çağda Küçük Asya’nın (Anadolu) Alanya’dan (Korakesion) İskenderun (İssos) körfezine kadar uzanan ve Kuzeyi Toros Dağları ile çevrili bölgesi Kilikya olarak isimlendirilir. Ancak Kilikya tarihi süreçte, Dağlık Kılikya ve Ovalık Kilikya olarak iki bölgeye ayrılır. Bilahare isimleri tekrar değişe rek Dağlık Kilikya Taşeli ve Ovalık Kilikya ise, İçel olarak tanımlandığı ve Taşeli’ nin odak merkezinin Ermenek ve Mut ile hinterlandı” olduğunu belirtir”
“OrtaToroslar Taşeli Bölgesi, antik Neolitik (MÖ:6000) devrinden beri Ana dolu’nun ilk yerleşim yerlerinden ve uygarlık merkezlerinden bir bölge olarak bilin mektedir. Luviler Anadolu’da M.Ö. 3000- M.Ö. 1000 yılları arasında orta A nadolu’da Konya- Burdur- Eskişehir arasında yaşayıp buradan Anadolu’nun batı sı ile Kılikya, İsauria ve Pamphili’ya bölgelerine dağılmış ve özgün dili ile izbıra kan bir kavimdir.”
Anadolu’ya Karadeniz’in kuzeyinden gelmesi muhtemel olan Hititler ise; M.Ö. 2 nci Bin döneminde Anadolu’da merkezi bir devlet orğanizasyonu tesis et meyi başaran çok güçlü siyasal otoriteye sahip bir kavim olmasının yanı sıra inanç bağlamında da etkinliği tüm Anadolu coğrafyasında görülür.
Taşeli Bölgesinde de tarih öncesinden beri yoğun bir yerleşim söz konusu. Nitekim; tarihin akışı içinde Taşeli Bölgesine M.Ö.: 3000 yılından başlamak üze re; Luviler, Hititler, Akalar, Frikyalılar, Asurlular, Lidyalılar, Persler, Makedonlar, Hellen Bergama Krallığı, İsauria’lılar, Seleukoslar, Romalılar, Bizanslılar, Eme viler-Abbasiler, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlı medeniyeti iz bırakır. Tarihi süreçte Kılikya’da yaşayan yerli kabilelere özgü güçlü bir devlet organizas yon ve medeniyeti, Karamanoğulları Devletine kadar bulunmaz.
Antik çağın M.Ö. birinci bin yılında İsauria (Kılikya) ve Lykaonia (Konya) or ta Anadolu’daki iki bölgenin adı ve orta Anadolu’nun Akdenize geçiş bölgesinde dir. Dağlık Kılikya ile Lykaonia (Konya) arasında kalan küçük bir bölgeye İsauria (Bozkır) ismi denilmekteyse de; Hititlerin M.Ö. 1800 li yıllarda yıkılmasından son ra İsauria’ların yörede hükümranlığını artırması sonucu bütün Dağlık Kilikya Böl gesi için “İsauria Bölgesi” ismi dillendirilmiş. Fakat Taşeli Bölgesi, Roma ve Bi zans döneminde; İzorya, İzavriya gibi isimlerle de tanımlanır. İsauria’lıların Dağ lık Kılikya’ya egemen olduğu M.Ö. dönemde İsauria (Bozkır, Ermenek, Mut, Gül nar yöreleri) bölgesi sürekli Akdeniz korsanlarının sığınma, gizlenme yerine dö nüşünce genel asayiş bozulur ve soygunculuk artış kaydeder.
Taşeli OrtaToros Dağlarının gizemleri hep düşman saldırıları karşısında sı ğınma ve emniyetli korunma yeri olmuştur. Akdeniz kıyısından içerilerde Taşeli Bölgesi Toros Dağlarında konuşlu antik kentleri, hem düşmandan, korsan saldırı larından ve soygundan korunmak hem de doğaüstü varlıklara tapınmak amacıy la özellikle birbirini gören yüksekten de yüksek zirvelere mevzilenmiştir.
Ayrıca Taşeli Bölgesi suya dayanıklı ve gemicilikte makbul olan sedir, kök nar ağaçlarının vatanıdır. Bu malzemeyi temin etmeye çok elverişli olduğu için antik kalelerin varlığıyla koruma altına alınması olası dahilindedir. Hatta Akdeniz kıyısında mevcut Pamfilya Eyaleti Alanya ve Anamur kentleriyle ateş dumanı yöntemiyle kısa sürede haberleşme olanağı oluşmaktadır.
Arkeoloğ Dr.Ümit Akgün; “İskenderiyeli Yunan Filozof Hierokles’in, İsauria ’lılar, Kılikya Bölgesine milattan önce 1800 li yıllarda hükümran olduğu dönem de bölgede mevcut 22 adet antik kent yerleşimi olduğu ve bu kentler arasında; Germanikopolis (Ermenek), Sbida (İzvit/ Başyayla), Zenonopolis (Uğurlu/ Sarıveli ler), Apaka (Alahan), Selinos (Gazipaşa), Anemurion (Anamur), Adrasus (Balabo lu/ Mersin), Kelenderis (Aydıncık), Dalisandos-Sınabiç (Mut) ve LAMOS (Esente pe/ Sarıveliler) antik yerleşim yerlerini özellikle bildirdiğini” belirtmiştir. Böyle ce Sarıveliler Lamos Antik Kalesi’nin evveli M.Ö. si 2000.li yıllara kadar uzan makta ve bu duruma ait tarihi gerçekler toprak altında bakir vaziyettedir. Elbet gün yüzüne çıkarılacağı anı sabırsızlıkla beklemektedir.
Luvi Tarih araştırması yazarı Sefa Taşkın; “Robert Drewsde’ye dayanarak; “ Konya- Burdur- Eskişehir- Tuz Gölü arasında yer alan bölgenin M.Ö. 3 ncü Bin yıl dan itibaren yoğun iskana uğradığı ve günümüze ulaşan birkaç yüz ören yerin den anlaşıldığına göre burada yaşayan insanların Luvice konuştuğunu, Bu neden le Hitit dönemi hiyegrolif çivi yazısı yazıcılarının bu bölgeye “Luviya” dediklerini ve M.Ö. 2 nci bin yılda İsauria bölgesi Taşeli’nde; Luvi dili konuşan ve inançların ca ilah “Tarhunt’a” tapınan kavmin yaşadığı ve İsauria isminin aslının (İs “a” a –u ra) olduğu ve Luvi dilinde “Büyük Kent” anlamına geldiği, ayrıca Ermenek bölgesinde ilk bilinen halkın “Luviler” olduğunu” belirtir.
Ayrıca Trover Bryce’ye göre; “Hellenistik dönemde (M.Ö.3 ile 1.Yy arası) ve Romalılar (M.Ö. 133 -M.S. 395 yılları arası) zamanında Psidia (Yalvaç), Lykia (Lukkalı Bölgesi), Pampilia (Antalya), İsauria, Kılikya ve Konya’da yer ve kişi adla rına bakılınca buralarda Luvi topluluklarının var olduğunun söylenebileceğin” a çıklıyor. M.Ö. 3000 yılından beri Anadolu coğrafyasında var olmuş kavimler ile beyliklerin geneli Luvi kültürüyle bir şekilde ilişkilenmiş. Bu bağlam da Yrd. Doç. Dr. Esra Topal’da; “Kılikya halkının Luvi kültüründen geldiğini (yoğrulduğu) ve Lu vi’ler’in Hitit hiyegrolif yazısını icat ettiği ve bu yazı sistematiğinin tüm Anadolu’ da yaygınlık kazandığını” açıklar.
Makedon Büyük İskender’in M.Ö.333 yılında Persleri yenmesi sonucu Ana dolu’da Hellenistik devir ve M.Ö. 130 ncu yıllarla birlikte Romalılar dönemi baş lar. Romalılar’ın yazılı kaynaklarında; Kent için, “Polis” ve Köy için, “Kome” diye söz edilirmiş. Bu dönemde Anadolu’da yeni kurulan ya da eskiden var olup adı değiştirilen antik kentlerin yeni adı “Polis” kelimesiyle sonlanır.
Nitekim, İzmir/ Torbalı’da antik kent Metropolis ile Taşeli merkezinde Luvi ce olan Maras- Marassa (Ermenek) nın, Romalı Komutan Germanikus adına iza feten yeni adı Germanikopolis olduğu gibi Selinus (Gazipaşa), Claudipolis (Mut), Rusumblada /Zenonopolis (Uğurlu/ Sarıveliler), Balbasos (Pharax- Fariske Körüs tanı), Dometiopolis (Dindebol/ Başyayla) Lauzados (Lafza), Eirenepolis (İrnebol), Dalisandes (Muhallar) gibi antik kentlerin ismi bir şekilde değiştirilmiş. Ya da ye ni kurulan Antik yerleşim yerleridir. Romalılar bölgede mevcut antik kentlerin Lu vi diliyle bilinen isimlerini kendi diliyle değiştirmiş ve yeni kurduğu kentleri ise, yeniden diliyle adlandırarak yerli halkı asimile etmiştir. Ancak Ana Tanrıça Tapı nıcısı, tapınma merkezi olan Lamos Antik Kalesi ismini değiştirmemiş ve inanç bağlamında değiştirmeye de gerek duymamıştır.
M.Ö.1. Bin yıllarında İsauria’lılar, geçmiş bin yıldan gelen köksel alışkanlık larında olduğu üzere orta Anadolu’da mevcut güçlü devlet kavimlerin orduların da paralı asker olarak görev yaparak binlerce yıl varlıklarını bu şekilde sürdürür. Bu bağlamda M.S. 425- 491 yılları arasında yaşayan, aslen İsauria’lı bir kabile reisi ve Rusumblada’lı (Uğurlu Körüstanı- Zenonopolis)) olan Tarasikodissa (Luvi diline göre adı), Bizans ordusunda paralı asker olarak göreve başlar. Bilahare ko mutanlıktan Bizans İmparatorluğuna yükselince Tarasikodissa adı, Zenon ve Ru sumblada antik kentin ismide “Zenonopolis” (Uğurlu Körüstanı) halinde değiş tirilir. Adı değiştirilmeyen Lamos, Davdas, Laranda (Karaman), Apaka (Alahan), Arzava (Luvi Krallığı), Mousbanda (Muzvadı).. gibi isimlerin Hellenler, Yunan Rumca dili ve Romalılarla asla ilgisi, alakası bulunmamaktadır. Yazar Sefa Taşkın; “Bu isimlerin Luvi dilin den kelimeler olduğunu” açıklamaktadır.
Nitekim, Yazar Sefa Taşkın; “Taşeli Bölgesi odağı Ermenek, Hitit İmparator luğunun M.Ö. XVI. Yy.da yıkılmasından sonra İsaruia’lıların egemenliğine girer. Bu dönemde bölgede yaşayan kabilelerin isimleri Hellen/Roma dili biçiminde ol duğu görülmesine rağmen aslında Luvice dili olduğunu” açıklar. Böylece Lamos Antik Kale’sinin günümüzden en az üç bin yıl öncesinden beri söylenen “Lamos” adı, Luvi dilinde bir isim ve M.Ö. 2. Bin yılından beri “Lamos Antik Kalesi” adıyla yaşamaktadır. İlkokul tarihi bilgileriyle yetinen kişiler bu tür isimleri Yunan, Ro ma ittifakına bağlamayı marifet sayar.Ancak, Lamos” isminin Romalılar ve Hel lenlerle asla ilgisi bulunmadığı böylece iyice anlaşılmaktadır.
Asıl amaçları; Anadolu’nun yer altı, üstü zenginliklerinden yeteri kadar ya rarlanmak olan Roma İmparatorluğu, M.Ö. 133 yılından itibaren Bergamon Krallı ğına hükümran olması üzerine batı Anadolu’da boy göstermeye başlar. Yıllar yıl ları takip ederek asırlar aşıldıkça Romalılar, Anadolu coğrafyasında iyice etkin o lur. Taşlık Kılikya’nın Akdeniz kıyılarında korsanlık hadisesi M.Ö. 68 yılında artış gösterir. Bu durum, Romalıların da Taşeli bölgesinde tam hakimiyet kuramaları nın bir göstergesi olsa gerek.
Roma Tarihi Yazarı Ercüment Yıldırım; “Romalı Komutan Gnaeus Pompe ius, Kılikya’ya düzenlediği seferle korsanlardan temizler ve Akdenizi on üç bölge ye ayırarak güvenliğin sağlanması ve bir daha bölgede asayişi tehlikeye düşürme mesi için her bölgeye yardımcılarından komutan atar. Taşeli İzavriya, Selinos ve İsuruia’yı kapsayan yörelere, Taşeli “Lamos Ana Tanrıça Tapınıcısı” adından do layı bu bölgeye “Lamotis Bölgesi” diyerek ayrıca komutan atar. Böylece Taşeli Sarıveliler Lamos Antik Kalesi de aynı bölge (Lamotis) içinde kalır.
Antalya (Gazipaşa) / Selinos Lamus Antik Kenti (Adanda), M.S. 253-260 yıl larında Roma İmparatoru Valerianus zamanında yapılmış ve oğlu Gallienus impa rator olunca M.S. 260- 268 yılları en görkemli dönemi olur. İmparator Valeria nus; Anadolunun Akdeniz ve Taşeli Bölgesinde yaz ve kış aylarında görülen şid detli iklimsel değişikliklerden Sarıveliler Lamos Antik Kalesi Luvi kavim sakinleri nin etkilenmemeleri için kış aylarını Selinus’ta (Gazipaşa) geçirmelerin temin amacıyla, Selinus’ta uygun bir mekana Lamus (Adanda) Antik Kenti “Ana Tanrıça Tapınıcısı” olarak ikincisini yaptırmıştır.
Arkeoloğ Emre Sarı; “ İmparator Valerianus’un, (M.S. 260) Gazipaşa La mus’ta bulunan iki tepeden birine M.S. 68 yılında Roma İmparatoru olan Vaspasi anus adına ve diğer tepe üzerine de oğlu İmparator Titus adına tapınak yaptırdı ğını” belirtir. Bu bağlamda Lamos’un esas merkezi Luviler’le birlikte Taşeli Toros Dağlarının zirvesinde konuşlu ve “Ana Tanrıça Tapınıcısı” konumunda olan La mos (Sarıveliler) Antik Kalesidir.
Diğer taraftan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kurt; “Viranşehir (Soli) (Erdemli- Mersin) yakınındaki Lamas çayının, antik çağda Dağlık ve Ovalık Kılikya arasında sınır olarak kabul edildiğin” belirtmektedir. Ayrıca Yazar Mustafa Sağlam; “La mas’ın M.S.193-211 yılları arasında Roma imparatoru olan Septimus Sevenes dö neminde kurulmuş bir antik kent olduğu ve en parlak dönemini İmparator Cara calla (M.S. 211-217) yıllarında geçirdiğini” açıklar.
Yazar Ünal Girginer ise; “ Mersin Lamas Antik Kalesinin, Bizanslılar ile Arap lar arasında esir mübadele, değiştirme üssü olarak işlevi olduğunu” ifade eder. Tüm bu açıklamalar ışığında antik çağlardan bu yana tarihi süreçte sırasıyla önce Sarıveliler/ Lamos Antik Kalesi, akabinde Gazipaşa/Lamus Antik Kenti ve niha yet Mersin-Erdemli / Lamas Antik kenti sahne aldığı anlaşılıyor. Böylece Anadolu coğrafyasında mevcut en eski Lamos, Lamus, Lamas antik kenti Sarıveliler’dedir.
Antalya ili Turizm Rehberinde Gazipaşa- Lamus antik kentiyle ilgili bir açıklamada Akit Gazetesini kaynak göstererek; “Lamos’un, Yüksektende yüksek sarp bir dağın zirvesinde konuşlu; “Ana Tanrıça Tapınıcısı- tapınma yeri” anla mına geldiği açıklanır. Esasında bu açıklama; Lamos Antik Kalesinin coğrafik ko numu ile tıpatıp uyuşmaktadır. Lamos Antik Kalesinin konuşlu olduğu 1750 rakımlı Dağ, 2158 rakımlı Koçaşlı Dağının gölgesinde kalmış vaziyettedir. Çok tanrılı inanç sisteminin olduğu çağlar için dağın, dağa bağlılığı bu betimlemeyle güzel tarif edilmiştir. Bir nesnenin güzel tarifi ancak bu kadar gerçekçi olabilir. Zi ra Lamos Antik Kalesi, antik çağın miladdan iki bin yıl öncesinden beri Ana Tan rıça Tapınıcısı olarak Toros Dağlarının yüksekten yüksek zirvelerinde gizemini ko rumaktadır. Lamos Antik Kalesi coğrafik konumu, yüksektende yükseğin daha yükseğe tapınır vaziyettedir. Böyle bir konumda M.Ö.2. bin yılların inanç anlayışına uygun düşmektedir.
İnsan, yaradılışından itibaren ömrü yaşam koşulları ile ortaya çıkan inanç ihtiyacın karşılayacak, emniyet içinde olduğu güveni verecek ilahi bir gücün varlı ğını hep inanarak arar. İnançsız bir varlığın olması asla mümkün değildir. Allah, İnsanoğlunu Yaradan’a inanması için yaratıp kul eylemiştir. İnsanoğlunun ilahi varlığa inancı, kalbi bağlılığı yaradılışından itibaren başlar. İnanmak ruhun özü dür. Haliyle insan İlahi güce saygısın göstermek ve tapınmak amacıyla dinsel tö renler, bu törenler için özel olarak ayrılan kutsal mekanlar, sunaklar yapar. İn sanlığın yerleşik hayata geçişiyle birlikte bu tür kutsal mekan ve sunaklar önem arz etmeye başlar. Ana Tanrıça Tapınıcısı tapınakları da bu amaca uygun olarak dizayn edilen mekanlardır.
İnanılan Ana Tanrıça güvenini, sevgi ve saygısını kazanmak için çeşitli nes neler, sembol ve motifler üretilip kabulü için adaklar sunmak, törenler düzenle mek inancın en temel unsurudur. Bu ritüeller düşüncenin soyut ve somut biçim de dışa vurum göstergesidir. Antik devirlerde Ana Tanrıça tapınımı semavi dinle rin inanç sistematiğinden farklılık içerir. Bu farklılığın, Anadolu topraklarında bir döneme hakim olduğu aşikardır. Ancak semavi dinlere (İslamiyet ve diğerleri) dünya üzeri halk tarafından çoğunlukla inanılıp benimsenince özellikle miladla birlikte önemin kaybeder ve islamiyetle tamamen yok olmaya yüz tutmuştur.
Milattan önceki Neolitik devirden (M.Ö. 6000) itibaren Anadolu’nun ormanla kaplı yüksektende yüksek dağları Ana Tanrıçaya tapınma yeri olarak ter cih edilmiş. Bu mekanlara kutsiyet atfederek sunak ve tapınma alanları tesis edil miş ve tapınılan ilahi varlığın sıfatlarına izafeten bu alanlara, ya ilahi varlığın adı ya da dağın ismi verildiği aşikar bir vakadır.
Nitekim; Arkeoloğ Dr. Seher Selin Özmen, “Ana Tanrıça Kültünün Hellen A nadolu İlişkileri” konulu araştırmasında; “İngiliz Arkeolog James Mellaart’ın; Bur dur Hacılar Höyüğü ve Çumra Çatalhöyük (Konya) kazılarından elde ettiği bulgu lara dayanarak Mezopotamya uygarlığından çok önceki (M.Ö. 6000) bir (Neoli tik) dönemde Ana Tanrıçanın Anadolu’lu olduğunu, zira bu buluntuların bilaha re Luvi, Hatti, Hitit, Frig ve Hellen uygarlıklarını etkilediğini” belirtmektedir.
Keza Luvi Tarihi araştırmacı Yazar Sefa Taşkın; “ M. Ö. 2nci bin yılda Anado lu’nun Fırtına Tanrısı adı; Hititler’de Hepat (Tarhuna), Luvilerde Tarhunt, Hurriler de Teshup olup Hellenlerde ise, Zeus” olduğun belirtmiştir. Anadolu’da Friglerin Ana Tanrıçası Kybele’nin, Hiristiyanlığın başlangıcına kadar etkin olduğu bilin mekle birlikte Ana Tanrıça Kybele, dağ ile özdeşleştirilip aslanla ilişkilendirildiği için genellikle dağ zirvelerinde tesis edilen tapınaklarda tapınılmış.
Tarihi süreçte Anadolu’ya hükümran olmuş tüm kavimler/medeniyetler belirli bir dinsel inanışa sahip olup kendi ilahi güçlerini yaratmışlar. Bu inanç biçi mi bazen soyut olarak düşüncede yer bulmuş, bazen ise, somut nesnelere bürün müş ve ilahlar için tapınma mekanları, sunak yapılmış. Anadolu’da medeniyet ol muş Hititler (MÖ: 1800) ilah Hepat’a tapınırken, Friğyalılar (MÖ:750), ilah Ky bele’ye tapınmış. Ana Tanrıça Kybele, “Tanrıların Anası” olarak tanımlanmıştır.
Ayrıca Mısır mitolojisinde İsis-Osiris ve Sümer’lerde; İnanna ve Dumuzi ve Suriye’de Anat-Baal tanrıçaları dikkate alınınca antik çağlarda bölgesel ilahların varlığından çokca söz edilir. Hititler, Anadolu’da bin yıla yakın hükümran olur ken ülkenin koruyucuları Fırtına tanrısı ile Arinna tanrısı olması nedeniyle Hitit ülkesine, “ Bin tanrı ili” denmiş.
Hititler ve Frigyalılar haricinde Anadolu’da egemen olmuş kavimlerinde Ana Tanrıça inanışını benimseyip inandığına dair; “MÖ, 5-4 yy’da Kılikya yakın larında bulunan Aramice metinlerde, MÖ, 5. yy’da Kybele’nin Aslanların Sahibi olarak betimlendiğini gösteren Salihli Sardes Antik Kentinde (Manisa) bulunan rölyeflerde ve yine aynı bölgede bulunan yerel bir kap parçası üzerinde Lidya alfabesiyle yazılmış Kybele yazısı nadide örnek teşkil ettiğini”. Dr. Seher Selin Öz men açıklıyor.
Frikyalılar devrinde Gordion (Polatlı/Ankara), Pessinus (Sivrihisar/ Eskişe hir) Lidyalılar (MÖ: 675) devrinde Midas , Helenler (MÖ 333) ise; Pergamon (Bergama) Krallığı Ana Tanrıcası ilah Meter adına Metropolis (Torbalı/ İzmir) an tik kentini tapınma merkezi haline getirmiş. Hatta Midas antik kenti, Roma İm paratorluğunun miladdan önceki döneminde dahi Ana Tanrıça tapınma merkezi olarak varlığını sürdürmüş.
Arkeoloğ Dr. Seher Selin Özmen; “Din tarihçisi Mircea Elia de’ye göre; Ça tal Höyük’ün leoparlı tanrıçası, Hititlerin tanrıça Hepat’ı ve Frig yalılar’ın tanrıça Kybele’si arasındaki ilişki, Anadolu’da Hiristiyanlığın girişine kadar şaşırtıcı bir dinsel sürekliliğe işaret ettiğini” belirtmektedir.
Helenistik Devir’de (MÖ 333), Batı Anadolu kırsal kesiminde en önemli Ana tanrıça tapınım alanı Metropolis antik kenti yakınındaki Gallesion Dağı’nda bulu nan Meter Gallesia Kutsal Alanı olduğu ve bu nedenle de Metropolis Antik Kenti adını Ana Tanrıça Meter Gallesia’dan yani Kybele’den aldığı için Metropo lis’in “ Ana Tanrıça Kenti” olarak adlandırıldığın” belirtiyor.
Taşeli odağı Ermenek yöresinde antik çağlarda konuşlu Maras, Lauzados, Balbasos (Pharax- Fariske), Adrasus (Balabolu), Rusumblada, Davdas..gibi antik kentler daha ziyade birlikte yaşam yerleri konumundadır. Bu kentler genelde bünyesinde dönemin ilahına tapınma merkezi de (tapınak) bulunması makul bir olgudur. Ancak Lamos Antik Kalesi, Luviler’den kalma özel bir Ana Tanrıça Tapını cısı, tapınma mekanı olduğu için Dağa, Aya, Aslana, Orman ve Suya çok yakın, içiçe bir özelliği bulunmakta ve özel tercih nedeni olmaktadır. Bu kale Luviler’in ilahı Tarhunt için tapınma yeri olsa gerekir.
Pagan inanışını benimseyen Roma İmparatorluğu topraklarında Hıristiyan lığı yasaklamış ve bu durum imparatorluğun M.S. 395 yılında Roma ve Bizans ola rak ayrılmasına kadar devam etmiştir. Bizans imparatorları da ilk başta yasağı sürdürmüş hatta, Hıristiyanlığı benimseyen halka zulmetmiştir. Hz. İsa’nın hava rilerinden ve müridi Aziz Barnabas, Taşeli (İzavriya ) Ermenek’te mevcut Deko polis antik kentleri ziyaret etmesi üzerine halk Hıristiyanlık inanışını gizli gizli be nim semeye başlar.
Böylece Semavi din inancı ile çok ilahlı inançların inanç anlayışı birbirinden farklılık arz etmesi üzerine; Anadolu’da ve Taşeli’nde Luviler’in ilahı Tarhunt, Hi titlerin ilahı Hepat ve Friglerin ilahı Kyebele’ye özgü tapınma mekanları gibi La mos Antik Kalesi tapınma mekanı, özellikle Hıristiyanlığın Ermenek yöresinde be nimsenmeye başlamasıyla birlikte inançsal önemini kaybetmiştir.
Lamos veya değişik lehçelerde söylenen “Lemos” ismi o kadar değerli bir isim ki; Portekizli Gazeteci-yazar Rodrigue Dos Santos, Amerika kıtasının keşfini anlattığı belge kaynaklı “Kodeks 632” isimli romanında; “Krıstomp Colomb’un 22-Nisan- 1500 tarihinde Pedro Alvares Cabral filosuyla Hindistanı keşif için gi derken şiddetli fırtınadan rotayı şaşırınca önce Brazılya kıyılarına ulaştığı ve bu rada on gün kalındığı ve Hindistana ulaşmak için 2-mayıs-1500 t.de yola çıkıldığı vakit erzak gemilerinden birisinin Kaptan Gaspar De Lemos’un yönetiminde Liz bon’a geri döndüğünü” anlatır. Lemos isminin Karamani Türkmenlerinden denizci Piri Reis ile birlikte Portekiz kıyılarına kadar ulaşmadığı ne malum.
Lamos, Lamos dedikleri yüksektende daha yükseğe yönelen bir kale.
25-11-
Süleyman YILDIZ
(Lemos 5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.