- 1102 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Buradan bakınca..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
.
Sınıra yakın en küçük ilçemizin veya köyümüzün yaşam koşulları buraya göre ohooo.. Halimize çok şükür. Yaklaşık 90 bin nüfuslu bir şehrin ana caddesinden geçiyoruz. Çarşısı, ana caddesi, bulvarı, şehir merkezi, her şeyi işte burası. Birkaç bakkal dükkânı. Bakkal dükkanı dedimse içindekilerin tümünü yükleseniz eski Anadol Pikap’ın kasasını doldurmaz. Birkaç bisiklet-motosiklet tamirhanesi. Önlerinde yanıkyağ deryası. Her taraf çerçöp, her taraf harap.
Nuh Nebi’den kalma kamyonlar, arabalar, traktörler, motosikletler. Habire bir yerlerden gelip bir yerlere gidiyor..
Bir taraftan da yaşam devam ediyor. Dibine kadar yoksulluk, dibine kadar mahrumiyet. Çocuk, çocuk, çocuk. Ortalık zibil gibi çocuk. Habire çocuk.. Korunma günahmış..! Bu anlayış hakim. Bu çocuklar yarın ne olur, okuyabilirler mi, iş bulabilirler mi, ev bark sahibi olabilirler mi kaygısı hiç yok. Bir gün sonra ne olur düşüncesi de yok. Lise, üniversite hayali hak getire.. Saldım çayıra, Mevlam kayıra.
Neyini anlatmak lazım..?
İkide bir kontrol noktaları var. Ellerinde silah, sakallı sakallı gençler. Çoğu daha çocuk denecek yaşta. Kum torbalarının arasında beklemedeler. Gelen geçen araçları durdurup arama falan yaptıklarından değil. Neden oradalar, neyi bekliyorlar belirsiz. O kadar çok mobilet var ki. Bu mobiletleri kullananlardan silahlı olanlar da var.
Elektrik yok, su yok, internet..
İnternet mi o da ne ki..! Ama herkeste telefon var.
Yolların hiç ummadığınız yerlerinde yolu enine boydan boya kesen kanal şeklinde keskin çukurlar ya da acayip abartılı kasisler var, tümsekler var. Ne kadar dikkat ederseniz edin bu çukur ya da kasislerde arabayı hoplatıp başınızın tavana vurmasına engel olamıyorsunuz. Birkaç gidip gelmede arabanız elinizde kalacak.
Çoğu kısmın asfaltı bozulmuş. Kendi garipliğinde bir taraflara doğru uzayıp giden incecik yollar boyunca gördüğünüz elektrik direklerinin telleri tamamen koparılmış. Orta gerilim hatları da öyle, yüksek gerilim hatları da. Uzanılabilecek kadar yükseklikten alt tarafta tel mel kalmamış, üst taraflarda yer yer sarkıyor. Azılı terör örgütü koparmış tümünü. Bir trafo merkezînin önünden geçerken gördüğünüz manzara içinizi sızlatıyor, harap etmişler. Duvarlar mermilerden delik deşik. Çoğu evlerin duvarları da öyle. Şehirlerde kasabalarda elektrik yok; şu anda bile yok. Köylerde hiç yok zaten. Bazı yerlerde jeneratörler varmış. Türkiye’ye yakın iki şehire Türkiye veriyormuş elektriği.
Yer yer çam fıstığı ağaçları var. Bizde Nizip-Karkamış arasını komple kaplayan çam fıstıklarının rüzgarla uçup oralara konmuşu gibi. Tektükte olsa cılız cılız ağaçlardan oluşan zeytinlikler var. Bizimkilere göre bunlar da gıdasız kalmış. Buradan çıkan ürünleri Türkiye üzerinden pazarlamaya çalışıyorlarmış. Ekin tarlaları; ekin demeye bin şahit lazım. Seyrek mi seyrek, bir karış bile boy yok. Ne olacak acaba derken biçerdöğerle biçtiler ya. O ekin bire 2 veya 3 verdiyse çok iyi.. Koskoca tarlalardan çıkan birkaç çuval ekini birileri paylaştı.
İptidai çadırlarda yaşayan o kadar çok insan var ki.. Bizim köylerimizdeki tavuk kümesleri onların yanında saray..
Hayat onlara çok zor, belli. Yazı var kışı var. Yazın sıcağı-tozu, kışın imansız ayazı.. O kadar imkansızlık, o kadar çaresizlik. Küme küme kurulmuş çadırlar da var, tek tük olanlar da..
Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın. Kimseyi düşürmesin.
Allah beterinden korusun.
Hangi ülke mi..?
Boşverin ülkeyi; amma meraklısınız haa..
Suat Zobu
YAZIMI GÜNÜN SEÇKİSİNE ALAN SEÇKİ KURULUNA TEŞEKKÜR EDERİM..
.
YORUMLAR
Merhaba Suat Bey, İslam dünyasında yaşanan bir acı gerçeği ne kadar hoş betimlemişsiniz.
Kutlarım anlatım güzelliğini ve yazınızın temasının yakıcılığını.
Kutsal dinimizi tersten uygulayanlara, ya da batı işbirlikçi yöneticilere kapak olmalı bu yazı.
Emeğe ve sanata sonsuz saygımla esen kalın.
Suat Zobu
Herkesin yaşam koşulları farklı.
Kanaatim şudur ki herkes kendi ortamında mutlu olur. Hiç kimseyi de birdenbire ve zorlamayla medenileştiremezsiniz. Orada da olsa burada da olsa aynı. Hani bülbülü altın kafese koymuşlar da ille vatanım ille vatanım demiş, bırakınca da gitmiş bir çalı dibine konmuş ya.
Taşıma su ile değirmen dönmez. Bunun yarını da var.
Sayfama onur verdiniz sağolun Üstadım. Selamlar.
Yazıyı okurken bir anda kendimi 1800'lü yılların ilk yarısındaki "vahşi batı"sında sandım.
Yani 19.yy, Yani 150 - 200 yıl öncesi.
Kafam karıştı şimdi. Biz hangi çağdayız?..
21.yy. Yani uzay çağında!!!!
Oradan bakmaya ne hacet abim. Görecek göz her yerden görüyor da, bakarkörler olmasa...
Konu vahim ama anlatım çok güzeldi.
Tebrikler, saygılar abim.