- 857 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ANA HAKKI
ANA HAKKI
Ana peki ana nedir evlat nedir bir birine iki borçlu gibi peki hangisi ödüyor borcunu önce evlat anaya borçlanır bu öyle bir borctur ki ödemesi çok zordur bu borç bir damla su ile başlar su pınar olur pınar çay olur çay göl olur göl deniz olur deniz okyanus olur ve borç büyür ödemesi zor olur o bir damla su bir pınara düşer Pınarda allahım hikmet ile çoğalmaya büyümeye başlar artık pınardan çıkma vakti gelir çaya dönüşür çaya dönüşmeden kendi yatağını bulur kendi yatağından akmaya başlar aka aka çay olur çay attıkça bir derede toplanır göle dönüşür yıllarca akan çay gölüne sığmaz taşar enginlere bir denize dönüşür artık denizde sığmaz bir okyanusa dönüşür içinde binbir canlı yetiştirir o canlılar çoğalır ve çoğaltır işte bir insanın bir evladın doğuşu böyle başlar böyle büyür çoğalır peki bu doğum sırasında o ana neler yaşar ilk heyecanı duyduğunda yüreğinde güller açar sevincini sığdıramaz dağlara taşlara göçmen kuşlar gibi o küçücük yüreği Maverada uçar ayakları yerden kesilir bu bir ananın ilk sevincidir o sevinç yüreği gamdan kederden arındırır belkide yıllar sonra yağmalanacak ruhunun acı bir Zehri yada Gökyüzünde ipek kanatlarla uçmanın sevincinin haberidir. O ananın bir fidanı olacak o fidan büyüyecek çicekler açacak o çiçekleri yapraklar koruyup üşütmeyecek peki o fidan büyüdüğünde çınar olduğunda o küçük fidanı dikeni bir gün olsun yağmurdan koruyacakmı yoksa sadece kendi çiçeklerini mi koruyacak ey çınar seni fidan iken biri dikmeyip büyütmese sen o çiçekleri sen meyveleri verebilecekmiydin işte anlatmak istediğim de bu bir ana ile bir evladın yaşamı.
Elbette yetiştiremez din çünkü seni o ana fidan olman için önce dokuz ay karnında taşıdı fidan olduğunda seni çıngıraklı bir beşiği yatırdı bazı geceler öyle ağladın ki o ana tatlı uykusunu bölerek senim sesinle uyandı yanıma koştu ne bu ses diye ya karnın açtı ya bir yerinde ağrı vardı ya altın ıslanmıştı sen bunu ağlayarak Anlatırken senin en güzel dilini o ana anlıyordu ve o saate derdine çareyi buluyordu.
Bir anne rûhunda biriken o engin şefkatin sınırlarını tâyin edebilecek bir ölçü var mıdır Yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş, uyumamış uyutmuş Hayâtın fırtınalarında bizlere bir toz konmasın diye bütün varlığını seferber etmiş olan anne ve babaların haklarını ödeyebilmek mümkün müdür
Dünya nimetlerini sen büyüdükçe sana tattıran en güzel aşçı degilmi .
üç beş ay böyle büyüdükten sonra artık bazı tatları tatma zamanı gelir işte o ana , Allahın verdiği nimetleri sana en güzel tattıracak en güzel anlatacak en güzel aşçın olan anadır bir mandalinanın kabuğunu soyup senin dudak ölçünü ölçerek bir ay önce ki ölçü ile bir ay sonraki ölçüyü fark ederek o mandalinayı değirmen gibi ezip un haline getirip senin dudakların ucuna koyup o tadı sana tattıran o anadır ..onun kucağı seni yetiştiren en güzel tersanedir.
Bir patatesi senin bogulmayacagın şekilde ayarlayıp sıcağını ayarlayıp sana yediren anadır. Anadan başka hangi bir aşçı hangi bir mühendis bunu ayarlaya bilirki .o hikmeti o na bahşeden o yüce yaradan dır ona öyle bir güç kuvvet vermiştir ki o istesin kazık gibi çakılmış dağları bir eliyle tutup sallar ve dağın kayaları bir koza gibi dökülür . Peygamber efendimiz boşa dememiştir cennet anaların ayağının altında diye işte yüce Rabbim cenneti bile anaların ayakları altına koymuş ken biz daha neyi ararız peki evlat borcunu ödermi o ana yüreği varya hiç bir zaman onu borç saymaz bir çiçek büyümüş tür yıllarca koklar özlemle hasretle koklar ve bir gün gelir o çiçek Dikenlenir belkide ilk önce onu yetiştiren bahçıvana batar Eger ki Allah korkusunu ve imanı o gülün yetiştiği bahçeye dökülmemişse elbette o diken ilk ona batar dünyanın şevkine tatlı esen Samyeli ne kapılan evlat hiç bir şeyin farkına varamaz o dünyayı ebet sanmıştır
Ana yaşlanır gelir altmış beş yetmiş lere işte o evladın borç ödeme zamanı gelmiştir cenabı hakkın ilahisiyle o ana artık çocuklaşır yaş içerdikce çocukluk dahada artar işte bu tam tersine bir döngü olur oysa ki bebek büyürken yaş akıl Bakileşir yaşlılar da, yaş ilerledikçe çocuklaşır, artık bakım zamanı o yetişen Evlat tadır peki evlat anasının onu sarıp sarmaladığı gibi ona aynı şevkati gösterirmi gece vakti annesi ağlasa karnı açıksa ona o saate kalkar bakarmı belkide o saate tuvaleti geldi Kalkamadı onu kaldırıp götürürmü yoksa yanında yatan eşi yat herif yat zaten yaşlandı bunada bir ayağı çukurda yarın bu gün gider rahatını bozma diyen avradın lafıyla yatır kalkmazmı . Ne tuaf demi işte böyle düşünenler hep borçlu dur o borcu ile ahirete göçerler Mahşer günü ananın evladı tanımayacağı bir gündür işte o ana o burcu o Evlat tan alacaktır hiç bir zaman kimsenin borcu kimsede kalmaz er ve geç ödenir .bunun hakkında hadisler bakım ne diyor
46. Sure (Ahkâf Suresi), 15. Ayet
Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım
Ve
Hac sırasında bir sahabe hasta annesini omzuna alarak Kâbe’yi tavaf ettirmişti. Sonra Resulullah’ın (asm) yanına gelerek:
“Ya Resulallah, annemi sırtımda taşıyıp tavaf ettirerek hakkını ödedim mi?" diye sorunca, Resülullah (asm):
“Hayır, sana hamile iken alıp verdiği bir
nefesin hakkı bile değildir.
Rabbim hayırlı evlatlar büyütmek yetiştirmek nasip etsin
AMİN
YORUMLAR
Anneler canlarımız ciğerlerimiz bizim mümkün değil bir evladın annesinin hakkını ödemesi ödeyebilmesi o sebep ile çok iyi davranmamız lazım bu Kur'anın da emri bilmek, uymak lazım... Kutlarım yürekten...